Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
25 MAYIS 2007 CUMA haberler SÖZ ÇİZGİNİN DÜNYADA BUGÜN ALİ SİRMEN POLİTİKA GÜNLÜĞÜ HİKMET ÇETİNKAYA C 3 Alarm Zili Çalıyor umartesi akşamı Galatasaray Fenerbahçe maçını izlemek üzere ekran başına kurulduğumuzda, okul arkadaşım Ata Sakmar, Mete Tapan’a; Galatasaray seyircisi başkadır, taşkınlık yapmaz, diyordu. Pek o kadar değil Ata, onlar eskidendi, şimdi hiçbirinin bir diğerinden farkı kalmadı, diye itiraz ettim. Ama doğrusu ya, o sırada ben de birkaç dakika sonra patlak verecek vandalizmin ulaşacağı boyutları tahmin edemiyordum. Birkaç dakika içinde, gündüz yazdığım Fenerbahçe’yi kutlama yazımda ne kadar saf olduğumu gördüm. Galatasaraylı olduklarını ileri sürerek tribünleri doldurmuş olanlar, bırakın bir yana 100. kuruluş yıldönümlerinde şampiyonluğu kazanmış olan Fenerbahçeli futbolcuları alkışlamayı, gözü dönmüş bir saldırıyla, kendi kulüplerinin tarihine de bir kara sayfa ekliyorlar, Galatasaray’ın itibarını ve gelecek yılını da zedeleyecek girişimde bulunuyorlardı. Pazar günkü yazımda da belirtmeye çalıştım, tribünlerdeki gözü dönmüşlerin elebaşıları ile kulüp yönetimleri arasında organik bir bağ var. Kimi yöneticiler, bunları kendi küçük hesapları yüzünden destekliyorlar. Bu yalnız şu ya da bu kulüp açısından değil, hepsi için geçerli. Bu gerçeği de herkes biliyor, görüyor, ama herkes susuyor, hiç kimse hiçbir şey yapmıyor. ??? Milyonların gözü önünde cereyan eden olaylardan, tabii ki Galatasaray yöneticilerinin bir bölümü de sorumlu. Maçtan önce verilen demeçler, yapılan açıklamalar ortamı iyice gerdi. Burada da herhangi bir takım ayrımı yapmıyorum. Hemen hepsi kışkırtma kervanına candan katılıyorlar. Futbol artık zaten son derecede gergin olan Türkiye’de yeni bir gerginlik odağı olmuş durumda ve olaylar gittikçe büyük bir hızla denetimden çıkıyor. Galatasaray Fenerbahçe maçının hakemi Bülent Demirlek, nasıl oldu da bu cinayetin böylece sürüp gitmesine göz yumabildi? Olayların gelişmesi üzerine anons yapıp, devamı halinde maçı tatil edip soyunma odasına gidebilecekken savaş alanı ortasında futbol oynattırmayı sürdüren bu hakeme herhangi bir ceza gelmeyecek mi? Ortada hakemin takdir yetkisini aşan bir kural ihlali yok mu? Futbol Federasyonu, bu olaya seyirci mi kalacak? Futbol alanlarındaki şiddete, çirkin olaylara karşı yeterli yaptırımların, cezaların gelmemiş olması, bugün buralara varmış olmamızın nedenlerindendir. Hiç kuşkusuz, herkesin gözü önünde cereyan eden olayların büyüklüğü, artık bunun da görmezden gelinmesini engelleyecektir. Ama şimdiye kadar, ölümlere varan olaylara gerekli tepki gösterilmiş olsaydı, cumartesi akşamı yaşanan Ali Sami Yen faciası önlenebilirdi. ??? Federasyon, gerekli cezayı verdiği zaman, bundan çok canı yanacak olan Galatasaray’ın kimi destekçileri, bunun ağırlığından yakınacaklardır belki de. Belki de haklı olarak, kimi başka olaylara seyirci kalındığını, bu kez faturanın Galatasaray’a kesilmesinin haksız olduğunu, kendilerince makul gerekçelerle açıklayacaklardır. Ama bunlar son irdelemede haklı çıkışlar olmayacaktır. Çünkü daha önce benzeri olaylarda gösterilen tepkinin eşit olmamasından yola çıkarak bu olayın da hafif geçiştirilmesini istemek, futboldaki kaosun sürüp gitmesi sonucunu doğuracaktır. Evet Galatasaray gelecek sezona yiyeceği ceza yüzünden geriden başlayacaktır. Ama Galatasaray yönetimi, kendisinin de sorumlu olduğu gerçeğini yadsıyamayacağı bu sonucu kendisi yaratmıştır, şimdi de buna katlanacaktır. Yıllar önce Galatasaray’ın başarılı çıkışının ilk dönemini yaşatmış olan Başkan Alp Yalman ile şampiyonluk ertesinde yaptığım bir söyleşide şunları söylediğini gayet iyi anımsıyorum: Her Galatasaraylıyım diyen, her tezahürat yapan Galatasaraylı değildir, olamaz, Galatasaraylılık bazı nitelikler ister. O sportif başarılar zinciri, böyle bir düşüncenin sonucuydu. Şimdi gelinen nokta ise, tam tersi bir düşüncenin ürünüdür. Herhalde sanırım, Galatasaray Kulübü Yönetim Kurulu, kolektif bir sorumluluk ile istifa etmek durumundadır. İçlerinde bu olayda hiç dahli bulunmayanlar bile o kolektif sorumluluğun gereğini yerine getirmek zorundadırlar. Yeni Orta Sınıf... Hem AKP iktidarında hem de kimi köşe yazarlarında algılama zorluğu var... Alanları dolduran milyonlar nasıl bir yaşam istiyor, ulusal hareketlilik neden merkez sağ ve soldaki liderleri etkiliyor? AKP ve bazı sözde aydınlar, gazeteciler yaşam biçimlerine dokunulmamasını isteyen “orta kesimi” önce “bindirilmiş kıtalar” ve “darbeciler” diye hafife aldı, ardından “onlar toplumun çok az bir bölümü” diye yaklaştı... Hareket Tandoğan’da başlamıştı... Çoğunluğu gençti, kadındı... Belki de 2002 seçimlerinde oy kullanmamışlardı... ODTÜ Sosyal Bilimler Enstitüsü Müdürü Prof. Dr. Sencer Ayata’nın iki gündür Milliyet’te yaptığı açıklamalar, Türkiye’deki “yeni orta sınıfın” ne isteyip ne istemediğini ortaya koyuyor... Ne istiyor bu orta kesim? “Benim yaşamıma müdahale etmeyin!..” Otuz yıl önce geleneksel orta tabaka, üretici, esnaf, tüccardı... Muhafakazâr bir aile yapısından geliyordu... Kasaba esnafı ve tüccarı hâlâ Anadolu’da varlığını sürdürüyor, biraz küçülse bile. 1980 askeri darbesi “sol”u budadı, bir başka deyişle silindir gibi ezdi. 1990’da Sovyetler Birliği’nin yıkılması, Türkiye’de güdük olan Marksist düşünceyi kendi saflarında tartışmalarla sindirdi. Ardından Güneydoğu sorunu, PKK ve Kürt milliyetçilerinin kurduğu parti, Türk Marksistlerini cepheleştirip, saf değiştirmelerine neden oldu. Kala kala ortaya CHP, SHP ve DSP kaldı... ??? Sendikasızlaştırma olanca hızıyla sürdü, DİSK devrimci geleneğini, düşünce biçimini terk edip, neoliberal bir yapıya dönüştürülmeye çalışıldı. Ulusal temellere dayanmayan bir sol düşünce yapısı ortaya çıktı... Yurtseverlik etnik milliyetçilik sanıldı. Türkiye’nin dört bir yanı çokuluslu altın şirketlerine teslim edildi... Tüm bu olup bitenleri sessizce izleyen “yeni orta kesim” sabırla bekledi... 2002 yılında AKP’nin iktidar olması ve BOP’un yaşama geçmesi, Türkiye’yi “Ilımlı İslam”a doğru çekmeye başladı... Bazı aymaz aydınlar, at gözlüğü takan gazeteciler bu olup bitenleri “Kemalist rejim sona eriyor” çığlıklarıyla kutlarlarken, ABD’den ve AB’den büyük destek alıyorlardı. Soros’un çocuklarının keyfi yerindeydi... Yeni orta kesim gelişmeleri uzun süre izledi, sonunda Tandoğan’da patladı: “Türkiye laiktir laik kalacak...” Bir bayrak sevgisi dalga dalga yayıldı Türkiye’de. Yurtseverlik ırmağı Orta Anadolu’nun bozkırından Ege’ye, Akdeniz’e, Karadeniz’e aktı... Alanları dolduranlar, Prof. Dr. Sencer Ayata’nın değindiği gibi çalışanlar, doktordu, mimardı, sekreterdi, hemşireydi, öğrenciydi, şık giyimli tezgâhtardı, eczacıydı, memurdu, öğretmendi, emekliydi... Bu uyanışta Atatürk’ün kurduğu, Yunus Nadi’nin “Cumhuriyet”inin büyük payı vardı... Artık yığınlar “tehlikenin farkına varıp” alanlara inmişti... Bu noktada sözü Prof. Dr. Sencer Ayata’ya bırakıyorum: “Yeni orta sınıfın siyaset sahnesinde görünmesi, iş dünyasının kurduğu bazı dengeleri de sarstı. Eğer mitinglere katılan vasıflı işgücü sistemden rahatsız olursa, siyasi istikrarı sağlamak zorlaşır. Hatta ekonomide ciddi üretkenlik ve verimlilik sorunları yaşanabilir. Oysa ki iş dünyası ekonomiyi büyüttüğü ve AB reformları konusunda gerekli adımları attığı ölçüde hükümetle iyi geçindi. Ama siyasi ve kültürel bakımdan paylaşımlar oldukça azdı. Şimdi mitingler bu dengeleri hangi yönde etkiler; onu beklemek gerekir. Ama medya üzerindeki etki daha çarpıcı oldu. Medya dünyası, varlıklılar ile varoşlar denilen kesim dışında büyük bir kitlenin var olduğunu, bu olaylar sonucu keşfetti. Bu geç fark etmede, siyasi olaylara yalnızca askersivil ilişkisi cephesinden bakmanın da etkisi vardı.” ??? Alanları dolduran yüz binler (45 milyon) ne eskimiş yüzlerdir ne de tutucular... Onlar demokrasinin temelinin laiklik olduğunun bilincindeler. Onlar eğitimli. Onlar Türkiye’yi ve dünyayı yakından izliyor. Onlar çağdaş ve uygar. Din baskısı altında yaşamak istemeyen yüz binler 22 Temmuz’da sandığa gidecekler... Sandıktan “Cumhuriyetçiler, laik demokratik cumhuriyet sevdalıları, yurtseverler, merkez sol ve merkez sağ” çıkacak... Peki bu olup bitenlere varoşlar, üreticiler, halk ne diyor?.. Önümüzdeki günlerde anlatacağım. hikmet.cetinkaya?cumhuriyet.com.tr Faks numaramız: +90 0212/ 343 72 69 C TRT’de kavga bitmiyor Fırat KOZOK ANKARA AKP hükümetinin göreve gelmesiyle birlikte eski yayın çizgisinden hızla uzaklaşan TRT’de toplam 11 daire başkanlığı vekâletle yürütülüyor. Yargı kararıyla görevine dönen 7 daire başkanını yok sayan Genel Müdür Vekili Ali Güney, genel müdür yardımcılarıyla da uzlaşamıyor. Kurumda bugüne kadar üst yönetimde yalnızca 1 kişiye “emeklilik yaşı geldiği için” dokunulmadı. Dini içerikli programlara yönelik tavrı nedeniyle Yayın Denetleme Kurulu Başkanı Latif Okul’u görevinden alan Ali Güney, görev süresi boyunca kurumda neredeyse dokunulmadık birim bırakmadı. Aldığı yıllık izni keserek kuruma dönmek isteyen Teknik Genel Müdür Yardımcısı Mete Coşkun’u görevine başlatmayan Güney, yargı kararına karşın, Coşkun’u görevinden almak için soruşturma açtı ve Dini içerikli programlara yönelik tavrı nedeniyle Yayın Denetleme Kurulu Başkanı Latif Okul’u görevinden alan TRT Genel Müdür Vekili Ali Güney, görev süresi boyunca kurumda neredeyse dokunulmadık birim bırakmadı. savunmasını istedi. Mali Yardımcısı Ümit Hatipoğlu’nu devre dışı bırakan Güney’in yıldızı, yayın ve programdan sorumlu yardımcısı Muhsin Mete ile de barışmadı. Yargı kararıyla görevine dönenler: Haber Dairesi BaşkanıTuğrul Utku, Stüdyolar Dairesi BaşkanıBayram Demir, Vericiler Dairesi BaşkanıErkan Can,Yayın Arşivleri Dairesi BaşkanıTurgay Çakımcı, Genel SekreterAli Gemuhluoğlu, Sosyal İşler ve İç Hizmetler Dairesi BaşkanıBehzat Şentürk, Hasılat Dairesi BaşkanıAhmet Külahçı. Vekâletle yönetilen birimler: Te levizyon Dairesi Başkanlığı, Müzik Dairesi Başkanlığı, Dış Yayınlar Dairesi Başkanlığı, Araştırma Planlama ve Koordinasyon Dairesi Başkanlığı, Teftiş Kurulu Başkanlığı, Yayın Denetleme Kurulu Başkanlığı, Muhasebe ve Mali İşler Dairesi Başkanlığı, Alım İkmal Dairesi Başkanlığı, Yapı İşleri Dairesi Başkanlığı, Bilgi İşlem Dairesi Başkanlığı, Yayın Planlama Dairesi Başkanlığı. Görevini asaleten yürütenler: Teknik Planlama ve Koordinasyon Dairesi BaşkanıSüleyman Altın, Reklam Dairesi BaşkanıNecmi Çakıroğlu, Hukuk MüşaviriBa hattin Duman, Personel Dairesi BaşkanıFuat Aykın, Eğitim Dairesi Başkanıİsmail Sert, Araştırma ve İmalat Dairesi BaşkanıMevlüt Taçyıldız. Dokunulmayan isim: Radyo Dairesi BaşkanÇetin Tezcan. HaberSen Ankara Şube Başkanı Osman Köse, TRT’nin son 3 yıldır adım adım yok edildiğini belirterek “40 yıllık bilgi, birikim, deneyim yok sayılıyor. Anayasa, yasa, yönetmelik ayaklar altına alınıyor” dedi. AKP iktidarının talimatları doğrultusunda TRT’yi yöneten isimlerin anayasaya, yasalara ve yönetmeliklere aykırı hareket ettiğini vurgulayan Köse, “Güney, 3 yılda yayıncılığı öğrendiğini iddia ediyor. Bu sayıyı dikkate almıyoruz, Güney idareciliği de bilmiyor. Bir kurum kavgayla yönetilemez. TRT, çalışanları yok sayılarak yönetilemez. Kurumun, şu anda içinde bulunduğu durumun sorumlusu bu yönetim anlayışıdır” dedi. Berlin’de “Cumhuriyet Mitingi” düzenlendi BERLİN (Cumhuriyet) Almanya Atatürkçü Düşünce Dernekleri Birliği ve Berlin’den çok sayıda demokratik kitle örgütünün katılımıyla düzenlenen “Cumhuriyet Mitingi” 27 Mayıs pazar günü saat 13.00 ile 16.00 arasında Tiergarten’de Siegessaeule’nin önünde yapılacak. ADD BerlinBrandenburg Yönetim Kurulu Başkanı Olcay Başeğmez mitingle ilgili olarak, şu açıklamalarda bulundu: “Türkiye’de Tandoğan’la başlayan İstanbulÇağlayan, Manisa, Çanakkale, İzmirGündogdu ve Samsun’la doruğa çıkan Cumhuriyet Mitinglerimize Berlin’den duyarsız kalmamız söz konusu olamaz. ADDBirlik üyesi 25 derneğin tümünün yanı sıra Berlin’den çok sayıda demokratik kitle örgütünün de yer alacağı Berlin Cumhuriyet Mitingimize Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi öğretim üyesi Sayın Prof. Alpaslan Işıklı da Türkiye’den konuk konuşmacı olarak katılacak.” BerlinTiyatrom yöneticisi sanatçı Yekta Arman’ın sunacağı mitinge Berlin ve Almanya’dan aralarında Sıddık Doğan, Aşık Efkari, Koray Avşar gibi sanatçılar da yer alacaklar. Berlin Klasik Türk Müziği Derneği, Berlin Türk Sağlık Elemanları Derneği, Hacı Bektaş Kültür Cemiyeti, BETAK, Avrupa Türkleri Dayanışma Derneği, Malatyalılar Derneği gibi çok sayıda demokratik kitle örgütünün mitingde yer alacağını belirten ADDBerlin Yönetim Kurulu Baskani Başegmez, “Saat 13.00’te SBahn Tiergarten önünde toplanacağız ve mitingde özellikle Mustafa Kemal Atatürk’ün ‘Bağımsızlık benim karakterimdir’ ve ‘Söz konusu vatansa, gerisi ayrıntıdır’ özdeyişlerini öne çıkaracağız” dedi. renkli ilan asirmen?cumhuriyet.com.tr