19 Mayıs 2024 Pazar English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
7 Mayıs 1974 CUMHURÎYET 50. yıl eki: 3 Cumhuriyet nasıl çalışıyor HER SABAH ELİNİZE ULAŞAN CUMHURİYET BU SALONDA HAZIRLANIYOR. Dısardan blreyiel çabalann ürflnfl glbl görünen gazete aslmd'a'toplumsal bir çabanın ürünüdür. Bir gazeteniıvKikması basyazanndan mürettip çırağına, okuyicuların eline ulaşması ise görevlerini yaz kıı demeden sürdüren dağıtıclların çabalanna bajfjdır. Her gazete hemen hemen aym yöntemlerle çıkar. Bir solukta özetlemek de mümkündür: «Muhabirler taberlerini, yazarlar yazUarını, foto muhabirleri fctoğraflanm verirler, yazıişleri »ayfalarını hazırl», yazllar dizgiye, fotoğraflar klişeye gönderilir. Mürettiphanede sayfalar bağlanır, matrisler ahnır, baskı bölümii sayfalarm kalıbını döker ve gazeteyi basar. İş artık dağıtıma gelmiştir. Mutesebe, ilân ve idare bölümleri de gazetenin çıkması için üstlerine düşen görevleri aym sürede jerlerine getirirler». Evet her gazete aym yöntemle çıkar ama, Cumhuriyet'in hef sabah okuyucunun karşısına çıktığı şekliyle htzırlanması diğerlerind'en ayrı bir özen ister. örneğin muhatıirlert her duyduklannı yazınazlar. Kafaya takılan bir «acaba.yı ortadan kaldırmak için kaynaUlar kezlerce aranır. Tutülan sayfalarca not bazen çöp sepetine atıhr. Bazen de keçiboynuzu öAıeği üç satırlik bh haber tialine dönüştürülür. Aym duygu yazarlan için de geçerlidir. Çünkü belki de dünyanın en vefalı ve en dikkatli kişileri Cumhuriyet'i okuyanlar. En küçük bir yanhşlığı bile affedemezler, daha doğrusu Cumhuriyet'lerine yakıştıramazlar. Telefonlara sarılıriar, mektuplar yazarlar... GENÇAK, Fikret DAĞLIOĞLU, Cevat SÖNMEZ, Naim ARABACILAR, Adnan ÇELİK, özer ÖZLER, Konur ERTOP, Zeki YÜCEL. Refik DURBAŞ, Medenl AKGÜL, A. Refik YOKSULABAKAN, Kemal AYDAR, Fikret OTYAM, Yılmaz GÜMÜŞBAŞ, Ümit GÜRTUNA, Turhan ILGAZ, Naci AKIN, Günây ŞÎMŞEK. Hikmet ÇETİNKAYA, Mehmet MERCAN, Faize BİRİNCİOĞLU. Bir «7 MAYIS» idi... Cumhuriyet'in 50. yılında gazeteniz Cumhuriyet de 50 yaşında. Bu yaşıthğa bir de kendi yaşımı katıyorum. Ben de 50 yaşındayım. Benim 50 yaşında olmamın bir değeri yok kuşkusuz. Bu bir rastlantı. Fakat şunu demek istiyorum: 50 yaşında, 30 yülık gazetecilik yaşamımın 13 yılı, 50 yıllık Cumhuriyet'te geçti. Ankara'da, olaylann beşiğinde. Benim için önem ve değer taşıyan da bu işte. Bir «moda» şarkı var: (Kimler geldl, kimler geçti) diyor. Bunu andırıyor, bızlerin Ankara'daki 13 yıldır sürüp giden gazetecilik yaşamımız. (Neler geldi, neler geçti) biçiminde değişik güftesiyle.. Bir avuç seçkin arkadaşımla sürdürmeye çalışıyoruz Ankara'daki güç görevimizi. Ateş hattında bir «manga» gibiylz doğrusu. Her olayı, her kişiyi, her patlayışı ilk göğüsleyen, karşılayan.. Bir an geriye dönüp baktığımızda nelere tanık olduğumuzu, ne tür olaylann içinden geçip geldiğimizi hatırlamakta güçlük çekmiyoruz. Bunların herbiri, geçmişin düzlüğünde taze kum tepecikleri gibi seçilebiliyor. 22 Şubat'lar, 21 Mayıs'lar, büyük seçimler, iç politikanın dehşet veren çekişmeleri. Ve tabii 12 Mart. 1971 yıhnın Mart ayının 12. günü saat 13'te Turkiye ratfyolarından o ünlü «muhtıra»yı can kulağıyle dinlerken, Cumhuriyet olarak yıllardır, belli * • bi¥ «zihntyete» karşı verdiğimiz savaşta yalmz olmadığımızı görmenin kı•' : vartcmı da yasıyorduk görünüşte... > , , . . « , . . , . , . I1!ÎIS: N e M e n bHebllirdîk?VParlamento ve HükÜmelin. sür'egelen'tunırrt.'gSrüş ve icraatı ile» «Türkiye Cumhuriyetinin geleceği ağır bir tehlike içine düşürülürken», onu, tehlikeye iten Demirel'in elinden yarım saat içinde alan 12 Mart <infilâkı»nın meydana getirdiği toz dumanın Cumhuriyet'e de zarar vereceğini nasıl bilebilirdik ki? Tarihi bir yanılgıya, unutulmayacak bir paradoksa tanık oluyorduk: *** Cumhuriyet, Sıkıyönetim tarafmdan 29 Nisan 1971'de kapatılıyordu. KEMAL AYDAR İdare Sadun TANJU, Şahabettin. AKTARI, Yılmaz ŞİPAL, Erol ERKUT, Ayhan BÜLBÜL, Meriç İZGI, Nail ÎNAL, Refik ZORLU, Orhan UÇANSU, Naci YENER. Ziya ERGENE, özden ÖZGEI.EN, Ataman TEKELİOĞLU, Ertuğrul DEMİRKAN, Fasih YULUG, Yalçın ERYALÇIN, İrfan ÖZKEÇELİ, Kâzım ŞİRİNYURT, Nihat KARMAN, Hüseyin ALPI, Fuat TOKCAN, Kadriye TAMGÖR, Necati IRMAK, Soğu TUGRUL, VUral SAYGILI Erhan ÇİMRİN. Coban YURTÇU, Mustafa ÖZAYTEKİN, Erdoğan KÖSEOGLU, Hasan SAYILGAN, Halit TEZCAN. Burhan ERAYLA, Faruk TEKjN, Arif TEZCAN, Mehmet DEMİRKÂYA, M." Galip ÇETİNER, Mehmet İKİKAT^. Selâhattin DURAN, Ismail YILDIRMIŞ, Turhan TOPUZ, Teyfik TALAYOGLU, Hüseyin TAŞKINOGLU, Hasan YANARDAĞLAR, Süleyman ÇELİKEL, Gültaze YANARDAGLAR, Dilâver VAROL, Hüseyin. TALAYOGLU, Mustafa OLGUN, Sezer BAYIR. Ali ASLAN, İsmail ER, Hüseyin SOYSAL, Halil ÖRENÇ. Murat TETİN, Ahmet ALTUN, Halü TOSUNOGLU. AU ÇETİN, Dilâver ÇAÛATAY .Hasan Ç A G D A Ş , Îbrahim ÖZMEN, Süleyman GÜMÜŞTEKİN, Rasim KARAKAYA, Mevlut TURGUT, Hikmet TANEROGLU, Mahir YARLlGAN, Rıfat TANEROGLU, Nazile BATU, Ayşe MAMAN, Sultan TİMOÇİN, Süleyman ÖZGÜR, Metin TOPYILDIZ, Zeki KÖSTENCİ. Mehmet Ali ÖZKORAL, Münir ALATÜRK, Mustafa İSPİR, Rıza YAYLAÖNÜ, Mehmet ÖZÜGÜZEL, Ömer KAFADAR, Hasan ÖMEROGLU, Hüseyin AKSOY, Yusuf GÖÇÜMEN, Mehmet Ali Iş'lK. Mithat KIZILKAN, Orhan SARIYILDIZ, Süleyman KUŞKAYA, Yusuf ÜNAL, Semir YALÇIN". Abdullah ILGAZ, Ahmet ALTUN, Ali TURGUT. On günlük kapatılma süresl içinde yer alan 7 Mayıs 1971 tarihi Cumhuriyet'in 48. yılına rastlıyordu. Acı, ama gerçekti. * * * Telefonun öbür ucunda Başbakan sayın Nihat Erim vardı. Kendisinden çunu rica etmekteydim: Cumhuriyet kapatılmıştı. Oysa 7 Mayıs, bu gazetenin 48. yıldönümü idi. Kapatma kararı uyannca Cumhuriyet 7 Mayıs'ta yayınlanamıyacak, bu nedenle Cumhuriyetle yaşıt Cumhuriyet, 48. yaşını ak sayfalarında kutlayamıyacaktı. Acaba Başbakan, kapalı kalacağı 10 günlük süre içinde Cumhuriyet'in, hiç olmazsa bir gün, 7 Mayıs'ta yayınlarvnası için «komutanlar nezdinde» bize yardtmcı olabilir miydi? O günlerde, Başbakan, ilgili birkaç bakan sayın Koçaş dahil Genelkurmay Baskanı (Orgeneral Tağmaç) ve Sıkıyönetim komutanlarının. «koordlnasyon toplantılan»nda önemli konulan görüştükleri bılmiyordu. Bu toplantılara Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri de (o zaman sayın C. Alpan) katılıyordu. Sayın Erim bu masum dileğimizi «koordinasyon toplantısı»na götürmüştür. Hatta, bunun bir «hak» olduğunu fla içtenlikle savunmuştur. Bunu yakından biliyorum. Kendisinden aym yolda ricada bulunduğum sayın C. Alpan, çok Eonra banj»«Başbakan dilei»nizi vulpufla savuiMİu. BU'bakımdan bana söz düşmedij^iyereft bu içtenlıği kamtlamıştır. OereV sayın Erim'in gerekse sayın AljHm'ın o günlere rastlayan ve bu konuya eğilen ilgilerini bugün de teşekkürle yâdetmeyi görev bilirim. Ancak, Cumhuriyet açılmatfı. 7 Mayıs 19711 «kapalj» olarak Idrak ettik. Nedeni de belli olmuştu: Orgeneral Tağmaç bu konuda cikna» edilememişti! * * * Cumhuriyet, Cumhuriyet'in 50. yılında 50. yaşını kutluyor. «Açık» olarak. Bu mutluluk, Cumhuriyet'i Cumhuriyet yapan okuyucuya da, bizlere de yeter de artar bile. Cephe gerisindekiler Gazeteyl çık»ranların büyük çoğunluğu cephe gerisitvde yer alan savaşçılara benzerler. Okuyucuya görünmezler ama haberlerin, yazılann, fotoğrafların gaıete haline dönüsmesl onlann da özen göstermeleıîne bağlıdır. örneğin yaşişlerindien gönderllen yazılar, özenle dizilip tsrtiplenmez ve düzeltmeler yapılmazsa, dizgi ve tertip bölümünde çalışanlar, Cumhuriyet'in Cumhuriyet olmayacağını çok iyi bilirler. Gazetenin hisılacağı kâğıttan mürekkebine kadar olan geltksinmelerini sağlamak, pazarlamasmı yapıp, dBğıtımım gerçekleştirmek idare bölumünün ışidj. Parasal olanjkları sağlamak, çalışanların ücretlerini zamanındB hatta sırasında önceden ödeyebilmek için yapılabileceklerin son kertesinf gerçekleştirmek, Mühasebe Servisinin sorumluluğundadır. Bir eazetenin maliyet unsurlan Türkiye'de ilân denilen nemeyi basının en değerli içeriklerinden biri haline; getirdiği için en zor görevi yüklenen ekiplerrim bir diğeri de İlân Servisidir kuşkusuz. Burası, Cumhuriyet Ankara Bürosu 120920, 129544, 175735, 120966 telefon numaralannı çevirenler, c Cumhuriyet Ankara» cevabını alırlar. Burası. bizim çalışma yerimlzdir, AtatUrk Bulvarı, Yener Apartmarunda ikinci katta. Sabahın ilk keyfi, büroya erkenden gelip gazeteleri toplucu gözden gecirmek. Şimdi emekli olan, büromuzun emeklisi Şaban Efendı'nin nedense CYıa Şaban değil Şahin derdik yaptığı kahveyi yudumlamak. Şahin eınekJi olunca yeğeni Mustafa Ispır'i yerleştirdi yerine. Şahin arasıra jjgrar büıoya, boynuna sanlır hal hatır sorarız, çok çilemizi, kalınmızı cekmıştir. Kahvecisi olsun, odacısı olsun, muhabiri olsun, şefi olsun, gazetecilik zaten hiıaz çile'dir. Çile çekilır, çay kahve içilir ve Ankara Temsücimiz Kemal Aydar'ın önüne çektiği kâğıda bazı şeyler yazdığa görülür. Bu, yapacagimız ışlere ait notlardır, görevlerimizdir. Biraz sonra ya teleksin fıkırtısı duyulur, v". da şehirlerarası arandığııun işareti ardı ardına çalan telefonun uyarısı. Istanbul aramaktadır. Yapılacak işler bir kez daha saptanır, Istanbul Merkez;n, izlenmesini istediği işler de lısteye alınır. Yeni bir çalışma günü başlamıştır, bir süre sonra büro tenhalaşır, arkadsşlar görevlerine dagılmışlardır. Öğleye doğru elinde notlar, teypler arkadaşlar bürodadır, bu sefer daktilo makinalarınıa tıkırtıları başlar, telefonlar işler... Kılı kırk yarucasına araştırilır onbeş satırbk bir haber. En sıkı çalışma, saat onüç onbeş arası, yapılir, yazılan haberleri yutar teleks makinesi. Yemeğiraizi yeriz bir yandan, soğur, ısıtılmaz... BUromuz her zaman tam aeyimiyle anababa günüdür okurlarla. Bakanından, sade ratandasa dek, birşey soranlar, derdini anlatanlar, şikâyet edenler, yurdun dört bir yanından, öğretmenler, memurlar. işçiler, köylüler. Kapı durmadan çalar... Haber bültenleri yığılır masalara... Bunların çcğu yeniden soruşturulur ve haber haline getirilir. Öğleden sonra Parlamentodan haberler yazdırılmaya başlanır, Ankara Tfmsilcimiz bir nevi «kontrol sübabıdır», dalgmlıkla işlenen hatalar, O'ndan Ecri döner... Bir parlamenterin adı, partisı, seçim bölgesi, yahut milyaı yerine milyon, milyon yerine milyar, dekar, dönüm ve benzerleri, cümle düşükiükleri, haberin kuruluşu buradan geri döner... Saat onsekiz, ondokuza dogru büro yenıden bir sessizliğe bürUnür, «eyvallah» diyen gider, büro artık nöbetçi arkadaşa kalmıştır. Saat 23 00'e kadar sürer çalışma Matbaa ile ilişki, gece olup bitenler, devam eden bir haberin sonucunun alınmasından sorumludur nöbetçi... Ve çalışma evden de devam eder, gerektiği zaman... En dalgın anda, uyamrsırua telefonun çahşıyla... Yıl 1940. İkinci Dünya Savaşı. Beni de askere aldılar. Balıkesir'e gittiro. Gazetedeki maaşımı eksiksiz ve düzenie olarak oradaki bayiden alıyorum. Ailemi de birlikte götürdüğüm için parp.m yetişmedikçe bayie uğruyor ve istediğirr. kadar çekebiliyorum. Askerliğim bittiğinde 800 lira borçlannuşım. Bayiden borç alma müsaadesi verilirken aldığım paramn aydan aya kesile. rek ödeneceği sövlenmişti. Maaşım o zamanki para ile 200 lıraydı. Yunus Nadi Bey borcumun ayda 100 lira kesüerek kapatılması için Muhasebeye emir vBrmiş. Duyunca elimde kalacak 100 lira ile geçinebilmenin zorluğunu anlatmak için odasında Yunus Nadi Bcyi ziyaret ettim... Verdiği emrin kesin olduğunu söyleyince yapacak bir şeyim kalmamıştı. Aybaşmda 100 liramı almak için vezneye uğradığımda Veznedar Sadi Bey 200 lira uzatınca şaşırdım. Yunus Nadi'nin emrini hatırlattıgım zaman aldığım cevap benim için büyük bir sürpriz oldu. Sadi Bey hem bordroyu imzalamam için uzatıyor hem de anlatıyordu: «Onu kestik. Ama beyefendi senin için (o askerken biz burada arkadaşlarına zam yaptık. O bu zamdan mahrum oldu. Maaşına zam yapın) dedi.» Sanınm ki, o devirde Babıali'de yukanda şükrân ve minnetle andığım buna benzer bir örnek daha gösterilemez. Gazetenin arşivi için yapılan şaka yollu iftiralar gün geçtikçe artıyor. Arkadaşlar ben geçerken işitebileceğim ytikseklikte «Orada her şey kaybolur», «Ne aransa buKimi neden ve niçin saklamalı? İlân ve Abone bölümüne Cumhuriyet'in eskilerinden, Konya muhabiriyken Ankara Bürosuna atanan Sofu Tuğrul'un odasının bir adı da «Konya Kıraathanesi»dir. İlân ve Abone Odası çogurJuğu Konyalı konuklarla doludur, Sofu'nun her türden öyküleri sonucu kahkahalar patlar, yemek tarifinden, «oturak aleml» öykülerine kadar hersey konu^ulur. Parlamento Muhabiri Turhan Ilgaz, boş zamanlarda ya uçak modeiler. va .Ha ev planlan çizer renkli kalemlerle. Yılmaz Gümüşbaş, hep nöbet gecelerini düşünür, kitap getirmediyse evden, kıvranır kitap bulmak için. En mjrakl' cldugu şey, masalann üzerinde duran sigara paketinden sigara içmeutir, çakmagı da kullamr ve Otyam seslenir, «Reis, ağızlık da vereyim mi?» Ümit Gürtuna dışişlerine de bakar Başbakanhğın yanı sıra, Türkçeyi yeni, öğrenen yabancılar arar çoğunluk. Türkiye Gazeteciler Sendikası Ankara •Sube Başkanıdır aynı zamanda, ziyaretçisi boldur. Otyam'ı çoğunluk öğretmenler, köylüler arar. yurdun dört bir yanından gelenler, dertlerini Otyam'a anlatır, işleri eğer olacak cinstense oidurulur. Ankara Temsücimiz Aydar. perhizine çok dikkat eder. Şeıcer hastasıdır. Bu nedenle hastaneye yattığında ziyaretine gelen rahmetli înönü kenrüsini dınledikten sonra «İşte çok yaşayacak bırisi daha» demişti. Ara sıra bczar pehrızi döner, pilav, Adana kebabı ziyafeti çeker kendine, çngunluk esinin haberi olmaz. O da Otyam gibi kuş meraklısıdır. Titizdir. arabasmdan geien bir tıkırtryı günlerce dert eder kendine. Matbaa Gece Anıiri Vural Saygılı imdadına yetişir. Vural Saygıu Spora da bakar, «Konya Kıraathanesi.nde spor tartışmaları yapıür. en çok Vural'ın sesi duyulur. Biiro'nun devamlı konuklan vardır... Aktör Kerim Afşar, yazar Adnan Binyazar, Dursun Akçam, Prof. Bahrı Savcı, «mekli albay Turgut Alpagut. ressam Orhan Peker, Cemil Ünlütürk, daha niceleri... Çelik masalarda zaman zaman diğer arkadaşlan arar gözierimiz. Ecve. Güresin, Dündar Arcayürek, Sait Arif Terzioğlu, özgen Acar. Ali Abalı... Simdi Istanbul Merkezde çalışan BUlent Dikmener, Çetin özbayrak anılar üstüste çekilmiş fotograflar gibidir... Bir haberin doğruluk derecesi aranıyordu. Konuk köşesinde bir arkadası bekleyen Anadolu'dan gelmis bir vatandaş çayını yudumluyordu... Saatler sonra haber yazıldı Onbeş.yirmi satırlik bir haberdi. Konuk. cAffedersiniz» demişti, «bütün çaba bu kadar haber için mi?» O kadar çaba onbeşyirmi satırlik haber içindi. Işimiz, elden gelenden de fazla, doğru, güvenilir haber vermek bu Cumhuriyet'in Ankara Bürosunun da ana ilkesidir Lâf aramızda ben de sıkıştıkya Vartan Efendinin şakasını belki de ondan daha fazla kullandım... • •• Cemal Efendi, Cumhuriyet kurulduğu günden beri küçük bir çocukken babasının kahve ocağmda yetişmiş, ölünceye kadar bu hizmette bulunmuş, eskı bir tabırıe son derece nüktedan, nekregu zeki bir insandı. Bir gün Doğan Nadi'nin odasındaki misafirlere kahve ikram ediyoröu.. Cemal fcfendi gülünce, Doğan Nadi neye güîdüğünü sordu. Cemal Efendinin cevabı şöyleydi : «Kızmazsanız misafirlere Pir batan Ömer Rıza, Raşit Rıza, Vasfi Rıza, Necmi Rıza. Burada bır AUahın nzası eksik.» **• Sahmetli Hamdi Varoflu ile fjemal Efendi pek şakalaşırlardı. İçilen Kahvelerin parasını isterken «Allah nzası için» diye avuç açması Varoğlunun sinirine dokunurdu. «Yahu derdi, sen kahveci misin? Yossa Medine dılencisi mi? Şunu adam gibi istesene..» Cemal Efendi, bana bir gün onu şikâyet ederek: «Elif ağabey, ne yaparsm evde İjeş evlât ekmek parası bekler.» • Be§ çocuk! Sen aklım mı ıcaçırdın Cemalciğim bu devirde beş çocuk yapılır mı?» O melul melul yüzüme bakarak şöyle dedi: «Ağbey, daha da çok olacaktı ama Allah raz» olsun Demokrat Partiden.» An!ıyamadıgımı görünce «Üstat dedi. Bir gün evden çıktım, köşe başında bir afiş: Yeter! Biz de geleceklerin arkasıru kestik.» Bu. bir el, altmâa yeter yazısı olan DP' nin meşhur aiişidir. Dizgi ve Tertip Necmettin ÖZÜTUNALI, Rafet BAYSALGİL, Turhan CULUM, Ferit ERDİNİ, Haydar KÜÇÜK, Metin DİZER, Şerif TÜZÜN, Necdet HAZAN, Adnan ORAL, Nazif BİLEN, Cengiz DARCAN, Cengiz ORAL. Serdar HAZAN. Hü?eyin ERŞAH, Celâl BİLGİÇ, Yarar SUSUZ, Nazmi DAĞLIOĞLU, Alpay TAŞKIN, Hıdır ERCAN, Recep DAÛLI, Celâl HOCAOÛLU. Burhan KOCAPEHLİVAN, Ahmet CANDAN, Salih AKDAG, Selâmi MET, Nuhfer ESEN, Orhan DEGİRMENCÎ. Teyfik Fikret KARA. Serhan HAZAN. M. Emin KESKİN, Erhan HAZAN, Semih YÜKSEL. Seracettin ÇETİN, Nihat ASLANPAY, Sadık AYDIN, Şaban ERMAN. Baskı Ramazan KAYA, Celâl ÜTGİN, Yalçın ÖZVERİR, Mustafa KIRMIK, Akbulut ÖZTALAY, İsmail AKSU, Fehmi KESİKÇE, Cemal KAYA, Nuri AKMAN, Yusuf BİLİCl, Rafet KIZILCIK, Îbrahim YEŞİLYURT, Mehmet AKYILDIZ, Hıdır KAYA, Abdullah ÇİFTÇİ, Ahmet ÇAKRAK. Mehmet ŞİŞMAN, Şevki DÜLGER, Nihat DÜLGER, Hikmet CENGİZ. 24 saat ayakta Cumhuriyefi okuyucularına sunmak için kadrolu olarak çahşan 215 Cumhuriyetçi, işlerinin rateliâine göre günün 24 saatinde de görev başındadır. Öğle üzeri Genel Yayın Müdürünün başkanlığında yapılaı çok önemli konularda Başyazann görüşüne de basvurulan toplantılardan sonra daha da yoğuhlşan çahşma biçimi geceyarılanna doğru sona erer. Bir Cumhuriyet daha okuyueuiarına sunııhnaya hazır hale getirilmiş ve yenisini hazjrlaaanın heyecanı, rotatifin ağzından henüz çıkmış gazetenin mürekkebi kurumadan başlamıştır. Cumhuriyetin okurlarına sunulmasmda çeşitli bölümlerde görev alan arkadaşlarımız şunlardır: lunamıyor» gibi lâflar sıkça tekrarlar olmuştu. Bu hava içinde bir gün rahmetli Doğan Nadi beni çağırdı: «Elif dedi. Şu kitapları gözden çıkardım. Ama bir türlü atmaya kıyamıyorum. Al onları. İhtisasına havale ediyorum.» ••• Cemal Nadir'in öldüğü günlerde EminönU Halkevinde adına bir toplantı yapılmıştı. Salonu hınca hınç dolduran kalabalık sokağa kadar taşıyordu. Bu yüzden konuşmalar hoparlörle dışan da veriliyordu. Konuşmacı olarak Nadir Nadi, Cihad Baban ve ben vardık. Ben, Cemal Nadir ile başka başka gazetelerde çalışan iki fırça arkadaşının kaderinden bahsederken, «Bir şişe mürekkebi paylaşarak» nihayet Cumhuiryet'te de buıuştuğumuzu söylemistim. Bu sözüm yüzünden kim olduğunu hâlâ öğrenemediğim biri Nadir Nadi'ye şikâyet etmişti: «îki ressamın bir şişe mürekkebi paylaşmasına şaştım. Cumhuriyet Gazetesi gibi bir gazete onlara ayrı ayn birer şişe mürekkep alamazmış gibi konuşmasını ayıpladım doğrusu.» Benden önce gazetemizin arşivirii idare eden Vartan Efendi hoşsohbetligi üe Babıali"nin çok sevilen bir kişisi idi. Abidin Daver Bey bir gün Ingiltere Kralı'nın başı taçü bir resmini istemişti. Vart3n Efendi"niri getirdiği resim ise taçsızdı. Daver Bey taçlı resimde israr edince, getirdiği reszni bile güç belâ bulabilen Vartan Efendi dayanamadı, «Beğim. Tacı bırak kralı bulduğuna şükret.» Yönetim Kurulu Leylâ L'ŞAKLIGtL, Berin NADt, Reşat ATABEK, Prof. Dr. Cavıt Orhan TÜTENGİL, Hüsnü TURCAN. Murakıp Şükrü Kaya AKTARI ; Yazı İşleri Nadir NADt Oktay KURTBÖKE. Sami KARAÖREN, Bülent DİKMENER, Çetin ÖZBAYRAK, Orhan ERİNÇ, Müfit ALAÇALI, Soner GÎRGİN, Ali ACAR, llhan SELÇUK, Selmi ANDAK, Oktay AKBAL, Ali SİRMEN, Ali Ulvi ERSOY, Agop ARAD, Elif KACf, Ergun BALCI, Aykut SAGNAK, Şevki ADALI, Selâhattin GÜLER, thsan, ONUR, Şükran KETENCİ, Yalçın BAYER, Güman BİRINCİOĞLU. Yalçın PEKŞEN, Nuri ÖZDENİZ, Doğan KATIRCIOĞLU, Hasan CEMAL, Yalçın DOĞAN, Kosta DAPONTE, îbrahim KÖSEOGLU, Tülây DİVİTÇİOĞLU, Ali ALAKUŞ, Abdülkadir YÜCELMAN, Tuncer BENOKAN, Erhan GÜRER, Saadettin ATEŞ, Turgut GÜNGÖR. Abdullah GELGEÇ, Dursun GÜRLER, Reha ÖZ, Deniz SOM, Şakir ÜNDEYİCİ, Barbaros ••• ELÎF NACİ'DEN ANILAR
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle