27 Kasım 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER düşürmek için, akhna gelen her yola başvurmaktan çekinmemekteydi. Örneğin ateşkesin (Mudanya Mütarekesi) Ankara ile yapılmasına karşın, barış görüşmelerine hem Ankara ve hem de tstanbul hükümetlerini çağırmıştı. Ingiltere'nin bu tutumu Mustafa Kemal' e, arasa da bulamayacağı bir fırsat vermiş, ve BMM 2 kasım 1922'de Saltanatla Hilafeti biribirinden ayırarak, saltanata son vermişti. Ankara'dan Mustafa Kemal'in uğurladığı özel b\r trenle lstanbul'a doğru yola çıkan İsmet Paşa başkanlığındaki banş heyeti, her istasyonda törenlerle karşılandı ve uğurlandı. tstanbul'daki törenler ise son derece görkemliydi. Ulusun gerçek temsilcileri, uluslarının yaşam hakkını onaylattırmaya gidiyorlardı. Lozan'da Banş görüşmelerinin 13 kasım pazartesi günü başlayacağı bildirilmiş ve Türk delegasyonu, ayın ll'indeLozan'a gelmişti. Ancak Lozan'a geldikleri zaman toplantılann bir hafta ertelenmiş olduğunu öğrendiler. İsmet Paşa bu ertelemeden hoşlanmamıştı. Ashnda Ankara'nın Lozan'a delegasyon başkanı ve Dışişleri Bakanı olarak İsmet Paşa'yı gondermesi elbette nedensiz değildi. Gerçekten Mustafa Kemal Paşa çok eski dostu İsmet Paşa'nın nasıl ödünsüz ve katı bir yapısı olduğunu iyi bilirdi. Kaldı ki, Mudanya'da ateşkes görüşmelerinde bu tutumunun son bir örneği daha görülmüştü. Ve işte bu koşullar altında Dışişleri Bakanı Yusuf Kemal istifa etmiş ve yerine İsmet Paşa seçilerek; daha cephelerin tozu ve barut kokusu sinmiş giysilerini çıkaramadan Lozan yollanna düşmüştü. Lozan'da müttefikler ve özellikle "en büyük" görünümünde ortada dolaşmakta olan lngiltere Dışişleri Bakanı Lord Curzon bazı temel noktalarda Ankara ile çok farkh beklentiler içindeydiler. Her şeyden önce Türk delegasyonunu yıllardır alışmış oldukları Osmanlı delegasyonları havasında ve mantığında sanıyor; "otur" dediklerinde oturacaklannı; "konuş" deyince konuşacaklannı; "sus" deyince susacaklarını sanıyorlardı. Bunun böyle olmadığmı daha görüşmeler başlamadan anladılar. Yapılan programa göre açılış toplantısında lsviçre Konfederasyonu Başkanı M. Haab'ın hoşgeldiniz konuşmasına Lord Curzon'un bir yanıt vermesi ve programm bitmesi kararlaştınlmıştı. Programı öğrenen tsmet Paşa, "olmaz", dedi; "ya ben de konuşurum, ya da Lord Curzon da konuşmaz". tsmet Paşa'yı bu fıkrinden caydırmak mümkün olmayınca, program değiştirildi ve İsmet Paşa yukarda kimi bölümlerini aktardığımız sert konuşmasını yaptı. Bir başka farklı beklenti, savaşta kitnin yendiği konusundaki anlayıştaydı. Müttefikler 1. Dünya savaşının galibi sıfatıyla masaya otururken, Türk Delegasyonu da Kurtuluş Savaşı'nın galibi olarak masada yer alıyor ve bunu gereğinde en sert biçimde ortaya koyuyordu. örneğin Milletler Cemiyetine girme konusunun tartışıldığı bir oturumda Lord Curzon'un "biz Milletler Cemiyeti'ne girmekten korkmuyonız, çünkü ellerimiz temizdir", sözünekarşılık sert cevabmda lsmet Paşa "BİZÎM ELLERİMİZ BİLHASSA TEMtZDİR" demekten çekinmiyordu (3). ÇATIŞMA NOKTALARI Lozan'da Ingiltere ile Musul sorunu, Boğazlar; Yunanistan'la savaş ödentisi ve mübadele; Fransa ile kapitülasyonlar ve borç taksitleri konularında tartışma ve anlaşmazlık vardı. Ancak tüm bu ayrıntılann üzerinde temel anlaşmazlık, Türkiye'nin egemen ve bağımsız bir devlet olarak görülüp görülmemesindeydi. Aynntılann tümü Lozan'da çözümlenememiştir, fakat Lozan'da Türk devletinin bağımsız ve egemen bir devlet olarak tescili yapılmıştır. Hem de çok saygın bir devlet olarak. Yargısal kapitülasyonlar konusunda hâlâ akıl almaz isteklerde bulunan kimi Müttefik delegelerine lsmet Paşa şu yanıtı veriyordu: "..Biz burada istiklâlln ne olduğunu bilen ve adalet esasına dayalı bir sulh yapmak isteyen bir milletin murahhaslan olarak bulunuyornz. Konferansa müsavi muamele görecegimiz teminan üzerine geldik. Eğer hakimiyeümizden sık sık bahsetmeye Ittzum gördnysek, hakimiyetimize halel verccek mahiyette yapılan tekliflerle buna mecbur edildi.. Türk milleti her şeyden evvel diğer müstaldl devletler gibi muamele görmeye haklıdır, layıktır.." (4). O günlerin Türkiye'si uluslararası arenadaki saygın yerini böylesi kırankırana çatışma ve tartışmalarla kazanmıştı. Aradan geçen altmış yıl içinde bu mirası har vurup, harman savurduk. Günümüz dünyasında eğer Türkiye çok önemli ölçüde yalnız kalmışsa, bunun nedenlerini yakın tarihimizde bulabiliriz. (1) Seha MerayOsman Olcay. "Osmanlı Imparatorluğu'nun Çöküş Belgeleri", s. 3233 (2) "Lozan Banş Konferansı" çev. Seha Meray, s. 4 (3) Ali Naci Karacan; "Lozan" s. 199 (4) ae., s. 230 24 TEMMUZ 1983 Lozan Barış Antlaşması 60 yaşında Lozan Barış Antlaşması bugün 60 yılını doldurmuş, fakat hâlâ ayakta duran tek antlaşmadır. Sorunlardaki aynntılann tümii Lozan'da çözülemerniştir; fakat Lozan'da Türk Devleti'nîn bağımsız ve egemen bir devlet olarak tescili yapılmıştır. PENCERE ABD'nin Yeni Ambargosu İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Türkiye'deki kimi çevreler, Gazi Mustafa Kemal'in "kendine güven" lelsefesinden uzaklaşmış; Atatürk'ün dış ilişkilerde kurduğu "denge" politikasını yadsımış; ülkenin varlığını yalnız "Pax Americana" çerçevesi içinde düşünmeye başlamıştır. Ulusal Bagımsızlık Savaşımızdan önce de bu tür yaktaşım' lara bel bağlayanlar eksik değildi. Atatürk'ün büyük "Söy/ev" inde çarpıcı biçimde belirtildiği gibi ülkemizin geleceğine dönük üç görüş gündemdeydi: 1) Ingiliz Muhipleri (ki bunlar arasında Padişah Vahdettin de bulunuyordu) uşaklıktan gayrı bilinç taşımayanlardı. 2) Amerikan güdümcüleri (mandacıları) Türk ulusunun tek başına varlığını koruyup kendi kendisini yöneteceğine inanmayan ve "İstiklâli tam"\ düşlem gibi gören kişilerdi (ki bunlann arasında sonradan Mustafa Kemal Paşa'ya inanıp bagımsızlık savaşına katılanlar çoğunluktur.) • 3) Kemalistler ise başlangıçtan beri ödünsüz olarak tek görüşü savunuyorlardı: Ya istiklâl, ya ölüm! Atatürk, Amerikan güdümcülüğüne bel bağlamış olanları Sivas Kongresi'nde yola getirmek için az çaba göstermemiştir. Tam bağımsızlık felsefesi Atatürk'ün benliğiyle tüm yaşamında özdeşleşmiş, karakteri olmuştur. Ne var ki İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra Arrıerıkancrfık yeniden hortladı; ABD ile dostluk ve dayanışma kavramlarınt "asfüst ilişkileri" gibi yorumlayan politikacılar etkinleştiler; Kemalist mantığı bozdular; dış ilişkileri "tek dost tek düşman" kalıbının soyutlamasına bagladılar; bir "süper dev/et "in şemsiyesi olmadan Türkiye'nin yaşayamayacağını ve Türk ulusunun varlığını koruyamayacağını ileri sürenler çoğaldı. Bu görüşe karşı çıkan gerçek Atatürkçüler suçlu sayıldılar. Ancak dünya gerçekleri öylesine değişti ki dün düşlerimizde görsek inanmayacağımız olaylar birbiri ardından sorunlaşmaya başladı. Çevremize bir göz attığımızda neler görüyoruz? Bugün Yunanistan, Ege denizindeki Türkiye'nin doğal haklarını çiğnemeye kalkıyor, ulusal sınırlarımızı zorluyor. Israil, hiç çekinmeden "Türkiye'nin İsrail'in güvenlik alanı içinde olduğunu" söyleyebiliyor. Ve Lozan Antlaşmasının 60'ıncı yıldönümünde İsviçre'nin Lozan kentinde "Dünya Ermeni Kongresi" toplanıyor; amacın "Anadolu'da bağımsız Ermenistan devleti kurmak için örgütlenmek" olduğu ilan ediliyor; Siyonizm gibi Araratizmakımı ortaya atılıyor. Tüm sorumluluklarını bütün ağırlığıyla üstlendiğimiz NATO'nun üye ülkelerinde Türk görevlileri birer birer öldürülüyor. Avrupa'da Türk düşmanlığı Federal Almanya'dan başlayarak Fransa'ya, Hollanda'ya, Belçika'ya bulaşıyor. Neden? Bütün dünyayı düşman gibi görmek illetinden kuşkusuz kendimizi korumalıyız. 1919 yılında Batılı büyük devletler, Türklüğü ortadan kaldırmaya kararlıyken bile Mustafa Kemal Paşa böyle bir yanılgıya düşmedi. Emperyalizmin ağababaları o dönemde açıkça söylüyorlardr. ' Türkler Avrupa'dan kovulmalıdır; bu ilkel halka hayat hakkı verilmemelidir." Ne var ki Atatürk "Uygar Batı" ile "Emperyalist Bafı"nın içiçe yaşadığını bilen insandı. "Batıya karşın Batıcılık" ilkesini bu mantıkla oluşturmuş ve "çağdaş uygarlık" deyimini böylece benimsemiştir. Batı'nın Türkiye'ye yönelik tarihsel yaklaşımını her boyutuyla saptayarak Türkiye Cumhuriyetini kurmuş, o dönemin dünyasında onurlu yerine kavuşturmuştur. * Bu mirası koruyabilmek, çağdaş bilincin aydınlığını özümsemekle gerçekleşebilir. • Bugün şu gerçek artık adamakîHı aydmlanıyor: Amerika, Or^ tadoğu'daki çıkarları açısından "Yunanistanlsrail" parantez arasında "güçlü bir Türkiye" istemiyor. Bu gerçeği görmemek için kör olmak gerekir. ABD'de kim çevreler "güçlü Türkiye" edebiyatı yapsalar bile İsrail ile Yuna nistan'ın ağırlıkları böyle bir yönelişi engelleyecektir. İsrail "Müslüman Türto'ye'nin Ortadoğu'da kuvvetlenmesini Siyonizn için korkulu düş saymaktadır. Pan Hellenist Yunanistan, ABI ile imzaladığı yeni anlaşmaya Türkiye'ye yönelik silah ambaı gosu koydurtabilmiştir. Bilmem ki gözlerimizin açılması için daha ne gerekiyor? Prof. Dr. TOKTAMIŞ ATEŞ 24 temmuz 1923'te imzalanan Lozan Antlaşması 1. Dünvfi Savaşı'na son veren antlaşmalar arasında, günümüzde de ana hatlan ile yaşayan tek antlaşma olması açısından son derece önemlidir. Ancak gözlerimizi altmış yıl öncesine çevirerek, o günlerin genel dengesi içinde Türkiye'nin önemini ve ağırhğını gözlediğimiz zaman, Lozan daha bir önem kazanmaktadır. NEREDEN NEREYE.... Lozan'ın önemini anlayabilmek için seçeneğini(alternatifini), yani'Sevr'i bilmek gerekir. Osmanlıların Sevr koşullanna itiraz ettikleri zaman aldıklan yanıttan kimi bölümler, Batıh devletlerin Türkler ve Türkiye ile ilgili görüşlerini açıklamak bakımından çok anlamhdır: "Osmanlı Devleti'nin sorumluluğu o kadar geniştir ki, bu sorumluluk Miitteflklerin Osmanlı ordulanna karşı elde ettikleri utkunun gerektirdiği özverilerle ölçülemez... Müttefikler, Türklerin öteki uluslar üzerindeki egemenliklerine artık sonsuzluğa dek son verme zamanının geldiğini açıkca gönnektedirler. Savaştan önceki uzun dönemlerde, Babı Âli ile Büyük devletler arasındaki Uişkilerin taritai, Bulgaristan, Makedonya, Ermenistan ve öteki yerlerde işlenen ve insanlann vicdanını kızgınlığa ve büyük tepkilere sürükleyen zulümlere son vermek konusunda sonuç almaksızm süriip giden bir stirü girişimlerden başka bir şey değildir.. Osmanlı hükttmeti, Türk olmayan uyruklannı yalnız yağma, saldın ve öldüriilmekten koruma konusunda kusur etmekle kalmayıp, üstelik, koruma zorunda olduğu halka karşı en vahşi saldınlan diizenlediğini açıklayan birçok kanıtlar vardır..." (1) 17 temmuz 1920'de yazılan ve insafsız ve acımasız suçlamalarla siirüp giden bu mektuptan iki yıl dört ay sonra Lozan Barış Görüşmelerinin açılış toplantısının yapıldığı Montbenon Gazinosunun büyük Salonu'nda TBMM Hükümeti Başdelegesi lsmet Paşa, bu mektubu yazanlann suratlanna şunları haykınyordu: "..Banşın nimetlerinden her zaman yoksun kalan Türk ulusu, o tarihten bu yana, hak ve adalet elde etmek için ara vermeden yaptığı banş girişimlerinin yetersizliğini ve hiç bir şeye yaramadığını görerek ve artık hiç bir kurtuluş umudu kalmadığını anlayantk, varlığını korumayı ve maddi ve manevi kendi kaynaklanyla bağımsızlığını kazanmayı başarmıştır. Türk ulusu bu yolda, pek çok acılara katlanmış sayısız fedakârlıklara nza göstermiştir... Kadın ve çocuk, her yaşta ve her durumdaki Türkler, bu savunma savaşına katılmışlardır. 1918'den bu yana Türk ulusunun karşılaştığı sonu gelmez saldınlar ve acılan burada hatırlatmaktan kendimi alamıyorum. Gerek bu saldın ve acılara, gerekse hiç bir askeri zorunluluk olmaksızın Türkiye topraklarının en zengin ve en bakımlı parçalannda, yoketmekten başka hiçbirşey düşünmeyerek, sistemli bir şekilde yapdmış yakıpyıkmalara tek bir özür bulunamaz... Hâlâ bu dakikada bile bir milyondan çok masum Türk'ün, Küçük Asya ovalannda ve yaylalannda, evsiz ve ekmeksiz, başıboş dolaştıklannı da hattrlatmak isterim. Türk ulusu, insan gücünU aşan bu fedakârlıklara katlanmakla, uygar insanlık içinde, köklü bir yaşama gücüne sahip uluslara özgü olan varlık ve bagımsızlık haklanyla, BARIŞ, HUZUR VE ÇAL1ŞKANLIK UNSURU OLARAK, büyük bir yer kazanmıştır. TÜRKtYE BÜYÜK MtLLET MECLİStNİN KEStN AMACI BU YERİKORUMAK VE GÜÇLENDİRMEKTİR (2)." FARKLI BEKLENTİLER Anadolu'daki Ulusal Kurtuluş Savaşı tartışılmaz bir utkuyla sonuçlandıktan sonra Ingiltere barış masasında Türkiye'yi zayıf EVET/HAYIR OKTAY AKBAL İÇ BASIN GÜINEŞ Birer mezarlık toprak belki.. Guneri Civaoğlu, 21 temmuz günlü yazısında Isviçre'de toplanan Ermeni kongresine değiniyor ve çılgınlıklarını sürdürürlerse sahip olabilecekleri şeyi şöyle yazıyor: "..belki bir mezar.. Evet birer mezarlık toprak belki.." Son 15 gün içinde en doğusundan en batısına kadar Anadolu'yu yaşadığını belirten Cıvaoğlu yazısında şöyle diyor: "Türkiye, insanıyla toprağıyla tek ve sağlam bir bütün. "Güçlü ve egemen bir devlet. "Kendi topraklarının ötesinde, zonınlu kaldıkça sınırı asarak dost ve komşu ülke topraklannda dahi güvenliği sağlayan mükemmel bir ordu... "tnsanlan birbirine sevecen ve hoşgörülü.. Yakın geçmişte serpilen yapay ayrılıkçı akımlar tükenmiş.. "tnsanlarımız güvenli. Gelecekten umutlu... Fransa'nın bu tutumuna karşı girişimde bulunmalıdır" da dedikten sonra şöyle ekliyor: "Fransa'yı uluslararası terörizmin yuvası olarak ilan etmeli ve gerekli önlemleri almalan için kendilerine süre tanımahyız... Bu sürenin sonunda, diplomatik ve ticari ilişkilerin kesilmesine dayanacak tedbirler uygulayabiliriz. "Paris'in Türk diplomatlanna ve vatandaşlanna sürekli bir mezar olmasına göz yumamayız. "Marsilya ve Paris'teki Ermeni azınlığm oylanna karşı Türkiye, gerek kendisinin gerekse Or tadoğu'daki dostlarının, bütün ağırlığmı ticari boykota uzanacak yollar da dahil, koymalıdır. NATO içindeki ortaklanmızı, Fransa'nın terörizmi destekleyen tutumuna karşı harekete geçirmeliyiz." Barlas "hala şaşıyoruz.. Fransa bize vize uyguluyor. Biz neden Fransızlara vize zorunluluS0ZCIZG1NIN katliama değinirken "tekrar edelira bu Ermeni terörii değildir." diyor ve ekliyor: "Terörün birçok nevi yoktur. Terörün bir nevi vardır: Ve bir tek patronu vardır: KREMLİN.." "Ermeni teröristleri belki de Ermeni değildir." de diyen Göze şöyle sürdürüyor yazısını: "tçlerinde, Ermeni zenginlerini soyup soğana çevirmek için bu meseleyi kullanan açıkgöz 'ahbar'lar gerçi vardır. Amma arkalarında Kremlin olmasa onların ağızlarına mı bu işlere kalkışmak. Eğer onların buna güçleri olsa idi, altmış sene beklerler miydi?" Gerçekleri tersyüz edip bazı zavallı Ermeniler'i kandıtan, inandıran, öfkeden kudurtan ve Türkiye'ye saldırtan ve sonra onların boynuna geçen ilmeği de zevkle seyreden bir gizli bir arka planda kalmayı yeğleyen kuvvet olduğunu da belirten Göze "İşte asd mesele bu kuvvettedir. postalamaktadır. "İşte Ermeni terörü budur." Lozan'ın 60. Yılında... "Biryandan, İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya, SırpHırvat Sloven Devleti, Ve öte yandan Türkiye, 1914 yılından beri Doğu'nun huzurunu bozan savaş durumuna kesin bir son vermek için aynı istekle duygulu olarak, Uluslarının ortaklaşa refah ve mutluluğu için dostluk ve ticaret ilişkilerini aralarında yeniden kurmak özlemi içinde; Ve bu ilişkilerin Devletlerin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı temeline dayanması gerektiğini düşünerek; Bu amaçla bir Antlaşma yapmayı kararlaştırmışlar ve tam yetkili temsilcilerini aşağıda belirtildiği üzere atamışlardır..." 24 Temmuz 1923 tarihinde imzalanan Lozan Barış Andlaşması bu sözlerle başlar. Ardından andlaşmayı imzalayanlar gelir: Büyük Britanya ve İrlanda Birleşik Krallığı ve denizler ötesi İngiliz ülkeleri Kralı, Hindistan imparatoru adına çok Sayın Sir Horaca Mantagu Rumbold. Fransa Cumhurbaşkanı adına Korgeneral Sayın Maurice Pelle... Daha sonra İtalya Kralfnın, Japon İmparatorunun, Yunan kralının, Yugoslav kralının tam yetkili temsilcilerinin adları sıralanmaktadır. TBMM Hükümetinin temsilcileri ise şunlardır: İsmet Paşa, Dışişleri Bakanı, Edirne milletvekili, Dr. Rıza Nur bey, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanı, Sinop Milletvekili, Hasan Bey, eski Bakan, Trabzon Milletvekili... A.Ü. Siyasal Bilgiler Fakültesi yayınları arasında çıkan 'Lozan Barış Konferansı, Tutanaklar, Belgeler' kitabını okuyorum. Rahmetli Prof.Seha Meray çevirmiş Antlaşmayı... İlginç maddeler gözüme çarpıyor. İşte 13. Madde: "Banşın sürekli olmasını sağlamak amacıyla Yunan hükümeti, Midiili, Sakız, Sisam ve Nikarya adalarında aşağıdaki tedbirlere uymayı yükümlenir: 1Bu adalarda hiç bir deniz üssü kurulmayacak, hiç bir istihkâm yapılmayacaktır. 2 Yunan askeri uçaklarının Anadolu kıyısı toprakları üstünde uçmaları yasak olacaktır. Buna karşılık Türk hükümeti de askeri uçaklarının bu adalar üstünde uçmalannı yasaklayacaktır. 3 Bu adalarda Yunan askeri kuvvetleri, askerlik hizmetine çağrılmış ve bulundukları yerde eğitilebilecek normal asker sayısından çok olmayacağı gibi, jandarma ve polis kuvvetleri de bütün Yunan ülkesindeki jandarma ve polis kuvvetleri ne orantılı bir sayıda kalacaktır." Bu 'Madde' ne denli uygulanmaktadır? Adı geçen adalar bugün acaba antlaşma uyarınca 'silahsızlandırılmış' durumda mıdır? Lozan Antlaşması'nın 60. yıldönümünü kutluyoruz. Bu uluslararası antlaşmayla 'Tam Bağımsız' Türkiye Cumhuriyeti dünyaca kabul edilmiş oluyordu. Türkiye bu sonuca büyük savaşlardan, özverilerden, Lozan'da aylarca süren çetin tartışmalardan sonra varmıştı. Sevr Antlaşması yırtılıp atılmıştı, oradaki koşullar söz konusu bile edilmemişti. Yeni bir devlet vardı Batı emperyalizminin karşısında, sözünü dinleten, etkisini duyuran yeni bir güç; devrimci Türkiye Cumhuriyeti... Loz8"> .<onteransı'na aylarca ara verilmişti. Yeniden savaşılacak mıydı? Yoksa Çurzon'ların önünde, barış masasında yenik mi düşülecekli? İsmet Paşa, savaşlardan çıkmış, ülkesi yıkıntı içinde bir ülkeyi temsil ediyordu. Yeni yeni savaşlara atılmak zordu bizirn için, ama ulusal gurur, ulusal inanç, en başta da Mustafa Kemal'den kaynaklanan 'devrimci ruh' vardı karşı koymaya yeten... Mustafa Kemal Paşa, konferansın kesildiği günlerde, 1 Şubat 1923'te şöyle diyordu: "Biz bağımsızlığımızı sağlayacak bir barış istiyoruz. Bunu güvenceye almadıkça yaşayabilmek için bize gerekli olan yaşama koşullarını saglamak için tam bağımsızlığa erişinceye kadar başladığımız işi sürdüreceğiz. Ulusun ciddi kararı budur. Ulusumuzun bu kararını kesinlikle uygulamak için her türlü önlem alınmış bulunuyor." Bir süre sonra Lozan'da antlaşma imzalanmıştır. Atatürk 27 Eylül 1923'te bir yabancı gazeteye bu konuda şunları söyler: "Lozan barışı, genellikle bizi tatmin ediyor. Biz bu antlaşmaya uyacağız. Buna rağmen şunu söylemekten kendimizi menedemeyiz ki, daha düşmanlarımız vardır." Daha düşmanlarımız vardır!.. Türkiye Cumhuriyeti kurulur. Aradan altmış yıl geçer. Türkiye onbeş milyondan elli milyona çıkar. Ama 'düşmanlar' hep vardır. İçte ve dışta el eledir bu düşmanlar. Amaç, Türkiye'yi güçsüz kılmak, Devrimci Türkiye'yi 'tam bağımsızlıktan' koparmaya, şu ya da bu nedenlerle dış güçlere boyun eğmeye yöneliktir. Lozan'ın altmışıncı yılında Türkiye yeniden sorunlarlaçevrilidir. Atatürk'ün çizdiği yol, bize verdiği ülkü, gösterdiği amaç ortadadır, o da 'tam bağımsız' bir ülke yaratmak, o ülkeyi sonuna dek yabancı güçlerden koaımaktır. İçte ve dışta gerçek barışı sağlayıcı önlemler almaktır. Lozan'ın 60. yılındayız. Bugün, Atatürk'ün büyüklüğünü, eşsizliğini her zamankinden daha çok duymak zorundayız. Atatürk'ün yalnızca adını anıp, Atatürkçülüğün gerçek niteliğine sırt çevirenleri de bir bir görmek, tanımakla yükümlüyüz. HÜRRtYET Timsahın gözyaşlan.. Hasan Pulur, 19 temmuz günlü yazısında, Orly Havaalanındaki ASALA katliamına değinirken, "bu işin, artık yazacak çizecek tarafı kalmadı" diyor ve ekliyor: "Neye yaramış, yazdıklanmız, söylediklerimiz?.." Pulur, "O halde!.." dedikten sonra "bunun cevabını biz verecek durumda değiliz. Bunun cevabını devlet verir." diye ekliyor ve sürdürüyor: "Her planın, bir karşı planı vardır. "Her silahın, bir karşı silahı vardır. "Her karşı plan, her karşı silah, düşmanın planının, düşmanın silahının gücünde olmalıdır." "Kim bu cibilli katillere arka çıkıyorsa, onlan koruyorsa, onlan bagnna basıyorsa... "Onlarla görülecek hesabınuz olmalı." diyen Hasan Pulur, yazısını şöyle sürdürüyor: "Mesela diyeceksiniz, mesela ne yapdabilir? "En azından Ermeni asıllı Fransızlara vize koyamaz nuyız? "Kimin soyadı "Yan'la bitiyorsa, vize almadan Türkiye'ye giremez. "Olamaz mı? "Devletler hukuku mu varmış, diplomatik ilişkiler mi varmış, şu mu var mış, bu mu varmış? "Varsın olsun, bunlann hangisi masum Türk kanından daha kutsaldır? "Verirsin notayı Fransa'ya 'Senin Ermeni asıllı vatandaşlann benden vize almadan Türkiye'ye giremez' dersin, bakalun ne cevap verecek? "Bakalım Mösyö Mitterrand o zaman ne der? "Paris katliamından sonra, hastane kapılannda gözyaşı dökmeye benzemez bu iş.. "Timsahın gözyaşlan gibi! "NATO Bildirisine terörü kınayan cümleyi koydurma, sonra git hastane kapısında gözyaşı dök!" Hasan Pulur yazısmı şu tümcelerle sonluyor: "Diyecegimiz şu, kim ki bu katillerin, bu cibilli katillerin hamisidir, onlara karşı her çeşit tedbiri almalıyız. 'Ufakmış büyükmüş, değermiş, değmezmiş demeden. "Artık lafın da, bu ince hesaplann da çok geride kalmış olması lazım. "Dökülen Türk kanıdır, Türk kanı..." Turhan Selcuk "Böylesine toplum dokulan sağlam... Kurumları çağdaş ve güvenli.. Tasada ve kıvançta bir ve bütün olan ülkede, toprak kazanmayı, devlet kurmayı düşünebilmek, ancak çılgınlıktır. "Bu ülkeyi görmeden, bu milleti tammadan, ancak Isviçre'nin Leman golü kıyısında kurulabilecek hayaldir. LOZAN'DA TOPLANAN ERMEN DELEGELEH BU SEVR VAZOSUNU ONAfiABİUR M\ "Tıpkı bir başka aynlıkçı akımın, hayallerini Stockholm'de, 22 Temmuz 1983 tarihli Miltiyet'ten Paris'te yeşertebilmesi gibi... "Doğu Berlin'den 'Ahkâm ğu getirmedik? Fransız kentle Çünkü kızıl ipler onun elinderinde Türkiye'yi suçlayan göste dir." diye ekliyor ve şöyle diyor: yürütmeye kalkmak' gibi... "Oriy'de bomba patlarken, "Şu 200 Ermeni, kongreleri riler yapılıp, anıtları bakanlar ni toplamadan önce hiç değilse açıyor... Biz ise, Fransızca eği Los Angeles'de otomobillerinde Türkiye'ye gelselerdi.. En doğu tim yapan Türk okullannı des bomba patiayan iki Ermeni pardan, en batıya Türkiye'nin nab tekliyoruz.." dedikten sonra ya çalanmıştır. Daha önce de Ermezısını şöyle sonluyor: niler'in çokluk bulunduğu bu şezını tutsalardı... "Fransız hükümeti ve kamu hirde bazı Ermeniler'in başına "Hiç kuşkusuz, değil, devlet kurmayı düşlemek çılgınlığı, bir oyu odakları, cinayet teşvikcili buna benzer işler gelmişti. Bunği yaptıkça Ermeni teröristler bu lan Los Angeles radyosu 'Türkavuç toprak umamazlardı... "Çılgınlığı sürdürürlerse bel ülkede gerek sığınak, gerekse pa lerin eseri' diye vermişse de sonradan ortaya çıkmıştır ki bunlar ki bir mezar.. Evet birer mezar ra bulabileceklerdir. "İşte İngiltere, işte Amerika, Ermeniler arası hesaplaşmalarlık toprak belki." işte Yugoslavya... Ermeni terö dır. Çünkü Ermeni katiller, Los ristler neden Batı Almauya'da MİLLİYET Angeles'in zengin Ermenilerini yuvalanamıyor? Türkler'den intikam almak için İnsanhğınyüz "Bir Türk vatandaşı olarak, açtıklan bu savaşa mali yardım Fransa'yı 1930'lann Şikago'su saglamak için icbar etmeye, onkarası.. gibi görüyoruz... Cinayete prim ları tehditle sızdırmaya Mehmet Barlas, 18 Temmuz veren bir ülke görünümünde başlamışlardır. günlü yazısında bütün terörist Fransa... Katiller, devletten ve örgütler gibi Ermeni teröristlerin "Tabii, zengin Ermeniler'den de paraya, silaha, sığınağa ve da polisten daha etkin..." aldıklan bu dolarlan 'ahçik'lerie "Turistimiz gitmemeli bu ül yemek zevki de var. Bunu bilen, yanağa ihtiyaçlan olduğunu söykeye... Tüccanmız ticaret yap kendini bilen Ermeniler para velüyor ve "Türkiye'nin öncelikle mamalı.. Fransa, şu anda insan rir mi? Amma, böylece para koErmeni teröristleri ile bu kaylıgın yüz karası^lır." naklar arasındaki bağlantıyı buparmaya alışmış olanlar da kolup kesmesi şarttır" diyor. lay kolay bundan vazgeçer mi? TERCÜMAN Ermeni teröründe Fransa'nın O zaman, Türkler'den intikam yerine de değinen Barlas, Tür Terör dediğin.. almak için haztrlanmış bulunan kiye, bütün diplomasi yottannı ve Ergun Goze, 19 temmuz gün silahlar, zengin Ermeniler'in üze benzeri yöntemleri uygulayarak, lü yazısında Orly havaalanındaki rine çevrilmekte onlan ahlrete İ VEFAT Merhume şairöğretmen Şükufe Nihal ve merhum Mithat Sadullah Sander'in oğullan, Nilüfer Brasack ve Fikret Sander'in babalan, Fırat Sander Alex Brasack'ın büyük babalan, Sema Sander ve Hans Brasack'ın kayınpederleri, Sander kitabevi ve yayınevleri sahibi, Galatasaray'lı M. NECDET SANDER 22.7.1983 tarihinde hakkın rahmetine kavuşmuştur. Cenazesi 25.7.1983 (Pazartesi) öğle namazını müteakkip Şişli Camii'nden kald.rılarak Zincirlikuyu Mezarlığf na defnedilecektir. AtLESt GÜMRÜK VE TEKEL BAKANLlGl MÜFETTİŞ YARDIMCILIĞI YARIŞMA SINAVI 1. Açık bulunan Bakanhk Mufetliş yardımcılıkları için 23.8.1983 gunü ş; lamak üzere yarışma sınavı yapılacaklır. Kadrodan fazla aday sınavı kazandığı takdirde, kendi ıstekleriyle bir alt dereceye atama yapılabilir. 2. Mufettiş YardımcılığiBin«*ınagirebılmek için: a. Devlet Memurları Yasası'nın 48'nci maddesinde yazılı genel niteliklerı taşımak b. Hukuk, lktısal, Siyasal Bilgiler, tşletme ve.Idari Bilimler Fakültelen ile Ik üsadi ve Ticari llimler Fakulte, Akademi ve Yuksek Okulları ya da ayn konularda öğrenım yapanlar veya bunlara denkliği Milli Egitim Bakanh ğı'nca onaylanan yerli ve yabancı öğretim kurumlarından birini bitirmi olmak, c. Sınavın açılacağı yıbn Ocak ayı başında otuz yaşını doldurmamış olmak d. Bu sınava daha önce birden fazla katılmamış olmak, e. Sağlık durumu Türkiye'nin her yerınde görev yapmaya. her türlü iklim v yolculuk koşullarına ve her türlü taşıt araçlarıyla yolculuk yapmaya elv( rişli olmak, f. Yapılacak inceleme ve araştırmada, gerek sicil gerekse tutum ve davran yönunden Gümruk ve Tekel Bakanlığı Müfeuişli|i özyapı>e nitelikleriı taşıdığı saptanmış bulunmak, Gerekir. 3. MüfeUişYnrdımcılı£ıgiriş sınavına katılma ıstemi, Teftiş Kurulu Başkan ğına verilecek bir dilekçe ile yapılır. Bu dilekçede, adayın iş ve oturma a resleriyle yazılı sınava hangi ilde (Ankara veya İstanbul) girilmek istend ve bitirilen öğrenim kurumunun adı ve mezuniyet yılı belirtilir. Aşağıda t linilen belgelerin dilekçeye ekli olarak engeç 12.8.1983 tarihine kadar £ kanlıga postalanması veya Ajıkara'da Bakanhk Teftiş Kurulu Başkanlıf na elden vermelfti gerekir. tşlemlerıni tamamlayan adaylara sınava giret meleri için bir "Tanıtma Belgesı" verilır, a. Nufus cüzdanı veya onaylı örneği, b. Bakanhk Tefliş Kurulu'ndan ya da Istanbul ve Izmır Teftiş Kurullarınç temin edilecek ve adayın el yazısı ile doldurulmuş özgeçmiş Bildirimi c. Yuksek öğrenımi bitirme belgesinın aslı ya da Noterden lasdikli örneği, rekırse 2'nci maddede belirtilen "denklik" durumunu gösterir Milli Eği Bakanlığı veya Yuksek öğretim Kurumunca verilmiş belge, d. Askerlik görevi ile ilişkisi bulunmadığını gösterir resmi bir belge, e. Tam teşekkullu bir resmi hastaneden alınmış Sağlık Kurulu Raporu (bu por giriş sınavının yazılı bölümünu kazandıktan sonra da verilebilir), f. Cumhuriyet Savcılığı'ndan alınmış tyıhal belgesi, g. 4.5X6 boyuıunda altı adet vesikalık fotoğraf, 4. Yazılı sınavında başarılı olanlar Ankara'da sözlu sınavına girme hak kazarurlar. Ancak, Ankara'ya geliş ıçın yol parası ödenmez. 5. Yazılı ve sözlü sınavlar; a) Maliye, b) Ekonomi, c) Kamu Hukuku (Me rin Muhakematı Kanunu ve 1609 sayılı kanun dahil), d) özel Hukuk (1 Hukuku ve Miras Hukuku hariç), e) Ticari Muhasebe ve Ticari Hesa Yabancı Dil (Ingilizce, Fransızca ve Almanca dillerinden biri), Grupl, dan yapılır. 6 Mufettiş Yardımcılığına atananlara, Devlet Memurları Yasasına itışkın melerdışında, 6245 sayılı Harcırah Yasasutın 33'üncü maddesi ve Bütçı sası uyarınca aynca gündelik ödenır. 7. Bakanhk Mufetti^eri, inceleme yapmak ıızere bir yıl sure ile yabancı lerc gönderilebilirier. DIS BASIN Federal Almanya'nın muhafazakâr gazetesi "Frankfurter AHgemeine", Federal Almanya Içişleri Bakanı Friedrich Zimmermann'ın Ankara ziyaretinin TürkAlman ilişkilerinin sıcaklığını gösterdiği görüşünde. Ancak ilişkilerin buna rağmen zahmetli yollardan sonuç sağladığını ileri süren gazetenin yorumu şöyle: "Federal İçişleri Bakanı Türkiye'ye giden dördüncü Alman politikacısı oldu. Üstelik Weizsaecker (Berlin Eyalet Başbakanı), Blüm (Çalışma Bakanı), Lambsdorff (Ekonomi Bakanı) FRANKFURTER ALLGEMEİNE Zinunermann Dݧ TABİBİ ORHAN TÜZÜN Levent, Güvercin Durağı, Ga'zeteciler Yapı Kooperatifi C/3 Blok. D.7 Saat: 913 Tel: 164 57 25 Randevu alınması rica olunur. ABD Kongresi seks skandallanyta çalkalanıyor... Time'dan ve Zİmmermann'dan sonra Ziyaretçiler zinciri ve onlann göBonn'dan bir de Konutlar Barevlerinin çeşitliliği ilişkilerin şn kanı'nın ve Savunma Bakanı'nın sıralar özellUde içli dışh ve çok Türkiye'ye gitmesi bekleniyor. yönlü olduğu izlenimini uyandı nyor. Ancak iki konu var ki, taraflardan birine ya da ötekine 'of dedirtiyor: Federal Almanya'daki Türkler (ve onlara eklenecek olanlar) ve bir NATO ülkesi olarak Türkiye, Washington, Almanya'nın Anadolu'daki müttefike daha fazla yardım etmesini istiyor. Bonn ise serbest dolaşım uygulamasının başlayacağı tarihe korkuyla bakarak, Ankaradan yabancı işçiler konusunda anlayış istiyor. Aslında bu ortamdan politikacıların 'ortak paket' dedikleri bir şeyin çıkması gerekir. Ancak böyle bir anlaşmayı ortaya çıkarmak için bu kadar çok kişinin seferher olnıası, düşündürücü. Paket pahalı paket olacağa benzer."
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle