25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

25 MAYIS 2007 CUMA tarihçe Çanakkale ve Von Sanders şa’dan sonra Osmanlının en yetkili komutanı durumundadır. Ancak Osmanlı ordusunun bu iki muktediri arasındaki ilişkiler istendiği gibi gitmeyecektir. C 13 ORDU ALMANLARA TESLİM Almancı politikaların ‘milli’ yüzü olan Enver, savaş sürecinde bir dizi çelişki yaşadığı Sanders’i, İstanbul’dan uzaklaştırmaya çalışacaktır. Tabii bu uzaklaştırma gereksiniminde milli bir kaygı söz konusu değildir. Aksine biri Alman diğeri Almancı olan iki hırslı komutanın uyumsuzluğudur söz konusu olan; dahası Enver’in, tüm planlamalarını (Sanders’in Sarıkamış faciasından sonra görevden almaya çalışacağı) Bronsart Paşa ile birlikte yaptığı, Alman başkonsolosu ile Sanders’ten gizli anlaşmalar yaptığı bilinmektedir. Bir ipte iki cambazın oynayamaması misali sonuçta siyasal merkezde (doğal olarak) Enver kalacak, Sanders ise savaşın en önemli cephesinin başına atanacaktır. Tabii Alman subayların kazandığı bu olağanüstü inisiyatife milli kaygılarla karşı çıkanlar da olacaktır; ki Mustafa Kemal bunlardan biridir. Nitekim içine girilen garip durumu, sorumlusuna işaret ederek şöyle eleştirecektir: “Başkumandan vekili her hareketinde bir ordu mahvederdi; Sarıkamış’ta olduğu gibi… O ve arkadaşları zaten daha evvel Türk milletini ve ordusunu gayrı tabii bir vaziyete sokmuşlardı. Bu gayrı tabii vaziyet dolayısıyla ordunun ecnebi bir heyeti askeriyesini tenkit etmek istemem. Asıl tenkide layık olanlar, bittabi bizim devlet reisimiz ve bilhassa devlet adamlarımızdır. (…) Ben ordunun kayıtsız şartsız bütün sırlarıyla Alman heyeti Askeriyesine tevdi ve teslim edilmesinden çok müteessirdim. Daha karar verilmezden evvel, tesadüfen bu vakayı öğrendiğim vakit, sesimin erişebildiği makamlara itirazda bulunmayı vazife addetmiştim. İtirazlarıma hiç kimse cevap vermedi, cevap vermeye lüzum dahi görmedi” (Falih Rıfkı Atay’dan akt., S.Atacanlı, Çanakkale’nin Komutanları, s.140) tedir. Nitekim düşman, tüm teknik ve asker üstünlüğüyle yaptığı tahkimata rağmen taktik kilitlenmeyi kıramayacaktı. Sonuç olarak, daha iyi bir savunma düzeniyle Çanakkale’nin daha zayiatsız atlatılması olasılığından söz edilebilir. Bununla birlikte Sanders’in, Çanakkale’deki hatalardan olduğu kadar, cephenin komutanı olarak zaferden de sorumlu olduğu açıktır. Gerçek buyken İslamcı ve milliyetçi tarih yazımlarında Sanders’ten ya hiç söz edilmediği ya da salt zaafları ile anıldığı görülür. Onun Çanakkale savaşlarının komutanı olması din ve ırk eksenli hamasetlerini gölgeleyen bir sorun olarak algılanır. Bu noktada onun, Alman cephelerinin yükünü hafifletmek için bu savunma stratejisini benimsediği iddiası da, gerçeklerden uzak bir komplo teorisidir. Sarıkamış veya Sina’dan farkla Çanakkale’nin düşmesi Almanya’nın düşmesi demek olacağından böyle bir riski Alman Genelkurmayı da göze alamazdı. TARİHİ NESNEL KAYDETMEK Kimi hata ve öngörü eksikliklerine rağmen Von Sanders’in Çanakkale cephesini cansiperane bir şekilde yönettiği ve kendi topraklarını savunurcasına savunduğu da kabul edilmek zorundadır. Sanders’i, müttefikleri Gelibolu’da oyalamak olasılığıyla sorgulayan subaylardan Şefik Aker, bu noktada şöyle yazar: “Komutası altında bulunan bizleri daha ziyade canlandırmak, vazifeye, intizama daha kuvvetli yürütmek, taarruzi eğilimlerimizi ve kabiliyetimizi daha ziyade arttırmak konusunda –milli izzeti nefsimize dokunmaksızın adı geçen merhumun sert ve muhteşem askeri şahsiyetlerinden büyük bir samimiyet ve asabiyetle harcanmış olan çalışma ve şiddeti bu vesile ile takdir ve teşekkür ile yadetmek borcumuzdur.” (Akt., S.Atacanlı, age., s.152) Von Sanders’e ilişkin üretilecek yargıda atlanamaz komutanlardan biri de kuşkusuz Mustafa Kemal’dir; ki Onun da, eleştirileriyle birlikte kendisinden hep saygıyla söz ettiği bilinmektedir. Üstelik Sanders’i, “Alman çıkarları için Türk kanı akıttı” diye eleştirenler, Alman çıkarları için Türk kanı akıtmaktaki pervasızlığıyla tarihe geçmiş İttihatçı muktedirleri eleştirmekten imtina ettikleri oranda nesnellik ve ahlakilikten de uzaklaşmaktadırlar. Bu özgülde de görüldüğü gibi sorunları milli öznelliklerle aydınlatmak olanaksızdır. Böylesi öznelliklere karşı özellikle anımsanmalıdır ki, Osmanlıyı savaşa sürükleyip Alman çıkarlarına asker eden, Sanders’i Çanakkale’ye komutan atayıp sonuna kadar orada tutan, milli kaygılarla komutayı ondan devralmasını isteyenleri de duymazlıktan gelen İttihatçıların egemenliğinde belirlenen bir süreçtir söz konusu olan. Hiç kuşkusuz toplumcu tarih yazımı, Sanders’i, Alman emperyalizmi ve saldırganlığının temel bir aktörü olarak kaydedecektir. Bununla birlikte kendi halkını Alman çıkarlarının aracı olarak ölüme süren Enver Paşa’nın, Sanders’i (Anılarında kendisinden övgüyle söz etmediği için) “edepsiz adam” diye suçlamasının değerden yoksun olduğu da belirtilmeli. Üstelik emperyalizmin temsilcisi olmasına karşın Sanders; Enver’in zorlamasıyla gerçekleşen 19 Mayıs saldırısının sorumluluğunu, “tarafımdan işlenmiş bir hata” (Türkiye’de Beş Yıl, s.83) olarak üstlenmesiyle, M. Kemal örneğinde olduğu gibi başarılı subayları övmekten imtina etmemesiyle, Çanakkale zaferinde, “Anadolu insanının kanaatkarlığı, tahammülü ve direnme azminin” (s.81) altını çizmesiyle takdiri hakkediyor. Erdoğan AYDIN 18 Mart deniz saldırısının püskürtülmesi sonrasında gelişecek çıkarmaya karşı 24 Mart 1915’te 5. Ordu kurulup başına Alman Mareşal Liman Von Sanders getirilecektir. Sanders, bu andan başlayarak Çanakkale’yi savaşa hazırlayacak ve 9 Ocak 1916 sabahı Enver Paşa’ya, “Yarımadanın düşmandan temizlendiğini” bildirip görevini Cevat Paşa’ya bıraktığı güne kadar cephenin komutanlığını yapacaktır. Alman generali, tüm I. Dünya Savaşı sürecinde Osmanlı devletindeki en etkili şahsiyetlerden biri olmakla kalmayıp, savaş öncesinde de, rakip emperyalistlerin Osmanlı politikalarında temel bir faktör olacaktır. Başkentinde kolordu komutanlığı yapan bu yabancı general, Osmanlının, Alman çıkarlarına eklendiğinin de uluslararası belgesi olacaktı. Almanya’nın rakibi İtilaf Bloğunun bu durumu protestoları üzerine Sanders, aktif komutanlık görevinden alınacak, ama garip bir şekilde rütbesi mareşalliğe yükseltilip, pasif ama daha üst bir görev olan Osmanlı Orduları Genel Müfettişliğine getirilecekti. (P. Renouvın, I.Dünya Savaşı, s.205) Gerçekte bu atama, bir öncekinden çok daha etkiliydi ve savaşa giden bir dünyada Osmanlının Almanya’nın kuklası olduğunu gösteriyordu. Nitekim savaş başladıktan sonra Sanders, bu kez Osmanlının üç ordusundan, başkentindeki en kritik olanının, I. Ordunun komutanı olacaktı. Özetle Sanders, Alman Islah Heyeti’nin başında İstanbul’a gelip I. Kolordu Komutanlığına atandığı 8 Kasım 1913’ten itibaren, kritik cephelerin komutanlığı dahil diplomasisinin de temel aktörlerinden biri olacaktır. Sanders, zaten Alman politikalarının uzantısı konumuna düşmüş başkomutan vekili Enver Pa YANLIŞ NEREDE? Sanders, Çanakkale’de göreve başladığı andan itibaren etkin bir savunma için yoğun bir eğitim başlatacak, yarımadada o ana kadar olmayan kesiksiz ve topçu hareketine uygun bir yol ve riskli sahil şeritlerinde engeller inşa ettirecek, Boğazdan güç aktarımı için geçiş araçlarını organize edecektir. Asıl önemlisi, eldeki güçlerin kıyı boyuna küçük birlikler halinde serpiştirilmesi ve düşmanı karaya çıkarmamak hedefine kilitlenmiş savunma düzenini değiştirerek, onları içeride ve yoğunlaştırılmış kuvvetler olarak toplayacaktır. Savunmayı, yarımadanın belkemiği olan yalçın tepelerin tutulması ve bu avantajla düşmanın tüketilmesi üzerine kuracaktır. (Lort Kinross, Atatürk, s.99) Çanakkale cephesindeki güçler, 26 Marta kadar, “eski zamanlardaki sahil koruma birlikleri gibi bütün sahil boyunca yayılmış bulunuyordu. (Bu durumda) karaya çıkan düşman her tarafta bir miktar direniş görecekti, fakat yedek kuvvet olmadığı için, çıkanların geri püskürtülmesini başaracak kuvvet bulunmayacaktı. Verdiğim emirle, tümenler kuvvetlerini toplu halde bulundurmalarını, sahile sadece güvenliği sağlayacak kadar kuvvet bırakmalarını sağladım. Zira biricik başarı şansımızın, hafif (yetersiz) kuvvetlerle inatçı bir direnmeye değil, her üç gurubun hareketli savunmalarına bağlı” idi. (Türkiye’de Beş Yıl, s.70) Bu savunma düzeni nedeniyle eleştirilecektir. Ancak onun hatası bu savunma düzeninde değil, asıl çıkarma bölgelerine ilişkin yanlış tahminde, dolayısıyla yanlış güç mevzilendirmesinde belirginleşecekti. Kendisinin de işaret ettiği gibi “asıl sorun düşman çıkarmasının nereye yapılacağı” idi. “Teknik bakımdan sahilin birçok yerine büyük kuvvetler çıkarılabilirdi. Buraların hepsini önceden tutmak mümkün değildi. Bu nedenle kuvvetlerin yerleştirileceği bölgelerde taktik sebepler aramak gerekiyordu.” Sanders, işte bu taktik sebeplerde yanılacaktır. Asıl çıkarmayı, kağıt üzerinde yarımadanın en zayıf karnı olan Bolayır’dan bekleyecekti; İngilizlerin asıl hedefinin, gemileri boğazdan geçirmek için Kilitbahir’i ele geçirmek, dolayısıyla buraya en kısa mesafe olan KabatepeArıburnu olduğunu göremeyecekti. Bu öngörüsüzlük ise düşmanın buraya yerleşmeleri için büyük bir boşluk yaratacaktı. İngiliz Komutan Hamilton da, Sanders’in bu yanlış öngörüsünü güçlendiren sahte çıkarma denemeleriyle Anadolu’daki Kumkale ve Saros’ta 4 tümeni kilitleyip ana çıkarma alanı olan Arıburnu’nun zamanında güçlendirilmesini engelleyecektir. KARGAŞA VE TOPARLANMA Sanders sonradan Kabatepe bölgesinden çıkarma olasılığını beklediğini yazacaktır; ancak gerek güç mevzilendirmesi gerekse de diğer bulgular, buranın stratejik önemini görmediğini, dolayısıyla anılarında kendini temize çıkarmak için gerçeği değiştirdiğini göstermektedir. Kuşkusuz Bozcaada’nın hemen karşısında Anadolu yakasından yapılacak çıkarmanın ilerlemesinin engellenemeyeceği, keza karanın iyice daraldığı Bolayır civarının ele geçirilmesi halinde yarımada ve 5. Ordunun, her türden yardıma karşı hapsedileceği gi bi haklı kaygıları vardır; ama stratejik vizyon tam da bunun ötesinde başlamaktadır ki, Sanders bu noktada iyi bir sınav verememiştir. Sanders’in bu kritik hatası, yerel inisiyatiflerin olağanüstü bir önem kazanmasını getirecek ve Mustafa Kemal’in komuta dışı müdahalesi, bu yönetim boşluğunun giderilmesiyle stratejik bir önem kazanacaktı. Bununla birlikte Sanders, düşmanın karaya çıkmasını engellemek eksenli eski savunma düzeni yerine, çıkanları ezmek üzerine bir savaş stratejisi kurmakta haklıydı. Onun hatası bu stratejide değil, stratejik boşluğa yol açan yanlış güç yerleştirmesindeydi. Kaldı ki bütün sahilleri etkin bir şekilde tutmanın olanaksızlığı bir yana, donanma bombardımanı altındaki sahil eksenli bir savunma, çıkarmayı engelleyemeyeceği gibi çok daha ağır bir zayiat üretecekti. Nitekim Esat Paşa da, 14 Nisan raporunda, “düşman cephelerinin zayıf kuvvetlerle tutulması ve kesin darbe vurulmak istenen cenah gerisinde kuvvetli bulunulması elzemdir. Cephede bulundurulacak çok kuvvet düşmanın menfaatine muharebeye sokulmuş olur” diyerek bu yaklaşımı yineler. (S. Atacanlı, age., s.160) İlk çıkarma günlerinde kendisinin sorumlu olduğu kargaşa ve tahmin yanlışlığıyla kaybedilen mevzilere karşın, kimi komutanların gösterdikleri olağanüstü performans yanında olağanüstü bir disiplin ve hızla durumu toparlayan Sanders, ezici üstünlüğe sahip müttefiklerin ilerlemesini durdurup çıkarmanın kıyılara hapsolmasını sağlar. Bu noktada E.J. Erickson’un, “Dördüncü günün sonunda sadece iki piyade alayı Asya’da ve yine sadece iki piyade alayı Bolayır ve berzahı mıntıkasında kalmıştı. Bir bütün olarak ele alındığında, 5. Ordunun daha iyi bir performans gösterebileceğini hayal etmek zordur” (Size Ölmeyi Emrediyorum, s.118) görüşü, gerçeklikle örtüşmek Başer görevden alındı Başbakanlık, gerekçe olarak ‘basına yaptığı açıklamaların görevini olumsuz etkileyeceğini’ gösterirken, kararda Washington’ın rol oynadığı iddia ediliyor ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Hükümet, PKK ile Mücadele Özel Temsilcisi emekli Orgeneral Edip Başer’i görevden aldı. Başer’in yerine Dışişleri Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı Rafet Akgünay getirildi. Başbakanlık Basın Merkezi, Başer’in basına yaptığı açıklamalarının görevini olumsuz etkileyeceği nedeniyle görevden alındığını belirtirken Başbakan Tayyip Erdoğan, “Hayırlısı olsun” değerlendirmesinde bulundu. Hükümet, 28 Ağustos 2006 tarihinde ABD, Türkiye ve Irak arasında kurulan PKK ile Mücadele Koordinatörlüğü kapsamında atadığı Başer ile yollarını ayırdı. Bakanlar Kurulu toplantısının ardından açıklama yapan Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener, Başer’in görevden alındığını açıkladı. Başbakanlık Basın Merkezi’nin internet sitesinden yapılan açıklamada da “Orgeneral Başer’in ulusal ve uluslararası platformlarda ve basınyayın organlarında yer alan bazı beyanatlarının çalışmaları olumsuz yönde etkileyeceği göz önünde bulundurularak görevinin sona erdirilmesi uygun görülmüştür” denildi. ‘AYRILIYORUM’ DEMİŞTİ Başer son açıklamasında, “Açtığımız kapılar sayesinde çok önemli işler yapıldı. Açmamız gereken bir kapı kaldı. Bunlar gizli konular... Bu kapı açıldıktan sonra bu mekanizmaya ihtiyaç yok. Görevimi haziran ABD’de yaşayan Türkler, Cumhuriyet Mitingleri’nin devamı olarak Washington’da laiklik mitingi düzenledi. da bırakıyorum” demişti. Başer’in yerine getirilen Akgünay, kısa bir süre Erdoğan’ın dış politika baş danışmanlığını yapmıştı. Pekin büyükelçiliği de yapan Akgünay, Dışişleri’nde halen Siyasi İşlerden Sorumlu Müsteşar Yardımcısı olarak görev yapıyor. Öte yandan görevden alınmasının ardından Başer’in tüm yardımcılarının görevlerinden istifa ettiği öğrenildi. Milli Güvenlik Kurulu kadrosunda bulunan ve Terörle Mücadele Koordinatörlüğü’nde görevlendirilen Emekli Albay Suat Kurugöllü’nün ise kuruldaki görevine geri döneceği ifade ediliyor. Beyaz Saray önünde miting Yılmaz POLAT WASHINGTON ABD’deki Türkler, Türk asıllı Amerikalılar ve Türkiye’nin Amerikalı dostları, Türkiye’deki Cumhuriyet yürüyüşlerinin devamı olarak Beyaz Saray’ın önünde laiklik mitingi yaptı. Çok sayıda Türk bayrağının taşındığı, kırmızı beyaz ve Atatürk tişörtleriyle yaklaşık bin kişi Beyaz Saray’ın karşısındaki Başkanlık Parkı olarak bilinen Lafayette Park’ta, onuncu yıl marşı eşliğinde “Cumhuriyete sahip çıkacağız. Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları attı. Gösteri, pazar günü Amerika’nın çeşitli bölgelerinden Beyaz Saray’ı gezmeye gelen Amerikalı turistlerle çok sayıda yabancı turistin ilgisini çekti. Gösteriyi düzenleyenler arasında olan Ata İstar, Washington’da birçok miting izlediğini ancak ilk kez böylesine anlamlı ve görkemli bir mitinge şahit olduğunu söyledi. İstar, amaçlarının Türkiye’nin çağdaş cumhuriyet ve laiklik değerlerine ABD’nin de dikkatini çekmek olduğunu bildirdi. Çok sayıda Atatürk tişörtlü gencin katıldığı mitingi izleyen Amerikalı bir turist “Söylenenler umarım Bush yönetiminin dikkatini çeker” dedi. Mitinge katılanlar Beyaz Saray’ın önünde 2 saat süren toplantıdan sonra konvoy oluşturarak Washington’ın popüler meydanı “Dupont Circle”a yürüdü. ABD RAHATSIZ OLDU Başer’in görevden alınmasında ABD’nin de etkili olduğu ifade ediliyor. Başer’in “Elimizde bir şey yok”, “Bu mekanizmaya gerek kalmadı” şeklindeki açıklamalarının Washington yönetiminden de tepki gördüğü ve rahatsızlığın Ankara’ya iletildiği ifade ediliyor. ABD’nin Ankara Büyükelçiliği Sözcüsü Kathy Schallow da Başer’in sözlerine ilişkin açıklama yaptı. Başer’in sözlerini yorumlamak istemediğini ifade eden Schallow, “ABD hükümeti, PKK’ye karşı Türkiye ile birlikte çalışmaya sıkı sıkıya bağlı” dedi.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear