Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
5 EKİM 2007 CUMA spor NEYMİŞ ABDÜLKADİR YÜCELMAN Avrupa’da Türk rüzgârı Deniz ÜLKÜTEKİN Avrupa’nın önemli liglerinde top koşturan futbolcularımızın sayısı her sezon artış gösteriyor. Bu sezon da Tuncay Şanlı, Ümit Özat ve Hasan Kabze yurtdışına giden isimlerdi. Avrupa’da top koşturan ftubolcularımızın durumlarına baktığımızda ise performanslarında bir artış görüyoruz. Yıllardır La Liga’da top koşturan ve özellikle Real Sociedad’da gösterdiği performansla ligin önemli golcüleri arasında gösterilen Nihat Kahveci, Villarreal’e transfer olduktan sonra yaşadığı şanssız sakatlık nedeniyle futboldan bir sezon boyunca uzak kalmıştı. Ancak bu sezona müthiş bir başlangıç yapan futbolcu, attığı gollerle takımının ligde iyi yerlerde bulunmasında başrol oynadı. Gol atmak dışında hücumdaki takım arkadaşlarına da pozisyon hazırlama özelliği olan Nihat, Real Sociedad’da Darko Kovacevic’le kurduğu ortaklığın bir benzerini 20 yaşındaki İtalyan Guiseppe Rossi ile yapıyor. 19992000 sezonunda Glasgow Rangers’a gittikten sonra her yıl artan performansıyla Ada’nın en istikrarlı yabancılarından bir olan Tugay Kerimoğlu, bu sezon sakatlığı yüzünden pek fazla forma şansı bulamadı. Son haftalarda yavaş yavaş takıma girmeye başlayan Tugay, kısa bir zaman sonra yeniden Rovers’in vazgeçilmezlerinden biri olacaktır. 37 yaşında olmasına karşın performansıyla herkese örnek gösterilen tecrübeli futbolcu için belki de en güzel sözü geçen sezon Alex Ferguson, “10 yaş daha genç olsaydı Old Trafford’a çok yakışırdı” diyerek söylemişti. Premier Lig’deki diğer temsilcilerimizden Emre Belözoğlu, sezon başından beri basında sık sık adı geçen bir isim. Maalesef yıldız futbolcuyu manşet yapan konular sahadaki başarıları değil saha dışında karıştığı olaylar ve formsuzluğu. Geçen sezon ırkçılık iddiasıyla yargılanan ama suçsuz bulunan Emre, bu sezon Macaristan maçında basın tribününe yaptığı hareket ve Newcastle United’dan ayrılacağına yönelik haberlerle gündeme geldi. Takımın menajeri Sam Allerdyce’ın ulusal futbolcumuzu kadroda düşünmediği de sık sık basında yer alan haberlerden. Tuncay da Emre gibi İngiltere’de şu ana kadar aradığını bulamadı. Sezon başında Middlesborough’nun en önemli silahlerından biri olarak gösterilen futbolcu, şans bulduğu maçlarda bir türlü kendini gösteremeyince takımdan kesildi. Mido’nun transferi sonrası oynama şansı daha da azalan ulusal futbolcu, İngiliz bulvar basınının meşhur gazetesi The Sun’a göre Fenerbahçe’de ayrıldığı için bir hayli pişman. Sarı Lacivertli takımda basın ve taraftarlar tarafından çok eleştirilmesine rağmen Christoph Daum’un en güvendiği oyunculardan bir olan Ümit Özat, Alman teknik adamın çalıştırdığı FC Köln’le anlaştı. Bundesliga 2’de yükselme mücadelesi yapan Köln’un sabırsız taraftarlarını memnun etmek çok zor olsa da Ümit Özat, performansıyla yine Daum’un gözdesi. Saha içindeki gibi saha dışında da profesyonel yaşantısıyla dikkat çeken tecrübeli futbolcu, bu özellikleriyle Alman futboluna son derece yatkın. Takım arkadaşı Alpay Özalan da gördüğü kartlarla taraftarları çileden çıkarsa bile kadroda kendisine yer buluyor. Meslektaşlarının aksine sessiz sedasız Rusya’nın Rubin Kazan takımına giden Hasan Kabze, şu ana kadar rakip ağlara bıraktığı 2 golle takımının yaşadığı gol sorununa çözüm getirdi. Ligde ve UEFA Kupası’nda yoluna son sürat devam eden Zenit Petersburg’un golcüsü Fatih Tekke transfer söylentileri ve sakatlığı yüzünden yeterince verimli olamadı. Ancak Rusya’da mutsuz olduğunu açıkça ifade eden golcü futbolcuyu kulübü ne olursa olsun bırakmak istemiyor. Rusya’daki bir başka temsilcimiz Caner Erkin ise CSKA Moskova’da şu ana kadar çok fazla forma şansı bulamadı. Yurt dışında oynayan futbolcularımızın diğer ayağını oluşturan gurbetçiler içinde en çok dikkat çeken isim genç Nuri Şahin. Borussia Dortmund’da forma şansı bulamayınca Feyenoord’a kiralandı. 100. yılını kutlayan mutlaka şampiyon olmak isteyen Hollanda kulübünde genç yaşına karşın performansıyla en önemli silahlardan biri haline geldi. Ulusal futbolcu Borussia Dortmund’daki ilk hocasının kendisine güvenini boşa çıkarmadı. Schalke 04’den Bayern Münih’e transfer olan Hamit Altıntop, sağ kanat oyuncusu Ottl’ın önünde düzenli olarak kadroya giremedi. Ancak forma şansı bulduğu ve yedek olarak girdiği maçlarda oynadığı futbol ve hücumdaki başarısıyla takım yetkililerini etkilemeyi başardı. Yıldızlar topluluğu Bayern Münih’de her ne kadar bir türlü Otmar Hitzfeld’in değişmezi olamasa da oynadığı maçlarda attığı gollerle tribünleri ayağa kaldırıyor. Özellikle cezaalanı dışındaki etkili şutlarıyla Bayern Menajeri Houness’in kalbinde taht kurmuş durumda Hamit’in kardeşi Halil Altıntop Schalke 04’de sezona sıkıntılı başladı. Valencia’yla oynanan Şampiyonlar Ligi maçında taraftarlar tarafından ıslıklanan golcü futbolcu, gününde olduğu zaman Kevin Kuranyi’yle birlikte çok etkili oluyor. Ancak istikrarsızlığı yüzünden bir türlü Gerald Asamoah’tan formayı kapamadı. Son haftalarda bulduğu gollerle kendini gösteren Halil, geçen Cuma günü Hertha Berlin maçında sakatlandı ve 1 ay sahalardan uzak kalacağı açıklandı. Alman ulusal takımını tercih eden Halil Altıntop’un takım arkadaşı Mesut Özil, Stuttgartlı Serdar Taşçı ve Hertha Berlinli Malik Fathi, geçen sezon şans bulmaya başladılar ve bu yıl ilk onbirdeki yerlerini her geçen hafta daha da sağlamlaştırıyorlar. Bir zamanlar 3 büyükleri peşinden koşturan Fatih Sonkaya Vitesse Arnheim’de kariyerini sürdürüyor. Beşiktaş’ta aradığını bulamayan Ali Güneş ise Bundesliga 2 takımlarından Freiburg’un sağ kanadının değişmez isimlerinden bir olmayı başardı. Geçen yıl FC Köln’e kiralık olarak giden ama sakatlandıktan sonra sezonu kapatan Serhat Akın da iyileşti ve takımının en önemli gol ayağı haline geldi. C Ufuklara Yelken Açmak 19 HAMİT ALTINTOP GÖKHAN İNLER TUGAY KERİMOĞLU NİHAT KAHVECİ eçen hafta bu köşede iş dünyamızın yelken sporuna sarılmasının nedenlerini anlatırken bu sporun insan yeteneklerini zorladığını, birlikte yarışmanın ekip olma yolunu açtığını yazdım. İş dünuyasından da anne ve babalardan da telefon ve eposta geldi Çoğu şu soruyu soruyordu... “İş dünyamızın patronları, yelken sporunun böylesine bir işlevi olduğunu bilmiyor muydu?’’ Elbette bilenler vardır. İş dünyamızın patronları genellikle kendi teknelerinde yelken açtıkları ya da yatlarında dışarıdan personel çalıştırdıkları için farkına varmamış olabilir ama bu sporun bilimsel yanını da inceleyen akademisyenler eğer bugün iş dünyasının dikkatini çekmişse bu onların başarısı demektir. Ayrıca benim iş dünyasıyla yelken sporunu bağdaştırmamın bir nedeni gençlerin dikkatini daha küçük yaşta yelken sporuna çekmek ve ailelerini de yelken sporuna teşvik etmek, fuboldaki iğrençlikleri gördükçe soğuyan bir gazeteci olarak amatör sporu desteklemek görevlerim arasında olamaz mı? Yelken sporunun profesyonellerini aramakla işe başladım. İstanbul Sailing Academy profesyonel ekibini buldum. Yelken Akademisi’nin kızlı erkekli 11 eğitimcisi var. Hepsi de akademisyen. Programları hakında biraz bilgi aldım. Şirketler için hem bireysel hem de kurumsal programlar yapıyorlarmış. ‘’Herkese açık mı? Ya hayatlarında hiç yelkene binmemişlerse?’’ diyorum. ‘Bineceklermiş, zaten tekneye binmezlerse bir şey öğrenemezlermiş. Öyle ya kıyıdan yelken öğrenilse kasap dükkânlarının önünde bekleşen kediler de kasaplığı öğrenirdi. Demek ilk yapılacak iş biraz cesaret toplayıp tekneye adımını atmak... Durun hemen sazan gibi atlamayın; tekneye girmenin bile adabı varnış. Ama bir sürü kural, en başta da yüzmeyi bilmek. Zaten yüzme bilmeyeni tekneye bile almıyorlarmış. Kurallar çok, herhangi birini es geçmek yok, teker terker yazmaya kalksam yerim yetmez. Eğitmenler daha teknenin ne, yelkenin ne olduğunu anlatmadan paldır küldür tekneye neden alındığınızı anlatıyor. Çünkü tekne denilen şey teknede öğreniliyor. Tekne, yelken hatta genelde denizciliğin terminolojisi de farklı. Bildiğimiz isimler denize girince sudan çıkmış balık gibi oluyor. Bireysel pazarlama direktörü Sevil Gültekin anlattıkça not alıyorum. Dümenin bile 2 ismi var. G Dönmeli dümen, kollu dümen, kollusunun ismi yeke. İskele teknenin sol yanı, sancak da sağ. Tekneler hep soldan yanaştıkları pardon bodosladıkları için iskele demişler. Halatın adı iskota, kancanınki karabina ve daha niceleri... Bunları öğrenmezseniz iskeleden iskotayı çözmeyin. Sevil hanım Marmara Üniversitesi işletmede master yapmış. İş dünyasıyla yelkenin ilişkisini anlatırken diyor ki... “Denizde olağanüstü durumlar olabilir, ani fırtına çıkabilir. O anda karar vermek ve ne yapılmasını bilmek çok önemlidir. Yelkenciler için en tehlikeli an ani fırtınaların çıkması veya rüzgârın durmasıdır. Rüzgâr yoksa yelken kayık gibi olur, denizin ortasında kalıverir. Ayrıca fırtınayı nasıl geçireceksiniz, alabora olursanız ne yapacaksınız, rüzgârsızlığı nasıl çözeceksiniz, tüm bunlara karşı nasıl davranacaksınız? Deniz oyuncak değil, yelken tehlikeli bir spor ama bilinmesi gereken şeyler de var. Biz eğitimler sırasında iş dünyasının korkulu rüyası yapay krizler de oluştururuz ve bu kriz anında paniklemeden karar verilmesini öğretiyoruz.” Gerçekten de ilginç yöntem. Bu yelken denilen keyifli olduğu kadar da tehlikeli sporu öğrenmek için ne kadar ay çalışma istermiş biliyor musunuz? 12 saat yeterliymiş. Öyle diyor Sevil hoca. Şaşılacak şey... Herkes yapabilir mi acaba? Benim o an ne düşündüğümü keşfetti sanki Gültekin hoca. Meğer herkes yelken sporu yapabilirmiş, eğitim alanlar arasında İstanbul’dan Marmaris’e kendi teknesiyle gidenler de varmış. Cesaret alıp ‘’Öğrenciler arasında Akdeniz’e de açılan var mı?’’ dedi gülerek.... Yanıtı şaşırtıcıydı. 12 saatlik eğitime 18 saatlik üst düzey eğitim daha eklenirse yani 30 saatlik tam eğitimle Atlantik’i bile aşarmışız. Öyle ya 12 metrelik tekneyle dünyayı gezenlerden çok büyük bir farkımız var mı? Neyimiz eksik!.. Yıllarca sporun içinde kulüplerle, sporcularla, yöneticilerle oldum. 3 tarafı denizle çevrili ülkemin insanları ne yelkenle Marmaris’e gitmeyi ne de tekneyle Atlantik’i aşmayı düşünür. Ama böyle devam ederse kimileri Türkiye’den Malezya’ya yelken açacak. Hadi bakalım rüzgârınız olmazsa üfleyeniniz çok olsun.. Bu konuya gelecek hafta da devam etmek ve iş dünyasının yelkencileriyle sizleri tanıştırmak istiyorum. ayucelman?yahoo.com