Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
27 TEMMUZ 2007 CUMA müzik YORUMLAR OSMAN ÇUTSAY iktidarının en çok ABD ile AB’yi mutlu AKP ettiği gözleniyor. Bu sevincin sınırları yok. Eğer varsa da, bunlar BOP’un sınırlarıdır. Büyük Ortadoğu Projesi’nin 19181919’daki çürümüş Osmanlı’nın ihyası olduğunu, yıllardır yazıp duruyoruz. Başkaları da yazıyor, hem daha çok yazıyor. Ama onlar övüyor, biz ise bunun, yani “Damat Feritlerin Şerefsiz Osmanlısı”na dönüşün Türkiye için bir ölüm fermanı olduğunu savunuyoruz. Neyse... Gelinen nokta acıdır: Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye’de yaklaşık her iki seçmenden birinin desteğini almakla, Batı dünyasına, en doğru deyimle de emperyalist başkentlere “Körün istediği bir göz, Allah vermiş iki göz” dedirtmiştir. Dedirtmemiş midir? O halde bu sevinci, hatta bu kıvancı nasıl açıklayacağız? Türkiye, bugün bütün “tersanelerine girilmiş”, kaleleri “zapt edilmiş” ve asıl önemlisi kendi halkına “Bu iş böyle yürümez, biz yanlış doğmuşuz” dedirten yöneticilerin eline düşmüş bir ülkedir. Halktan da aldığı yoğun destekle, eşine sık rastlanmayan bir işgal yaşıyoruz. 1918 veya 1919’dayız: Savaş bitmiş, içeride, köle zamanların modern imamlardan oluşan tacirleri sahneye el koymuştur. İşgalin başka adı mı var? Bitirildik. İyi. Hiç şaşırmadık. ??? Çünkü bu, sonuçta, 12 Eylül’ün başarısıdır ve bizim hiç beklemediğimiz bir şey değildir. Her karşıdevrim gibi, üçbeş faşist generalin marifeti ve sermayenin yoğun desteğiyle 60’larla 70’ler Türkiye’sinin “hakkını koruyan ve gerektiğinde ayağa kalkan işçi sınıfı ile devrimci gençliğinin” beli kırılmış, sonuçta bugünün uşak yığınları yaratılmıştır. “Aydın”ın beyni de hamura çevrilmiştir. 25 yılda büyük başarı. İnsanın silindiği, emperyalizmin memuru konumundaki imamların eline bakan bir kirli coğrafyaya dönüştürülüyor Anadolu. Batı neden sevinmesin? Washington, Berlin ve Paris, gökten zembille inen bu armağana neden sevinmesin? ??? Milyonlarca satan bir kitabın ardından, “Şu Çılgın Türkler”, böyle bir sonuç alınması acaba kimleri şaşırtmalıdır? Turgut Özakman’ın kitabı iyidir, tamam, ama kimse kendisini aldatmasın: Bu kitapta, sonuç olarak bir avuç direnişçi anlatılır. Halkı öne doğru itip överek, aydını da geriye doğru çekip tersinden abartarak (neredeyse “tek”leştirerek) kurulmuş bu kitapta, 88 yıl önce halka egemen kayıtsız ruh halini okumak da, kesinlikle haksızlık Hüseyin Turan, altıncı albümü ‘Adı Karanfil’e umutlarını yüklemiş, türküler söylüyor C Çürümüş Osmanlı’ya Alkış değildir. Tarihin antiemperyalist ilk kurtuluş savaşı, “geniş halk yığınlarının” işgale toplu isyanıyla falan başlamadı. Aydınıyla başladı. 12 Eylül faşizmi önce genç devrimcilerin belini kırdı ve “aydının” gözünü korkuttu. Hem öyle bir korkuttu ki, bunlar Özal’dan sonra şimdi de medya medya dolaşıp AKP’nin önünde taklalar atıyor. Ama 88 yıl önce, yerle bir edilmiş Anadolu’da da yaprak kımıldamıyordu. Direniş sonradan örgütlendi. Benzer bir süreci son birkaç yıldır Türkiye’nin komşusu Irak’ta gördük. Önce yaprak kımıldamıyordu, direniş şimdi uluslararası politikayı bile belirleyebiliyor. Direniş, sonradan örgütlendi. “Kutsal İsyan” biraz da halkın kayıtsızlığına verilmiş bir yanıttır. Ama bu, her yerde böyledir. Direniş bir süreç işidir ve hep sonradan örgütlenir. ??? Bunlar, olur. Olur da, şimdi ne yapacağız? Daha doğrusu bunlar, Recep ve adamları, ne yapacaklar? Bunlar, ülkeyi sıfıra çektikçe, içerideki sol ve aydın bir çıkışı tetiklemeye başlayacaklar. Halktaki dönüşüm de bunu izleyecek. Engellenmesi gerekiyor: O nedenle Deniz Baykal bu işi bırakmaz. Şıracının şahidi bozacı. Peki, Recep’in şahidi kim? Türkiye’nin artık tek umudu, genç ve direnen, direnecek olan solcularındadır. Ülkenin ipi tüm başkentler nezdinde çekilmiş bulunuyor; herkes gördü. 22 Temmuz’da, sosyalist yönelimli, kalkınmacı, planlamacı, emekçi halkın çıkarlarını öne çıkaran, Kürt sorunun emeksermaye çelişkisi içindeki yeriyle ele alan ve bölgesel yeni ittifaklarla emperyalizmin zincirlerini kıracak gerçek bir solun dışındaki herkes, asıl yerine oturdu. Bu, bir bakıma iyi olmuştur ve sahne temizlenmiştir. Kimin ne olduğu belli artık. Berlin’in beklentileri, önümüzdeki zamanların konusu; döneriz. Ama AKP’nin Batı’daki beklentileri karşılamasının , Türkiye’nin sıfırlanması anlamına geldiğini baştan söyleyelim. Normaldi: “Şerefsiz Osmanlı” kadroları, neden ilerici, modern, planlamacı, kalkınmacı ve aydınlanmacı bir Türkiye için çalışsınlar ki? Seçim nedeniyle Batı dillerinde Osmanlı’ya AKP üzerinden yapılan bu kadar olumlu vurgunun, herhalde bir anlamı olması gerekir. Hayra alamet değil. Tamam. Biliyoruz Ama işte bu noktadayız. 7 Belki karanfil kokar Hatice TUNCER mursamıyoruz, kaybettiklerimizi görmekten korkup kapatıyoruz pencerelerimizi, duymaktan korktuğumuz gibi.. Oysa aralıklardan sızan türküler değil miydi içimize işleyen. Aralayın pencerelerinizi! Daha iyi duymak için. Belki karanfil kokusu gelir...” Halk müziğinin son yılların en sevilen yorumcularından Hüseyin Turan, Seyhan Müzik tarafından yayımlanan “Adı Karanfil” albümünün kapağında umutlarını böyle anlatıyor. Hüseyin Turan’ın 6. albümünün adı “Kınıfır” türküsünden geliyor. Turan, Kınıfır türküsünü Harran Üniversitesi’nin davetlisi olarak Urfa’da konuk edildiğinde kendisi için düzenlenen sıra gecesinde duymuş: “Kınıfır’ı, Urfalı İbrahim Özkan 1969 yılında yazmış.. ama artık türkü gibi olmuş. Varlıklı bir toprak sahibi, herhangi maddi bir ihtiyacı yok. ‘En doğru kim okursa ona veririm’ diyormuş, bize verdi. Ben de otantik haliyle okumaya çalıştım. Önümüzdeki zamanlarda çok söylenecek bir türkü bence. Urfa yöresinde karanfile ‘kınıfır’ diyorlar. Oradan da etkilenerek albümün adını karanfil koymuştuk, eşimin ‘Önüne bir sözcük daha koyalım’ önerisi üzerine ‘Adı Karanfil’ olsun dedik.” Erzincan’ın Tercan ilçesinin Beykonak köyünde doğan Turan, çocukluk yıllarında bü “U yüklerinin kendisinden türkü söylemesini istediğinde Âşık Mahzuni’nin türkülerini okuduğunu anımsıyor. İlkokul birinci sınıfta okurken, ailesi İzmir’e taşınan Turan’a müzik konusunda kimse yön vermemiş.Lise yıllarında halk müziği ve oyunlarıyle ilgilenen Turan, 9 Eylül Üniversitesi’nde muhasebe bölümünde eğitim görürken Ege Üniversitesi Türk Muziği Konservatuvarı’nın açılması üzerine sınava girerek konservatuvara geçmiş. 1990 yılında arkadaşlarıyla kurduğu Grup Laçin’le iki albüm yaptıktan sonra 1996’da ayrılan Turan, ilk solo albümünü kendi adıyla çıkardı. “Aklıma Düştü Gözlerin”, “Turna Sesi”, “Hoşgeldin” ve 2005 yılında “Kilit” albümlerini çıkaran Turan, Türkiye’nin her yöresinden türküleri en iyi şekilde söylemeyi amaç edindi: “Altıncı albümde biraz daha ileri bir adım attığımı düşünüyorum. Bizim özümüz ve asıl evrensel değerimiz müziğimizi bozmamak için elimden geleni yapıyorum. ‘Ben türkücüyüm ve ona uygun ne gerekiyorsa onu yapmalıyım’ diye düşünüyorum.” ŞİN KOLAYINA KAÇMAMAK Albümdeki Balıkesir Dursunbeyli çevresinden “Yağsın Yağmurlar” türküsünü Turan’ın Ege Üniversitesi Türk Müziği Konservatuvarı’ndan arkadaşları göndermiş: “Dinler dinlemez vuruldum türküye. Aslında 1939’da derlenmiş fakat hiç kimse farkına İ üseyin Turan, umutlarını karanfille ifade etmeye çalışırken, yapmak istediklerini de bir bütün olarak yine bu güzel çiçeğin özelliklerinde simgeleştirerek anlatıyor. “Karanfilin barışı ve dostluğu ifade eden bir anlamı var. Karanfil suya bırakıldığında ya dibe çöker ya da suyun yüzeyinde böyle dikey olarak asılı kalırmış. İyi değilse suda akıp gidermiş. Yozlaşmaya, çok çabuk unutmaya, umursamazlıklara, her şeye magazinel bakmaya karşı bir gönderme yapmak istedim.” H varmamış. İlk kez bir albümde okunuyor bu türkü. ‘Varın da Bakın’ türküsünü de ilk kez bir albümde ben söyledim. TRT televizyonunda Şakir Öner Gülhan’ın programında Kayseri’den bu türküyü derleyen Ahmet Kaplan çalıp söylemişti. Hemen albüme koyma kararı aldık. Zaten her albümde ilk kez ortaya çıkacak bir türkü bulmaya çalışıyorum, böyle bir misyon üstlendik. Hep bilinen türküleri okumak işin kolayına kaçmak oluyor.” ‘Gözleyi Gözleyi’ zeri sanatçı Tofik Gulyef’in “Akşam Mahnisi” eseri, Turan’ın en severek okuduğu şarkılardan biri. Âşık Meçhuli’nin kaynaklık ettiği “Gönül” türküsü düzenlemesi, Turan’ın yorumuyla halk müziği meraklılarının ilgisini hak ediyor: “Erzurum türküsü ‘Narman Kazası’nı dinlediğim Erzincanlı Hafız Şerif’in hoş bir yorumu vardı. Ben de Erzincanlıyım. Albümde o nağmelerle süslenmiş bir türkü olsun istedim. ‘Mezar Arasında’ eski bir Orta Anadolu türküsüdür; ilk olarak Muharrem Ertaş söylemiştir. Eskilerden dinledim, ama hepsinin karışımı ayrı bir yorumla okumaya çalıştım.” Pir Sultan Abdal’ın şiirinden Yavuz Top’un bestelediği “Gözleyi Gözleyi” semahının kendisi için değerini ise, “Çok üst boyutta sanatsal bir beste. Asıl kimliğim bu türkünün içinde aslında. Bu güzel semahı çok eskiden beri biliyorum.. ama okumak 6. albüme kısmet oldu” sözleriyle ifade ediyor. A üseyin Turan, Adı Karanfil albümünde birkaç ünlü türkü dışında çok bilinmeyen ya da çoktandır okunmamış türkülere yer vermeyi tercih etmiş. Urfalı Hikmet Uygun’un bir dönem Mahmut Tuncer’in sesinden çok ünlenen “Uyandım Sabah İle” eseriyle başlayan albümde ikinci sıradaki “Keşkem” Erzurum’dan eskilerden çok güzel bir türkü. İzzet Altınmeşe’nin derlediği ve duyurduğu “Maden Dağı” türküsünü bu kez de Turan’ın yorumuyla dinliyoruz. Yaygın olarak bilinen eski bir türkü olan “Yeni Cami” hem Ege hem de Trakya havalarını andırıyor. H cutsay@gmx.net HACI BEKTAŞ VELİ ETKİNLİKLERİ Barış ödülü Akkiraz’a NEVŞEHİR (Cumhuriyet) Nevşehir’de düzenlenen 44. Ulusal ve 18. Uluslararası Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri kapsamında verilen “Hacı Bektaş Veli Dostluk ve Barış Ödülü”nün bu yılki sahibinin Sabahat Akkiraz olduğu açıklandı. Hacı Bektaş Veli Anma Kültür ve Sanat Etkinlikleri bu yıl 16 Ağustos’ta Nevşehir’in Hacıbektaş ilçesinde başlayacak. Etkinlikler kapsamında verilen Dostluk ve Barış Ödülü’ne ise bu yıl Türk halk müziği sanatçısı Sabahat Akkiraz layık görüldü. Hacıbektaş Belediye Başkanı ve Kutlama Komitesi Başkanı Ali Rıza Selmanpakoğlu, uluslararası düzeydeki ödülün her yıl komite tarafından belirlenen kişiye verildiğini söyledi. Akkiraz’ın, “Alevi inancına olan bağlılığı, bu inancın gereklerini yaşam pratiğine geçirmesi, tüm dünyada Alevi müziğini müzik literatürüne sokması, aydınlanmacı ve barışçı kimliğinden ödün vermemesi” gibi temel değerleri ortaya koyduğunu belirten Selmanpakoğlu, ödülün 16 Ağustos’ta düzenlenecek törenle verileceğini bildirdi. Azeri taşlama nternet ortamında hızla yayılan ve Azeri kaynaklı bir eser olan “Acayip Hayvanlara Benziyirsen” adlı taşlamayı, ilk dinlediğinde herkes gibi şaşıran, gülümsemeyle şok geçirme arası bir duygu yaşayan Hüseyin Turan, albümüne almaya karar vermiş. Azeri âşıkların bir tür atışması olan “Acayip Hayvanlara Benziyirsen” hem esprili hem de insan davranışlarına ağır bir eleştirel dil sergiliyor. Klibi de çekilen parçanın, “Adı Karanfil” albümünün en ilgi gören çalışmalarından biri olduğunu söylüyor Hüseyin Turan: “Azerbaycanlı bir dostumuza bizim anlayacağımız Türkçeye çevirttik. Aslında 26 kıtaydı.. biraz kısalttık. Hem eğlence, hem her türlü bozukluğa, çarpıklığa karşı söyleminin üzerine hoş da bir düzenleme yaptık.” İ Senfonik çalışma dı Karanfil” albümüne Erdal Erzincan, Erol Parlak gibi bağlama ustaları katkıda bulunurken Doğu ve Batı sazlarının harmanlandığı bir düzenleme yapılmış. Mey, zurna, duduk, ney, kaval, sipsi, tar, ud gibi geleneksel Doğu sazlarının yanı sıra çello, obua, kemanlar kullanılmış. Bu kadar çok çalgı kullanılmasına karşın halk müziği havasından uzaklaşılmayan albümde müzikal bir zenginlik ortaya konulmuş: “Repertuvar ortaya çıkarken hangi enstrümanı hissediyorsanız onu duyuyorsunuz. Türküyü bir bağlama ile de sunabilirsiniz.. ama karakter vermek açısından enstrüman zenginliğinin önemi olduğunu düşünüyorum. Senfonik bir sound oldu. Solist olarak da uzun yılların birikimiyle biraz daha gelişebildiğimi düşünerek daha iyi bir yorum ortaya çıktığını sanıyorum. Bir türküyü önce kafamda kompozisyon halinde şekillendiriyorum. Bol bol gırtlak yapayım da ‘bak ne güzel okuyor’ desinler diye bir düşüncem yok.” “A