22 Kasım 2024 Cuma English Abone Ol Giriş Yap

Katalog

Aylar
Günler
Sayfalar
20 Ikıncıkânun IHatf M Ü S A B A K A M I Z Tarihte TUrkler için Erzurumdaki tarihî medrese Kültür Bakanlığı taraf ın. dan tamir ettiriliyor SKERLİK BAMİSLERİ Söylenen büyük sözler Hammerin fikirleri «Türkler asırların tanıdığı bir millettir. Tahakküm kabul etmiyen bir şecaat, fütuhat aşkı ve muhitleri kendine uydurmak zevki tarihinde açıkça görülür» Barbaperini; Bolonyada Marsiğli kütübhanelerini gezdim. Maaşımdan başka bir gelirim olmadığı, hiçbir Avrupa akade misinin, hiçbir Asya cemiyetinin, zenginlerden kimsenin yardımı görülmediği halde otuz yıl içinde Osmanlı tarihi için Avrupa ve Asya kitabhanelerinin hiçbirinde toptan bulunamıyacak olan vesikalan tedarik etmeğe muvaffak oldum.» Hammerin bu kadar emekle yazdığı tarihin değeri, frenklerin Osmanlılara aid olarak teşebbüs ettikleri tarihlerin en mükemmeli olmasından ibarettır. Bir takım muhakemeleri doğru olmamakla beraber ilmî kıymeti gerçekten yüksektir. Kendisi eserini alamanca yazmış ve fransızca tercümesine de nezaret etmiştir. Rahmetli Mehmed Ata, bu büyük eserin on cildini şark mehazlanna göre etraflı zeyiller yaparak türkçeye çevirmişti. Hammer, Arab şairi Mütenebbinin, Şirazlı Hafızm, Türk Baki ile Fazh Çelebinin şiirlerini, Vessafın İran tarihini, Gazalinin bir eserini de alamancaya tercüme ettiği gibi (Istanbuldan Bursaya Seyahat) ve (tstanbul Boğaziçi) adlı iki de güzel eser yazıp bastırmıştır. Daha Hammer, vesıkalan sıralayıp süzgeç ba<ika eserleri de vardır. Osmanlı şairleten geçırmek, muhtelıf rıvayctleri incele rinin hal tercümelerini ihtiva eden dört yıp doğrusunu iyisinden ayırmak, metin cildlik kitab o cümledendir. ler üzerınde mukayese yapmak suretıle Hammer, îtalyalı Mark Antuvanın Turk dılı \e tarıhi hakkında ilmî denılefelsefî bir eserini acemceye ve Fazlı Çebılecek ılk eserleri yazanlardan biridir. lebinin Gü! ve Bülbülünü alamancaya Ku\vetli bir müsteşrıkti. Türkçe, arabca cevirip bastırdığı vakit birer nüshasını ve acemce bilırdı. Bütün ömrünü kitabhaBabıaliye yollamıştı. O sırada Resmî nelerde, evrak hazneleri içinde geçirmiş Gazete olarak çıkan Takvimi Vakayide ve kendı zamanına kadar bilinmemiş, gö uzun bir bend yazılarak Hammer alkışriılmemiş vesıkalar bularak eserlerinde bu landı. Arabcadan alamancaya tercüme . kesıflerınden istifade etmiştir. ettiği bir eseri sununca kendisine elmash 20 Habeşliler büyük bir taarruza kalkışırlarsa hezimete uğrayabilirler Zaman Habeşler lehine işliyor, harbi kazanmak için Habeş ordusunun tehlikeye atılmaması yeter Yazan : Ihtiyat Erkânıharb binbaşısı C. D. Evvelki günkü yazımızda Habeşlerin lstıklâl Harbimizden ders almalan lâ znn geldiğini söylemiştik. Her nekadar 1921 de Yunanlılar müstevli ve müte amzdılar. Habeşliler ise, sevkulceyşî baknndan, tedafüî vaziyettedirler. Lâkin bu keyfiyet, yapacağunız mukayese için, bir mahzur teşkil etmez. Habeşlilerin bugüne kadar, henüz mağlub olmamış bulunmalan. hangi sebebden doğuyor?. Şüphesiz ki îtalyan ordusunun, Habeş ordusu büyük kısmmı bulup onunla çarpışmağa imkân bulamamış olmasından.. Eğer Habeş ordusunun büyük kısımlan, daha ilk günlerden itibaren ve hudud yakmlannda Italyanlann karşısma çıkmış ve kat'î neticeli muharebeleri o zamandan kabul etmiş olsalardı, bugünkü ttalyan Habeş davası, muhtemelen daha o günlerde, îtalyanlar lehine ve filen hallolunmuş bulunurdu. Demek oluyor ki Habeş ordusu bü yük kısrmlannın îtalyan ordularile ilk zamanlarda temasa gelmemiş olmaları Habeşlilerin aleyhine değil, lehine ol muştur. Italyanlar bir taraftan mevsim, iklim, arazi tesirlerile, diğer taraftan da Habeş çeteleri ve örtü kuvvetlerinin iz'aclan altında, azçok yıpranır; aylardanberi mühim bir muvaffakiyet kazanamadık lanndan, kışın ve yağmur mevsiminin yaklaşmasından, îngiliz tehlikesinin gün geçtikçe artmasmdan dolayı maneviyatlan herhalde haylice sarsmtıya uğrar ken Habeş ordusu büyük kısımlan zinde kalmışlar, teçhizat, malzeme, silâh ve hatta, muhtemelen, talim ve terbiye bakımlanndan birçok faydalar dahi elde etmişlerdir. Bundan maada daha çok mubalâğa ve menfi propaganda yüzün den ilk zamanlarda maneviyatlarmı sarsması muhtemel olan tank, tayyare, zehirli gaz gibi asrî muharebe vasıtala nnm zayıf Habeş örtü kıt'alannı bile silip süpürmediğini, lngilizlerin ve Alc vam Cemiyetinin kendi taraflanm ilti zam etmekte olduklarmı görüp öğrenmek suretile Habeş ordusu, maneviyat cihe tinden de, Italyanlann aksine olarak, herhalde üstün bir vaziyete geçmiştir; buna şüphe etmiyoruz. îşte, iki tarafın durumu bu haldeyken son hafta içinde Habeş orduları büyük kısımlarınm cenub ve bilhassa şimal cephelerine doğru ilerilemekte ve, daha şimdiden, bazı mevziî taarruzlar yapmakta olmalan Habeşlilerin seferber olma ve toplanma devrelerini ikmal ederek harekât devresine girmiş bulunduklannı göstermektedir. ğildir. Ellerindeki ateşli muharebe Ta sıtaîannm yapamıyaçağı bu işi manevra ile yapmağa; yani îtalyan cephelerini, yan ve gerilerden icra edecekleri taarruzlarla söktürmeğe çalışmak ise Habeş ordusu vaziyetindeki bir ordu için elverişli ve üzenilecek birşey değildir. Cünkü böyle birşey yapabilmek için evvelâ î talyan ordulannı cepheden tesbit ikbza eder. Halbuki Habeşlilerin; îtalyan ordulannı hem cepheden tesbit, hem de onlan yanlardan ihata edecek kuvvet ve kudrette olmadıkları şüphesizdir. Düş manı cepheden tesbit etmeden onu iha taya çalışmak teşebbüsü; daima, mütearnzm aleyhine netice verir ve ihatayı yapmağa memur kuvvetlerin bizzat kendi leri mütekabil bir ihata tehlikesine maruz kalırlar. Dağ muharebeleri, bu keyfiyete sahra muharebeleri kadar imkân verme se bile netice gene ayni olur. îtalyan ordulannın cephelerine yapılacak taarruz larla bu cepheleri yarmak ise muazzam ateş kudretine ve mükemmel bir mevzi muharebesi tekniğine ihtiyac gösterir. Böyle bir taarruz yapılır ve muvaffak olunamazsa, îtalyanlann derakab yapa caklan (yapmalan iktıza eden) bir mukabil taarruz neticesinde Habeş ordusu perişan bir vaziyete düşebilir. Görülü yor ki; ister cephe tarruzlarile, isterse ihata teşebbüslerile olsun Habeşlilerin ciddi ve kat'î neticeli taarruzlara girişmeleri kendi aleyhlerinedir ve Dimyata pirince giderken evdeki bulgurdan olmalan büyük bir ihtimal dahilindedir. Şu halde «Habeş ordusu ne yapmalıdır?» suali hatıra gelir. Bizim kanaatimizce Habeş ordusu tıpkı Yunanlılann Anadoluda yapmalan iktıza ettiğini yukarıda söyle diğimiz veçhile iyice tahkim edeceği bir müdafaa mevziine yerleşmeli ve orada Italyanların taarnızlannı beklemelidir. Şayed ttalyanlar bu mevzie taarruz e derler ve Habeşliler de bu taarruzu tardedebilirlerse ki muhtemeldir Habeş ordusunun o zaman bir mukabil taarruza geçmesi mevzuu bahsolabilir. Bununla beraber Habeşliler, ordularının va ziyeti hasebile, buna dahi mecbur de ğillerdir. Çünkü, bu halde bile kendilerini tehlikeye atmış olabilirler. Sırf ordularının îtalyan ordusile ayni seviyede bulunmaması sebebinden dolayıdır ki Habeş ordusu için bu mülâhazayı ser detmekte olduğumuzu şuracıkta ilâve ye mecburuz. Zira hiçbir muharebenin mutlak bir müdafaa ile kazanılamıyacağını, kat'î neticenin mutlaka bir taarruzla elde edıleceğini biz de biliriz. Lâkin, Demek oluyor ki kat'î neticeli muha gerek Habeş ordusunun vaziyeti, yani rebelerin cereyan etmesi muhtemel olan iki hasım ordu arasındaki muvazene fargünler yaklaşmaktadır. îşte, Îtalyan or kı, gerekse Italyanlann harbi kazanmak dusundan ziyade, Habeş ordusu için en için Habeş ordusuna karşı kat'î neticeli büyük ehemmiyeti haiz olan devre bu taarruzlar yapmak mecburiyetinde buludevredir. Bu ehemmiyet şundan doğmak nuşu dolayısile Habeş îtalyan harbi, bir tadır. Eğer Habeşliler îtalyan ordulan hususiyet arzetmektedir. Yüz binlerce I na karşı, kat'î netice anyan umumî bir talyanın ana yurdlarından kalkarak Aftaarruza girisirlerse bu işin akıbeti, Yu rikanm en karışık iklimli memleketine nanlılann 1921 de yaptıklan Sakarya gelmelerindeki sebeb, Habeş ordusunu ataarruzlannın akıbetine, belki de daha rayıp bulmak ve ona taarruz ederek fenasma benziyebilir. Çünkü; Habeş or mağlub etmekten başka birşey değildir dusu, îtalyan ordusunu, hazırlanmış mev ve îtalyan davasınm ancak bu suretle kazilerinden söküp atacak kudrette ateşli zamlabileceğine hiç şüphe yoktur. vasıtalara ve bugünkü teknik muharebeBu başlıca sebebe ilâveten, gün geçtiklerin iktıza ettirdiği bir taarruz talim ve çe kırılmakta olan siyasî itibarmı ve daterbiyesine malik bir ordu değildir. Ha hildeki prestijini yoluna koymak için, Ibeşliler son zamanda birçok membalar talyan ordusu böyle büyük bir taarruza dan silâh ve saire almış olsalar bile, bu girişmeğe mecburdur ve Habeşteki harenunla, ateş kuvveti çok üstün olan Ital kât mevsiminin sayılı günlerinin sonu yakyanlara tefevvuk edecek bir vaziyete gi laşmakta olması hasebile, îtalyan ordusu rebileceklerini kabul etmek mümkün de bu iste acele etmek zaruretindedir. Hayakayı ele vereceğini nasıl bir hissi kablelvukula anladığımı, buna nasıl vehimli bir kanaatle inandığımı anlatmama imkân yoktur. Biz bulvara yaklaştıkça endişem arttı, artık caddenin, ezelî şelâlesinin harıltısmı işitecek kadar kaklaşmıştık. Hayır, ne olursa olsun o dükkânm önüne tekrar gitme, buna tahammül e demem! Aptallığm lüzumu yok! Neredeyse kolundan tutup daha ileri gitmesine mâni olafiik kadar yanma yaklaşmış, arkasmdan yürüyordum. Fakat o, benim bu sessiz ihtanmı bir kere daha keşfetmiş gibi, yolunu değiştirdi. Drouot sokağmdaydık, caddenin karşı tarafına geçri ve sanki evi oradaymış gibi fütur suz adımlarla, o kaldırımın üzerindeki binalardan birine doğru yürüyordu. Bu binayı derhal tanıdım: Mezad idaresiydi. yüz bin tane bina vardır ve bu sabah, benim için malumat edinilebilecek, cazib ve son derece eğlenceli olmak itibarile ziyaret etmeği aklımdan geçirdiğim bina, tam da bu bina idi. Konyada güzel bir sağlık evi Çocuk doğum ve bakım evi binası bitti faatf !••• w^m «Herodotun Tarjinaüs, Tev • ratın Togarma diye andığı Türk, o müverrihten ve o mukaddes kitabdan daha çok eski asırların tantdığı bir millettir. Tahakküm kabul etmiyen bir şecaat, alabildi ğine geniş fütuhat aşkı, sonmz bir teşebbüs kabiliyeti, muhitlere uymaktan ziyade muhitleri ken dine uydurmak zevki ve iptilâsı bu milletin asırlar dolduran tari hinde apaçık görülür, okunur.» «Türkler, devlet yıkmakta ve devlet kurmakta birinci sınıf üs tadlardır. Ülkeleri değil, kıt'alart altiist etmişler ve bu korkunç savletler arasmda sarsılması hiç te kolay olmıfan hâkimiyetler yarat mışlardır. Tarih, Türklerden çok şey öğrendi, onların elinden çıkma oyle eserler var ki medeniyet için birer süs teşkil etmektedir.» Hammer m Konya çocuk doğum ve bakım evinin yandan görünüfü Konya (Özel) Konyada yaptınlmakta olan çocuk doğum ve bakım evinin yapısı bitti ve çok kötü bir binada sıkış mağa mecbur kalmış olan çocuk doğum ve bakım evile kadın hastalıklan hastanesi yeni bınaya taşmdı. Türkiyede çocuk doğum ve bakım evi larak bir benzeri daha olmıyan bu genış ve muntazam yapı 45 bin liraya malol muştur. Yapı hususî muhasebenin malıdır ve Konyaya böyle güzel ve elverişli bir kurul kazandıran da Vali Cemal Bardakçıdır. Çocuklar ve kadın hastalıklan için tamam elli yatak vardır. Bod rum katmda mutfak, bulaşıkhane, otopsi ve kalörifer dairelerinden başka on oda vardır. Bu odalardan müstahdemin istifade etmektedir. Zemin katta septik ameliyathane, istirlize ve lâboratuar, muayene ve intizar salonlarile çocuk ve kadın klinıkleri, iki banyo ve tuvalet dairesi ve bunlardan ayn olarak ta 9 oda vardır. Kurulun büro teşkilâtı da bu kattadır. Birinci katta bir ameliyathane, bir is irlize salonu, iki çocuk salonu, iki hasta cadınlar salonu, iki löğusa salonu, bir bebek salonu, bir doğum salonu, iki banyo ve tuvalet dairesi, ve bunlardan başka da hususî ve ücretli hastalara mahsus olmak üzere daha altı oda vardır. Çocuk doğum ve bakım evinin yapı noktasından kavuştuğu bu zenginliği teçhizat ve vesait noktasından elde bulun durduğu mükemmeliyet ve zenglink ta mamlamaktadır. En son keşifler ve icadara göre hazırlanan vesaitle teçhiz edilen bu çocuk doğum ve bakım evi yirminci asnn kendi işine yanyan hiçbir aletini ihmal etmemistir. beşliler ise, gün geçtikçe mevsim ve tabiatin, bu iki kudretlı müttefikin, Italyanlar aleyhine, gittikçe tesirini artıracak olan yardımına mazhar olacakları cihetle akıbeti çok şüpheli ciddî taarruzlara giriş meleri için bir zaruret yoktur. Onlar, yalnız harbi devam ettirebilmek için para ve harb malzemesi tedarikile iktifa ederIerse mesele kendiliğinden halledilmiş oacaktır. Bugünkü siyasî ahval ve şerait çinde ise bu keyfiyet Habeşliler için kabilı temindır. îtalyan ordulanmn yapmağa mecbur olacaklan kat'î neticeli umumî bir taar ruzda muvaffak olup olamıyacaklan ise Habeşlilerin hareket tarzlarına bağlıdır. Eğer îtalyan ordusunu yıprata yıprata yorup bezdirmeğe ve büyük taarruzlanm tarda muvaffak olurlarsa, Habeş istiklâli haricî başka ve filî bir müdahaleye lü zum kalmadan dahi bir defa daha kurtulmuş olacaktır. Herhalde yakmda cereyanı muhtemel olan kat'î neticeli muharebeleri, kabuğundan çıkan kirpi gibi, mevziınden sahraya çıkacak olan taraf kaybedecektir. Bunu Habeş ordusunu sevk ve idare eden erkânıharbiye heyeti nin de düşünebileceğini mülâhaza ederek Habeşlerin yapmakta olduklan bildirilen taarruzların; kat'î netice anyan taarruzlardan ziyade, îtalyan ordulanmn hazırlamakta olduklan şüphesiz bulunan taarruz hazırhklarını bozmağa matuf mevziî taarruzlar olduğuna hükmetmekteyiz. Herhalde, zaman hâlâ ve daima Habeşlerin lehine işlemekte berdevamdır. Neticeyi kazanmak icin Habeş ordusu nun, kendisini beyhude tehlikelere atmamasmdan başka yapacağı birşey yoktur. Faraza, şu günlerde Habeşlerin Makal leyi aldıklanna dair bir haber bile alsak, bunun, Habeş ordusunu torbaya sokmak için hazırlanmış bir tuzak olacağına hükmetmek daha makul olur. îhtiyat erkânıharb binbaşısı Çifte minareler tamirden evvel Erzurum (Özel) Orta devirdeki Türklerin kültür merkezi olan Erzurum, çok kıymetli tarihî eserlerle doludur. Bilhassa çifte minareli medrese ve cami eski Türk medeniyetinin, Türk mimarisinin bir şaheseri, eşsiz bir abidesidir. Selçuk hükümdarlarından Alâeddin Keykubat tarafından Milâdm 1251 yıIında medrese olarak inşa ettırilen bu ir lim yuvası hakkında Erzuruma kadar gelerek yakından inceleyip hayranlıklarını söyliyen (Karl Rither) ismindeki Alman, seyahatnamesinde Ingiliz seyyahı (Smit) e istinaden bu tarihî Türk eseri nin Romalılara aid olduğunu iddia et mişse de bu Almanın bu eser üzerindeki şahsî kanaati kat'iyyen doğru olamaz. Bu fıkir, Alman seyyahınm kendi kısa gö rüşünden çıkardığı uydurma ve gülünc bir neticedir. Çünkü; çifte minareli medrese ve caminin Selçuklara aid olduğu birçok ecnebi profesörlerin de teslim ettiği bir hakıkattir. Hammer kimdir? Hammer Avusturyalıdır, 1774 te Gratzda doğmuştur. Tahsilini Vıyanada yaptı, meşhur Meninkinin Türk, Arab ve Fars dıllerine aid Büyük Kamusunun basılmasına yardım etmek suretile ilmî hayata girdi, 1 799 da Istanbula geldi, oradan Mısıra gitti, ve bu seyahatlerinde birçok notlar ve değerli eserler topladı. 1802 de gene îstanbula döndü, dört yıl sonra konsolosluğa Yaşa gönderildi, oradan memleketine giderek muhtelif işlerde bulun du. Birinci Napolyona nikâhlanan Arşidüses Marie Louisein Parise gidişinde de Hammer beraberdi. Bu söhretli müsteşrikin en büyük eseri 18 cild üzerine tertib ettiği Osmanlı tarihidir. «1300» den 1774 yılına kadarki vakıalan kaydeden büyük eseri kaleme alabilmek için nekadar zahmet çektiğini bizzat kendisi şöyle anlatır: «Lâzım gelen vesikalan, mehazları toplamak için otuz yıl çalışmak icab etti. Yorgunluklar ve güçlüklerle dolu otuz sene ki bu müddette Osmanlı tarihinin en meçhul mehazlarını bulmak, satın almak ve yahud onlardan istifade etmek için hiç bir fedakârhktan çekinmedim. îstanbulda birinci ve ikinci ikametim ve şarkta seyahatim esnasında kitabhaneleri ve kitab müzayedelerini sadakatle ziyaret eyledim. Ondan sonra da Istanbul, Bağ dad, Haleb, Kahire ile mektublaşarak en kıymetli eserleri aradım, buldum. Lâkin bununla da iktifa etmedim. Viyana, Berlin, Deresd, Kembriç, Oksford; Pariste Kral, Tersane; Venedıkte San Marko, Milânda Ambroziyano, Floransada Loraziyana, Magliyançiyano; Napoîide Borboniko müzesi; Romada Vatikan, Abaza isyanında fazlaca zedelenmiş olan çifte minareler son senelerde fena bir duruma düşmüşse de, hükumetimiz; bir enfiye kutusu, Türk şairleri hakkındaTürk medeniyetinin eski bir abidesi olan ki eserinin birinci cildini yollayınca bir bu esere lâzım olan önemli ilgiyi göster nişan verildi. mij ve Kültür bakanlığı eski eserler mi Hammer, seksen iki yıl yaşadı ve 1855 man Macidi bu eseri incelemek üzere te Viyanada öldü. Erzuruma göndermişti. Mimar Macid bu eser üzerinde yaptığı esaslı tetkikatta mi narelerin ve künbedin kabili tamir olduğu neticesine varmış, raporunu hazırlıyarak Klütür Bakanlığına vermiştı. Bakanlık bu rapor üzerine lâzım gelen keşfi yaptırarak çifte minarelerin ve künbedin tamirini ihale etmis ve tamirata mimar Macidin daimî kontrolu altında başlanmıştır. Kışm anî olarak bastırmasından ötürü Ankaraya dönen mimar Macidin ilkbaharda Erzuruma gelmesile tamirata de vam edilecek ve bitirilecektir. Japon Veliahdi üç yaşında ÇETİNER ECNEBİ MEHAFİLDE İran konsolosluğunda Dün gece iran Jeneral Konsolosu tarafından sehrimizdeki diğer konsoloslar şerefine bir çay verilmiştir. Bu çayda şehrimizde bulunan sefirler de hazır bulun muşlardır. Japon împaratorunun ilk oğlu ve Japonya Veliahdi Prens ÇugoNoMiya Atina 19 (Özel) Atina başpiskageçen aym yirmi üçünde üç yaşına bas posluğu bütün kiliselere gönderdiği bir tamış ve bu yıldönümü büyük merasimle mimde Yunan halkı arasında senei kebikutlulanmışbr. Bu resim o merasim esna sede olduğu gibi evlenmenin meş'um olsında saray fotoğrafçısı tarahndan alın duğu hakkında yerleşen batıl itikada karmıştır. şı mücadele edilmesini tavsiye etmiştir. ne olursa olsun, kendi haline bırakmak istemiyordum. Şimdi, beni ona bağlıyan şey, artık, bu sabahki gibi, hummalı ve haris bir tecessüsten, bilmediğim bir mesleğin çıraklığmı yaparak vakit geçirmek arzusundan ibaret değildi. Şimdi boğazım, gizli bir korku ile sıkılıyordu; müthiş bir tazyikm altmdlaydım ve onun, büyük caddelere çıkan yolu tuttuğunu görünce, bu tazyik daha şiddetlendi. Allahaşkına, may munlu mağazanın önüne gitme! Budalalığm lüzumu yok, düşünsene canım! O kadın çoktan polise haber vermiştir; incecik pardesünün yakasına yapışıp seni yakalamak için orada bekliyorlar. Hem bana bak, gel bugünlük çalışma artık! Başka işe teşebbüs etme, beceremiyecek sin. Artık kuvvetin, cevvaliyetin kalmadı, yorgunsun ve yorgun bir artistin her yaptığı iş kusurlu olur... İyisi mi, dinlen, yatağına gir, zavallı adam! Bugünlük bu kadarla kal! Onun, ilk yapacağı teşebbüste derhal Yunanistanda garib bir itikad: Senei kebisede evlenmek iyi değilmiş BİR SAN'ATIN İÇYÜZÜ 11 Yazan : Stefan Zweig Sandalyayı geriye kadar başını duvara dayamış ve ıtmış, agır laşan göz kapaklannı kapamıştı. Beş dakikacık olsun uyumağa can attığmı anlıyor, hissedıyordum. Onun yorgunluğu benim vücudüme de sirayet ediyordu. Yüzünün kül gibi rengi, ki reçle badana edilmiş bir hapisane höc resinin duvarından akseden renge ben ziyordu. Kolunun her hareketinde meydana çıkan gömleğinin yenindeki şu delik, ha yatının hertürlü kadın şefkatinden, hertürlü ihtımamdan mahrum olduğuna delil değil miydi? Onun hayatını gözünün önünde canlandırmağa çalışıyordum: Bir binanın yadinci katmda bir tavan arası, buz gibi soğuk bir oda ve kirli bir demir karyola, kırık bir yüz tası, mal namma küçük bir bavul ve bu daracık odada, arkadaş olarak, korku, merdivenin polis memurlarının ayaklan altında gıcırdadığını işitmek korkusu. Bu hayal, onun, sıska vücudünü ve hafif kırçıl başını, yorgun bir teslimiyetle duvara dayıyacağı kadar bir müddet, iki üç da kika sürdü. Fakat, garson somurtmuş, onun masasını toplamağa başlamıştı bile; bir masada fazla müddet oturan, boşuna vakit geçiren müşterilerden hoşlanmadığı belliydi. Ben daha evvel davranıp hesabımı gördüm ve bu biçarenin bakışlarile kar şılaşmamak için, alelâcele dışan çıktım. Birkaç dakika sonra, oda sokağa çıktığı zaman peşinden yürüdüm; bu zavallıyı, Görünüşü manasız, fakat kendisi bir müzeden daha canlı ve ekseriya ayni derecede zengin hazinelerle dolu, daima değişen, daima başka, daima ayni olan bu Hotel Drouot, bize, maddî yaşayış tarzının şayanı hayret bir hulâsasını gösterdiği Parisin, herhalde kendine mahsus güzelliklere en fazla sahib olan meraklı bir köşesidir. Bir ikametgâhın dört duvarı arasmda bir uzviyet bütünlüğü teş kil eden ne varsa, koskoca bir hayvanm bir kasabhanede paralanmış vücudünü andıran sayısız parçalar halinde oraya serpilmiştir. En acayıb ve biribirine en uymıyan, en mukaddes ve en harcıâlem Bu şayanı hayret adam beni hâlâ şa eşya, orada, tam bir samimiyet içinde, şırtıyordu; ben onun hayatındaki esran yanyana buluşmuşlardır; orada teşhir eçözmeğe uğraşırken o, benim en gizli ar dılen ne varsa, hep paraya çevrilecektir: zulanmı keşfediyordu. Pariste herhalde (Arkaat var) C. D. Tashih Bu makalenin evvelki günkü nüsha mızda çıkan birinci kısmının, ikinci sütununda 3 işaretli fıkranın beşinci satınndaki «düşmüş olan bir milletin» cümlesinin aslı «düşmüş zonnolunan bir mille tın» seklındedır. Ayni fıkranın sonu bir parantezle bitccektır.
Abone Ol Giriş Yap
Anasayfa Abonelik Paketleri Yayınlar Yardım İletişim English
x
Aşağıdaki yayınlardan bul
Tümünü seç
|
Tümünü temizle
Aşağıdaki tarih aralığında yayınlanmış makaleleri bul
Aşağıdaki yöntemler yoluyla kelimeleri içeren makaleleri bul
ve ve
ve ve
Temizle