22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

8 Türkiye’nin yabancı sermayenin akınına uğraması Uluslararası Para Fonu’nu bile rahatsız etti C ekonomi 22 HAZİRAN 2007 CUMA IMF’den övgüyle gelen 3 uyarı Türkiye’nin yüksek dış sermaye girişlerine olan bağımlılığı, ekonomiyi risklere karşı daha açık hale getiriyor. Ekonomi Servisi Türkiye’nin bazı makroekonomik sınavlarının hâlâ sürdüğüne dikket çeken Uluslararası Para Fonu (IMF), yüksek sermaye girişlerine olan bağımlılığın ekonomiyi risklere açık hale getirdiğini belirtti. IMF İcra Direktörleri Kurulu’nun, Türkiye ile 4. madde çerçevesinde yürüttüğü ve 18 Mayıs’ta sonuçlandırdığı danışmalara ilişkin raporu, IMF tarafından yayımlandı. Türkiye’nin 2002’den bu yana ortala İŞÇİNİN EVRENİNDEN ŞÜKRAN SONER unun şurasında seçime bir ay kaldı. Televizyonların, gazetelerin seçim taraması, seçim üzerine özel yayınlarını izlemeye çalışıyorum. Besbelli yapanlar da, görüşü alınanlar da sıkıntı içinde. Laf olsun beri gelsin, beylik açıklamalar, beylik değerlendirmeler. Hep bir ağızdan “seçim havası yok” vurgulamaları. Oysa bu seçimin çok kritik, bir dönemeç noktası seçimi olduğunda buluşuyoruz. Büyük bir yanılgı değilse, seçim tarihinin Erdoğan hükümetince bilinçli olarak yaz ortasına getirilmesine karşın, seçime katılma oranının yüksek olması kaçınılmaz. Galiba çoğunluk, içinde anlamlı bir coşku olmadan, ancak oy kullanma sorumluluğunu duyarak, kendi öncelikleri, tehdit algılamaları bağlantılı, istemediklerini seçtirmemek, oyunu düşürmek üzere, çok da içine sindirmeden, çok istemeden, en doğru, en güvenlikli bulduklarına oy verecek.. ??? Azınlık oyu ile çoğunluk iktidarını yakalamış AKP, seçim kampanyasını iktidar gücü, icraatları, başarıları üzerinden yürütemiyor.. Başarısızlığa uğradığı devleti tüm kurumları ile ele geçirme, sivil darbe operasyonunu, Cumhurbaşkanlığı seçim yenilgisini, “haksızlığa uğramışlık” olarak pazarlamaya çalışıyor. İktidarında çok daha hızla gelişen kayıt dışı düzen, yoksullaşma, yoksunlaşma, işsizlik gerçeğinde, seçmene, en çok mağduru oynayarak, sadaka düzeninden yaklaşmayı seçiyor. Yaz ortasında dağıtılan gelecek yılın kömürü sadece simge olmuş. Otobüslerde, kamu araçlarında aylık bağlanmış varoşlar, yoksul apartmanların öykülerini dinliyorum. Ev ev yazılmışlar, gidip imza atıp yüzer lira aylık alıyorlarmış. İstanbul’da daha bir göze güzel görünen, çiçeklendirme seferberliği. Doğrusu renk renk mevsimlik çiçeklerin, sadece anayollar değil aralara, mezarlıklara uzanan sökülüp sökülüp dikilme seferberliğinin yarattığı güzellikten etkilenmemek olanaksız. Ama bin kök dikilip kayıtlara kaç bin olarak geçtiğini bilemediğimiz uygulama ile dağıtılan paranın seçim seferberliğinde ulaştığı rakamlardan örnekler duyunca, bu kadar işsizi, yoksulu olan, yatırım açlığı, kaynak sıkıntısı çeken ülkede insanın biraz içi sızlıyor. Bu büyük oy satın alma seferberliğinin, dudak uçuklatan boyutlardaki paracıklarının kaynakları nerelerden geliyor? ??? Demokrasilerde, seçim kampanyalarında en çok paranın harcanabildiği zengin Kuzey dünyasında, ABD, AB’de siyasi partilerin seçim kampanyalarındaki harcamaları ne kadar büyükse, paranın kaynağının sorgulanması da o ölçüde ciddi bir konudur. Paranın nereden geldiğinin hesabı tutulur. Tutulmaktan öte, ka Ayakları Kırık... lem kalem sorulur. Şöyle bir yakın geçmişte olanlardan belleğinizi tazelerseniz, ne çok siyasi liderin, milletvekilinin seçim kampanyası hesabını verememekten siyasetten silindiğini anımsayacaksınız. Hem de bizim ölçülerimizle suç bile sayılamayacak, olağan karşılanacak türden gerekçelerle; bir işadamının karşıladığı uçak bileti, harcama kalemlerinden. Bizde koskoca parti başkanlarının malvarlıkları beyanlarında en önemli kalemler arasında düğün hediyeleri, altınlar, takılar sayılır. Çocuklar dostlar tarafından yurtdışında okutulurlar. İktidarın başı olarak ortağı olunan şirketin ürünlerinin pazarlamasını yapmak helal olur. Zorla ticari ilişkileri kesmek, siyasi yaşamın sona ermesi değil ancak sitem konusu olur. Siyasi iktidar süreci içinde edinilen zenginliklerin ayıbı yoktur. Çoluk çocuğun, birinci dereceden akrabaların ticarette alıp başlarını yürümeleri, siyasi kayırma suçuna girmez de, olsa olsa övünç kaynağı sayılır. Balık baştan kokunca, en alttakilerin sadaka karşılığı oylarını satacakları hesabı, sadaka düzeni üzerinden seçim kampanyası olağandır. Anasının ak sütü gibi helaldir. Yüzde yüz haram, kara para kaynağının da elbette sorgulanması yapılmaz. Çünkü demokrasimizin ayakları kırık. Sadece siyasi partiler içindeki demokratik düzenin işlemeyişi ile ilgili bir durum da değil. Dünyada örneği olmayan milletin vekili, hiç değilse parti içinden demokratik sayılabilecek yöntemlerle seçilmiş vekiller yerine, liderin vekili listeler, sorunlardan sadece en vitrinde olup görüneni. Hani sendikal örgütlülük, demokratik kitle örgütleri? Tarikattan kanka sendika başkanları mı istersiniz, meslek örgütü başkanlığından istifa etmeden, siyaseten meslek üyelerinin haklarından verdiği ödünler sayesinde Başbakan’ın gözüne girerek listede ön sıraya girmiş milletvekili adayları mı? Siz hiç seçime giderken sendikal, meslek örgütlerinin işçi çıkarları, üye çıkarları adına böylesine suspus oldukları bir dönem hatırlıyor musunuz? Parti programları, ilkelerinin değerlendirildiği, gerekçeli seçimlere yönelik politikaların üretildiği, seçimlerde etkin kampanyalarla yer alındığı yılları unuttuk. Demokrasinin olmazsa olmaz ayakları, parlamento dışındaki sivil örgütlü güçleri, görünmez olmak için özel ilaç almış gibiler. Medya, kafa karıştırma, kavram kargaşasında, değerler erozyonu, gerçekleri altüst etmede dünyanın en kirli, en tekelci, kimi kolları ile dinci, ayrımcı medyası olma rolünü başarı ile sürdürüyor. Umudumuz, seçmenin akıl sağlığını, kimliğini koruyabildiği kadarı ile koruyarak kullanabileceği oya kalıyor... ? 2007 için öngörülen harcama sınırı şimdiden aşıldı. Enflasyon hedefin oldukça üzerinde. Mali disiplin sürmeli. ? Çalışanlara uygulanan vergilerin düşürülmesinde, borçları azaltma hedefinden taviz verilmemeli. karşıladı” görüşüne yer verilirken 2007 yılı için faiz dışı bütçe fazlası hedefinin tutturulması için bu önlemlere bağlı kalınması gerektiği dile getirildi. Gözden geçirilmiş Sosyal Güvenlik Yasası’nın mümkün olan en kısa sürede kabul edilmesi gerektiği ifade edilen raporda, borç azaltma hedefinden taviz verilmemesi koşuluyla çalışanlara uygulanan vergilerin azaltılması ve özelleştirme programının sürmesi gereğine işaret edildi. ? Ş ma yüzde 7.5’lik yıllık büyüme elde etmesine karşın ekonominin hâlâ bazı makroekonomik sınavlarla karşı karşıya olduğunun anlatıldığı raporda, “Özellikle ekonominin büyük sermaye girişlerine olan bağımlılığı, Türkiye’yi yatırımcı hissiyatındaki değişikliklere karşı açık hale getiriyor, bu da son zamanlardaki piyasa dalgalanmalarında görüldü. Ayrıca hedefin oldukça üzerinde seyreden enflasyon, sıkı para politikasının sürmesini gerektiriyor” de nildi. Raporda, büyümede elde edilen ilerlemelerin sürdürülmesi ve geliştirilmesi için bazı yapısal sınavların üstesinden gelinmesi gerektiği belirtildi. Raporda, “İleriye bakıldığında, borçların azaltılması, enflasyonun düşürülmesi ve piyasa güveninin korunması için mali disiplinin sürmesi gerekecek. 2007 için öngörülen harcamaların aşıldığını not eden İcra Direktörleri, mali pozisyonun yeniden yoluna döndürülmesine yönelik planları memnuniyetle Enerji, dayanıklı tüketim, otomotiv ve finansa odaklanacak grup, gıda perakendeciliğini bırakacak Koç, Migros’tan çıkıyor Koç Holding’in üst yöneticisi Bulgurlu, Migros’un satışı dahil geleceği ile ilgili alternatifler için JP Morgan’a yetki verildiğini açıkladı. Ramenka’daki hisseler de satış kararı kapsamı içinde. Ekonomi Servisi Koç Topluluğu’nun bundan böyle enerji, dayanıklı tüketim, otomotiv ve finansal hizmetler olmak üzere dört ana sektörde yoğunlaşma kararı aldığını açıklayan Koç Holding Üst Yöneticisi (CEO) Dr. Bülent Bulgurlu, “satış kararı dahil” Migros’un geleceği ile ilgili seçeneklerin belirlenmesi için yatırım bankası JP Morgan’ı görevlendirdiklerini açıkladı. Akşam saatllerinde yapılan duyuruda da, Migros Genel Müdürü Aziz Bulgu’nun aybaşından itibaren emekliye ayrılacağı ve bu nedenle yerine Levent Çakıroğlu’nun atandığı duyuruldu. Bulgurlu, bir yılı aşkın süredir yapılmayan “basın ve kamuoyunu bilgilendirme” toplantılarının 15’incisinde yaptığı konuşma ve sonrasında yöneltilen sorulara verdiği cevaplarda, Koç Topluluğu’nun stratejilerini özetle şöyle açıkladı: ? Cari açık, yabancı sermaye girişlerinin özelleştirme ya da satın almalarda yoğunlaşması, 2007’de iki ayrı seçimin yaşanması gibi risklere karşın ülkemiz uygulayacağı kalkınma modelini seçti, sürdürülebilir büyüme ortamına girdi. Hangi hükümet gelirse gelsin bu değişmez. ? Türkiye’nin, sürdürülebilir büyüme ve istikrar yönünde ilerleyeceğine inandık. Buna göre yeni bir stratejik plan oluşturduk. ? Hızlı ve kârlı bir büyüme ile, Avrupa ve dünyanın önde gelen şirketlerinden biri olmayı hedefledik ve buna uygun prensipler benimsedik: Ciromuzun en az yüzde 50’sini yurt Bülent Bulgurlu. dışından elde etmek, liderlik, marka ve teknoloji gücümüzü artırmak. ? Birçok hedefimize, planladığımızdan çok daha kısa sürede ulaştık. Ciromuz 5 yılda 5.5 katına çıkarak 34.5 milyar dolara ulaştı. Faaliyet kârımız 8.5 kat artarak 2 milyar doları aştı. Net kârımız, 2006’da 392 milyon dolara ulaştı. Dünyanın ilk 200, Avrupa’nın ilk 50 şirketi arasına girdik. ? Bu arada Tüpraş, Yapı Kredi, Tansaş gibi önemli satın almalar oldu. Buna karşılık Biletix, Tekersan, Mako, Döktaş, Garanti İnşaat, Tekİz, İzocam, BOS ve Demirdöküm gibi bazı şirketleri elden çıkardık, daha odaklı bir yapıya geldik. ? Şimdi stratejik planımızı yeniden gözden geçirdik, dört ana sektöre odaklanmaya karar verdik: Enerji, dayanıklı tüketim, otomotiv ve finans. ? Koç Holding’in 2006 büyüklükleri içerisinde; konsolide cironun yüzde 87’si, yurtdışı gelirlerin yüzde 90’ı, faaliyet kârının yüzde 91’i, faiz amortisman ve vergi öncesi kârın yüzde 89’u, yatırım harcamalarının yüzde 82’si bu dört sektörde. Bunlar, son 5 yıldaki ciro büyümemiz içerisinde yüzde 88 paya sahip. ? Bu stratejik kararlar doğrultusunda, gıdaya dönük perakende işimizi ayrı bir gözle değerlendireceğiz. Bu amaçla bir yatırım bankasını (JP Morgan), Migros’un satışı dahil, her türlü stratejik alternatifi değerlendirmek üzere görevlendirdik. Bu süreç 69 ayda tamamlanabilir. Alıcı olarak Wall Mart’ın dışında, kamuoyunda adı hiç geçmeyen bir kuruluş da olabilir. ? Migros, topluluğumuzun en başarılı şirketlerinden biri; yurtdışında Ramstore markası ile önemli bir büyüklüğe sahip. Ramenka hisselerinin yarısı bizde, bu da sürece dahil. ? Migros’un genel ciro içindeki payı yüzde 10. Boşluğunu organik büyüme ile 1.5 yılda kapatırız. Satıştan gelecek gelir, ana stratejimiz doğrultusunda kullanılacak. İLK PERAKENDE ZİNCİRİ İsviçreli marketler zinciri Migros, Fransızca “yarı toptan” anlamına geliyor. Türkiye’de 1954’te İsviçre Migros Kooperatifler Birliği ve İstanbul Belediyesi’nin girişimleriyle kuruldu. Tüketicilerin karşısına 45 satış arabasıyla çıktı. İlk mağazasını 1957’de Beyoğlu’nda açtı. 1975’te çoğunluk hisseleri Koç Grubu’na devredildi. 1988’de ilk defa İstanbul dışına çıktı. İzmir’de 4 mağaza açtı. 1991’de halka açılarak, İMKB’de işlem görmeye başladı. Hisselerinin yüzde 50.83’ü Koç Holding’e ait. Yüzde 49.17’si ise halka açık. 2005’te Tansaş’ı satın aldı. 2006’da Türkiye dahil, toplam 7 ülkede, 878 mağazaya ulaştı. Geçen yıl 79 milyon YTL kâr etti. soner?cumhuriyet.com.tr Türkiye, yenilenebilir enerjide yıldız Ekonomi Servisi Türkiye’nin, “Yenilenebilir Enerji Yatırımlarıyla Öne Çıkan Ülkeler” endeksine girdi. Ernst&Young Türkiye tarafından yapılan yazılı açıklamada, “Ülkelerin Cazibe Göstergeleri” başlıklı çalışmada Türkiye’nin, yenilenebilir enerji yatırımlarında yıldızı parlayan 5 ülke arasına girdiği aktarıldı. Bu alana yatırım yapan ülkeler arasında; Türkiye, Polonya, Brezilya, Japonya, Yeni Zelanda ile birlikte “Yükselen Yıldız” olarak tanımlanırken Türkiye, Yenilenebilir Enerji Endeksi’ne Avusturya’nın önünde 24’üncü sırada bulunuyor. Çalışmada, Türkiye’nin endekse girmesindeki temel unsur olarak rüzgâr alanlarındaki güç gösteriliyor. Buna göre Türkiye, Avrupa’nın 2’nci en fazla rüzgâr kaynağına sahip ülkesi. İlk sıradaysa İngiltere yer alıyor. Temmuz seçimleri Cumhuriyet tarihimizin en zor ve kritik seçimi olacak. Türkiye, ya düzlüğe çıkmak için değişim başlatacak; Ya da karanlık tünelin içinde sürüklenmekte olduğu yola devam edecek. Neden çok kritik bir seçim? Türkiye’nin karşısındaki seçenekler ne? Karanlık tüneldeki yolculuk devam ederse neler olacak? 1) Türkiye ekonomisi, “Batı kapitalizmi için bir cennet olacak”. Dev tekeller ahtapotun kolları gibi ülkeyi saracak. Bütün iktisadi alanlar yabancıların ve maşalarının eline geçecek. 2) Halkımız yabancı tekellerin emrinde çalışan işçiler ve teknisyenler haline dönüşecek. Yabancı tekeller ve arkasındaki devletler Türk halkının patronu durumuna gelecek. Tabii ki kimi “Türk ceo’lar” parlayacak. Onlar, yabancı tekeller adına Türk halkını çok başarılı bir biçimde sömürdükleri için ödüllendirilecekler. 3) Köylü, yabancı tekellerin ve onların emrine girmiş yerli şirketlerin ırgatı durumuna düşecek. 4) Sosyal devletin tamamen yıkıldığı bir ortamda oluşacak piyasada yalnız yabancı tekeller değil işbirlikçi şeriatçılar da yerleşecekler. Yerel yöne 22 BIÇAK SIRTI EROL MANİSALI Seçimlerde, Türkiye Emperyalizmle Yüzleşecek ABD ve AB Türkiye’nin piyasasını Avrupa Birliği üzerinden kendilerine bağlayarak sessiz darbeyi yapıyorlar. Mevcut politikaların devamı ile AB üzerinden Batı kapitalizminin emrine sokulmuş bir Türkiye hazırlanmak isteniyor. Bu operasyonun adı, “Türkiye’nin askersiz işgalidir”. Ekonomisini ele geçirdiğiniz zaman, Siyasal partileri ve siyaset adamlarını da denetim altına alıyorsunuz. Eğitim, kültür ve sağlık hizmetleri de ellerine geçmeye başlıyor. Ekonomisi, siyaseti ve kültürü denetim altına alınmış bir ülkenin, ordusu da önünde sonunda direncini kaybeder. 22 Temmuz seçimleri Türkiye Cumhuriyeti’nin devamı ya da yok edilmesi seçenekleri arasında bir tercih olacaktır. Bu korkunç gerçeği saklamak iste timlerden “yandaş yeşil şirketlere kadar” tarikatlar ve cemaatler sosyal ve iktisadi düzeni ele geçirecekler. 5) Devletin yerine ve onu tasfiye etmek için oluşturulan serbest piyasadan bölücü örgüt de payını alacak. “Amerika, şeriatçı işbirlikçi ve bölücü sacayağı” tamamlanmış olacak. Serbest piyasa yalnız iktisadi değil siyasi, dini ve etnik yeniden yapılanmanın da altyapısını hazırlıyor. ABD’nin 1978’de hazırlayıp 1980’de Türkiye’ye dayattığı Washington uzlaşması, böylesine sihirli bir maşa. Serbet piyasa üzerinden önce iktisadi, daha sonra da siyasi, sosyal, etnik ve dini yeniden yapılanmaya olanak sağlıyor. Kimin için? Emperyalizm adına Cumhuriyete, demokrasiye, sosyal devlete ve laikliğe karşı bir operasyon bu. Serbest piyasa bu nedenle sömürgecilerin en önemli silahı. yen kimi partiler “karşı cepheden transferler yaparak” halkın bu durumu anlamasını engellemeye çalışıyorlar. Ancak bu, işe yaramayacaktır. Halk artık gerçek tehdidi görmeye başladı; Köylü, işçi, memur, esnaf ABD ve AB’nin taleplerini yerine getiren yönetim yüzünden ezildiğini çok iyi görüyor. Medya karartmaları çare olmadı. Dün oy verdikleri parti yüzünden bu duruma düştüklerini biliyorlar artık. Milyonlarca insan meydanlarda yalnız laiklik için haykırmadı; halkı ezen emperyalizme ve işbirlikçilerine karşı yumruğunu havaya kaldırdı. Türkiye’nin parçalanmak istendiğini gören TSK, “artık yeter” dedi. Halkı emperyalizmin tehdidine karşı açık açık uyardı. Türkiye’yi ve bölgeyi kimlerin parçalamak istediğini söyledi. Emperyalizmin Türkiye üzerinde yürütmekte olduğu sessiz ve sivil darbeye halkın yanında, ordu da karşı çıktı. 22 Temmuz’da çok farklı bir seçim yaşayacağız. Emperyalizmle işbirliği yapan oligarşinin tasfiyesi bu seçimle başlayacaktır; başlamak zorundadır... www.istanbul.edu.tr/iktisat/emanisali Avrupa’dan Beko’ya çevreci ödül Ekonomi Servisi Beko, ürettiği “WMD 57162” model çamaşır makinesiyle Avrupa çapında düzenlenen “2007 Plus X Yarışması”nda “ekoloji” kategorisinde birincilik ödülünü kazandı. Arçelik’e Almanya’nın Düsseldorf kentinde gerçekleştirilen törenle beyaz eşya dalında yenilikçilik, ekoloji, kullanım kolaylığı ve tasarım olmak üzere 4 kategoride 8 ödül verildi. 7 kilogram çamaşırı 30 dakikada yıkayan Beko WMD 57162 model çamaşır makinesi, ayrıca 2 kilogram çamaşırı yaklaşık 14 dakikada yıkayan Xpress 30 Süper Mini programına sahip.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear