27 Mayıs 2024 Pazartesi English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
Cumhuriyet 2 anm yüzyıldan beri ülkemlzin kalkmmasma en büyük katkıyı, hiç şüp hesiz kamu lktisadi teşebbüsleri yap nııştır. KÎT'ler, teknik bilgi ve görgüde öncülük yanmda, artık palazlandıkları için bugün durmadan KÎT'leri kötüleyen büyük özel kesim kuruluşlarma, usta, ustabaşı ve mühendise kadar gerekli eîe man bakımından birer «teknik eleman ve yönetici kaynağı» olmuşlardır. Devle tin ve KİT'lerin büyük özverilerle Avrupa ve Amerikada yetiştirdiği binlerce tek nik personelin büyük çoğunluğu. bugün özel kesimin hizmetindedir. Kısacası, özel kesim KİT'ler sayesinde teknik eleman bakımından da emeksiz kazanca konmuştur. OLAYLAR VE GÖRÜSLER 5 MAYIS 1982 Y KÎT'ler Düzenlenirken KÎT'LER POLİTİZE OLMAKTAN VE KIRTASÎYECİLİKTE BOĞULMAKTAN KURTARILMALI, YETENEKSİZ KİŞİLER EIİNE DÜŞMESİ ÖNLENMELİ. Mehmet ERDEMİR TEK Eski Genel Müdürü Denlz Kuvvetlerinin Teknik Dairesi ile görüşüyorlar. En büyük çıkarma gemisi 75 tonlukmuş. Güzel bir havada nakliye işinta yapılabileceği anlaşılıyor. Ancak karan, Deniz Kuvvetleri Kurmay Başka m vereceğinden kendlsi ile benim görüşmem gerektiği belirtildi. Randevu aldım, ilgilllerle birlikte gittim. Konu, teknik daire elemanlarınca anlatıldı. Sonradan kuvvet komutanı da olan kurmay başka nı, yükün gemi kapasitesine çok yakm olması nedeniyle sorumluluk alamayacağı nı bildirdi. Ben, her ne kadar bunun bir kamu hizmetl olduğunu belirtmeye çalıstımsa da para etmedl. Böylece trafonun nakli lçin resml kanallar kapanmış oldu. Şu halde başka yollar denemek gerekiyordu. Aklımıza nakliye işini ihaleye çıkarmak geldi ve işi bir firmaya ihale ettik. Trafo derhal nakledildi. Tabll nakliyeci durumu billyordu, para karşılığında sorumluluğu da yüklendl. Bu olayı anlatmaktan amacm, özel kesime övünme payı çıkarmak değil, KİT' lerin ve genel olarak devlet yönetiminin çok önemli bir sorununa parmak basmak tır. Bu sorun, sorumluluk üstlenme ce saretidir. Bu İse bugüne kadarkl yönetici lerimizde genelllkle olmamıştır. Neden? Anlattığım olaydaki klşllerta sorumluluk almak istememelerinden ileri gellyordu? Söz konusu karayolundakl bazı köprülerin taşıma hadleri 50 tonla sınırlanmıştı. Gerçl bunun içinde emniyet payı da vardı, nitekim trafo geçtiğl halde köprülere bir şey olmamıştı. Fakat 70 tona İzin verilmesi halinde bir risk oldu ğu da ortadadır. Köprünün yıkılması ha linde hîç şüphesiz genel müdür sorumlu olacak, bakanlık müfettişleri, belki mali ye müfettişleri işe el koyacaklar, sorgu lar, yargılamalar ve belki de memuriyeti kötüye kullanmaktan ya da ihmalden. ötürü hüküm giymek söz konusu olacak tı. Oysa köprü kapasitesine uygun olarak işlem yapılması hallnde hiç bir so run doğmayacaktı. ö t e yandan sorum luluk üstlenilip izin verilmesi halinde köp rü yıkılmadan geçig sağlandığı takdirde ise hiç klmse Karayollan Genel Müdürüne «aferin> demlyecek, olay unutulup gidecekti. Deniz Kuvvetleri için de aynı düşünceler geçerlidir. ••• tşte sorun buradadır. İş hayatmda her gün bir takım kararlar verilmektedir. Çok kez karar seçeneklerinin gerekcelerini tartışıp araştırmaya da vakit yok tur. Gerçi bugün ıleri ülkelerde yönetici lere kararlarında yardımcı olacak bilgi sayar programları geliştirilmlştir. Fakat buna ragmen her şeyi kanun maddelerine, yönetmeliklere ve bilgisayar programlarına sığdırmak olanak dışıdır. Bu nedenle bir yönetici için her zaman yazılı metinlerde benzeri bulunmıyan riskli kararlar almak gerekecektir. lyi niyetle alınmış bu gibi kararların bazen ters çıkan sonuçları karşısmda yöneticiyl sorumlu tutarak onu böyle kararları savsaklamaya mı zorlayacağız, yoksa dinamik olmaya teşvik mi edeceğiz? Bu sorun çözümlenmedikçe KİT'leri, istenilen çalışma düzenine kavuşturmak kolay olmayacaktır. Biz yüz yılı aşkm bir süredir Türkiye'nin düzenini, yanm yüzyıldan beri de KİT'leri yeniden düzenlemekle meşgulüz. Eğer kanunlan değiştirmekle ya da yeniden kanun koymakla toplum yapısı. ya da kişilerin tutumlan değişse idi, yeryüzünde bizdeki kadar çok kanunu olan ülke az bulunacağına göre, ülkemizin güllük, gülüstanlık olması gerekirdi. Bundan ne kadar uzakolduğumuz ortadadır. Anlaşılan bizim herşeyden önce tutum ve davranışlarımızı yeniden düzenlememiz gerekiyor. Organizasyon el kitapları şöyle yazar: «YapUacak bir organizasyon ne kadar mü kemmel olursa olsun, şemadaki kutulara uygun, ehliyetli ve becerikli kişiler bulup yerleştirmedikçe başan sağlanacafcı şüphelidir.» Vaktiyle bir Isviçre gazetesinde okuduğuma göre Jean Jacques Rousseau söhretinin doruğuna çıktığı sıralarda kendi sine Avrupa'nın onbeş kadar prensliğl ve bazı devletler anayasa sipariş etmişler. Yalnız şu da var ki, özel keslmi tem sil eden tanmmış işadamlannm KÎT'le re yönelttikleri bütün eleştirilerin de yer siz olduğunu, söylemek yanhştır. Örneğin sorumluluk konusu gerçekten de devlet yönetiminde olsun, ya da devlet iktisadi kunıluşlarında olsun. üst düzey yöneticilerinin sorumluluk yüklenmedikleri savı yaygmdır ve büyük ölçüde de doğrudur. Oysa özellikle iş hayatında alı nacak her karan kanun maddelerine veya yönetmeliklere dayamak her zaman olanaklı değildir, kararsızhk ise Işleri sü rüncemede bırakır. Önce konuyu yaşanmış bir olayla so mutlaştırmak istiyorum: Yıl 1972, TEK Genel Müdürüyüm. Bursa Sanayi Bölgesine verilen elektrik yetersiz, çünkü kurulu transformatör, çe kebileceği ytikün en yükseğine gelip dayanmış. Kuruluşa yenl bir transformatör daha koymak gerekiyor. 50 MVA gücün dekl bu transformatör, dışandan satm alınmış ve Haydarpaşa rıhtımında duruyor. Biz ise bu transformatörü Bursa ya nakledemiyoruz. Çünkü trafonun ağırlığı 70 ton, Karayollan ise 50 tondan fazlasma izin vermiyor. Karayollanna göre IzmitKaramürselBursa yolundaki bazı köprüler 50 ton'dan fazla yükü taşı yamıyormuş. öte yandan Yalova üzerin den nakledllirse karayolunda bir engel yok ama deniz nakil araçlannın yükleme ve boşaltma tesisleri 70 tonu kaldıra mıyorlar. Oysa aynı yoldan bir kaç yıl önce aynı tonajdaki mevcut trafo nakle dilmlş ve köprülere bir şey olmamış. Bu nu da belirterek Karayollan Genel Müdüründen geçiş lzni istiyorum. «Ben sorumluluk alamam» dlye kesip atıyor. Enerji Bakanı, Karayollarmm bağlı oldu ğu Bayındırlık Bakanı ile görüşüyor, o da «ben sorumluluk alıp emir veremem» diyerek işin içinden sıynlıyor. Karayolundan umudu kesince deniz yolu seçeneğinl araştırıyoruz. Bu arada akla çıkarma gemlsi geliyor. Arkadaslar. Onlardan bugüne yalrnz Polonya gelebilmiş, ötekiler, vatandaşlarınm ehliyetsizliği nedeniyle yok olup gitmişler. Altıyüz yıllık yönetim geleneği olan ve örneğin 200 bin kişilik bir orduyu bundan üçyüz yıl önce Viyana önlerine kadar götürme başarısını sağlayan bir ülkenin bugünkü sorunlan da çözeceği şüphesizdir. Ne var ki, bunlar yapılırken son bir yüzyıldan beri bozulmaya yüz tutan toplum ilişkileri sonucu ortaya çıkan tutum ve davranışlarımızın da gözönünde bulundurulması gerekir. Yoksa gülün adı değişmekle kokusu değişmez. Kanımca KİT'lerin yeniden düzenlenmesinde sorumluluk konusu yanında önemle üzerlnde durulması gereken şu üç konu vardır: KlT'leri, politize olmaktan kurtarmak, KİTlerin yeteneksiz kişiler ellne düşmesini önlemek, KÎT'leri. kırtasiyeciliğe boğulmak tan kurtarmak. Bunun İçin KİT'lerin yönetim kurulu üyeleri ile genel müdürlerinin ve Yüksek Denetleme Kurulu üyelerinin atama ve görevden alma işlemlerini üçte iki çoğunlukla yapmaya ve bazı konularda (örneğin yatırımlar. yeni KİT'ler kurulması veya mevcutların tasfiyesi) söz sahibi olmaya yetkili bir üst kurul oluşturulması gerekir. Bu kurula KİT yönetim holdlngl de diyebiliriz. önemli olan bu kurulun adı değil. kimlerden kurulu olacağıdır. Herhalde bu kurula ömürlerinde gevezelikten başka birşey yapmamış ve bir seçimi yitlrmiş politikacıları sokmamak gerekir. Fakat, öte yandan yaklasık iki yıl içlnde çoğulcu demokrasiye critceğimize göre politikayı ve politikacıls* da yok sayama yız. Şu halde yapılacak duzenieme sadece partisiz olan bu dönemde değil. partili dönemde de aksamadan yürümelidir. Bakınız otuza yakın büyük KİT'e sahip Avusturya bunu nasıl çözmüs: Bu kurulda hükümetin iki temsllcisi bulunacak. Geri kalan üyeler ise partilerin Meclisteki üye sayısına göre göstereceklerl adaylar arasından seçllecek. Ancak bu adaylar, KİT'lerde veya özel kuruluşlarda uzun süre yöneticilik yapmış. dürüst, liyakatli ve becerikli kişilerden önerilmiş olacak ve kurul, yasada belirtilen önemli kararlan üçte iki çoğunlukla alacak. Akla yakın bir çözüm değil mi? Bu arada KİT'lerle Özel kesim arasmdaki ücret dengesizliğini de gidermek gerekir. İşte KÎT'ler yeniden düzenienirken gözönünde bulundurulması gereken önem li konulardan bazıları. 44 Bankerler Olayı,, OKTAY AKBAL HAYİR S CVtT Kim Bu Düsmânları? * • Bir yere ulaşır mı bütün bu yazılar? Bir amaca, bir sonuca, yararlı bir ortamın oluşmasına etkl yapar mı? Yoksa uçup havaya mı gider bunca sdzcük? Bir gün 1960 öncesinde yazdığım bir köşe yazısını yayınlayacağım. Bakahm anlayabilecek misiniz? Anlayamazsanız da suçu kendinizde bulmayın. Dönüp dolaşıp aynı noktaya geliyoruz. Hep o, bitip tükenmeyen, demokrasi, hukuk, özgürlük. Anayasal haklar, insan olmanın erdemleri, Atatürk'ün ilkelerinîn anlamı vb. konularda kalem oynatıyoruz, düşünüyoruz, düşündürüyoruz, hep birlikte tartışıyoruz... Bakın, Kültür ve Turizm ne kadar birbirine aykın iki konu, Kültür ve Turizm! Bakanlıgı kitap "'toplatma kampanyası açtı, yüz elli bin kitabı yurdun değişik yörelerine dağıttı. Ne gibi kitaplardı bunlar? İçlerinde 'yasak', 'zararli olanlan da var mıydı? Kimse bilmiyor, haugisi yasak. neden yasak, hangisi zararlı, neden zararh? Bir kördövüşüdür yayın alanmdaki uygulama... 'Edebiyat fll'de T. Cılızoğlu'nun yazısmdan bir alıntı. •...Öğretmen okulu mezunuydu ve bir buçuh yıllık bir beklentiden sonra hakkında tüm araştırmalar yapılarah bir okulun edebiyaı öğretmenliğine atanmıştı. Mutluydu. Artık aiîesinin eline bahmayacak, bir işi olacak, öğrenimi heder oU mayacah, küçük bir hasabada öğrencilerini yetiştireceh, şiirini okuyacak, yazacah ve belki de ev kuracahtı. Kasabada eski bir emekli öğretmenle tanışmış ,onunla honuşuyordu. *Cumhuriyet» gazetesi okuyordu; kitaplarla ilişkisi vardı.» Bir 'gerçek' öğretmeu, aydm bir kişi, öğrencilerini Atatürk'ün gösterdiği 'uygarhk ve çağdaşlık yolu'nda yönlendiren bir genç eğitimci... Böylelerinin başına neler gelir? Bilirsiniz, çok sürmez küçük mutluluklan!.. Okuyan, yazan, düşünen yurttaşlar batar kötü niyetli kişilerin gözüne... Okul müdürü birgün onu çağınp 'Ohuduklannıza, konuştuklarımza dikkat edin' diye uyarmış, sonra da eklemiş 'Komünist mihraklara yakın görüyorum sizi...' Fırtınalar kopmuş birden genç öğretmenin içinde. Ama tutumunu bozmamış, 'makbuT öğretmenler gibi meyhanelere gitmemiş, konken ma salannda zaman öldürmemiş.. «Ofeulun kitaplığını taradı. Orada kitaplığın damgasını taşıyan bazı feitaplar buldu. Onlan okumaya karar verdi Bunlarm içinde Lorca da vardı. Lorca'yı uzun bir süredir oku mak isüyordu ve bugüne değin olanak bulamamıştı. Sevindi. Üç Lorca kitabmı aldı. okumaya basladı » Bir gun. öğretmenler odasında, boş bir saatte kitabını okuyormuş. Müdür girmiş içeri 'ne okuyorsun?' demiş 'Lorca' yanıtı vermiş öğretmen. Müdür beyin kaşları çatılıvermiş: Ben size komünist kitaplar okumaym demedim mi?» Öğretmen, bu Jdtopları okul kitaplığında bulduğunu söylemiş. Müdür çekip almış kitabı. bakmış üstünde okul kitaphğının damgası var. "Olsun, Lorca komünisttir, onun hitapları okunamaz* deyip kesmiş! Sonra da adamlanna buyurmuş. Kitaplığı altüst etmişler, Lorca'lan ortadan kaldırmışlar. Devlet Tiyatrosunda 'Eskici run Tazesi' Yerma'. 'Kanh Düğun', 'Bernarda Alba' nın Evi' adh yapıtları oynanmış Federico Garcia Lorca'nın başına gelen bu!.. Lorca'yı yasakla. Aragon'u okuma. Eluard'ı, Malraux'yu es geç, Sartre'ı bir yana it. hele Manc, Engels gibi düşünürleri hiç mi hiç eline alma, Russeller, bilmem kimlerden söz etme!.. Kitaplıklan 'zararlı' yapıtlardan teroizle!.. Elde kala kala çağdışı. gerici, tutucu. kafalan uyutan, tek y&nlı. tek yönlü kitaplar kalsm. Genç kusaklan baskıcı bir tutumla robotlar gibi yetiştir!.. Bu mudur 'Ya$amda en gerçek yol gösterici bilimdir' diyen Atatürk'e yakışan kuşaklar yetiştirme yöntemi? Bu mudur 'çağdas uygarlık'a yetiijip, onu aşma yolu? Hep soruyoruz, hep gözler önüne seriyoruz yanlışlıklan. acı gerçekleri. Duyan dinleyen var mı? Orasını bilemem. ünku'yazımda üç tip eğitimden sözetmiştim. Üçüncü tip üzerindekl görüşleriml de bitirerek YÖK üstünde duracağım: öğretim kurumları oldukları kadar, ayni zamanda eğitim kurumları da olan orta ve mesleksel öğretim kurumlannda, manzume ve tören eğitimi olarak adlandırabileceğimlz üçüncü tip eğltimln kısa bir dönem içinde zararları belki görülemeyecek ve belki de başarılı olduğu bile samlacaktır. Yukanda da söylediğim gibi, kalıtımsal duygulara dayalı bu manzume ve tören eğitimi toplumumuzda rasyonel anlamda «anlama ögesi»nin gelişmesini önleyecektir. Oysa toplumun, gelişen tekniklerin değiştirdiği doğa koşullan ile mutlu bir uyum sağ layabilmesinin tek aracı bu anlama ögesidir. D Eğitim Anlayışı ye Universite Prof. Dr. Cahit ARF lümleri dışında kalan edebiyat ve fen fakültelerini, üniverslte giriş sınavlaruıda en düşük puanlan alan gençler doldurmaktadır. Ba zı yöneticilerln törenlerde yaptıklan konuşmalarda sergiledikleri öğretmenlere övgülerin, kendi lçtenliklerindeki çevirislnin, bir bakıma hakU da bulduğum, vah zavalh geri zekâlılar anlamında olduğunu sanıyorum. Kırkelli yıldanberi bir geçiş ve oluşum süreclnde bulunan toplumumuz için hüzün vericl görünen bu durum aslında doğaldır ve kanımca tümüyle karamsar olmayı gerektirmez. An cak bu koşullar altında kunılduğu söylenen universite adındaki yirmi kadar ku rumun şu anda neden gerçek anlamda universite ola mayacağmı anlamak pek güç olmaz. Bugün toplumumuz, gerek bilim adamı bakımından gerekse öğrenci bakımından, ancak, o da belki, bir iki gerçek anlamda uni versiteyi besleyebilecek bir potansiyele sahiptir. Bu po tansiyel halen dört beş nispeten eski üniversiteye da ğılmış durumdadır ve dolayısı ile bu üniversitelerin smırlı bir zaman İçinde ger çek anlamda universite olma olasüıklan vardır. Anbaşka bağımsızuk savaşının arkasından gelen bir kaç yıl için toplumumuzda yaygın olan idealizm, doğal olarak bir süre sonra yerini köşeyi dönme zihniyetine terketmiştir. Gerçek anlam da bir öğrenme isteğinden yoksun bulunan ve kendine göre adam olma diplomasına bir sigorta poliçesl gözü ile bakan bu okula hücum süreci artan nüfusla birlikte daha da yoğunlaşmıştır. Bu, okula hücum olayı kar şısında mevcut okullar yetersiz kalmış ve toplum yöneticileri yeni okullar açmaya ltllmişlerdir. Fakat bu okullan, gerektiği gibi, gerçek kadrolan, araç ve gereç leri, binaları ile kuracak yer de sadece açmışlardır. Karşılıksız para basmaya benzetilebllecek olan bu kurulmamış okullar açma zorunlu olgusu, öğretimi öğretim olmaktan çıkarmış bir diploma dağıtım kuruluşu haline getirmiştir. Sistemli ve hazmedilmiş bilgilere ve güç lü bir pedagojik gözlem yeteneğine sahip olmayı gerektiren öğretmenlik de, bu arada yaygınlaşan köşeyi dönme zihniyetl karşısmda saygınlığını büyük ölçüde yitirmiştir. Bugün, universite denilen öğretim kurumlarının, mühendislik, mimar ük, hekimlik gibi meslek bö Sakıncası daha da kesin olarak söylenebilecek bir hu sus. yönetimimizin benim semiş göründüğü bu eğitim ilkesini, kabul ettiği YÖK yasası ile aslında sadece öğ retim ve araştırma kurumları olan, daha doğrusu olmaları gereken, ünlversiteler için de geçerli kılmasıdır. îşlevi doğayı, insan top lulukları dahil, bütün yönleri ile anlamaya çalışmak, anlamayı öğretmek olan ve ülkemizde gerçek anlamda varlığı öteden beri tartışma konusu olabilen üniversite, bu YÖK ile, kavram olarak bile yok edilmektedir. Oysa çağdas uygarlık düzeyinin üstüne çıkmaya çok hevesli gorünen toplumumuz için gerçek anlamda üniversitenin, en azından, futbol ve gazino şarkıcılığı kadar gerekli olduğunu sanıyorum. Ancak bugün Ülkemizin çeşitii yörelerine, Universite adı altında kondurulmug olan yirmi kadar kuruluş veya bazen sadece binalar bu gerekliliğin anla şılmış olmasının sonuçları değildir. Toplumumuzda kravath kişilere karşı ötedenberi bes lenmiş olan saygı ve özentl, toplumumuzda gu yersiz deyiml yaygm bir hale getirmiştir: Okuyup adam olmak. Bence bir saplanü ola rak, bir okul diplomasına sahip olmak ve hattâ sadece okuyup yazma bilmek bil gisizliğin karşıtı sanılmış, çiftçılik, bahçıvanlık, marangozluk, demircilik, duvarcılık, ilh. gibi bir takım bilgi ve becerilere dayanan meslekler ötedenberi, bu mesleklere sahip olanlarca bile, ikinci sınıf yurttaslara mahsus işler olarak görülmekteydl. Ayrıca toplumun okumuş dediğl kişilerin, he men hemen hiçbir şey üretmeden, yukanda saydığım meslek sahiplerine nazaran zahmetsizce hayatlarmı daba refahlı bir düzeyde kazanabilmeleri, toplumumuzda bir okula hücum duru cak söz konusu bilim adamı ve öğrenci potansiyeli o dört beş universite de birer azmlık durumundadır ve sözünü ettiğim olasılığın ma yasını teşkil etmektedir. Top lumumuzun gerçek anlamda üniversitelere sahip olması gerçekten isteniyorsa, mayanm bozulmasına neden olacak durumlarm ya v ratılmasından kaçmmak ge reklidir sanıyorum. Şöyle kl ^ yoğunluğu belki ancak yeter" li olan bu maya, henüz makul ölçüde birer meslek okulu haline gelip gelme diklerl bile tartışma konu su olabilecek öbür kurumlara dağıtılmamalıdır. Bilinenle bilinmeyenlerin sınırlarma yönelik bir kuruluş olması gereken ünlver site, yönetsel yetklnin kararları ile bu günden yarı na oluşamaz. Yönetsel yet kînin kararlan bu kuruluşun zaman içinde oluşması nı olası kılacak maddi koşullar ı hazırlayabilir. Bu oluşum süreci bütün toplumsal olaylarda olduğu gibi burada da iyi bilinmemektedir. Yapılabllecek tek şey belki sabır ve umutla beklemektir. Yeterll bir za man geçtikten sonra bir taraftan o dört beş üniversiteden hiç değilse bir ikisinde maya tutmuş olacak, bir taraftan da doğal olarak öbür kuruluşlar mayalanmaya hazır duruma gelmiş ola caklardır. Bu sabırlı ve umutlu bekleyiş süreslnde, o dört bes üniversiteye merke zi bir kuruluşun yersiz mü dahalelerden kaçmması ka nunca titizllkle uyulması gereken bir husustur. Bilim adamlarınm olsun, bilim adamı olmaya lçtenlik le istekll olan cğrencilerin olsun, özel alanlarında. be nimsemedikleri otoriteye karşı acayip görülebilecek duyarlıklan vardır. Böyle bir otoritenin, kendilerine tutarsız gelen kararlan on ları sinirlendirir ve yapmak ta oldukları işler için en gerekli olan şeyl. dlkkatleri nl yog:un bir şekllde topTamavı beceretnez olurlar. Böy le hallerde ya kaçarlar, ya da bilim adatnlıklan yok olur. Beyin göçii denilen olayın asıl nedeni budur. Mayanın tutması icin ya rarlı olacağmı düşündüğüm bir tedbirde sözünü ettiğim mayalanmış Universiteler arasmda bir çeşit blllmsel re kabef atmosferinin yaratılmâsı ol"caktır. Bunun tçin olası bir yol bu universite leri YÖK çerçevesinin dışına almak ve bir çeşit özel teşebbüs kuruluşlan gibi kendi örgütlenmelerinl ay n ayrı kendilerine bırakmak. buna karşılık devletin verdiği mali desteği başan lanyla orantılı olarak ayarla mak olabilir. Başannın belirlenmesl, kendi bilim alanlannda bilimsel otoriteleri yurt içinde ve dışmda reddedilemeyecek durumda olan yer» ve gerekirse yabancı bilim adamlarından oluşma bir heyetin vereceği raporlara davandmlabilir. apse düşen bankeri görmeye giden alacaklılar, Cezaevi Mudüründen güç bela izin koparabilmişler, tutuklu bankere «Geçmiş olsun» dediktsn sonra sormuşlar: Bize borçlannı nasıl ödeyeceksin? 1 Banker demiş ki: Burada, dört duvar arasında kaldıkça nasıl ödeyebilirim? Rana bir avukat tutun ya da k«falet akçesini ödeyın de çıkayım; paralannızı kurtatv maya çahşayım. Arslan Başer Kafaoğlu bu olayı anlattıktan Bonra soruyor: « Bu öyküde anlatılan banker M.A.'nm haplshaneden çıktığını sonradan öğrendim. Merak ediyorum: Alacakblar nu tuttu avukatını? Bir alacaklıyı bulup soracağım.» • «Bankerler Olayı» Arslan Başer Kafaoğlu'nun yeni kitabımn adıdır. Gerçekte bu küçük kitap, yalnız Bankerler Olayı»nı anlatmıyon Türkiye ekonomisinin püf noktalanm, ilginç girdi . çıktılarını, alicengiz oyunlennı da sergiliyor. 2üaten bizim ekonominin türlü çeşitii numaralannı bilmeyen kişi, «Bankerler Olayı»nın gerçeğini de • kavrayamaz. Kara para (ya da kara gelir) nedir? DÇM nedir? «Mal mukabili ithalat» ne demektir? Bu sorulann yanıtlannı halkın anlayabileceği dille açıklamak kolay değil. Arslan Başer, bu zor işi başarmış; son yıllann vurgun rrekanizmalarını sergilemiş. Türkiye'de yeraltından petrol fışkırmıyor ki kişiJer beş on ylda para babası olsunlar? Şeyh Yamani Suudi Arabistan, Jak Yuving Dallas'ta petrol zenginidin bizimkiler ise DÇM, mal mukabili ithalat garantisiz ticari borç zenginidirler. Bütün bunlann üstüne «Bankerler Olayı» tuz biber ekmiştir Arslan Başer Kafaoğlu'nun kitabmda bu olay inceleniycr. Ne var ki. yukanda belirttiğim gibi bu incelemenin yaklaşırn biçimi değişiktir. Çoğu ekonomist eline aldığı konuyu an'aşılmazlığm karanhğma sürükler. Nedir bu karanlığın gerekçesi? Ekonomist ya konuyu yaterince kavrayamamıştır: kafasmdaki kanşıklık yazısına yansır; ya da halkın ekonomik konulara yabancılaşmasında yarar görün bilinçsizlik ortamında ç ; kar çevrelerinin hizmetlerini yürütmek kolaylaşır. •Bankerler Olayı»nda (çoğu dar gelirli, ya da orta halli) yu'ttaş, kimin sorumlu olduğunu öğrenmek istemez mi? Bankerden alacaklı olaniar için Arialet Bakanhğı 300 bin adet tek tip bastlı dilekçe dağıtmış. Parasinı bankere kaptıran yurttaslara 300 bin dilekçe yetmemiş, ek basım ve daftıtıma gidilmiş. Demek ki 400 ya da 500 bin «bankerzede» var. Baba ana, bacı çoluk . çocuk 2 5 milyon yurttaşı ilgilendiren bu olayda uzmanlar ve yetkililer diyorlar ki: Kaptırımuş paranın ancak yüzde 10'u sahiplerine geri dönebilir. Peki, paranın yüzde SO'ı ne oldu? • Arslan Başer Kafaoğlu kitabında bu sorunun yanıtmı anyor ve buluyor. Kimi lıesaba göre 50, kimi hesaba görs 100 milyara ulaşan parayı sıradan yurttaş banker a kaptırmiştır Peki, banker bu parayı kime kaptırdı? Barda gazinoda yemekle, hamam kapatmakla, otomobil apartman airaakla bu para biter mi? Diyelim ki milyarlarm miiyonlan harcandi; gerisi ne oldu? Bankerler bu parayı kima kaptırdılar? Yanıt: •"" 'ı* Bankalara... >" • •> Daha do&ra^dartşle paralar uçmadı, yanmadı, kül olmadı, mevduat sertifikasma, sırdaş hesaba dönuştü. Ancak olaym defişik boyutlan vardır, ve bu köşeye sığamayacak çapta sonuçlan îçeren «Banker Olayı» daha ncktalanmamıştir. Çünkü bu patlamanıp serpintilen yalnız düştüğu yeri yakmakla kalmayacak, bank&cıhk dünyasındaki etkilerini önümüzdeki dönamierde izleyeceğiz. H C Cumhuriyet Limanımız lçin tahlisiye idaresi • tarafmdan getirilen sis düdükleri halen gümrükten çıkarılamamıştır. Gümrük idaresi bu dü düklerin kontenjan lis tesinde yazılı bulunmadığım ilerl sürerek gümrükten çıkanlma 5 MAYIS 1932 SİS DÜDÜKLERÎ sına müsaade etmemlş tir. Bunun Uzerlne tahlisiye idaresi hükümete müracaat etmiştir. Müsaade emri geldikten sonra düdükler çıkarılarak hazırlanan mahallere konulacaktır. c ÜGürtün ilanıL SUADİYE PLAJI Çok havadar, çok eğlenceli İstanbul'un yegâne yerl Suadiye Plajı'dır. Mükemmel orkestra, caz, varyete ve Türkçe saz heyeti. Fedakârhklar, yenilikler müşterilerimizi hayrete düşürecek mahiyettedir. Fiatlarımızdaki tenzilat da memnuniyetinizi tatmin edecektir. Cay Kurumu Genel * Müdürlügünden 1 Kurumumuz lhtiyacı, 288 adet N 312 ve 735 adet 1210 K 210 H Rulman satınalınacaktır. 2 Bu ihaleye alt şartname ile ihtiyaç listesi Kurumumuz Satınalma Müdürlüğü Rize, îstanbul Bölge Ticaret Müdürlüğü Sinan Paşa Köprüsü Sok. N o : 19 Beşiktaş Îstanbul ve îrtlbat Müdürlüğü Konur Sok. No: 28 Yenişehir ANKARA adreslerinden temin edilebilir. 3 İhaleye katılmak lsteyen firmalar, şartname esasları dahilinde hazırlayacaklan teklif mektuplarmı en geç 24.5.1982 Pazartesi günU saat 17.30'a kadar Çay Kurumu Genel Müdürlüğü Satınalma Müdürlüğü Rize adresine ladeli taahhütlü olarak göndermeleri veya elden vermeleri gerekmektedlr. 4 Postadaki vaki gecikmeler ile telgrafla yapılan müracaatlar dikkate alınmaz. 5 Kurumumuz 2490 sayılı kanuna tabi otoayıp, ihaleyi yapıp yapmamakta, kısım kısım yapmakta veya dilediğine yapmakta serbesttlr. (Basın: 14642) Cumhurâyet Sahibi: Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. adına ^ NADİR NADİ Cenel Yayın MüdürO: Müessese Müdürü: Yazı Işleri Müdürü: . 1 HASAN CEMAL EMİNE UŞAKLIGİL OKAY CÖNENSİN Basan vs Yayan .'Cumhuriyet Matbaacılık ve Gazetecilik T.A.Ş. Posta Kutusu: 246 IStanbul Tel: 20 97 03 (5 Hat) BÜROLAR • ANKARA:KonurSokak no. 24/4 Yenişehir Tel• 17 58 25 17 58 66 Idare: 18 33 3b • İZMİR: • AOANA: I , Tel:25 47 09131230 Halit Ziya Bulvarı No: 65/? Atatürk Caddesi. Türk Hava Kurumu Işhanı Kat 2/3 Tel: 14 55019 731 TAKVİM İMSAK GÜNEŞ ÖĞLE İKİNDİ 5 Mayıs 1982 AKŞAM YATSI. 3.58 5.52 13.10 17.03 20.09 21.55
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle