Katalog
Yayınlar
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Yıllar
- 2024
- 2023
- 2022
- 2021
- 2020
- 2019
- 2018
- 2017
- 2016
- 2015
- 2014
- 2013
- 2012
- 2011
- 2010
- 2009
- 2008
- 2007
- 2006
- 2005
- 2004
- 2003
- 2002
- 2001
- 2000
- 1999
- 1998
- 1997
- 1996
- 1995
- 1994
- 1993
- 1992
- 1991
- 1990
- 1989
- 1988
- 1987
- 1986
- 1985
- 1984
- 1983
- 1982
- 1981
- 1980
- 1979
- 1978
- 1977
- 1976
- 1975
- 1974
- 1973
- 1972
- 1971
- 1970
- 1969
- 1968
- 1967
- 1966
- 1965
- 1964
- 1963
- 1962
- 1961
- 1960
- 1959
- 1958
- 1957
- 1956
- 1955
- 1954
- 1953
- 1952
- 1951
- 1950
- 1949
- 1948
- 1947
- 1946
- 1945
- 1944
- 1943
- 1942
- 1941
- 1940
- 1939
- 1938
- 1937
- 1936
- 1935
- 1934
- 1933
- 1932
- 1931
- 1930
Abonelerimiz Orijinal Sayfayı Giriş Yapıp Okuyabilir
Üye Olup Tüm Arşivi Okumak İstiyorum
Sayfayı Satın Almak İstiyorum
CUMHURÎYET 20 İkincikânun 1936 KüçUk hikâye Sevgi ve sadaka || Mahmud Yesari Adananın su işi hallediliyor Penceremin önünden her gün geçer.. süzlükle bezdiremediği taş yüreklere Daha köşeyi dönmeden sokağı doldu girmek için yol bulabiliyordu. ran cırlak, nezleli, ağlamaklı sesinden Çolak dilenci, kirli saçlı dilencî kızı onu tanırım: Çolak dılenci! seviyordu; bunun hiç su götürür tara Tramvay tekerleklerinin virajlarda' fı yoktu. çıkarttıkları tüyleri diken diken eden Fakat dilenci kız. ona karşı pek müsgıcırtılarından daha ziyade sinire do tağni davranıyordu. Çolağm verdiklerikunan kulak tırmalayıcı iğrenc sesi, ni nazlanarak değil, adeta bir hak gıbi, sokağm havasmdan büsbütün uzakla göğsünü gere gere, kafa tutarak alı şıncıya kadar bana ter döktüren bu Ço yordu. lak dilenciden tiksinirim. Çolak, bundan memnundu; dilenipte Yırtık, yamalı caketinin sol kolu tor kopardıklarını kızın torbasına dolduruba gıbi sarkar; sağ ayağını da topallar yor ve yeni sadakalar vurmak için et gibi sürçer. Hakıkaten çolak ve ak rafa daha şiddetle saldırıyordu. sak mıdır, bunu anlıyamadım? Onun bu saldınşları, biraz da, mes Onun kadar alın damarı çatlak. ar lekteki ustalığına, kızı hayran etmek sız, yüzsüz, yapışkan dilenciye raslama için olmalıydı. Çolak, çarpınıyor, çır dım, diyebilirim. pınıvor, kendini yerden yere çarpıyor; Bütün kapıları, bir tekini ihmal et kaldırımlarda, kapı eşiklerinde, merdimeden çalar, hatta asılır. Kapı önlerin ven diblerinde, sokak ortasında, çarkıde, sokak ortasında ağlar, yalvarır, sız felek gibi dönüvordu. lamr, yerlerde sürünür, çırpınır. Bir Dün sabah, gene Colak dilencinin mahalle halkmı yedisinden yetmişine cırlak. nezleli. ağlamaklı sesile tüyle kadar tazib etmek için ne yapabilmek rim ürpermişti. Sokağm havası, yalnız kabilse, hepsini, hem de eksiksiz yapar. onun sesile, boğucu gaz bombası atılEli boş döndüğü kapı yoktur. Evlerden mıs gibi bozulmuştu. dilenirken sokaktan geçenleri de kova, İğrenmeme, tiksinmeme rağmen penlar. Uçanla kaçanm. onun açık avucuni cereye gittim. Dilenci kızı merak edidan kurtulması imkânı, ihtimali yoktur.' yordum. Çolak, sokakta yalmzdı; ka O, dilenir. Ama, ne dilenır? Ne olur pılara asıhyor, gelen geçene saldırıyor, sa... Ekmek, para, eski püskü şeyler... lâkin bu hummalı faaliyet arasında vaRengi, şekli, kıymeti, ağırlığı. büyük kit vakit durur gibi oluyor, sokağın üst lüğü, küçüklüğü, her ne olursa olsun, başına bakıyordu. alır; onun kabulüdür. Çok geçmedi, onun baktığı taraftan dilenci kız sökün etmişti; Çolak, henüz «Ne verseler ona, şakir, ne kılsalar ona, şad'> vanaştığı kapının tokmağını çalamadı. Hemen, kıza koşacak sandım. Fakat Kendine acmır. alır; iz'ac eder, illâl durdu, sonra yürümek istedi, adımlan lah! dedirtir, koparır. Yaşma göre, çok dolaştı, sendeledi. Genc kızın arkasın pişkin ve çok ustadır. Dilencilikteki da. uzunboylu bir dilenci de geliyordu. muvaffakiyet sırrmın, bir sinir muka Çolak dilencinin gözleri, uzunboylu divemetinden başka bir şey olmadığını lenciye dikilmişti. bilen ustalardandır. Döverler, aldırış Dilenci kız, Çolağı görmüştü, döndü etmez; söverler, aldırış etmez. ve kendisine yaklasan uzunboylu dilenZiline, tokmağına yaptıştığı kapıdan, ciye bir şeyler söyledi. kısmetini almadan ayrılmaz. Burnu büÇolak ta, kızın bu hareketini görmüşyük, kibar dilencilerden değildir. De tü. Bütün kirlerine rağmen, Çolağın lik meteliğe. kırık çatala, kaşığa, eski yüzünün solduğunu, sarardığmı farketterlik topuğundan yırtık keçe parça tim. larına, küflü tenekelere kadar razıdır. Kızın fısıldamasmdan sonra, uzun Hepsine, eyvallah! der, kısmetini geri boylu dilenci dönmüş ve geldiği yola çevirmez! saparak uzaklaşmıştı. Ondaki dilencilik kabiliyetine şaştı Çolak. uzunboylu dilencinin kaybol ğım kadar, ticaret kabiliyetine de par duğu tarafa bakıyordu. Dilenci kız, amak ısırırım. Evlerden sadaka! diye ğır adımlarla ileriledi ve yaklaşınca, kafasına atılan kırık dökük, eski püs Çolağı elile çağırdı. kü, partal eşyaları, akla durgunluk veÇolak, vücudünü bir torba kemik gibi ren bir el çabukluğile oradan geçen sürüyordu. Çolak, dilenci kızın yanma leblebiciye, eskiciye, camaya, tenekeciye, kundura tamircisine ciro ediverir. gelince durdu. Kız, elini uzatmıştı. Çolak, onun yüzüne baktı, baktı ve Leblebici, eskici, camcı, tenekeci, omuzundaki torbasmı önüne bıraktı ve kunduracı, ona lâzım olduğu zaman lar mı geçiyorlardı, o mu çağırıyordu? gene bir torba kemik gibi sürüne sürüBunu, keşfedemedim. Bu da, onun san ne uzaklaştı, köşeyi döndü... *** at sırlarından biri idi. Sevgi, dilenilmiyor; sevgiden, sada Çolak dilenci, gencdi. Arasıra, evimizin önündeki arsaya oturur, güneşlenir, ka alınmıyormuş! bitlenirdi. MAHMUD YESARİ Bu dinleniş, onun için sayfiye hayatı, kaphca safası, hava tebdili, kür gibi Güzel bir abide bir şeydi. Ona dikkat etmiştim; eğer yüzünün kirleri iyice temizlense, fırça gibi diken diken uzamış saçlan kesilse; tır mık, bere, sivilce izleri kaybolsa, yakışıklı bir genc denebilirdi. Fakat yüzü nün kiri, pası; arsızlığı, yüzsüzlüğü ile öyle uygun ve yaraşıktı "ki ona, temiz de olsa, güzel de olsa başka bir maske geçirmek, hilkat denilen san'atkârın dehasına çok büyük bir saygısız lık olurdu. *** Geçen gün, pencereden, korkudan kendimi göstermemeğe çalışarak onu seyrediyordum; gözlerime inanamadım: Çolak dilenci, âşıktı. Evet, âşıktı!.. Yanmda, yırtık paçavralara sarmmış, bir dilenci kız vardı. Çolak dilenci, leblebiciden aldığı leb lebileri ona yediriyor; kapılardan topladıklarını onun torbasına dolduruyordu. Dilenci kız da, sevildiğine inanan bütün kadınlar gibi, bir göğüs kabartış, bir kafa tutuş vardı. Çolak dilenci, kapılara balta olurken, içi yana yana ağlıyor, içi yana yana yalvarıyordu. Aşkı, ona, öyle yeni bir coşkunluk vermişti ki ağlamakla, sızla makla yumuşatamadığı; arsızlıkla, yüz Belediyeler Bankasından on senelik bir istikraz Her sene milyonlarca liralık zahire ve tütün ihrac eden bu güzel şehirde sağlık işleri de çok iyi yapılacak Adana (Hususî) Gündengüne büyüyen ve modern bir şehır halıni alan Adananm en önemli ihtiyacı da çok yakında fennî şekilde tatmin edilmiş olacaktır. Bu; Adananın temiz ve modern tesisat vard'mi'» her eve dağıtılabilecek su Adananın mıisr . ." 1 ".. ."!s^r» •>•.• zim etmek üzere tetkıkatta bu\" n. < > lan mütehassıs Yansen; şehre getirilecek ve dağıtılacak suyun nereden alınması, nerede depo edilmesi lâzım geldiği hu susunda da etüdler yapmıştı. Dahiliye ve f Nafıa Vekâletlerinin hususî bir dikkatle < meşgul olduklan bu büyük iş, ayni zamanda Tarsus ve Mersin şehirlerini de Çarşambadan alâkadar etmektedir. Çünkü; yapılan ve Çarşamba (Hususî) Samsuna 36 kabul olunan büyük proje. cenubun bu kilometroluk dar bir demiryolu ve çok üç önemli sehrinin su ihtiyacını halletmek düzgün bir şose ile bağlı olan Çarşamba esası üzerine tertib olunmuştur. kazası, zahire amban denilecek kadar bereketli bir toprağa sahibdir. Çarşam Son defa Ankaraya çağınlmış olan Adana, Mersin ve Tarsus Belediye Re bayı, Yeşilırmak ikiye ayırmış ve za manla denizden on beş kilometro uzakt» isleri oradaki sürekli çalışmalan ve müsbırakacak kadar da bir delta vücude gısbet netice veren temaslan sonunda, tirmistir. Bu ırmak, mecrasma doğru tatemsil ettikleri şehirlerin su meselesini ranmış olsa, iç ülerden ırmak yolile Çarkat'î şekilde halletmeğe muvaffak olmuş şambaya ve oradan da Samsuna ihracat lardır. Icab eden para, Belediyeler Ban yapmak imkânı hasıl olacaktır. Hatta bu kası tarafından 10 sene için % 6 fa vaziyette bile Niksardan kayıklarla tü tün sevkiyatı yapılmaktadır. izle ikraz olunmaktadır. Faaliyete, NaHalk, umumiyetle ziraatle uğraşmakfıa Vekâletinin projeyi tetkik ve tasdikitadır. Çarşambanm bu mümbit ovasına, ni müteakıb hemen başlanacak ve o takanallarla ırmaktan su vermek imkânı rihten itibaren bir buçuk yıl içinde; Adaileride başarılırsa, bu geniş arazi, şimdi na, Tarsus ve Mersindeki su tesisatı laüzerinde bannan nüfusun 3 mislini daha mamen bitirilmiş olacaktır. besliyecek ve geçindirecek bir kabiliyet gösterecektir. Şimdiki halde ırmaktan Adanadaki tesisata; Seyhan kıyısın da oldukça yüksek bir tepe vaziyetinde fennî şekilde istifade edilememektedir. Hatta bu mebzul suyun, başıboş bir şebulunan (Dilberlersekişi) mahaîünde kilde akmasından hasıl olan birçok babaşlanacak<ır. Burada yapılacak büyük taklıklar, sıtmanın bu alçak arazide çok ve modern havuzlara nehirden alınacak tahribkâr bir hal almasına sebeb olmaksular doldurulacaktır. Sonra şehrin için tadır. de uygun semtlere yapılacak tâli tesisatSıtma Mücadele cemiyetinin daimî ve la, temiz su, bütün evlere dağıülabilecek esaslı çalışması bu yıkıcı hastalığı az zatir. man sonra kökünden kaldırmış olmasa Su ihtiyacı da bu şekilde halledıldık ten sonra, Adana; kanalizasyon ve yol ıhtiyaclannın da tatminini bekliyen modern ve güzel bir sehir olacaktır. bile tesirini azaltacaktır. Nitekim bun dan sekiz sene evvel Çarşamba köylerinde salgın halinde bulunan frengi, bugün yok denilecek kadar azdır. Bu havalide sıtmayı mümkün olduğu kadar azaltmak için, bataklıkların kurutulma işleri çok önemle takib edilmektedir. Hatta Cilme ve Muhcalı köylerindeki bataklıklar ta mamen kurutulmuştur. Hükumetin aç tığı bu mücadeleden de, frengi mücadelesi gibi muzaffer çıkacağma şüphe edilemez. Çarşamba, her sene harice milyonlarca lira kıymetinde mısır, fasulya, pirinc, hayvan ve elma ihracatı yapar. Buradaki tütün ekimi de senesine göre yüz bin den yanm milyon liraya kadar varidat temin eder. Bu havalide yetişen tütün lerin, yapraklarının ince olması, sigara imalâtmda fazla sigara vermesini temin ettiğinden ahcılar tarafından istekle a Iınmaktadır. Son zamanlarda yeni gelen ! Sv Karadenizin zahire RADYO ambarı: Çarşamba (^ akşamki program J ÎSTANBUL: 18 dans musikisi (plâk) 19 haberler19,20 şehrazad plâk 20,30 stüdyo caz, tango ve orkestra grupları 21,35 son haberler, saat 22 den sonra Anadolu Ajansmın gazetelere mahsus havadis servisi verilecektir. VİYANA: 17,10 büyük konser 18,05 konuşma18,25 gramofon 18,55 radvo tekniği, tiyatro tenkidi ve saire 19,40 ingilizce ders, haberler, hava raporu, ertesi günkü program 20,15 ulusal yayın 20,25 reklâm ve ekonomi 20.45 o za • man tayin olunacak bir program 21.05 karışık musiki 22,35 halk sarkıları 23,05 haberler ve hava 23.15 Viyana musikisi 24,50 cazband takımı. BERLÎN: 17,05 konuşma 17,35 genclerin za manı 18,05 eski musiki 18,35 kitab lara dair 19.05 Stutgarttan 20,50 günün akisleri 21,05 haberler 21.15 kabare numaraları 22.05 Stutgarttan 23,05 haberler ve saire 23,45 oda mu sikisi. BUDAPESTE: 17,15 genclerin zamanı 18,05 Çingene musikisi 19.15 konferans 19,45 eğlenceli konser 21.05 konferans 21.35 şan konseri 22,45 haberler 23.05 cazband takımı 23,55 Polonya dilinde kon ferans 24,15 Çingene musikisi 1,10 haberler. LONDRA (Regional): 20,05 haberler 20,35 salon musikisi 21,15 tiyatrolardan nakil 21,35 orkes tra konseri 22,20 röportaj 22,35 konser 23,25 kanşık yayın 24.05 haber ler 24,15 gramofonla dans musikisi 24,35 dans orkestrası. PARÎS (Radio Paris): 19,35 senfonik musiki 20,05 konfe • rans 20,35 senfonik musiki 21,35 haberler, konferans 22.05 operet 22,35 haberler 22,50 oda musikisi, şarkılar, şiirler 22,35 musiki 24,50 dans orkestrası 1.20 hafif musiki. ROMA: 18,20 dans musikisi 19,30 yabancı dillerde yayın 19.55 havadis 20,05 ha berler, fransızca konferans 20.55 Yunanistan için yayın 21,10 havadis 21,20 haberler 21.40 senfonik konser « 22,50 konferans 23,0i viyolonsel konseri 23,50 haberler. bir görüniiş Çarşambanm meşhur köprüsü kaymakamın bir program dahilinde gösterdiği faaliyet kayde şayan bir şekildedir. Köyleri kazaya bağlamak için köy yollanna azamî ehemmiyet verilmekle dir. «Kaşbaşı» ve «Kızılot» köylerile Çarşamba arasındaki yirmişer kilomet roluk yollar çok düzgün ve güzel bir şekilde yapılmıştır. Diğer köy yollanna da yavaş yavaş baslanmaktadır. Son gün lerde Çarşambada çok önemli nafıa işleri başlamışhr. Kasaba içindeki Belediyeye aid park yenibaştan ve esaslı bir şekilde tanzim edilmiş, Cumhuriyet meydanı 0 larak kabul edilen sahadaki eski binalar yıktırılmış ve burası geniş bir hale geti rilmiştir. Oturulmıyacak kadar fena bir hale gelen Belediye binasının yeniden yaptırılması için hazırhklara başlanmış tır. Eski Türkocağı binasının sahaMnda büyük bir Halkevi hrinası yaptınlmağa başlanmış, spor sahasınm etrafı çevril miş ve oturulmak üzere tribünler yaptı nlmıştır. Eskiden bütün hayvan sahiblerinin gözünü yıldıran ve bunları hayvan yetiş tirmekten soğutan hayvan hırsızlıklan nm önü tamamen ahnmıştır. Çarşambada okumıya da çok büyük kıymet verilmektedir. Bugünkü halde merkezde beşer sınıflı üç ilkmekteb vardır. Bu mekteblerden çıkan talebelerin ekserisi Samsun lisesine devam etmek tedirler. Köylerde ise on beş ilkmekteb vardır ve bunlann adedleri her sene artmaktadır. Çarşambalılar, noksan kalan işlerini, bilgilerini şimdi ikmal için çok büyük bir hızla çalışmaktadırlar. Nöbetci eczaneler Bu gece nöbetçi olan eczaneler şun « lardır: İstanbul cihetindekiler: Aksarayda (Etem Pertev), Alemdarda (Esad), Bakırköyünde (Merkez), Be yazıdda (Belkis), Eminönünde (A. Minasyan). Fenerde (Vitali), Karagürn rükte (Suad), Küçükpazarda (Hasan Hulusi), Samatya Kocamustafapaşada (Rıdvan), Şehremini Topkapı caddesinde (Nazım), Şehzadebaşmda (Hamdi). Beyoğlu cihetindekiler: Beşiktaşta (Rıza), Galata Doğruyol da (Merkez), Hasköyde (Yeni Türki • ye), îstiklâl caddesinde (Kemal Rebul), Kasımpaşada (Yeni Turan), Şişlide (Şark Merkez). Tünelde (Matkoviç). Üsküdar, Kadıköy ve Adalardakiler: Büyükadada (Mehmed), Heybelide (Yusuf), Kadıköy Pazaryolunda (Ri fat), Modada (Sıhhat), Üsküdar Iskele başında (Merkez). Fransız Tiyatrosu Adapazarı Parti başkanlığı Adapazan (Özel) Adapazan Noterliğini yapan emektar adliyecilerimiz den Galıb Doğancınm Vakıf İşleri ida re meclısine tayini dolayısile inhilâl eden ilçemiz Parti başkanlığına bir yenisini seçmek üzere bir toplantı yapılmıştır. Saylav ve Parti başkanı Halil Türkmenin bulunduğu bu toplantıda Şarbay Ahmed Abasıyanık başkanlığa seçilmiştir. Ahmed Abasıyanık Şarbaylığa geldiği kısa bir zamandanberi iyi ve makul görüş ve bilgisile yıllardanberi çıkmazlara girmiş olan şehir işlerini derleyip topla mış ve normal yola sokmuş bir iş adamımızdır. Yeni vazifesinde de ayni basanlığı göstereceği şüphesiz addedilmekte dir. T U R K Sinemasında Şehzadebaşı TURAN Tiyatrosunda Memleketimizin kıymetli okuyucusu san'atkâr B A Y A N S A F i Y E I II! Halide müsameresine saz heyetile Bayan Safiye münSan'atkâr hasıran işt'rak edecektir. ERETLER : Vodril 3 perde NASiD HALDE Halide tarafından monolo?Varyete SON En Kemalpaşa (Hususî) Kazaya tâbi Ulucak köyünde, köylünün yardımile I güzel bir Mehmedcik abidesi dikilmiştir. | Gönderdiğim resim bu abideyi göstermektedir. mesine razı olamam. Evin içerisi on dakikada gazetecilerle dolar. Derken polisler sökün eder. Evime polisin ayak atmasmı kat'iyyen istemem. Mister Stot pencerenin önündeydi. Sokağa ve sokağın öbür tarafındaki Trasmerenin evine bakıyordu. Pencerelerinde aydınlık vardı. Bu aydınlık zaman zaman yer değiştiriyor, pencereden pencereye geziyordu. Anlaşılan polis taharriyat yapıyordu. Mister Stot merak etmişti. Dedikodudan bu kadar çekinen adam yarın Tobi kahvesinde ahbablanna rasgeünce anlatılacak yeni dedikodular bulduğu için seviniyordu. Onlara «polis mütemadiyen Trasmerenin evini araştırıyor, dün gece bizzat gördüm. Ev tam benim evimin karşısmdadır.» diyecekti. Nihayet pencerelerdeki aydınlık büsbütün kayboldu. Mister Stot karısınm yanma döndü: Elin ne söylüyor, dedi. Çağır da gelsin. Elin bir oda hizmetçisiydi. Ufaktefek, renksiz ve silik bir kızcağız... ( L' Equipage ) UÇUŞ HALİDE MUSAMERESi 20 İkincikânun Pazartesi günii akşamı Halk opereti Bu akşam saat 20,30 da büyük Fransız filminin son günlerinden istifade ediniz. ANNABELLA JEAN MURAT CHARLES VANEL pt DENİZ HAVASI Halk Operetindeki Büyük Operetin ismidir. Küçükler ve büyükler... Hepiniz hazırlanınız DENİZ HAVASI Büyük operet 3 perde 1 tablo Yazan: Yusuf Süruri Müzik. Kı lo Kapoçelli. Telefon : 41819 Gîşe gundüz açıktır Fiatlar: 35, 50, 60, 75, 100, loca 300, 400 Elin bildiklerinin hepsini anlatmıştı. Fakat sözlerinin arkasını bir türlü getiremiyordu. Mister Stot: Söylediklerinizin hepsi harikulâde, dedi. Hepsi şayanı hayret. Fakat bunlann hiçbirisi bize taalluk eden şeyler değildir. Elin verdiğiniz izahata teşekkür ederim. Bunlan sakm başkasına söylemeyin. Ağrıyan dişinize gelince, ben sizin yerinizde olsam o dişi derhal çıkartırdım. Çocuk luğa lüzum yok. Dişçilik bugün çok terakki etmiştir. DENİZ HAVASI SHIRLEY TEMPLE geliyor. Bir kadın mı? Evet, bir kadın. Arabadan inerek parmakhğı açtı. Arabayı bahçeye soktu. Bu hareketi garib buldum. Trasmerenin evinde garaj yoktu. Evde başka kimse de bulunmuyordu. Kadın otomobili nereye koydu? Bahçeye... bir köşeye çekti. Fenerleri söndürdü. Sonra merdivenleri çıkarak kapıyı açtı. Kapıyı tekrar kapamadan evvel anahtan kilidden cıkardığını gördüm. O içeri gireli beş dakika olmamıştı ki kapmın önünde bisikletli bir adam peyda oldu, yere atladı. Bisikleti parmaklığa dayadı. Bu garib bir adamdı. Tuhaf bir sekilde, küçük küçük adımlarla yürüyordu. Ağzmda bir sigara vardı. Mister Stot sordu: Nereye gitti? Parmaklık önünde durdu. Bir müddet sigarasını içmeğe devam etti. Sonra bir başkasını yaktı. O zaman kibritin aydınlığında yüzünü gHrmeğe muvaffak oldum. Bu bir Çinli idi. Ne diyorsunuz? Hâdisenin böyle birdenbire çok esra rengiz bir şekil alması Mister Stotu dehşetli sevindirdi. Hizmetçi kız hikâyesine devam ediyordu: ' Adam biraz sonra bir bekçinin u zaktan görünmesi üzerine parmakhktan ayrıldı. Fakat bekçi uzaklaşınca gene eski yerine döndü. Nihayet bisikletine binerek gözden kayboldu. Biraz sonra da evdeki kadın bahçeye çıktı. Otomobile bindi, arabayı hareket ettirdi. Parmaklığı kapatarak gitti. Işte o zaman garib birşey oldu. Bisikletli Çinlinin tekrar meydana çıktığını ve otomobilin arkasından bir deli gibi koştuğunu gördüm. 5 yaşındaki yıldız Yeni zabıta romanımız : 18 Kanlı Bilmece Yazan: Edgar Wallace Mister Stot kısa boylu, şişman bir a damdı. Karısı da bu cihetten ona benzerdi. Bu şişman kankoca Trasmerenin katlindenberi bu meseleden bahsetmemek hususundaki kararlarına rağmen hemen hemen baska şey konuşmaz olmuşlardı. Mister Stot o akşam da karısına ber mutad itiraz etti: Ben bu hâdiseye kanştırılmak teh Iikesine göz yumamam. Bizim için bu sokakta oturmak bile münasib değildir. Zevcesi aldırmıyarak sözüne devam etti: Elin diyor ki... Mister Stot şişman elini kaldırarak bağırdı: Gene hizmetçi gevezeliklerinden mi bahsedeceksin> Kuzum bunlarla vaktimiV öldürmiyelim. Gazetelere ismimin geç Vallahi efendim, hâlâ korkuyorum, dedi. Ya benim gördüklerimi polis du yarsa... Benim polısten ödüm patlar. Hele mahkemelere gitmekten.. Eğer beni mahkemeye çağırırlarsa ölürüm. Sizi mahkemeye çağırmazlar, Elin. Bu iş o kadar dallanıp budaklanmaz, anlıyor musunuz? Haydi siz gördüklerinizi anlatın. On beş gündenberi müthiş bir diş ağnsı çekiyorum. Ağrıyan dişinizi çektirmelisiniz. Derhal rahat edersiniz, kızım. Dişimin ağnsı ekseriya geceleri on bir buçukta başlıyor, sabab saat ikiye kadar devam ediyor. Peki peki artık bu diş ağnsı hikâyesini kesiniz! Mister Trasmerenin evinde ne gördünüz? Her zaman dişimin ağnsı geçin ciye kadar pencerenin önünde otururum ve tabiî sokakta ne loup bittiğini görürüm. Gene böyle bir gece vakti karşıdaki evin önünde bir otomobil durduğunu gördüm. Içinden bir kadın çıktı. Elin nihayet çekilip gitti. Mister Stotla kansı da yattılar. Çok tuhaf... Çok tuhaf... Bu hâdiFakat Mister Stot daha yastığa basînî se yalnız bir defa oldu, değil mi? koymadan kapısınm vuruldu?"" iuy Hayır, birçok defalar oldu. Son du. defa geçen cuma gecesi gördüm. Yalnız Kim o? pazar gecesi iki Çinli birden geldi. Biri Benim, Elin... Efendim iştc onlar bahçeye girdi. Orada hayli kaldı. Bu sefer bisikletle değil, otomobille gelmişler, gene geldilcr. ' otomobili sokağm başında bırakmışlardı. Arhan var)