17 Mayıs 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
CUMHURİYET/2 OLAYLAR VE GÖRÜŞLER mayan) kimselerin hastalık, çocuk evlendirme, muayenehaneyazıhane açma, araç temini, peşin kira ödeme, ev tamiri, kat çıkma, yarım kalan inşaatın tamamlanması, teminat yatırma, ufak çapta sermaye temini, icra takibini durdurma, intikal vergisi ödeme, bir yapıt bastırmaya duyulan parayı kolaylıkla sağlayabilen bir borç alma kurumu ülkemizde bulunmamakta, bu gereksinimleri tstanbul Emniyet Sandığı, olanakları ölçüsünde karşılamaya çahşmakta idi. Sandığın devredileceği T.C. Ziraat Bankasf nın bu gereksinimi karşılaması mümkün değildir. Her ne kadar, 107 sayılı yasa gücündeki kararnamenin "Bankarun Amaç ve Faaliyet Konuları" başlığını içeren 3. maddesinin 4. fıkrasında, "Halkın geçici ihtiyaçlarını karşılamak amacı ile, anılan menkul rehini karşılığında tespit edilecek kredi hadleri ile, borçlunun şahsen sorumlu olmayıp, sorumluluğunun merhunla rehin olunan sınırlı olacağı, Bankalar Kanunu'nda belirtilen hesap durumu belgesi aranmayacak krediler" açılabileceğinden söz edilmekte ise de, şubesi çok fazla olan bankanın bu tür kredileri Türkiye genelinde uygulaması çok zor olacağı gibi, sorumluluğun merhunla sınırlı olması da banka ilkeleri ve tatbikatıyla bağdaştırılmasına olanak görülmemektedır. . ZİRAAT BANKASI'NA DEVİR İstanbul Emniyet Sandığı'nın bankacılık faaliyetlerini ve sayılan gorevieri yerine getirebilmesi, kârlı ve rantabl bir kuruluş olabilmesi devletçe sağlanabilecek sermaye ile mümkündü. Ve öyle olmalıydı. Bunun için sandığın 7 mart 1937 tarihli 3/5581 sayılı kararname ile tasdik edilen Özel tüzüğünün değiştirilmesi ve "İstanbul Emniyet Sandığı" adı değiştirilmeden anonim şirkete dönüştürülmesi beklenirken, sandık 107 sayılı Y.G. kararnameyle T.C. Ziraat Bankası'na devredilmiştir. 107 sayılı Y.G kararnamenin geçici 4. maddesine göre; sandık tüm aktif ve pasifiyle, defter kayıtları üzerinden 1 ocak 1984 tarihi itibariyle T.C. Ziraat Bankası bünyesine alınmış ve şubeleri de banka şubelerine dönüştürülmuştür. Geçici 5. maddeye göre, sandıkta çalışmakta olan memur, sozleşmeli personel, geçici personel ve işçiler yeni bir atamaya iuzum kalmaksızın kadrolan, hizmet akitleri, toplu iş sözleşmeleri ile bankaya devredilmekte ve Ziraat Bankası personeli durumuna getirilmektedir. Bu devirle büyük devlet adamı Mithat Paşa'nın kurduğu ve eseri olan sandık fiilen ve hukuken ortadan kaldırılmış olmaktadır. SONUÇ İstanbul Emniyet Sandığı'nın adı aynen muhafaza edilerek ve bir kamu kuruluşu olarak kendi aktifi, Hazine, T.C. Ziraat Bankası ve Türkiye Emlâk Kredi Bankası sermaye paylan ile 10 milyar lira sermayeli, bağlı kuruluşu Maliye Bakanlığı olan özerk bir devlet bankası olması hal ve icaba en uygun olanı idi. Sandığın bahsedilen şekilde yeniden kurulmasından sonra Hazineye ait bazı paralann kaynak olarak aktarılmasıyla mevduat paçal maliyetinin düsurülmesiyle sandığın (bankanın) kısa sürede kârlı duruma geçirilmesinin kaldırılması ve devri üzücü olmuştur. Yazık Oldu Emniyet Sandığı'na Mithat Paşa'mn örnek eserlerinden biri olan Emniyet Sandığı'nı, 1980'li yıllarda giiniin koşullanna uyduramamışsak sorumluluk bizlerindir. PENCERE 28 ARALIK 1983 Ekonomik "Sevr"? Uruguaylı yazar Eduaıtlo Galeano'nun "Latin Amerikanın K sik Damarlan" adlı ünlü kitabını Attila Tokatlı ve Roza Hakme>. Türkçeleştirdiler. Olağanüstü güzellikte bır kavrayışla "Karşı Tarih" gerçeğini dile getiren Uruguaylı yazarın bu yapıtını her yurttaş bir ders kıtabı gibi okumalı ve başucunda bulundurmalıdır Edebiyat sanatının güzelliğiyle toplumsal gerçekçiliği bağdaştıran bu kitabın çeşitli yönlerini bir ayrı yazımda ele almak ıstiyorum. Şimdilik bir boyutu üzerinde duracağım: Bir ülkenin insanları ne denli çalışkan, toprakları ne denli bereketli olursa olsun; toplum sanayileşmedikçe; ne çağdaşlaşma olanağı vardır, ne de sağlıklı bir kalkınma gerçekleşebilir. Tüm Güney Amerika ülkelerı bu kuralın kanıtlandığı birer tarih laboratuvarıdır. Yerli halkların öldüresıye çalıştırılmaları, toprakların alabildiğine bereketı ve yeraltı zenginliğinin cömertliği sonunda elde kalan bir avuç kül, biraz dumandır. Güney Amerika toplumlarının emekleri ve üretimleri "ara metropoller" olan İspanya ve Portekiz kanallarıyla başta İngiltere olmak üzere Kuzey Avrupa'nın sânayileşmesine sermaye olmuştur. Günümüzde de ABD, Latin Amerika'nın soluk almasına fırsat bırakmamaktadır. Türkiye'de her yurtseverin kafasına bir gerçek mıh gibi çakılmalıdır: Sanayi devnmı gerçekleşmeden ne çağdaşlaşabiliriz, ne de kalkınabiliriz. Ancak öyle görünüyor ki yabancı odaklardan ülkemize yansıyan egemen ideoloji, Türkiye'yi sanayıleşmekten alıkoymak ve 50 milyonluk serbest ticaret bolgesi nıteliğıne dönüştürmektir. Varolan herşeyimızı satmak üzerine bir etkın propaganda rahatça yaygınlaşabiliyor ve kurtuluşun maymuncuğu gibi elden ele aktarılıyor. iyi ya da kötü şimdiye değin temeli atılmış ulusal sanayiierin kökünü kazıyacak bir gidişatın yörüngesine kayıyoruz. Bu gidişat genel ve etkili bır planlama niteliğine dönüşürse ancak "ekonomik Sevr" gerçekleşir. * IMF sistemi içinde yaşayan Türkiye'de "hükümet etme sanatı" sayılan bir kaba yöntem sık sık yinelenir: Enflasyon hızlanmıştır; Amerikan dolarının gerçek kuru ile resmi kuru arasında uçurum derinleşmiştir; devlet gelirlerı azalmıştır; bütçe açık vermektedir; dış alımsatım açığı büyümüştür; dışardaki ışçi dövizlerinin akışı yavaşlamıştır; dış ödeme dengesi bozulmuştur. Ne yapmalıdır? Yapılacak iş bellidır: Büyük çapta devalüasyon gerçekleşurilir, Amerikan doları karşısında Türk parasının değeri düşürülür; yüklü birzam paketi halkın sırtına bindirilir; bır ölçüde vergi önlemleri getirilir; dış borç aranır. Sonuç ne olur? Türk lirasının değerı düşürülünce dış pazarda mallarımız ucuzlayacağından dışsatım biraz kıpırdar; işçı dövizlerinin akışı biraz hızlanır; drş ödeme dengesi biraz düzelir; yabancılardan borç para alma olanaklan biraz sağlamr; yüklü zam paketiyle bütçe gelirleri biraz artar; devlet hizmetlerini az buçuk yürütebilmek için biraz soluk alınır. Ama bu soluk birkaç yıl ıçindir; kısa bir süre sonra cığerlerimız yine soluksuz kalır. Uzun yıllardan beri yinelenen ve herkesin bildiği bu yöntem, sistemın çıkmazını ve yaratıcılıktan yoksunluğunu vurgulamaktadır. Ne var ki düşe kalka varabildiğimiz 1980lerde de sanayileşme atılımlannın büsbütün tıkandığı noktada "denize düşen yılana sarılır" dıye serbest pazar ekonomısinin edebiyatıyla avunuyoruz. Faiz oranlarını bıle "kararname" ile saptayan bir iktısat anlayışıyla "liberalizm" yapmak sevdası bizi nereye götürecektir? Bu gidişin "ekonomik Sevr"den başka birşey olmadığını söylemek gerekiyor. Türkiye'nın hayat damarlarını kesmek isteyenlere "dur" demeliyiz. MEHMET ALİ TUNABOYLU İküsatçıBankacı Büyük devlet adamı Mithat Paşa Niş Valiliği'nde halkın faizcilerin elinden çektiklerini görerek edindiği deneyimlerin ışığında "Memleket Sandıkları"nı kurmuştu. Halkın sosyal gereksinmesinin ekonomik önlemlerle karşüanması için rehin sandıklannın kurulmasının yaranna inandığından Danıştay Başkanı olduğu zaman 19 haziran 1868'de bu düşüncesini gerçekleştirmiş ve halkın hizmetine sunmuştu. Istanbul Emniyet Sandığı uzun yıllar yerel bir banka olarak çalıştığından yurt çapında örgütlenme ve gelişme sağlayamamıştır. Bugün sandığın tstanbul'da 32 ve fstanbul dışında 18 oltnak üzere 50 şubesi vardır. Ve sandıkta 750 kişi çahşmaktadır. 1938 yılına kadar Türkiye'deki genel tasarruf mevduatının yuzde 25'ine sahip olan sandığın yerel bir banka olarak kalışı, sermayeden yoksun oluşu ve öbür bankalarla rekabet olanaklarının bulunmaması nedeniyle 1983'deki durumunu koruyamayıp yıldan yıla gene tasarruf mevduatında payı gerileyerek 1975 sonunda genel mevduatın en çok yuzde l'ini temsil edebilirken 1980 sonunda ise bu oran binde 8'e duşmüştür. 1980'den sonra serbest faiz (yüksek faiz) döneminde sandığın mevduatı ve özellikle vadeli tasarruf mevduatı artmıştır. Tasarruf mevduatında sağlanan artışa idareciler sevinememişler çıinku mevduatın getirdiği faiz yükü sandığın zararım arttırmıştır. Bilindiği üzere, sandık mevduat toplayıp bunu ikraz ederek geliriyle yaşayabilir mantığına davalı olarak sermayesiz kurulmuştur. 115 yıl böyle geçirilmiştir. Serbest faiz uygulaması buna olanak vermemiştir. 1980 yılından sonra sandık bünyesinde kredi faizleri mevduat faizlerinin altında kalmıştır. Sandık kredi faizlerini yükseltecek formüllu işlemleri uygulayamadığı için zararı her yıl artmıştır. Faizlerle beraber, öbür işletme giderleri de yıldan yıla zararı arttıran birer etken olmuştur. 1980'den sonra ortaya çıkan durumun 107 sayılı yasa gücündeki kararname hazırlanırken sandık aleyhine kullanıldığı anlaşılmaktadır. Teminat gösterebilecek taşınır ve taşınmaz bir malı olduğu halde, ticari bir faaliyeti bulunmadığından iş ve ticaret bankalanndan yararlanarnayan (kredi ala EVET/HAYIR OKTAY AKBAL Öğretmenler OGRENCI/OGRETMEN YÖNETEN/ MUAMMER TUNCER Derneği kurıılmah Özel Yaşama Saygı... Özel yaşam dıye bir şey vardır. Herkesin, özellikle basının buna saygı göstermesi gerekir. Ünlü kişilerin her yaptıkları olay yapılmamalı, halka o kışinın gündelik yaşamı durmaksızın yansıtılmamalıdır. O ünlü kişi'aman benim peşime takılmayın, aman resimlerimi orda burda çekmeyin' diyemez. Ama huzursuz olur, rahatı kaçar. Her birimizin hoşlandığı hoşlanmadıgı şeyler vardır. Ama bunların durmadan TV'den, radyolardan, gazete sayfalarından kamuoyuna yansıtılmasını her zaman istemeyebiliriz. Sayın Cumhurbaşkanı İstanbul'a geldi, fabrikalan gezdi, bilgi aldı. Bu bir olaydır, dolayısıyla haberdir. Devlet Başkanının çocuk yuvalarında incelemeler yapması, falan fabrikaya gitmesı elbette ki haber olarak verilecektir. Ama bu denli geniş biçimde değil, her akşam TV ekranlarından, hem de renkli olarak verılecek önemde değil!.. Bir Cumhurbaşkanı balık avlamak için denize açılmışsa, bu bütünüyle özel bir iştir, bir eğlencedir. Kişı olarak onun da zaman zaman dinlenmek, eğlenmek, gülmek, dostlanyla, sevdikleriyie, yakınlarıyla başbaşa kalmaya hakkı vardır. Ama, her anını izlemek, ne yapsa, ne etse TV ekranlarında, radyolarda, gazete sayfalarında yansıtmak pek mı gereklidir? Bu, en başta o kişinin huzurunu, rahatını bozmak değil midir? Bunu niye düşünmez TV'ci, basıncı arkadaşlar?... Geçen gün sayın Cumhurbaşkanı İstanbul'da ikiüç gün geçirdi. Tüm yoilar, sokaklar askerlerin, polislerin kontroluna girdi; yoilar, caddeler kapatıldı. Hem de bu, uzun bir süreyi kapsadı. Bu yoldan geçilip öteki yana gidilecek, diye önlemler almak güvenlik açısından gerekli olabilir. Bu tür gezintiler önceden bilinmezse, gazeteler önceden yazmazsa Cumhurbaşkanı da herhangi bir yurttaş gıbi istedigi yere gidebilecek, gelebilecektir. Ama, daha sabahtan yoilar tutulursa, her yer askerlerle dolarsa, kötü niyetli kişiler büsbütün haberli kılınmış olacaktır. Bir Devlet Başkanı özel yaşamında 'resmi' protokolların sıkıcı çizgisi içinde yaşamak istemeyebilir. Canı çekince bir motora binmek, balık avlamak, sinemaya gitmek, halkla konuşmak, sokakta dolaşmak gibi.. Bir Devlet Başkanını korumak bir görevdir, ama bu denli gürültülü patırtılı yapılmazsa, o kişi daha rahat edecektir. Atatürk de zaman zaman Ankara'da gezintilere çıkardı. İnönü de atına atlayıp ıssız yerierde dolaşırdı. Gürsel de Çankaya parkına kadar gelir, yurttaşiarla konuşurdu. Hepsi için yeterli güvenlik önlemı alınırdı, ama şimdiki gibi değil... Bir kentin gündelik yaşamı altüst edilmeden olurdu bunlar. Devlet Başkanı habersizce çıkardı gezintiye, habersizce gıderdi bir ziyarete, habersizce teftiş ederdi bir önemli yeri... Önceden bilinirse, o teftişin bir anlamı, bir değerı kalır mı? 1960'da Paris'teydim. Sovyet lideri Kruşçev Franşa'ya gelmişti. Bir öğle sonrasında Champs Elisee'den geçti General de Gaulle'le bırlikte.. Taşrtlar gelmeden beş dakika önce polisler caddenin iki yanına demir parmaklıklar çektiler, sonra iki yanlı dizildiler. Bir kaç dakika sonra daKruşçev'le De Gaulle yavaş yavaş geçti, iki yanda motosikletli koruyucularla... Geçip gidince parmaklık kaldınldı, trafik normal akışına başladı. Hepsi beş on dakika ya sürmüş, ya sürmemişti. Bizde her zaman böyledir, bir başbakan, bir devlet başkanı, bir kente geldi mi sabahtan akşama dek yoilar tutulur, trafik sıkışır, otobüslerde bekleşen yurttaşlar sıkıntıdan boğulur, normal yaşam kesintiye uğrar. iyi bir şey değildir bu.. O devlet adamı belki bilmez bütün bunları, bilse herhalde izin vermeyecektir, "bu denli telaşa, bu denli düzenlemelere gerek yok" diyecektir. Ama duyurmazlar ki! Bakıyorum, gazetelerde Sayın Cumhurbaşkanı'nın balık avlamafotoğrafları... Negüzel, dedim, huzurlu birgörüntü.. Ama Sayın Evren'in iki yanında koruma görevlileri, yetmezmiş gibi, küçük motorun içinde her an ateşe hazır silahlı askerler... Bu denli bir kalabalıkla yapılan, çevresi gazetecilerle. fotoğrafçılarla dolu bir balık avının tadı mı olur! Sayın Devlet Başkanı'nın bu güzel gezintisi kimselere, özellikle basına haber verilmeden yapılamaz mıydı; yapılsa Sayın Evren daha rahat etmez miydi? Bir kez, Sayın Evren, 12 Eylül örtcesinden söz ederken, o dönemin siyasal liderleri için 'her akşam her akşam TV'de görünüyorlardı, millet TV'leri kıracak hale gelmişti' dememiş miydi? Bu sözü söyleyen kişiyi TV'nin de. basının da, özel yaşamında olsun, artık rahat bırakmaları gerekmez mi? Özel yaşam diye bir şey vardır, ona hepimizin saygı göstermesi baş koşuldur... A\da bir yayınlanan "Öğretmen Dünvası" dergisinin araIık sayısındaki baş>azıda "Ögretmenler Dernegi" sorunu ele altnıyor. "Öğretmen Dün>ası" iınzalı baş\azıda öğretmen dernekleriııın, sosyalkulturel yaşamın \azgecilmez bir ogesi oİdukları belirtildıkten sonra, Turkiye'de öğretmen orgutlerinin tarıhçc>i ozeılenivor. Başya/ının sonunda şu duşüncelere yer veriii>or: •'6 kasım seçimlerinden •»onra >eniden kurulması bekienen sınırlı demokratik ortama ogrelıııenler orgutsüz girmektedirler. l'>82 Anavasa'sı. kamu gore>lilerinin dernek kurma haklarının kiMilanabilecegi hukmunü gelir Oğlunı (Ipvamsızlıktaıı * 198283 oğretim yılında oğlum iıse 1. sınıfta başarılı bir öğreıivi\di Ancak \ıkım derecesindeki aile sorunlarımız nedenıyle de\aniMzlığı fazla oldu. Notları bakıınından sınıfı gecebilecek durumda olduğu. oğretmenlerinin tümüne de kendini sevdirdiği halde, ne sazık ki. de\amsi7lıktan sınıfta bırakıldı. Lbt makamlara başvuruda bulunmasımıza karşın olumlu bir sonın; alamadık. Oğlumun bir vılıoı kurıarma olahağjni» v ^ mı?" A. SEZES tSTASBLL •k Ailc sorununuzun ne oldu * Cumhuriyet Ü. 'den Celal Şimşek, dal değiştirmek amacıyla yeniden sınavlara girecek olantara da eşit hak verilmesini isteyerek şöyle yazıyor: "Herhangi bir oğretim kurumunda kayıtlı olanların ÖSS'de SOadım geriden başlamasmı zorunlu kılan yasal engel kaldınlmalı. " * Istanbul'un Kadıköy yakasındaki birçok veliden, okullarda, Milli Eğitim VakfCmn adı verilerek para toplandığı konusunda yakınma mektuplan aldık. V'eliler, geçim sıkmtısı içinde zaten yeterince bunaldıklarını, bu soruna artık kesin çözüm getirilmesi gerektiğini belirtiyor. j * Bıırdıır'dan Sıı. E. Karrkaş'j: 657 sayılı Devlet \1emurlan Kanumt'nda değişiklik yapan 2670 sayılı kamınun 14. maddesi uyağunu ve oğlunu/un de>amsızlık rınca devlet memurlan. "Kendısüresini açıklam:..ıiışsınız. Ama leriy le eşlerine ve velayetleri algene de Sınıf Geçme >e İmtihan ıındaki çocuklarına an taşınır \e > önelmeligi'nin devam \e de taşınmaz ınalları, alacak ve vamsızlıkla ilgili hukümleri ışı borçlan hakkında, ozel kanunğında oğlunu/un durumuna da yazılı hukumler uyarınca ınal açıklık getirebiliriz. Buna gnre, bıldiriını verirler. " okula de\am ederken >angın, * İstanbul 'dan Sn M. Cııngor 'e: deprem gibi doğal afetler > üzun Ayltktan kesme cezası, memuden >a da ana, baba. kardeş gi run brut aylığından en az 1/30, bi yakınlanndan birinin ağır has en çok 1/8 kesinti yapılması bilalığı, ölumü gibi onemli neden çiminde uygulamr. Buna karar lerie kendilerine izin verilenler ile verilebilmesi için. bu cezayı ge• ledavi ya da ameli\al gerektiren rektiren "Fııl vehallerm öğrenilbir hastalıktan dola\ı uzun süre diğı tarihten itıbaren bir av içinokula geleme>en öğrenciler bir de disiplin soruşıurınasına'' basüsl sınıfa geçirilebilirler. lanması zorunludur. mi>. Milli Eğitim Bakanlığı İç Hiımetler Yonetmeliği, ögrelmenlerin ancak bakanlıgın tavsi\e edeceği dernekkre ü>e olabileceklerini emretmişlir. Niha>el, diğer bazı \asalar gibi sessiz sedasız >ürürluğe giren Dernekler Kantınu, oğretmenlerin dernek kurmalannı >asaklamıştır. Şimdi, şunu >azmak herhalde >anlış olma>acaktır: Türkive. düniada. oğretmenlerin derneği olmadığı lek ulkedir. Oğretmenlerin meslek örgutlerine ihti>açlan vardır. Bu ihtivatın "geçiş siıreci" adına gözardı edilme^i mümkün değildir. Veni toplanan parlamentodan en başta gelen islegimiz budur." Ozetle Yazılı ve sözlii ! \x>klamalar ! '.. ... 1 •k 1 Bizim ııstııne okulda kimi oğrelmenler sozlü >oklama >erine I >azılı vapıyorlar ve bu >oklamalann notlannı sozlü hanesine atı\orlar. Bu uygulama >onetmeliğe u>gun mudur? 2 Edebiyat sınavında, yabancı sözcüklerle dolu bir şiir sorulunca (önıeğin Divan şiiri), yabancı sözcüklerin Turkçe karşılıklan verilmiyor. Öğretmen "karşıhkları verme zorunluğu yok" diyor. Bu uygulama doğm mudur? Bu konuda bir yönetmelik maddesi var mı? Sail Kocatopçu, Hasan Kahraman İzmir • "Ortaokullar ile Ortaoğretim Kurumlarının Sınıf Geçme ve İmtihan Yönetmeliği"ne göre, bır donemde en az uç yazılı, bir sozlu >oklama yapma zorunluğu var. Yazılı ve sozlü yoklamaların ayrı işlevleri bulunmaktadır. Sınavlarda verilen şiirlerdeki vabancı sözcukler sorununa gelınce; bu sözcüklerin karşılıklannı vermeyi emreden herhangi bir yonetmelik maddesi anımsamıyoruz. Ancak bu konuda edebiyat sınavlar\nda uygulanan "geleneksel >ontem" size hak verdiriyor. kaldı çevirin telefonu. idünyanın \her yanıyla g$ anında jhaberlesin jdyazıyla... OKTAY AKBAL ve RECEP BİLGİNER Bugün Cağaloğlu YAZKO Kitap Sergisi'nde kitaplarını imzalıyorlar. TÜRKİYE DENİZCİLİK KURUMU GENEL MÜDÜRLÜĞÜ'NDEN Kapatılmış zarfla teklif almak surelıyle, kurumurnuzun ıhtiyacı muhtelif cins ve çapta, loplam dort gemilik VALF VE BORU DEVRESİ TEÇHİZATI ALINACAKTIR Ihaleye ait şartname 5.000 TL. bedel mukabılınde İST. Karakoy Yeni Yolcu Salonu Kat: l d e SATINALMA KLRULU BAŞKANLIĞI'ndan temın edilebılir. Teklıfler en geç 5.1.1984 tarihinde saat P.OO've kadar SATINALMA KURULU BAŞKANLIĞl'na verilmış olacaktır. Poslada vaki gecikmeler kabul edılmevecektır. , Kurumumuz 2490 savılı kanuna tabi değildir. Dosya No: 1983 / 1099 Basın: 301 P Büro Makineleri ÜFetiminde lider kuruluş RANKXEROX XEROX FAKSİMİLE'yi sunuyor... XEROX/455, 485, 495 ... >ir telefon abonesi ile diğeri arasmda yazılı haberleşmeyi anında sağlayan XEROX FAKSİMİLE'ler 3 ayrı modelle hizmetinizde... Ani rahatsızlığı nedeniyle kanama geciren babamız Hasan OKAYBEN'e gerekli müdahalede bulunarak yeniden hayata dondüren Haseki Hastanesi 4. Dahiliye Servis Şefi Sayın TEŞEKKUR TEŞEKKUR Oğlumuz ARAS'ın doğumunda yakın ilgilerini esirgemeyen, Ataman Kliniği mensuplanndan başta PTT kullanma iznine sahip, XEROX'a özgü WIS (Beyaz Satırlan Atlama) ve Termik Yazma Sistemli XEROX FAKSİMİLE'lerden işletmenize uygun olanını seçin. Dr. TURAN ÖZBATUR'a, Şef muavini sayın Prof. Dr. RÜKNETTÎN TÖZÜM olmak üzere Dr. Abdülkadir Özpil'e, Dr. Remzi Temur'a, Hemşire Bahtışın Aslan'a teşekkür ederiz. ÜLYA AHAD DÜSTDAR BİLSAY BÜRO SİSTEMLERİ TİCARET ve YATIRIM A.Ş. İSTANBUI: Ekemen Hor Kat= 3 No 303 SetOstüKabataş Tel: 149 77 2 2 145 88 94 ANKARA : Tjnus Cad. 63/9 Kavaklıdere Teh 26 56 53 26 49 32 İZMİR 1379 Sokak. No: 59, Guven iş Hanı Kat: 1/103 : Dr. FERDA UÇARER'e ve asistan Dr. Cemali Galip, Dr. Akın Tangül ile servis hemşireleri ve tum personele, yakın ilgisini ve manevi desteğini esirgemeyen Cildiye Ser\isi Şef Muavini Sayın KÜTAHYA İŞ MAHKEMESİ HAKİMLİĞİNDEN 1983/191 Davacı BağKur tarafından, davalı M. Ali Çolak aleyhine açılan alacak davasının yapılan duruşması sırasında: 19. 4.1982 tarihinde Seyitömeı santivesınde meydana gelen bir olay sebebijle, Bağkur sıgortalısı Nebı Özeltural'ın olümu ile, hak sahiplerine BağKur tarafından aylık gelir bağlanmış ve cenaze yardımında bulunulduğundan bahisle, davalının 6/8 oranındaki kusuruna tekabül eden 633.320.30^ TLInın kanuni faizi ıle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesi davacı kurum tarafından talep edilmiştir. Seyıtömer kasabası Turan Buyukşahin şantiyesınde şofor, davalı M. Ali Çolak adresineçıkanlan davetiyenin bilâteblığ mahkememize iade edildiği ve adresı de belli olmadığından, duru^.unın bırakıldığj 25.1.1984 Çarşa.nba guna saa! 9'da mahkemede hazır bulunması veya kendisini tems'len bir vekil gondermesi DAVETİYE yerine kaım olmak üzere ilanen tebliğ olunur. BaMn: 30165 Dr. LUTFİYE ERSOY'a teşekkurü borç biliriz. SERPİL YAVUZ OKAYBEN Tel: 25 53 61 198384 SEMÎNER/SEPGİ HZİSİNDEN TÜRKhH'DE PREF/\ERİK,\S*ÖN 2131 Amhk 19® yapı endüstri merkezi HarbiyeISTANBUL Sınava Doğru (Eskı sayılan 75 TL lık pul göndererek ısteyebılırsınız) İLAN İLLER BANKASI'NDAN 1 Bankamızca. iv' pıvasadan 3X10 mm ve 3X16 mm kesitlı toplanı 2000 m. >ınarlak kablo satın alınacaktır. 2 Bu ışe an şartnameler, bankamız merkezinden ve istanbul / Kartal Maltepe'de Depo ve lkmal Mudurluğumuzd^n 780, TL. be delle temın edilebılir. 3 Teklifler en geç 26.1.1984 günü saat 12.00'ye kadar bankamızda bulundurulacak ve aynı gun saat 15.30'da Satınalma Komısyonu'nda ao'acaktır. 4 Bankamu 2490 sayılı \asa\a bağlı bulunmadığından, ihaleyi yapıp yapmamakta veya dılediğıne \ermekte serbesttir. Basın: 29894 : ! • Rahatsızlığım nedenivle 17.11.1983 günu vattığım Çapa Hastanesi'ndcn, 18. İL1983 gunu taburcu olurken tedavi ucretı olarak odcdiöım 15.000 TL. kariilığı 719119^8319 ııoluhaslane makbuzun,u kaşbemm. E\1/\'E KÖKLÜ
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle