08 Mayıs 2024 Çarşamba English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
SAIaîhE DÖRT 2$ Ocak 1966 CUMHURIYET Bond 73 Alay etme, doğru söylediklerim, seni övmek için değıl, gerçek bunlar.. Ben seni hiç bir zaman namlı bir yazar, onemli bir kışi olduğun için sevmedim. Duşünmedim bile bu yanlarını o zamanlar: Daha çok sonraları, ayrıldığımızda seni Sahir Kırtay diye, düşunmeye başladım. Tanımaya, anlamaya çabaladı, şiırlerini okuyarak, oyunlanna giderek.. Hem öylesine boş zamanım vardı ki bunlar için.. Salon boşalmıştı iyice. Garsonlar drtüleri kaldmyor, boşalan masaları yeniden düzenliyorlardı. Işıkları da yan yarıya söndürmüşlerdi. Yukarda müzik coşmuş, gürültüler çoğalmıştı. Sahir Kırtay, Nuriye hanımın sözlerine karsı koymak ister gibi davrandı, yerindi. Nuriye hanım meydan vermedi. Anlatıyordu boyuna: «Sen bu çağın insanı değilsin.» deyip duruyorlar çocuklar bana. Kızardım eskiden. Şimdi düşünüyorum da doğru belki de bu çağın insanı olmadığım. Bu çağda hayallere, anılara, eski sevdalara dayanıp yaşanıhr mı? B j çağda sevda bile başka biçim. Yal nız yüreklerin, vucutların birlesmesi ile yürümüyor işler. înanışta beraber olmak önemlisi. Çocuklar bile kendilerine göre anne olmadığımı açıkladılar sonunda. Gülünç benim yaptığım. Işim gücüm tartışmak gün boyunca kendimle. Kendim sorup, kendim karşılık veriyorum sorulara. Bır koltukta pinekleyip çatışmak! Kiminle? Hepinizle, seninle, çocuklarla, dünyayla! Canım yavrum benim! Bu türlü umutsuz, kederli görmek se ni içimi parçalıyor. Ne yapacağımı, ne diyeceğimı şaşırıyorum.. Gözlerini dolduran yaşları yenmeye çalıştı Nuriye hanım. Çantasını açıp pudralanmaya koyuldu acele. Aynada gördüğü zaman yüzünden korktu. Solgun, çekilmiş, bir yaşlı kadın! Bana yardım edebilirdi, bem uyarmak elindeydi! Istemedi! îsteyecek kadar sev mediği, hayatının dışında tuttuğu için! Bu gerçeği gizlemeye çabalıyor karşımda şimdi! Bunu düşundüğü anda eğildi Kırtav, roasanın üzerinde duran elini opüverdi. Saygı vardı davranısında. Doğrulduğunda gözleri ıslak parlıyordu. Hiç suçlu değılsın sen Nur! Hem sen benim bildiğim, tanıdığım insanların en ıyisisın! Benı o kadar yükseklere çıkarma. öylesine değerli bir insan mıyım sanıyorsun! Zamanı geçmış bir yazarım ben, çabalarını boşa kullanan bir yumuşak, bir korkak, bir gösterişci bir beleşci adam.. öyle diyen kım! diye, şaşıp kaldı Nuriye hanım. Öyle diyen çok! Tiyatro, sanat dergilerini okumadığın nasıl da belli senin.. Bir ıkı oyunumu satın aldılar yabancılar c bile soz oldu. Şimarıp değiştiğımı söyledidiler. Gerici diyenler, bencilin biri, dünya tutuşsa kılı oynamaz di yenler de var. Vatan haini demediklerine şükret! Pak, sen benı dört başı mamur t.anırken ben ne haldeymişim gördün mü? Yeni ye tişen oyun yazarlarını, gençleri köstekliyormuşum, bütün tiyatroların kapılarını tutmuşum, onu da diyorlar... Konularımı şuradan buradan, batılı yazarlardan çaldığımı söyleyenler var.. Hastalığıma bile inanmıyorlar Alkolik PERIDE CELAL herif, dışan çıkmak, karılarla fınk atmak için bahane dediklerine kalbımı basarım arkamdan.. Yok, yok, senin yersiz kuruntulann bunlar! diye, sözunü kestı onun Nunye hanım Adamın sarhoş olduğunu, sesının o yuzden kısıltnış, yaygın çık tığını anlayıverdi birdenbire. Tat lıdan alarak yatıştırmayı denedı: Sînin gıbı namlı biT yazar aldırmamalı bunia^a. Seyircilerın alkışları, oyunlannın aylarca afişte kalması daha önemlı bence.. Dalgın bakıyordu Sahir Kırtay Kendınce yargıya varmış, umudunu yitirmiş bir anlam sezer gibı oldu Nuriye hanım bakışlannda. Aklı bulanmış olmalıydı içtıği şaraptan. Koskocaman salonda yalnızdılar artık. Boş şarap şıseleri, ızmaritlerle taşmış tablalar. ekmek kırıntıları. lekelerle dolu örtü, gö züne çarpıverdi. tçını çekti derin derın. Karşımda yoıgun, yan sarhoş bir adam! Yıllarca, «Onunla beraber olsaydım1» diye cennetı kaybetmişcesine a^iacf.gm, yanıp yakıldıgım adam! K'irku giriyor du yüreğine. Boşuna mıydı o 07lcmler, o acılaı. bışuna vanıp yakıidım, bir haya) i^ın mı yoksa! Anıîarımda daha par'ak .daha ba? ka biriydi 0 ^'iviik, g'jvtnilir bir kiçi! Yazar, boğuk, hafiften kısılmış sesiyle, Bon bitmişim kızım. bitmis! diye, nakarat gıbi mmldanıp ı!uruyordu. Kıyılarda dolaşıp bir turlu ışığa yaklaşamıyan bir yarım insan, bir yarım yazar! Yanlış, baştan aşağı yanlış dolu hayatım benim. Neden böyle «açmalıyorsun' diye, bağırmak geldi Nuriye hanımın içınden Büyümus gözlerle şaşkın. acılı bakıyordu adama. Ne oluyorum ben, ne oluyoruz biz! Şaşıyorsun değil mi? dedi Sahir Kırtay. Onun aklından geçenleri sezmemiş olmasına şükretti Nuriye hanım. Geniş bir soluk alarak, Çok! dedi. Çok ama! Olduğu yerde kımıldamadan, gözüyle ışaret ederek, Işte bak geliyor, benim etimi yiyenlerden biri! diye, guldvi Sahir Kırtay. Dönup baktı Nuriye hanım. Gelen Güler Isıktı. Yaklaşınca mapanın başmda dikilip durdu. Merakla süzüyordu ikisini de. Bu ne bitmek bilmez yemek böyle! dedi. Hâlâ doymadınız mı? Kuçük, kırmızı elbisesinin içinde pek güzel buldu Nuriye hanım onu. Balo için süslenmis olmalıydı. Inciler takmıstı Saçlarını sımsıkı taramış, parlatmış, kaşlarına dökmuştü. Kırk yılhk ahbapmış gibi getirip elini koyuverdi Nuriye hanımın omuzuna. Gülüyordu. Tukarda âlem başladı bile.' Balonlarımız var. beleşten ickilerimiz var, çalgıcılar smokinli ve bir kalabahk, ir kalabalık, görmeyin! Bır şey söylemiş olmak için, Biz yer bulamıyacağız anlasılan' dedi Nuriye hanım. Biraz da sevindi buna. Yukanda,yeniden tartışmalar, yeniden edebiyat, po litika konuları, kafa çatlatıcı kötü müzik, Bursahlar, kaptan, bütün o yoleular! Dayanabilecek miydi? Hem de yemekler agır gelmiş sarap dokunmuştu. AŞzı zehir gıbiydi. Kızı başlanndan savmak istercesinç: Zaten öyle yorgunum ki! dedi. Guler Işık telâşla karşı geldi. Vallahi olmaz! İki koltuk ka padık Oizım masada size. Kotyon lan masa altına sakladık. Bir şise de şampanyamız var ayrıca Kaptanm hediyesi. Şöyle kahkullerımı sallayıp bır guldum adama Bağları çözüldü!. Neden kaldınız bu pis yemek kokulu yerde siz! Ne konuşuyorsunuz oyle uzun, önemli? Sahir Kırtay alayla söylendı: Sahı ne konuşuyorauk biz! Nuriye Hanım, neden sesı yumuşadj, neden bu kızın karşısında boyle aşağıdan alıyor! diye, kızıverdi birdenbire. Saçma sapan şeyler işte.. aedi, ofkesinı saklamadan. Yok, yok' dedi, Kırtay Hiç de saçma değil. Hem küçük hanımın merakını gidermek gerek. Eski günîeri anıyorduk. tnsanların birbirlerini ne kadar yanlıs tanıyıp guç anladıklannı konuşuyorduk. Düşünceler de öyle değil mı? Sırasında iki sözle anlaşılacağmı sandığı bir düşünceyi, insan saatlerce anlatsa karşısındakin» istediği gibi geçiremıyor, kendi duşündüğü gibi dcmek istiyorum. Yani «Tu cause, tu cause tu ne dıs nen!. dedi Nuriye Hanım. Kızım bunu pek sık söyler bana. Kızmız Fransız mı? riedi, eIe?tirmeci. Alay ettiğini saklamadan bakıyorrtu Şımdı gençlerın ne olduğu belli değıl, her bırı başka dıl konuşuyor, dedi Nuriye Hanım. Franbizca konuşanı, ingilızce konuşanı, çağatayca konuşup. ustelik yazanı da var aralarında. Taşı gedığıne koymuş gibi yukardan bakarak güldü: Guler Işık elini çekmıjtı omuzundan. Bir ıskemle alıp oturuverdı yanlarına. Size bir oykü anlatayım mı? dedi. Gülüyordu o da Nuriye Hanım gibi. Çajfatayca anlatmamaya çalışınm. Kollarını masaya dayadı ve başladı: Boudha, bir daha doğmamak üzere dunyadan göçüp, hıçliğe karışacağını, nirvana denilen mutluiuğa ereceğını anlayınca çıraklarını çevresıne toplamış. Kaygulu kaygulu bakmış hepsine. Onların kendısini, daha doğrusu doktrınını anlayıp anlamadıklarında kuşkusu varmış açıkça adamın. Ölçüye vurmak için uzlannı şöyle demiş: «Yıllardır size Boudsmı anlatır dururum. Tüm gerçek ne dedim ne söyledim anlatm bana bakjlım». Çıraklar şaşkın baka kalmışlar Boudhaya. O da bır Lotus çiçeği almış eline. Hiç kıpırdamaz, yalnız çiçeği yüzüne doğru kaldırır miş. «Nedir anlamı bu davranış!n ^öyleyih bâkalım?» demış sonunda. Çıraklar birbirlerine ağızları açık, bakışıp kalmışlar. Içlerinden biri şasırmamış hiç. Boudhanın gözlerine dıkmiş gözlerini gülümsemiş. Boudha da elindeki çiçeği ona vererek: «Bir sen anladm beni demiş, haydi git, dünyaya susmuşluğun yolunu gös ter». Böylece Boudhanın dört ger çeği yayılmış dünyaya: tçıni an tutmak, doğru olmak, kurtuluşu kendinde aramak, kendinde bulmak... Kız, kâhküllerini yanlara doğru savurarak bir kahkaha patlattı. Bu çağın gerçeklerinden uzak palavralar, Boudha masalları ama, hoşa giden, dokunakll vanları da yok değil. öyle değil mı Sahir Bey. Nuriye Hanım, kızın yanlarına oturmâsından, konuşmamn uzamasından faoşlanmamış gıbi onüne bakıyor, cigara, paketını, çan tasını toparlıyarak kalkmak istedığını bel 1 1 «dıyordu Guler Işığın nıasallaşmış Boudha hıkâyelerı ile bilgıçlık taslaması gülunçtu Çocukça oyununa kapıhp ona karşılık verdığı, alaya aldığı ıçın pişmandı şimdi Sahir Kırtaym güldüfünü, kıza bir garıp baktığını görünce büsbütün sinırlendi. Bu çağın gerçeklen nelerdir? diyordu Sahir Kırtay. Bu çağın gerçekleri her şey den önce kuşkuda olmaktır, dedi eleştıımecı. Lotus çiçeğıne her bakanın yüreği an, doğru, kendısi yeteneklı olmaz. Susarak an latılmaz gerçekler bu çağda Bu çağın bır savaşı var. Romantızm den uzak, hayalden, masaldan, belki duygululuktan bile uzak bir savaş! Dunya duzelınceye kadar, bır kaç kişı ıçın değıl, bütün insanlar için yaşanır oluncaya kadar elele vermek, kavgayı korkmadan, usanmadan, yorulmadan yurütmek, sonuna kadar gotürmek gerek Benim çağımın gerçekleri bunlar... Başkalarının çoktan eskitip attıklan utopvalar yani! dedi Sahir Kırtay. Söylemesi. coşturması kolay bu zavallı, cahil ın sanları. Yeni devrim. yeni çağ ''ayallerınızle. tnsanlık. bütün dünya elele, inanıyor musunuz buna siz! Ikı insan elele olamıyor sırasında, yürekten istese bile.. Kıza acır gibi bakıyordu. Kızım! d^dı, yavrum, sen dünyayı bir yana bırak, bir kaç büyük canavann elinde dünya. Tutuklu aç parçalaroaya. payla nnı yağlı yanından almaya ba • kıyorlar onlar.. Ama biz, kendimizi düşünmeliyiz Her bırımizi yemeden, kavgasız, vüzümüzü bil çiye, eğitime dönerek. elele kötulükle savaşarak yenerek. ama yakıp yıkmadan, çamurlamadan, devirip öldürmeden birbirimizi... Derin bir soluk alarak arkasına yaslandı. Alnında inı>° terler ^elirmişti Yüzünün yorgunluğu korkutucuydu Nuriye Hanımın içı acıyla ezıldı Kıza baktı ofke ile. Onun inancını, gençliğinı kıs kanır gibi oldu. Atılgan saygısızın biriydi o. Kafasız üslelik! Sözü, defiştirmek ister gibi: Lotus çiçeğinin hikâyesı kay nadı arada! diye, gülmey* çalıştı. Lotus çiç&ğini yüzüne sür düğü zaman herkese nasip olmayan bin anlamlı bir bakışla bakmış olmalı çırağına Boudha dedi Sahir Kırtay. Yürekten yüreğe sessizce soylenen şeylerın sırrını 1yı bıliyordu herhaldeEleştirmecinin konuşmava davrandığını görünce Nuriye Hanım ondan önce atıldı: Doğru, susarak sırasmda bir . . çuval lâftan daha çok şey söyler insan. Çantasını alıp ayağa kalkıverdi. Güler Işık da ayağa kalkmıştı. Bir garip bakıyordu şimdi onlara. Siz ikiniz pek susmuyorsunuz bana kalırsa! dedi. Sertleşiverdi sesi Nuriye Ha mmın. Bizim gıbi yaşını basını almış insanlara o kadar gevezelıği hoş görmek gerek. Geçmiş günleri tazeliyoruz. Yazar da iskemlesini çekmiş, kalkmıştı. Sıkıntılı, isteksiz gülüyordu.. (Ariun VBf) Yozan: ••»••••••#•••••••••••••••• a * konu ve resim: Ayhan Başoglu SONDOGÜŞ AYSE İLE ALi I I STANBUL 6 2S Açılı« 8.30 Günaydm 7.0O Koye haberler 7 05 Oyun havaları 7.25 Sabah melo. 7.45 Haberler 8.00 Istanbulda bugun 8.05 Turkuler 8.20 K. ilânlar 8.25 Bu sabah ıtzinle 8.40 Şarkılar 9.00 Gitar sololan 9.15 Turkuler 9.30 Kadın v e e v 9.50 Müz, Jcutusu 10.05 Arkası yarın 10.25 K. haberler 10.30 Konçerto •aati 11.00 Şarkılar 11.20 Trafik 11.25 Oyun havaları 11.40 Oda müz. 12.00 Şarkılar 12.20 Rad. haflf müz. ork. 12.35 K. ilânlar 12.40 Şarkılar 13.00 Haberler 13.20 Çigan melo. 13.40 Şarkılar 14.00 Mikrofonda gençlik 15.00 18.00 Reklâmlar 19 00 Haberler 19.40 K. Uânlar 19.45 Şarkılar 20.25 YuvarJak masa 20 45 Oyun havaları 21.00 K. haberier 21.05 Şarkılar 2125 Bitmez tukenmez Anadolu 21.35 Karışık sololar 22.00 Reklâmlar 22.45 Haberler 23.00 Çağdas senfonik müz. 23.35 Gecenin sesi 24.00 Kapanış. tSTANBUL U, RADTOSD 17.57 A ç ı l u 18.00 îyl akşamlar 18.30 Muzikaller 19.00 Çeşitli melo. 19.30 Akşam kon. 20.00 Hafif müz. 20.15 Plâklar 21.00 Opera konseri 21.30 Gençlerta sev dikleri 22.00 Türk yorumcuları 22.30 Caz müz. 23.00 Sevilen opereüer 23.30 Dansedelim 24.00 Çejitll melo. 00.30 Gecenin seslenlşi 1.00 Kapanıs. r Kapams. 16.55 AçıJış 17.00 Y. Dogulu ork. 17.15 Erkekler lasıl top. 17.40 Çocuklar İçin 17.55 K. üanlar i$ SAATLERİ ANKARA «.25 Acılıs «.30 Günaydın 7.00 Köye haberler 7.0 Sabah müz. 7.25 Şarkılar 7.45 Haberler 8.00 Ankarada bugün 8.10 Hafif muz. ork. 8.25 Her telden 9.00 Sabah kon. 9.15 Sorunlanmız 9.35 Şarkılar 10.00 Arkası yarın 10.20 K. haberler 10 25 Türküler 10.40 Birlikte söyliyelim 11.00 Cocuk bahçesi 11.15 Şarkılar 11.30 Çeşitli müz. 11.45 Konser saatl 12.15 K l b r u saatl 12.25 K. Uânlar 12.30 Şarkılar 13 00 Haberler 13.20 Plâklar 13 30 Reklâmlar 14.00 Trafik 14.05 Dans müz. 14.25 Türküler 14.40 Bando müz. 14.55 K. haberler 15.00 Çocuk bahçesi 15.15 Mikrofonda gençlik 16.15 Sarkılar 16.35 Melodiden melo. 16.55 K. haberler 17.00 Y. sesler 17.30 Rad. Halk Okulu 17.55 K. llânlar 18.00 Reklâmlar 19.00 Haberler 19.40 K. ilânlar 19.45 Dykudan once 19.50 Şarkılar 20.10 Silâhlı Kuvvetler saati 20.25 K. ilânlar 20.30 Genç şöhretlerl tanıyalım 21.00 K. haberler 21.05 Siz n e düşünürdünuz? 21.35 Erkekler top. 22.05 T3.M.M. saati 22.30 K. konser 22.45 Haberler 23 00 Kon ser salon. 23.45 Gece yarısına doğru 24.00 Kapanıs. ANKASA İL RADYOSU 17.57 Açılış 18.00 Plâklar 18.30 Akşam kon. 19.30 Gıinün melo. 20.00 Orkestra kon. 21.00 Izahlı Caz 22.00 Gece kon. 22.20 MOz. ses, 23.00 Plâklar dönüyor 23.30 Gece y a n s ı n a doğru 24.00 Gece ve müz. 1.00 Kapanış. 51 Fakat Jenny, Nuri Beyin içinde kıymetli kitap ve öte berisini sak latüğuu bildiği heybeyi ona göstererek yangından kurtarabildiği yegâne eşyanın bundan ibaret olduğunu söylüyor ve onu böylece teselliye uğraşıyordu. Halbuki Nuri Bey dün evinin aranması dolayısiyle heybede bulunan kry yim!» metli eşyasım dün gece yatak o« Hayır, olmaz Jenny. Size o dasına almış, yastığının aitına koymuş ve böylece onlar da yan kadar çok söyliyeceğim şeyler gıoda yanıp küü olmnştu. Bütün o var ki, yalıya dönmeniz münasip kıymetli kitaplar da bn arada olmaz. Hem çok uzüntülü ama, kaybedilmişti. Nuri Bey çok ü hemen bemen eminim ki Tony ar tık yaşamıyor!» züntüJü idi. Diyordu ki: Jenny de bunu tasdik yerinde, « Şimdi artık Orford Üniver ben de hemen hemen böyle hissitesini zıyaret ve orada bazı e sediyordum, diyerek Nuri Beye tüdlerde bulunmak; bunlann hep hak verdi. Bunun üıerine Nuri si bir hayal oldu. Fakat ne yapa Bey: lım, kader böyle imiş:» « Şimdi beraberce, doğru Fakat heybede; satılacak olur Hilton'a gidiyoruz. Oranın Müsa yine bazı kıymetli kitaplar bu düru dostumdur. Senin kıyafetilunuyor, bunları da Jenny kur ne bakraazlar. Ben de yann, katarmış oluyordu. Un krymetli bir kaç şeyi satar; o« Bunları satar: bir kaç la tel parasını öderim!» dedi ve heman ilrimirf geçindiririz!» diye men ilâret etti: rek tesellide bulunuyordu. « Eğer kolun kesik olmagay« tkimizi mi dediniz Nuri dı, hattâ sana bir kaç tokat da Bey?» vunnam lâzımdı Jenny. Kendini ne müşkül mevkie düşürdfiğünün « Evet, sen ve ben Jenny!» • Nuri Bey, ben size artık ge farkındasındır inşallah!» tireceğim kadar fena şans getirJenny'nin eteği ve bluzn yanmiş oluyorum. Ben daha fazla bu miş, öyie perişan bir oali vardı rada kalmayıp yalıya dönmeliki, otele kabul etmiyeceklerinden ••••Lj emindi. Fakat Nuri Beyin emrin det yemek yiyemiyeceklerini söyden de artık çıkamazdı. Şu anda lüyordu. ona istiyen bir Nuri Bey vardı şu Jenny ise Nuri Beye, sıkıbnageniş dünyada. dan, h&kiksten parası olup olmaHilton otelinin glriş kısmı, Jen dığnu soruyor, evde her ay kiny'ye bir otelden fazla çok zengin ralan aldıfı para üe geçindiğini, birinin malikânesi imiş gibi gel fakat bunun az bir miktar oldudi. Nuri Bey de bir taraftan o ğunu, kendi evinde otunnak şarnunla alay ediyor, kendini şu ba tiyle geçinebildiğin] söylemekten linle bir kere görsen bem kendi çekinmiyordu. Nuri Bey evlenne, hem bana reva gördfiğün ha rnek yerine kitaplan arasmda yareketlerinden nâdhn olurdun, di şamayı tercih etmiş, kanaat ehll bir adam olduğunu, esasen fazla yordu. Nuri Bey, otelde iki tek yataklı çalışmak hevesinde obnadığını da oda; başka başka katlarda ola sözlerine ilâve ediyordu. Artık yeni tanışmı? ikj insan gibi decak, diye emretti kâtibe. ğil, çok eski dost imişler gibi huXVII Jenny ve Nuri Bey ertesl sa susî hayatlannın butfin teferruabah, Nuri Beyin odasında karşı tını birbirlerine anlatmakta mahkarşıya oturmuşlar, mükemmel zur gönnüyorlardı. Jenny, Tony bir kahvaltı ediyorlardı. Nuri Be ile bsşlıyan aşk macerasını hicinsl yin her zaman kusursuz kıyafeti kâye ediyor; kendisinin ne mukahil Jenny, perişan, saç bakımdan çok uyanık bir kız ollan karma karışık fakat memnun duğunu, bundan dolayı başına bir hali vardı. Nuri Bey, kızı, gelenler kalmadığını, bütun kabiraz daha kahvaltı etmeye zor bahatin de kendisinde oldufunu (Arkası var) luyor; belki de uzunca bir müd Çeviren: B. KURTARAN Gelelim konuşmanın can alacak noktasma: Nf ücret alabüirsiniz.... İstediğinizin beşte biri kadar... Makina Miihendisleri Alınacaklır Taliplerin, askerliğini yapmıj, tecrübell olmalan jarttır. Şahsen müracaat: Mutlu Akii ve Malzemeleri Sanayii A.Ş. Kartal İstanbal (Basm Organizasyon: 66.44/891) GAIBE IHTAR MAKİNE YÜKSEK MÜHENDİSİ ARANIYOR Izmit civarında çelik halat fabrikası kuracak bir şirket teknifc işleri tedvit edecek bir makine raühendisi aramaktacbr. Ikâmet yeri Izmit olacaktır. İlgilinenlerin bir yabancı dili, tercihan Fransızcayı çok iyi bilmeleri, makina sanayiinde tecrübeli olmalan ve kırk yaşuıı geçmemiş olmalan icap etmektedir. Tahsü ve meslekî tecrübe hakkında bilgi verılerek, t'JS.. 239 Beyoğlu, İstanbul adresine mektupla müracaat edilmesi rica olunur. Cumhuriyet S92 AS. SAV. : 1965/747 ESAS : 1965/13 Karar Hizmette tekasüj neticesi harb malzemesinin hasanna sebebiyet suçundan sanıklardan aslen Ordu Uzunisa köyü nüfusuna kayıtlı Ordu Saray mahaliesi No: 43 de Mehmet Cemal oğlu 1943 de Şöhretten doğma halen terbisli er GÜNDOĞDU SAĞRANIN mevcut adresinde buiunamadığmdan Askerî Mahkememizce As. Mah. Kur. ve Y.U.K. nun 181. rnaddesine atfen gaipliğine karar verilmiş bulunduğundan konutu bilinmiyen gaibin Askeri Savcıiığımıza veya en yakın askerî makama konutunu bildirmesi As. Mah. Kur. ve Y.U.K. 190. maddesi gereğince ilânen tebliğ ve üıtar olunur. 29/12/1965 MEMDÜH GÖKER Hv. Hâkim Yb. R. K. Askeri Savcısı (Basın 8031 A. 180/890) Hv
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle