Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
8 AKP’nin getirdiği vergiler, çiftçiye verdiği destekle memura yapılan zamdan katbekat fazla C ekonomi İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER 27TEMMUZ 2007 CUMA Kaşıkla verdi, kepçeyle aldı İşte Şimdi AKP İktidar tercesine, iktidara dönük uyarıları katı, bir o kadar düşündürücü... Kaygılar, acaba neden yeni hükümetin kurulmasını bile beklemeden, öncelikli gündeme getiriliyor? Piyasalar bayram edecekken, ürkütülüyor? ??? Evet şimdi Başbakan Erdoğan’ın liderliğindeki AKP, iktidarda yükselen oyları ile gerçekten iktidar. Üstelik bu oylar bütün Türkiye’ye dağıldığı için büyük bir merkez odaklaşması olarak kabul görüyor. Tabii Türkiye’nin her yerinden alınan oyların niteliği de es geçilemiyor.. Türkiye’nin gelir düzeyi en düşük diliminden ve eğitimi ortaöğretim altında kalanlardan AKP’nin aldığı oy oranı genel oy oranının iki katı yüksek çıkıyor. CHP için tam tersi bir durum var ortada; ortalama oy oranının iki katına yükseköğrenim mezunları ile, en varsıl kesimin dilimlerinde ulaşıyor. Şimdi Türkiye’nin sol, sosyal demokrat partisi açısından, sol tabandan kopuş, varoşlara inemeyiş saptaması ve eleştirisini yapmak kolay da, AKP’nin yoksuldan yana program ve icraatı olduğunu söyleme olanağı var mı? Üstüne üstlük sosyal devlette yoksul için geçerli olan kazanılmış hakları kaldırıp, yasadışı, resmi kayıt dışı toplanan fonlardan bal gibi de rüşvet niteliğinde sadaka dağıtması dışında. AKP iktidarında yoksullaşma, yoksunlaşmanın Allahını yaşayan seçmen hangi güdülerle oyunu AKP’de topladı? Seçim sonuçları DTP’nin bağımsız adaylarını seçtiren oylar dışında Kürt oylarının nerede ise tamamının AKP’ye gittiğini gösteriyor. Besbelli CHP’nin askere, derin devlete bağlı olduğu imajı gerçekle ilişkisi olmasa da tutmuş. Ayrılıkçı Kürtlerin Büyük Ortadoğu Projesi çerçevesinde, ABD, AB güdümlü olarak da kendi adayları dışında AKP’ye oy vermelerini anlamak kolay. Birlikte yaşamadan yana Kürtlerin elbette MHP’den uzak kalacak oylarının CHP’ye gitmemesi CHP adına düşündürücü. Bu arada diğer azınlıkların kendi hakları için güvenli liman olarak AKP’ye yönlendirilmeleri yeni bir boyut. Köyler kadar varoşlarda belirleyici tarikat oylarının en radikalinden, en ılımlısına adres olarak AKP’de buluştukları, Saadet’in düşen oyları ile de sabit. Özetle AKP merkezde olarak pazarlanan oylarının çoğunluğunu, merkez parti kimliği ile değil, her tür din ve ırk kimlikleri öne çıkmış, sınıfsal, ideolojik kimlikleri törpülenmiş seçmenlerden almış bulunuyor. ABDABTürkiye’ye dönük dış lobiler, içerde 2.Cumhuriyetçilerden, tüm ayrımcı ırk ve mezhep, büyük tarikatlara bağlı örgütlenmelere uzanan bir halkada, çok geniş cepheli ittifakta, sermayepiyasalarmedyanın tam desteği ile AKP şimdi tartışmasız iktidar. Hükümet, Meclis icraatlarını, insan haklarına, demokrasiye, yoksul halkın yaşamına, ülke çıkarlarına katkılarını birlikte yaşayıp göreceğiz.. ? ÇİFTÇİYE VERİLEN DESTEK ÖTV ve KDV İLE GİTTİ yönelik detaya bakmak lazım. ? Kuraklıktan etkilenen illerdeki çiftçilerin Ziraat Bankası ve Tarım Kredi Kooperatifleri’ne olan 4 milyar YTL’lik borçları yüzde 7 faizle ertelendi. ? Seçim döneminde çıkardığı iki tebliğle, damla sulama projelerinin bir kısmını özkaynaklarından karşılayan çiftçilere, geri kalan kısmını Ziraat Bankası’ndan kredilendirme olanağı 4.5 yıl sonra hatırlandı. ? 2004 Nisan’ında ortaya çıkan dondan dolayı fındık zararının o dönem yalnız yüzde 15’i ödenmişken temmuz başında zararın yüzde 15’ini daha ödemeye karar verdiler. ? MEMURA VERİLEN ZAM VERGİYLE GERİ ALINDI ne geçen maaşı 1025 YTL’ye düşecek. Sizce bu durumda maaşlarda artış mı oluyor” denildi. Hazine’den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan’ın, yapılan zamlarla memuru ezdirmediklerini savunduğu hatırlatılan açıklamada şöyle denildi: “Bu açıklamaları yaparken gerçekleri bilmiyorlar mı, yoksa halkın gözünün içine baka baka yalan mı söylüyorlar? İşverene endeksli politikalar yürüterek vergi dilimlerini onların lehine değiştiren bu iktidar nedense söz konusu çalışanlar olunca aynı duyarlılığı göstermekten kaçınmaktadır. Hükümet kurumlar vergisinde 10 puanlık indirim yaparak kimlere hizmet ettiğini ispatladı.” ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, “Hükümet Ziraat Bankası’nı babalarının çiftliği gibi kullanıyor” dedi. AKP’nin iktidarda bulunduğu 4.5 yılda çiftçiyi unuttuğunu belirten Günaydın, “Şimdi yaptığı yardımlar, AKP’nin 4.5 yıl boyunca ezdiği çiftçiden oy istemek için ortaya koyduğu taktikler. İktidarı döneminde AKP’nin çiftçi mazotundan aldığı KDV ve ÖTV, çiftçiye aktardığı tarım desteğinden daha fazla. Türkiye’de çiftçi desteklenmiyor, tam tersine vergilendiriliyor” dedi. Günaydın eleştirilerini şöyle sıraladı: ? Seçim yatırımı olarak kullanılan tarımsal kredileri kimlerin kullandığına Ekonomi Servisi KamuSen, hükümetin, yaptığı zamlar sonrasında memurun gelirini artıyormuş gibi gösterdiğini belirterek vergi dilimlerindeki artış nedeniyle kamu çalışanlarından aldığı zamdan fazlasının geri alındığını bildirdi. KamuSen’den yapılan açıklamada, vergi dilimlerindeki artış nedeniyle kamu çalışanının aldığı zamdan fazlasını geri ödediğinin altı çizilerek temmuz ayında 1025 YTL maaş alan bir memurun zam almasına rağmen aralık ayında maaşının 973 YTL’ye düştüğü vurgulandı. Açıklamada, “Aynı şekilde temmuz ayında eline 1060 YTL geçen 17 yıllık sözleşmeli memurun aralık ayında eli y olmakr a b o k k u Yoksull nsan sayısını he i isteyen gün artırıyor geçen Ekonomi Servisi Hindistan ve Çin’de 2 milyar insan kobay olmayı seçiyor. EAST (Avrupa ve Asya Stratejileri)) dergisinin haziran sayısında yayımlanan habere göre çokuluslu ilaç şirketleri, araştırma yapmak için laboratuvar arayışında üretim maliyetlerinin düşüklüğü ve kobay olmaya istekli insanların varlığı sebebiyle, Hindistan ve Çin gibi gelişmekte olan ülkelere odaklanıyor. Hindistan ve Çin’de yaşanan yoksulluk, 2 milyara yakın insanı ilaç firmalarının deneylerinde kobay olmaya iterken, bu durum çokuluslu ilaç şirketleri tarafından memnuniyetle karşılanıyor. Yoksulluk ve eğitimsizlik kobay olmak isteyen insan sayısını çoğaltırken, bu ülkelerde gerçekleştirilen deneyler de gittikçe 2 milyar gönüllü kobay artıyor. Kobay olmayı seçen sağlıklı insanların binlercesi hayatını kaybediyor. Yapılan araştırmalar ayrıca sağlık hizmetine erişemediği için ölen insanların, doğal afetlerde ölenlerden daha fazla olduğunu da ortaya koyuyor. Hindistan ve Çin’de lüks olarak değerlendirilen sağlık alanında kobay olan insanlar üzerinde denenen ilaçların yüzde 90’ı, resmi satış onayı da almıyor. Ayrıca Çin’de üretilen sahte ilaçlar yoluyla insanlara zarar verilirken, çokuluslu şirketlerin ilaç piyasalarına hâkim olma çabaları nedeniyle insanların ucuz ilaçlara ulaşmalarına da engel oluyor. Dünya Ticaret Örgütü’ne göre Çin’de üretilen sahte ilaçlar bir yılda 75 milyar dolar ciro ile küresel ilaç satışlarının yüzde 10’unu oluşturuyor. H indistan ve Çin’de yaşanan yoksulluk, 2 milyara yakın insanı ilaç firmalarının deneylerinde kobay olmaya itiyor. enenmiş partilere tepki oylarını toplayıp, üçte bir oyla Meclis üçte iki çoğunluğunu yakalamış olarak kurulan 1. Erdoğan Hükümeti, iktidarı hep tartışmalı oldu. Ne kadarı ile iktidar gücünü elinde tutuyordu? Zaten iktidarı yürütürken de, 22 Temmuz seçimlerinde oyların yüzde 46’sını alarak rekora koşarken de, kamuoyunun, halkın karşısına hep iktidar gücünün elinde olmadığı yakınmaları, mağdur rolü ile çıktı. Şimdi iktidarda denenmiş lider ve parti olarak seçmenin nerede ise yarısının oyu ile iktidar oldu. Eski Meclis gücünü kaybetmiş olsa da, 3 4 gruplu, daha fazla parti temsilli bir Meclis’te tek başına çok güçlü iktidar. Geçmiş iktidar icraatlarındaki olumsuzluklara ilişkin en güçlü savunması iktidar gücünü kullanamamaya ilişkindi. Seçmene dönük daha güçlü iktidar, icraat yetkisi arayışına seçim sonuçları ile fazlasıyla yanıt aldı. “Enkaz devralmıştık. Enflasyon canavarını yenerek piyasaları kurtardık, milli geliri yükselttik..” öncelikli ekonomik savunma çerçeveleri tuttu. AKP iktidarında daha önceki iktidar süreçlerinden çok daha fazla yoksullaşıp, yoksunlaşan kitleler, bu tablodan AKP’yi suçlamadılar. Cumhuriyet tarihinin en büyük özelleştirmeleri, satışları, yağmaları, hatta yolsuzlukları, katlanan en büyük dış borç, açığın üzerinde kafa patlatacak konumda hiç olamadılar. AKP’nin, büyük ekonomik krizin ceremesini çekmiş Ecevit koalisyon hükümetinin uygulamaya soktuğu IMF programlarına, en acımasız reçetelerine sonuna kadar sadık kalmanın ötesinde, ülke ekonomisine dönük çözüm üretici bir adım atmadığı, gerçek ekonominin dibe vurduğu görülmek istenmedi. Sanayiin, tarımda üretimin ne boyutlarda gerilediği, çalışma koşullarında kölelik düzenine geçiş, ücretler aşağı hızla çekilirken, kayıt dışının, işsizliğin patlaması sorgulanmadı. Kimi iktidar süreci şansları; krizler sonrası ekonomilerin doğal toparlanması, ABD Irak işgalinin ürünü kanlı petrol fiyatının önlenemez yükselişi ile dünyada bollaşan paranın gidecek yer araması, aslında aynı konumdaki ülkeler içinde en az Türkiye’ye geldiği halde gelen sıcak paranın piyasaları rahatlatması.. yok sayıldı. Ama şimdi AKP mazeretsiz ikinci dönem gerçekten iktidar oluyor. Enkaz edebiyatına sığınabilme şansı kalmadı. Dünyadaki para bolluğunun, saadet zincirinin en küçük bir kırılmasında, Erdoğan hükümetinin doğrudan sorumlu olduğu, uçarcasına büyüyen cari dengeler açığı, dış ve iç borç yükleri.. ile ortaya çıkacak krizlerde suçlanacak başka güç yok. Bugünlerde dünyada şimdilik düzeltmeler olarak yorumlanan piyasa hareketlerinin daha ciddi boyutlarının olmamasına yatıp kalkıp dua edeceğiz... Sermaye cephesinin, AKP’nin tek başına iktidarı için onca medyatik manipülasyonundan sonra, seçim sonuçlarının ilk saatlerinden, sevinçli kutlamaları kursaklarda bırakılmak is D soner?cumhuriyet.com.tr ‘Ekonomide sorunlar daha da derinleşecek’ Murat GÜLDEREN ugünden başlayan dönemde siyasetin aylardır yaşadığı kısır çekişmelerden kurtulup “üretken” bir nitelik kazanması, her bakımdan çok büyük bir önem taşıyor. Öyle görülüyor ki, toplum, seçimlerden sonra da kimi konularda geçmişe göre çok daha duyarlı olacaktır. Bu duyarlılığın “yapıcı bir kanala” aktarılması, yeni seçilen Meclis’in asıl görevidir. Seçim sürecinin “sisi çekildiğinde” geriye, dağ gibi iki büyük sorunun kaldığı görülecektir. Bunlar, Cumhuriyetin değerlerinin sahiplenilmesi ve Kürt sorunudur. Türkiye siyaseti bu iki sorunu, yüzünegözüne bulaştırmadan, toplumu yeni gerilimlerin içine sürüklemeden çözüme kavuşturma becerisini göstermelidir. ??? Son aylarda kanıtlandığı gibi, siyasetin sığlığı, hırçınlığı ve yetersizliği, ekonomiyi etkilemiyor. İç ve dış büyük sermayenin yönlendirdiği ve onun çıkarlarına uygun dönen ekonominin çarkları, hiç olmazsa şimdilik, sıcak paraborsa bağlamında bunalımsız işliyor. Siyaset, ekonominin bu durumundan yararlanarak kendine çeki düzen verecek zama B ANKARA PAZARI YAKUP KEPENEK Siyasette Yeni Dönem partiler bu konuları gündeme getirmediler. Ancak, demokratikleşme isteğinin bir toplumsal dayanağı vardır. Somut bir örnek, partilerin milletvekili adaylarının genel başkanlar tarafından saptanmasıdır. Toplum buna isyan ediyor. Kendi oluşumuyla çelişse de yeni Meclis demokrasiyi bu “ayıbından” kurtarmalıdır. ??? Laikliğe dayalı yaşam biçiminin AKP iktidarıyla elden gitmekte olduğu, Tandoğan’dan başlayan “uyanış mitingleri”nin ana konusuydu; daha doğrusu korkusuydu. Bu korkunun nasıl azaltılacağı, yalnız cumhurbaşkanı seçimine bağlı “tekil” bir durum değildir. Bunun çok ötesinde, eğitimden başlayan ve merkezi ve yerel yönetimlerde kadrolaşmaya uzanan, bütüncül bir “laiklik karşıtı” gidiş olduğu da sakla nı bulabilir. ??? Kuraldır, eski sorgulanmadan yeni kurulamıyor. 12 Eylül’ü sorgulamak kolay olmayabilir. Ancak, 12 Eylül’ün uygulamalarının düzeltilmesi, yasal ve kurumsal kalıntılarının demokratik anlayışla yeniden düzenlenmesi sağlanmalıdır. En azından “faili meçhul” cinayetlerin tüm yönleriyle açıklık kazanması, artık sağlanmalıdır. Geniş kapsamlı bir demokratikleşme tasarımı kamuoyunda tartışmaya açılamaz mı? Demokratik bir anayasa; katılımı ve örgüt içi demokrasiyi esas alan bir siyasi partiler ve buna uygun bir seçim yasası başta olmak üzere, demokratik katılımcılığı güçlendirecek bir siyasal yapılanmanın adımları atılamaz mı? Seçim öncesinde, önde gelen namaz duruma gelmiştir. Yeni dönemde bu gidişin durdurulması ve tersine çevrilmesi büyük önem taşıyor. ??? Kürt sorununun siyasal düzlemde çözümü için “umut kapısı” aralanabilir. Bu satırlar yazıldığı sırada kimlerin milletvekili seçildiği belli değildi. Ancak sayısal sonuç ne olursa olsun, Meclis’te, bundan sonra kimi milletvekillerinin “Kürt kimliği” ile görev yapacakları açıktır. Bu nokta önemlidir. Önceki dönemlere göre çok büyük bir “niteliksel” farklılık söz konusudur. Bu durumun siyaseti etkilemesi kaçınılmazdır. Ancak, bu etkinin “olumlu” olması, tek sözcükle, yaşamsaldır. Karşılıklı olarak önyargıların arkada kaldığı, yapıcı bir ortamın yaratılması zorunludur; terörün tümüyle yok olmasını sağlayacak, toplumsal barışı ve hoşgörüyü egemen kılacak yeni, katılımcı, demokratik siyasal açılımlar yaşama geçirilmelidir. Bu noktada Kürt kimliğiyle siyaset yapanlara da çok büyük bir görev ve sorumluluk düşüyor. Siyaset, bir bütün olarak bunu başarmalıdır. yakupkepenek06@hotmail.com Ekonomistler, AKP’nin yeniden tek başına iktidar koltuğuna oturmasının, Türkiye ekonomisi açısından sorunların derinleşmesi endişesi yarattığını belirttiler. Ekonomide borçlanma ve ithalata dayalı büyümenin getirdiği cari açığa dikkat çeken akademisyenler, aynı modelin sürdürülmesiyle Türkiye’nin önünün açılamayacağını vurguladılar. Değerlendirmelere göre kayıt dışı ekonomi risk yaratmaya devam edecek. Değerlendirmeler şöyle: Ufuk Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erdinç Tokgöz: “Yeniden iktidar koltuğuna oturan AKP, Türkiye’yi ekonomik krize sokabilir. Hazine şu anda tam takır durumda. Dışarıdan alınan borçlarla gerek çiftçiye gerekse memura paralar verildi. Fakir fukara fonları oluşturuldu. Şimdi ise hükümet iç borç alımına yönelecek. Yüksek faiz düşük kur politikası devam edecek. Fatura uygulamasını kaldıran AKP kayıt dışını nasıl önleyecek? Adaletsiz vergi politikası kaldığı yerden devam edecek.” Maltepe Üniversitesi İktisat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Ömer Lalik: “Hükümetin ekonomi politi kasının tahribatı devam edecek. Yüksek faiz düşük kur politikası, üretim ve verimliliğin bir türlü ekonominin kendi kendini besleyen bir büyümeye kavuşmasına izin vermiyor. Şu anki ekonomik göstergeler bıçak sırtında. Toplam borç 200 milyar doların üzerinde. Faizlerin, vergi adaletsizliğinin, kayıt dışının kontrol altına alınması gerek. AKP bu sonuçlarla iktidar koltuğuna yeniden oturacağınıa göre en azından mevcut IMF politikalarında değişiklik yapmalıdır.” BORÇ RİSKİ İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. İsmail Bulmuş: “Türkiye’nin mevcut ekonomik göstergelerinde olağanüstü bir değişiklik beklemiyorum. Enflasyonda tutturulan belli bir istikrar devam edecektir. Cari açık giderek büyüyor, buna dikkat edilmesi gerekiyor. Göstergeler iç borç yükünün artacağını gösteriyor. Ama bununla birlikte döviz kurları ve borsanın normal seyirde devam edeceğini öngörüyorum. AKP hükümetinin ilk yapması gereken programlardan biri, IMF politikalarını yeniden gözden geçirmesi ve düzenlemesidir.”