19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 8 5 MAYIS 1982 Hukuk, topluma, gökten indiği Türkıye'de Hukıik... izlenimini vermeye gayret eder Murat BELGE İDunvaya hukuk tPorısı metınlerınden hstta daha pratık duzeyde yasa metınlerınden bakıldığmda. *tarih dışı» denebilecek bır yapıyla karşılaşınz Bu gibı metinlerde, bir ilkenin. bır prosedurun varlık nedeni, tarihî gerekçelerle açıklanma/. So7gelışı herhangi bır ulkedo reza yasasına konan bir kısıtJama, orada duzen somut olarak bövle bir tehditle karşılaştiEi ıçın konmamışlır sanki o metno Mantıken, ya da insanlık bovle gerektırdigi ya da adalet ovle emrettiği içitı oradadır. Işlevi geregı hukuk. toplumun somut. topragından dogdu£unu gızleyip. topluma gökten indiği ızlenimini vermeye çalışır. Msddpri gnru'jun ploştırdipı dp hııdur /atfirı Ve bu tepkısel eleştırı, hukukun bu «evrensellik», zamandan ve mekândan bağımsız genel geçerlilik iddiasmı bir «aldatmaca» gibi gönne eğilimindedir. Oysa gerçekten, bu evrensel dil. hukuğun varolması içın zoranludur ve sanıldığı gibi «formel> bir gösterişten îbaret değildir. Hukuk. çok istisnaî dönemler dışmda, toplumda kendinden başka «adalet» kavramına yer veren disiplin ve ideoIojiIerJe bağ kunnak, onlara bağımh olmasa da onlardan etkilenmek durumundadır: Bir yandan. din, ahlâk gibi geleneksel ideolojilerle, bir yandan da sosyoloji ve psikoloji gibi bilîmlerle. «Formelliği» varoluşunun koşuludur: çünkü bir yargıyı «orman kanunu» olmaktan çıkarıp «hukuk» haline getiren şey bu «formel» niteliktir. Nitekim, hukukun fiilen geçersizleştiği konionktürlerde ilkin bu «formel» nitelik askıya ahnır ve yerine «formel» sayılamayacak kadar dolaysız bir karşıt taşıdığı herkesçe anlaşılan hükümler konur. Böylesi hukuk değil, hukukun parodisidir. Hukukun zamandan ve mekândan bagıınsız geçerlilik görünüşüne dönelim. Örnegin Fransa Anayasasu kendini Fransa'nın somut tarihinden bagımsız bir varlık olarak ortaya koyar. Oysa, Anayasalann dayanagı olan somut «hak» lar, büyük ölçude Fransa tarihi içinde belirlennüştir. Politik kavgaların, sınıf mücadelelerüün, toplumsal çalkanüların ürünüdürler. Anayasa metnmin «tarihdışı» görunümüne rağmen, Anayasa metninde yazılı her sözün en aztndan 1789'dan beri süregelen somut bir tarihi vardır. Gelgelelim, kimi Anayalarda toplumsal mücadeleye böyle dolaysızca bağlanamayacak maddeler de bulunur ve bunlar hukukun «gökten inme» iddiasına bir ölçüde destek sağlar. Örnegin. Birinci Dünya Savaşı'ndan sonra baza Avrupa ülkelerinde bu dogrultuda hiçbir toplumsal baskı veya mücadele olmadığı halde kadmlara eşît oy hakkı tanınmıştır. Böyle bir örnekte, sözkonusu Anayasa metni, kendi toplumu içinde geomiş bir mücadelenin sonuçlarını değil, başka toplumlarda geçmiş mücadelelerin sonuçlannın evrensel hukuk ilkelerine yansımasmı içermiş oluyor. Hukuk, «hak» kavramına dayandığınâ göre. «hak» da ideolojik ve politik mücadeleler sonucunda belirlenen bir şey olduğuna göre, bir toplumun hukuk sistemi, o toplumun mücadelelerinden alır eksenini. Fransa bir örnek. Dünyayı değiştirecek önemde bir devrimle modern hayata adımını attıktan sonra, imparatorluk, krallık ve cumhuriyet rejimleri ile bunlann çeşitli restorasyonlarından geçmiş bir ülke örneği. Dünyanuı ilk büyük sınıf savaşlan bu ülkede •verilmış. Fransız hukuk sisteminin bir hayli «formel» karekteri nıf mücadelestnden çok. merkezleşme zorunlugu ile toplumun merkezden gelen denetime karşı duyduğu geleneksel tepM araemdaki gerilimden kaynaklanır. Nitekim Amerikan Anayasasının asıl metni oldukça kısadır; «düzeltmeler» (amandments), daha sonraki mücadelenin yansımalan olarak, daha büyük agırlığa sahiptir pratikte. Aslında federal devlet, bugün bile, Avrupa ülkelerinde oldugu gibi Maddeci görüşü savunanlar hukukun genellikle tutucu bir islevi olduğunu söylemişlerdir. Bu iddîa ana çizgileriyle yanlış sayılmaz. Çünkü hukukun temel işlevlerinden bîrî, toplumda kurulmuş ilişkileri korumaktır. Gelgelelim, hukukun her zaman tutucu olduğunu söylemek de yanlış olur. toplumu fethedememiştir Amerika'da. Bu özel mücadele tipinin sonuçlarını geleneksel ilericilik» ve «gericilik» kategorilerine sıgdırmak da güçtür: Merkezî devletin müdahalesinden bagışık bir sivil toplum mücadelesi gibi «formel» bakımdan da son derece önemli bir demokratik eğilim, Ku Klux Klan'ın özgurlüğü gibi bir istekle birlesinre. bu karmaşanm içinden nasıl çıkıhr? TOPLUM VE TARÎH Sözün kısası, hukuk sistemleri, özellikle de anayasalar, knndflerine, kerdi özel dillerine özgü bir anlatımla, bir toplumun tarihi içinde nasıl oluştuğunu, bu oluşumun çatışmalannı. kuruculugu birinci derecede üstlenen toplumsal gücun (varsa müttefiklerinin) niteliklerini, amaçlannı gösterirler. TEMEL İŞLEVI NEDIR? Maddecî görüşü, savunanlar, hukukun genellikle tutucu bir işlevi olduğunu söylemişlerdir. Bu iddıa ana çizgileriyle yanlış sayılmaz. Çünkü hukukun temel işlevlerinden bıri, toplumda kuruteuş ilişkileri korumaktır. Var olan toplumsal ilişkilerle özdeş değildir. ama onları. yukanda anlatmaya çalıştığım «Formel» yontpmlc ce^ıth tıkpl olayİBn kapsamtna alabilecek bir genellik ıçmde, kurallaştırmaya çaiışır. Bir uyguiama düzenliliği. bır standartlaşma yaratmak zorunda oldugu ölçüde. işlevi de tutucudur. HER ZAMAN TUTUCU MU? Gelgelelim, bu önemli görevıne bakarak hukukun her zaman tutucu olduğunu söylemek de yanlış olur. Çünkü bir torjîumda ilerlemeyi. en azmdan degışmeyi amaçlayan ceşitli reformlar da ergeç hukukta vansımak durumundadır ve çok zaman aiınan yasal tedbir, değişme veya ilerlemeye onculük eder. Bu bakımdan vasal tıvgulama behrlı durumlarda tutucu değil. ilerîci bir işlev de görebilir ve görür. Tdrkıye'de hukuk tanhine, var olan ilişkıler üzerinde koruyucu, ya da değiştirici etki'.eri açısından bakmak sanmm ilgmç olacaktır. Osmanlı Imparatorluğu'nun son dem lerine kadar Hukuk' alanında radikal bir değişim di, ya da gerçekleşen değişimler radikal gözükmedi. Zaten Hanefi mezhebi, Islâ.m çerçevesi içinde, padis*' ha oidukca pragmatık uygulamalar yapma imkanmı tanıyordu. Büyüyen, genişleyen Islâm devletlerinin bu mezhe* bi seçmelerinin nedeni de zaten bu imkanlan sağlamasıydı. Ancak, dünyayı genel olarak «değişme» kavramı ekseninden bakma alışkanlığını pek fazla edinmeyen Osmanlı devlet adamlan, özellıkle ondokuzuncu yuzyılda ve özellikl» Batı'dan gelen etkilerle, bir dizi degisıklige zorlanmışlardı. Padişahın geleneksel mutlakivetçihğı. bu dönemde. içten ve dıştan muialefetle karşılastı fi^abii her zamanki gibi. daha güçlü olaı «dıştan gelendı) Içendp •«kul»larm bırdenbire «hak» ısteyen «yurttaşlar» olarak ortava çıkmalan meşrutiyet tal^plerine vol açtı Bovlece. icteki toplumsal muhalefet Bafı'dan gelen «anayasa* Ckanunu esasi)' kavraiTıi çevresinde odaklaşmaya başladı Am« bu kavramm da O=man)ı devletîndp ortaya okışı içselden çok dı^sal dinamiklerin bir sonurudur P.eşit Paşa'mn Avrupalı cjpvlet adamlsnyla vardığı an!a.?ma!aJ*dan kaynaklanmış ve ilk anayasal mefîn "îavabilpreğimiz Tan7imat Fermanı (18391. içeriden herhangi bır talep olmaksızın yukarıdan asağıya ilan edürnıştir Buna göre pa> dişah, kendi yetkılermi smırlamavi kabul otmektedir, a.ma bunu kendisi yaptığına göre, istediğinde eenf» kendisinin geri ıİRbileceğini düşünmek pek Küc oimBsa gerektir. TANZIMAT FERMANI'NIN DTSSAL DINAMÎĞ? Tarzimat, Ferman''nm dıssal dinamifei. içindeki «kritflc» bölumlerln niteliğ>noen anlaşılmakfadır. Hıristiyan uyruk' Fransa Anayasası, kendini Fransa'nın somut tarihinden bagımsız bir varfık olarak ortaya koyar. Oysa Anayasalann dayanagı oian somut «hak»lar, büyük ölçüde Fransa tarîhi içinde belirlenmiştîr. de buradan geliyor olabilir. Çünkü hukukun aynı anda hem yansıttığı hem de gizlediği politik mücadele ne kadar ateşli olmuşsa, sistemin de o kadar formelleşmesi doğaldır. öte yandan, Ingiltere Anayasa hukukunun neredeyse «laubalilik» ölçüsünde gevşekliği, bir smıfsal uzlaşmanm, aristokrasi ile burjuvaztnin yönetimde uzlaşmasınm sonucudur. Uzlaşma pratikte geçerli oldugu, taraflan gerçekten bağladığı ölçüde, kâğıt üstüne ayrıntıh kurallar koymak gereksizleşmiştir. AMERİKAN ANAYASASIN1N TARİHÎ Amenkan Anayasasının tarihi de olaysız defeildir. Avnıpa ülkelerine oranla tarihi bir hayli yeni başlamakla birlikte, onemli dönemeçlerden geçmiş bir ülke Amerika. Burada, Ingiltöre'den de Fransa'dan da farkh mücadele tipi, tarihte oldugu kadar hukuld yapıda da gösterir kendini. Politik çatışmanın ekseni burada Avrupa"daki gibi sı Hukuk, «hak» kavramına dayandığınâ göre. «hak» da ideolojik ve politîk mücadeleler sonucunda belirienen bîr şey olduğuna qöre, bîr toplumun hukuk sîstemi, eksenini, o toplumun mücadelelerinden alır. Mustafa EKMEKÇI Öztrak'm Konusması Danışma Meclîsi'nde Toprak ve Tarım Reformu ö n Tedbirler Yasası'nm geçici maddesi görüSülürken, bir şeyler daha oldu. 28 nisan günü, kürsüde Devlet Bakanı îlhan öztrak var. Danışma Meclîsi'nin Urfa üyesı Mehmet Velld Köran. ofcnrduğu yerden Bakana bir şeyler söylüyor. Daha önce, Orhan Aldıkaçtı, Turgut Yeğenağa konuşmuşlar, Hükümet tasarısmın Anayasa'ya aykırı hüküm taşıdığını ileri sürmüşlerdi. İzleyelim şimdi bir kesîti daha: Devlet Bakanı tlhan öztrak ... Anayasa Komisyonu «68SP Sayılı Yasanın 23. maddesindeki şartlarm gerçekleşmesi halinde, yani 5 yıllık sürenin dolması halinde gerl isteme hakkı doğar. Bu Anayasal temel haklardan olan mülkiyet hakkmın gereğidir» diyor ve bu karan Anayasa Mahkemesi oy çoklnğnyla vermiş: «Bu nedenle de tasarı Anayasa'ya aykındır» diyor. Bu görüşe 6zür dileyerek katılamayacağız. Anayasa'ya aykınlık iddlaları kesin ve somnt söylenir. tkide bir herkes aklına geldigl gibi, «Anayasa'ya aykırıdır» derse, Türkiye 12 Eylül'den onceki ortanm düşer. Anayasa'nm bangi maddesine aykırı olduğnnu acıkça göstermeden yapılacak bir iddiayı kabul etmeye imkân yoktur sayın üyeler. Mehmet Velid Köran 11. maddeyi okur musunuz sayın Bakan? Devlet Bakanı îlhan öztrak Sayın Köran, çok rica edecegim, aksi takdirde söyleyeceğinı ban sözler sizi de üzer. Başkan Sayın Köran rica edeylm. Sayın Bakan, buyrunuz efendim. Devlet Bakanı tlban Öztrak Benf girmek istemediğim bir polemige liitfen sokmayın. Aksi takdirde çok üzüleceğiniz şeyleri söylemek zornnda kahrım. («Bravo» sesleri ve alkışlar). Devlet Bakanı tlhan öztrak Ben btitttn rt.veleri sabırla dlnledim. Sayın üyelerin bir kısmının liaksız olan eleştirilerini de güler yiizle sinpye çektim. Şimdi e£er sflyleyeceklerimde bîraz haksızlık ettigim izlpnimi onlarda uyanır ve bîr iki dakîka onlar da bir rahatsızhğa girerlerse, bagışlasınlar, ben buradan çıktıktan sonra herhalde uyknlarımm kaçmasını, iyi bir iş yaparken dahl haksız tenkitlerin üzüntüsüne katlanmayı gögüsledim. Onun îçin müsaade buyurun, daha dikkatli hir iislupla bazı şeyleri dile sretirmeye çalışıyornm. Bana hu imkânı Danışma Meclisi'nin bağışlayacağından eminim. (Alkışlar)... Sayın üyeler. hemen şurada bir konuya beHrtmek isterim. Açilan davaları bizden sormuşlardı, sayın iiyelere söylemiştik, onlar da size dile getfrdiler. Pün evvplki akşama kadar açılan dava adpdi 3t6'dır. Komisyon'un geri alıtıasmdan ve sonra huzurıınuza getirdifri hugüne kadar geçen 7amanda, evvplki akşama kadar olan zamanda 118 dava açıltnıştır... Bakan ne demek istemişti? Satır arasmda nelpr vardı konusmasının? Neden Komisyon üyesi Mehmet Velid Köran'a karşılık verirken, elindeki dosysvı havada sallamıştı? Dosyada ne vardı? Mehmet Velid Koran, bir daha karsıhk vermedi... •*• 29 nisan akşamüstü. AST'ta Güner Sümer'i, olümünün 5. yılı dolayısıyla, anma toplantısı vardı. Bır Güner Sümer değil. onun gibi. aramızdan aynlan tüm sanatçılar anıldı. Sevgi Soysal, Ertuğrul Muhsin. daha birçoklan, bir aradaydılar o gün. Güzel konuşmalar oldu. îçten.. Konuşmalardan sonra. Ismet Ay'la Erkan Yürel. Güner Sümer'in yazıp yönettiğl «Bozuk Düzen» oyunundan bir bölümü oynadüar. AST'taki toplantı bittnce, Körfez'e gidilerek Güner'in anısına birer tek içildi. Yemekte Güner'in oğlu Sinan da vardı Gözümü minik Sinan'dan ayıramadım. tsmet Ay: Hoş getdiniz! dedi, Güner biraz gecikecek! Bİ7! baslayabiliriz. Ama o nerdeyse gelir! İsmet Ar'ı da serdim. Kırkırıcı sanat yıh için çıkanian «tsmet Ay» Ö7el sayısını imzalayıp verdi. Güzel yazılar var dergide. lan ilgılendiren bu bftlümler. fermanm genel belirsizliği yüzünden yürürlükteki ilişkılers aydmlık getiremedi ve 1836'da Islahat Fermanı ile pekiştirilmelerı gerekti. Bu ikuıcı ferman. boylece. birincisi gibi yönetimin hak ve yetkiİRrinı belirlemekten çok, azınhklann konumunu tanımla. van bir belge oldu. Tipik bir Osmanlı uzlaşmacıhğı» ürünn oîduğu içm de iigilendirdiği taraflardan hıçbirini memnun etmedî. Ba bakımdan klahat. Fermanı. toplumdaki gelişmelerin gerisinde kalan, oalera doyurucu bir «resmi biçîm vermeyi başaramayan bir metin olarak yorumlanabilir. ZorlayaB koşullara karşı. ba?j tavizler vererek geleneksel yapıvı koruma pmacını gütmektedir. öte yandan, istemeden de olsa, değişıme kapıyı açjtiEk durumunda kalmıştır. TARIN: 19. TÜZYIL VE SONRASIKDA... .10. Yavaş be ayı!.. Perdeyi araladım. Kır saclı, iri, yan bîr sürücü çıkmış arabanın burnuna sal layıp duruyor. Baba yok mu Baba.. TJyuyor mu Baba?.. Kaldır şu nu da bir yüzünü göreyim. Ne var ulan, sabahm bu saatinde?.. Babam kalfc, kalk bi yüzünü göreyım, ben gidece ğim. Babalann firmasından, «jet» derlermiş sdına. «Bu yollarda bunun kadar hızlı gldip, gelen adam yoktur» dedi Baba. «Beni görmese işı rast gitmest» Avusturya'ya gıdiyormuş şimdı. Yugoslavya yollanna koyulduk, tıngır, mıngır. Geriye sayma başladı, «Biraz da bizimle gel abi» dedi üvey kardeşim. Kırmadırn ha tırını. Pasaportumu aidım, birlikte gidiyoruz. Hava gü neşli. Babamız önde, yalnız. Yalnız da çekilmiyor bu yollar be abi, biliyor musun? I>ün gece eski nişanlımı ha tırladım.. N'apacaksın?. Ge liyor, takıhyor insanın aklına bir şeyler. Nişanlısmın ablası açmış aralannı. Bırbirlerlni sevıyorlarmış oysa. Bir gün evle rıne gitmîş. Taksicilik yapı yormuş o sıralarda. Sakalla rı da uzunmuş. Kızm abla sı açmış kapıyı. «Dağdan nu geliyorsun?..» diye sormuş. önce anlamadım, biliyor musun abi?.. Sonradan durdukça koydu bu laf,. Vay dedim anasını sattığımın karısı. Bizi hayvan mevkiine koydu. Atıverdim jruzüğü. Avusturya'h kız öğrencile ri taşıyan bir otobüs bizi sollayıp geçti. Otobüsün ar kasmdakı kızlar el salladı. Bi rı öpucük attı. Biri çikletinı balon yapıp yüzümüze doğ ru patlattı. Ayakta duran eteklerini açtı. Üvey kardeşi min aklı çıktı. Gazlayıverdi. Otobüs de gazladı. Ah, abiıi. Şu 70 kılometre sınırlaması olmayacaktı ki şimdı. Kız öğrencüerin oto büsü uzaklaştı, gitti.. ÜÇ er kek kardeşi varmış. Bu en büyükleri. Ortanca yeni as kerden gelmiş. Yaramaz adammış biraz. Içkici, kan, kız peşinde. O da şofönnüş ama bir yerde dikis tuttura mıyormuş. Küçtik Libvada işçi. Hepsi aynı evde oturuyorlarmış, Ankara Etlikte. Evin babası biz olduk artık. biliyor musun abi? Babam çaüşmaz. Ortanca bi raderi de ara, stra görmek gerekiyor. Bir çocuğun mu var?. He, abi. Kız, daha iki vaşında. Ama öyle numaracı kiiıi. Anası benim babamın amcasmın kızı, bilivor musun?.. Öyle evlendik. Bizim kiler istedi, n'apalun? ' II K'CTLARIMIZ Avrupa Yollarmda sÜmur BUGAY â mın ell cabuksa o geçer. Gece en son girip de çıkan ilk dört arabadan bir) olduk bia de. «Zafer bu!» diye ba ğırdı Baba. «Kimse yann akşama kadar buradan çıkaMemleket havala.n çala, çala geldik. Üvey oğlumuz arkamızda. Bu Tırakya"yollan Yugoslavya'yı aratmıyor. Bizim trafikçiler radar kontrolü için pusuya yat mış, adım başı. Bakırköy'den sonra Eaba başladı küfüre. Haklı. Bır minibüs sollayıp «nüne geç meye çahşıyor. Muavjninin elinde kâğıt para demeti, sal hyor. Baba, «Tütiüh, AUab senin cezanı versio köylfiü!» diye bagmyor yine. Üvey oflumuz Coriu'dan beri yok. Ya polise tutuldu, ya lastiği patladı. Yıldız yokuşundan tnip. TIR'cılann kralicesi Ayşe televizyona bile cıkmıs... Bulgaristan'a girmeden önce araba parcaları yok edildi ortalıktan Karşıdan bır Bulgar arabası geliyor. Arkayı gösteri yor. «Çevirme Var» diyor parmağmın ucuyla. «Danke be komşu» dedi üvev karde şım, yavaşladı. Az ilerde Baba'yı yakaladık. Polis durdurmuş. Baba Dtoar minar lazım mı?.. Yok, yok geçtn siz. O da geç diyor bak. Der tabii inekler. Sizın için de verdik. Malboroları, peşin. Güneş tepemize çıktı, yakıyor. Kazakları attik üstümüzden. Bu isi îkı, üç yıl daha yapar bırakırım abi. Çekilmez biliyor musun?.. Evinden, çoluk çocuğundan uzak. Haklısm.. Baba nasü çe lriyor bu yükü?» Zor be abi» Bırakması lazım. Saat 14. Nadirın yerine gl riyoruz. Üvey oğulun manev rasını beğenmiyor Baba. «Sonra mazot niye bitiyor? dıye soruyorsun. tki saat garç, garç n'oluyorsun oglum?..» Makama pişiriyoruz Bir de çorba. «Aman burada fazla oyalantnayalım» dedi Baba, «Nadir'in adamlan işimdi askıntı olur» Bizim sürücülerden biri yanaştı yarumıza. Afıyet olsun. Buyur anam. Sen ne gezıyorsun buralarda?.. Na dır'm kanlanndan birine tu tuldun galiba?.. Yok be Babacım, olmaz, olmaz olsun su bizim firma parayı göndermiyor.. 2500 marklık tatnir masrafı var arabanın. Nadir pasaportu, karneyi aldı. «öde t» turayı vereyun» diyor. Sen rehin kaldın yanl burada?.. He, ya Baba. Bırakmıyor adam haklı. Karneyi alır ama evlâdım senın pasaportunu alamaz. Elçîliğe müracaat etsene sen. Kaçıp gideceğtm valltı Baba. Bıktım namussuzum.. Bırakaoagım arabaja burada. Nadir'in adamlan bır îrajıh sürücünün peşine dtiş tüler. «Kimbilir ne Işlerl vardır pezcvenklerin» dedi Baba, «Ne getirtecekler kim lıilir?.. Hatli oğluın şutılara bulaşmadan gîdelim» BulaşıkJarımızı acele yıkadık. Mo tele üç kadın geldi, arabadan indiler.. Yanlannda daz lak bır herif. «NadîrMn sldiklileri bunlar iste» dedi Baba, «Birinin adı TTR'cılar kralicesi Ayşe. Bu bizim televizyona bile çıkmış yahn. TTR'cüarla ilgili bir program yapılmış da. ben cörme dinı. bu Ayşe de çıkmış beya nat vermiş. Bizim koruyucu meleğimiz olarak..» Makarnalar ottırdu midemize. «Gittiğinıiz vere kadnr Bidelim» dedi. Baba, «Beni taidp edin» Belgrat'ı gece geçtik. Üvey kardeşimin ma zotu akıyor. ««Daha var » • ma abi» diyor. «Ya Bulgarda küt diye biterse?.. Yetmeyecek bu nsmussuz...» Niş'e doğru bir büyük TIR parkı buldu, daldı Baba. Bız de arkasından. Hemen dolabım açtı. Süt. reçel çıkardı. Bir, kaç dılim ekmek kesti. «Siz bana bakmayin» dedi, «Dolapta herşey var. Raki için. oturun. Ben hemen yatıyorum, fcnayım» Ba na döndü, «Yatarken ayakkabılannı tavana koy, hava lansın» dedi. Üvey kardeşirale başladık kafalan çekmeye. Oradan, buradan derken gecenin birini yapmışız. Kafa lanmız da o bicim. Bulgaristan'a girmeden Ba ba jeniden çeki duzen verdi arabanın içine. Araba parcaları iyice yok oldu ortalıktan. «Ben bu işi yspsam, kimsenln ruhu duymaz anam» dedi, «Ama ;ap mam, korkannu» Yiyecekler suyunu çekmeye başladı, ÜşenmedJ mis gibi bir pa \ Avusturyab kız öğrencileri taşıyan bir otobüs bizi sollayıp geçti. Otobüsün arkasındaki kızlar el salladı. Biri öpücük attı. Biri cikletinî balon ya pıp yüzümüze doğ ru patlatü. Ayakta duran eteklerini açtı. Üvey kardeşimin aklı çıktı. Gazlayı verdL Otobüs de gazladı. Beşıktas'a, oradan Dolmabaiıçe'ye geldik. înönü Stadının arkasında durduk. Blzım Hollandalı, îsveçli, Alman, İranU, Bulgar kolegalar oturmuş içiyor. Baba, «Ooof» dedi indi. Bavullan indirdik. Kuş tüyü yatağımı da aldım. Baba ışıklan söndürdü. «Buralar casus yatağıdır oğlmn» dedı. Bir özel araba yanaştı o sırada yanımıza. Sakalh biri indi. Derdı gelecek arabaiar da. «Falanca geldi mi? Filan ca yolda miydı, Rördünüz mü?» Sarılıp, kucaklaştık. Evim Gümüşsuyunda, «Gel Wraz. İki kadeb bir şeyler içejim» dedim. dinlemedi. Koştum, bır araba çevirdinu El salladık birbinmıze. Çantamı açmadım. Oğlum çevremde kıvranıp duruyor, Bizimkiler masayı donatnuş, oturuyoruz. Soruyorlar. Başurn sallıyorura. Evin içı sıcak. Çiçekler almışlar. Yıyecekler birbinnden güzeL Kadın lardan parfüm kokulan yayılıyor. Televizyon e» çık, Haberlerl veriyor. Geldim ama aklım burada d»ğil bu gece. BİTTÎ tates yemegi pişirdl BabaKimseyi karıştırmıyor yine işine. Akşamdan mideleri Ttâ/£ delinmiş üvey kardeşim 'le. Şapırdıyarak vedüt, bitırdik. «Ulan biz buradan sabah nasıl çıkanz» dedi Baba. Kapıkule bıraktığımız gibi. Darmadağımk, üstüste. Kapılan kapatıp çıktık. önce telelon açtık tstanbul'a, yüdırım. «Bu gece de buradaytz. Bitmiyor işüniz.» deyince çok sinirlendı, «Baba sen şu benhn arahamı getir de ne zaman gelirsen, gel» de dı. Kapıkule'den gümrükçülere selam verip çıktık. Yemefe gidiyoruz. Sınınn dışmda bir kebab çıdayız. Haydarüer, cacıkJar, salatalar, scıhlar... Bir büyük rakıyı üçümfe iyi edlyoruz. «Şimdi benim üs. tflmde yfikte hattf bir ŞTFler olsa çoktan geçirmiştim suurdan» dedim, «Bu nasıl iş?» Güldü bizimküer, «îa. hu bu kapı öyle bir kapı ki dünyada emsali yok arkadaş». Geldik, yatök o gece. Külçe gibiyiz. Baba çevresindeki arabalara baktı. Hangisl ni, nasıl atlatınz besabı yapıyor. «Yann çok zinde olmauyız arkada?» dedi. Uyandak, Baba kuş gibi. Hemen pijamalarmı çıkarıp giymdi. Çantasını alıp, gözlüklfirinl taktı. Bizün üvey oŞul biraı da kan kardeşine Riiveniyor. ÇevremiKde düayanın her milletinden sürücü. Biliyorlar bu kapının özelüklerini. Kalkmıs diş fırçalıyorlar. Bizim kapıda jarış var. Kim daha uyaoılfr sa, kim daha edepsizse, ki
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle