Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 Avustralyalılar, Anzak bilincini günlük yaşama damgasını vuran kitaplarla, müzelerle ve anıtlarla hep diri tutuyorlar Çanakkale’nin solmayan izleri ydney’in, ucu liman bölgesine çıkan büyük caddelerinden Pitt’in üzerinde 3 katlı, Borders Kitabevi’ndeyim. Her kat 200 metrekareden büyük. Genel olarak kitabevini dolaşmak istiyorum ama kafamda Çanakkale var. Tarih bölümü alt katta. Raflar arasında dolaşırken sormaya kalmadan kapağında “Gallipoli” geçen bir dizi kitapla karşılaştım. Avustralyalılar, Çanakkale Savaşları’nı yarımadanın adıyla anıyorlar. Burada Çanakkale demek Gelibolu demek... Kitabevinde hangi kitapların bulunduğunu inceleyebileceğiniz herkesin kullanımına açık bilgisayarlar var. Gallipoli yazdım, 23 kitap listeledi. Raflarda da kocaman Gallipoli adıyla dikkati çeken kitaplar var. Yazarıyla, adıyla birkaçını paylaşalım: Kevin Meade, The Hereos Gallipoli. Michael Lawriwsky, The Story of Gallipoli Urgent. Kevin Fevster, Bean’s Gallipoli. Harvey Broadbent, Gallipoli The Fatal Shore. David Cameron, 25 April 1915 The Day The Anzac Legend Was Born. C dizi 5 EKİM 2007 CUMA S için biz Anzaklar diyoruz. Avustralyalı ve Yeni Zelandalı askerlerden kurulu bu birlik Gelibolu’dan sonra Uzakdoğu’da, Hint Okyanusu’nda ve Kore’de de görev yaptı. Sydney merkezine giderken Anzak köprüsünü solumuzda bırakıp Hyde Park’a ulaştık. Dev ağaçlarla örülü parkın baş köşesinde Anzak Anıtı var. Önüne uzunca bir yansıma havuzu konmuş. Anıtın suyun içindeki yansısıyla birlikte fotoğrafını çekmeniz için karenin içine alıp deklanşöre basmanız yeterli. Anıt, Anzakların dünyanın dört bir yanındaki mücadelesine saygı olarak inşa edilmiş. İlk bakışta, dik bir mezarı andırıyor. Simetrik yapıAnıtın ortasında yaralı, nın uç köşelerinde bekleyen, sırtı siçıplak, çarmıha gerillahlı, daha çok umutsuzluğu anımsatan asker figürleri var. miş İsa’yı andıran bir Hyde Park’ın baş köşesinde Anzak Anıtı bulunuyor. Anıtın ortasındaki 4 köşenin ilk asker heykeli var. bölümü tanıdık: Gallipoli 1915. Dörtgen anıtın öteki bölümleri, Les Carlyon, Gallipoli. hinin yaklaşık yüzde 20’sini de Gelibolu Anzakların daha sonra gittikleri yerleri temsil Kitabevinde bir günümü geçirebilirdim. oluşturuyor. ediyor. Gallipoli’nin önünde sönmeyen bir Zaten sakıncası da yok. Belli bölümlerde meşale var. Anıtın ortasında da yaralı, çıplak, NZAK BİLİNCİ HEP DİRİ koltuklar var. İstediğiniz kadar okuyup yabaşı geride, sırtından kollarının arasına aldığı T UTULUYOR rarlanabiliyorsunuz. kılıçla çarmıha gerilmiş İsa’yı andıran bir asGelibolu kitaplarında dikkatimi çekenler ker heykeli var. şunlar oldu: Kitapların arasından çıkıp kente gireAlt kattaki müze kısmının girişinde de İn Avustralyalılar, Çanakkale’yi bir yenillim... gilizce şu yazılı: 25 Nisan 1915, Anzakların kıgi değil, kahramanca savaş olarak görüyorSydney Teknik Üniversitesi’nin hemen yıya ulaştığı tarih! lar. yanındaki otelimizden kent merkezine doğAnzak anıtı, Sydney’in dev gökdelenlerle Ülke bilincinin, ulus bilincinin bu savaşru ilerlerken karşımıza ilk çıkan tabelalardolu merkez bölgesinin hemen arkasındaki la birlikte geliştiğini ve oluştuğunu düşünüdan biri şu oldu: Anzac Brigde. yeşillik alanda bulunuyor. Bu alanın devamı yorlar. Anzac; Birinci Dünya Savaşı sırasında İnHyde Park, onun devamı da Botanik Parkı. Kitapların hemen tümünde Mustafa giltere’nin okyanus ötesindeki ülkelerden Sadece kitaplar değil, günlük yaşama damKemal’e ayrı bir yer veriyorlar. Bir bakıma kurduğu askeri birliklerin kısa adı. Asıl açıgasını vuran anıtlar, müzeler dikkate alındığınhakkını teslim ediyorlar. lımı şu: Avustralian and New Zeland Army da Avustralyalıların, Çanakkale’ye bizden da O savaşlara katılanlardan büyük bir Corps. (ANZAC) ha fazla önem verdiğini söylemek abartma kahraman olarak söz ediyorlar. “Anzac” kısaltılmışını okunuolmaz. Avustralya’nın savaş tarişuyla Türkçeye yerleştirdiğimiz Çanakkale Savaşları’nın temsili gösterisi Anzaklar müzede hayat bulmuş vustralyalılar Anzaklara verdiği değeri müzeleA rinde çok iyi ortaya koymuşlar. Atatürk anıtı ve bahçesinden Anzak müzesine geçtik. Dev bir yapı. Girişin hemen solunda ilk büyük salon yine Gelibolu’ya ayrılmış. Kocaman bir Çanakkale Boğazı maketi bizi karşıladı. Avustralyalılar Çanakkale Boğazı için tarihsel adını, yani Dardanel’i kullanmayı yeğliyorlar. Duvarları, Çanakkale Boğazı kıyılarını, Marmara Denizi’ni betimleyen yağlıboya tablolar süslüyor. Yapım tarihleri eski; daha o günlerde tuvale aktarmışlar. Cephede Türk askerleriyle Anzakların hemen dip dipe savaşmalarını gösteren pek çok canlandırma vardı. Sanki savaş gözünüzün önünde meydana geliyor. Bir an her şey durmuş, siz de izliyorsunuz. Doğal olarak siz de donakalıyorsunuz! Gün doğumunda yediği kurşunla yere düşmek üzere olan bir asker hemen önünüzde... Bir elini havaya kaldırmış, başı geride... Kendilerine has şapkalarıyla hemen dikkati çeken Anzaklar, ellerinde modern tüfeklerle koşuyorlar, Türk askerleri siperlerde tetikte... Bütün vücudu çamura bulanmış bir Anzak çamurun üstüne oturup elleriyle yüzünü kapatmış, öylece duruyor... Avustralyalı kadınların asker eşlerine, çocuklarına gönderdiği oya işlemelerinde; Gelibolu, Dardanel, Anzak ve benzeri sözcükler okunuyor... Müzenin tanıtım ve bilgilendirme yayınlarında da 25 Nisan 1915’te karaya çıkan Anzakların mücadeleleri enine boyuna anlatılıyor. Gelibolu bölümünden İkinci Dünya Savaşı bölümüne geçerken düşündüm ki, biz nasıl “Çanakkale geçilmez” dediysek, diyorsak; onlar da “Çanakkale unutulmaz” diyor! A Anzak Tarih Müzesi’nden parlamento binasına doğru bakıldığında Atatürk Anıtı solda kalıyor. Canberra’da Atatürk Barış Parkı vustralya’nın başkenti Canberra, Sydney’le Melbourne’ün kafa kafaya tokuşmasından doğmuş. Ülkenin iki büyük kenti başkentlik yarışında birbirine üstünlük sağlayamayınca, “o zaman” demişler, “yeni bir kent kuralım. Hem tümüyle başkent olarak planlar, düzenli bir şehir yaratırız.” Öyle olmuş... SydneyCanberra arası 3 saat kadar sürüyor. Yol güvenli. Tek sorun; kanguru kazaları. Yola aniden çıkan kangurular ya araç çarpması sonucu yaşamını yitiriyor ya da araç şoförü ani direksiyon kırmak durumunda kaldığı için kazaya neden oluyor. Yolda sık sık “kanguru çıkabilir” uyarısı vardı. Aslında kangurunun çıkmayabileceği yerleri göstermeleri daha pratik olabilirdi! Canberra Anzak Savaş Tarihi Müzesi ve Anıtı’na kentin ortasında suni oluşturulan Burley Griffin Gölü kıyısından gittik. Parlamento binası çevre düzenlemesiyle birlikte çok güzel bir görünüm. Canberra Büyükelçimiz Murat Ersavcı’nın makam aracı bize öncülük ettiğinden parlamento binasının bahçesinden geçerek müzeye ulaştık. Avustralya’nın sembollerinden okaliptüs ağaçlarıyla örülü bahçeden ilerlerken sağ yanımızdaki Atatürk Anıtı ve bahçesinin önünde durduk. Kilometrelerce uzakta Atatürk’ün adını okumak, büstünü görmek çok güzel bir duygu. Bahçeden yürüdük... Anıtın girişinde Atatürk’ü tanıtan bir plaket var. Atatürk’ün modern Türkiye’nin kurucusu olduğu yazılı. Asıl kendilerini ilgilendiren yanını öne çıkarmışlar; Arıburnu çıkarmasında kahramanca savaşan komutan olarak sunmuşlar. Bombardıman uçağına binmek ister misiniz? anberra’daki Anzak Müzesi’nin bilgilendirC me yöntemlerini ayrıca aktarmadan geçemeyeceğim. Broşür ve kitapçıklar tamam... Bir de görsellik katmışlar. Hemen her bölümün bir köşesinde monitör var. Çoğu siyah beyaz, savaş sahneleri bilgilerle aktarılıyor. Bu da tamam... Müzelerde çok alışık olmadığımız bir yöntem daha denemişler. İkinci Dünya Savaşı’nın korkunçluğunu da gözler önüne seren, hatta yaşatan bir “bombardıman” bölümü! Giriyorsunuz, zemin metal ve sallanıyor. Elbet sallanır, çünkü bir bombardıman uçağının içindesiniz. Az sonra hemen önünüzdeki bölüm bir pencere gibi açılıyor. Birkaç adım atsanız binlerce metre yükseklikten düşebilirsiniz! Çünkü açılan bölümün altına İkinci Dünya Savaşı sırasında uçaktan yapılan bombardımanın filmlerini koymuşlar. Sağınıza solunuza bakıyorsunuz; uçağın yarı karanlık camları ve az ötede uçak kanadında yanıp sönen ışıklar... Altınızda da seri halde bombalar düşüyor! Öteki bölümlerde anlatacağımız müzelerde de değişik yöntemler dikkati çekiyordu. Aklıma ister istemez, deposundaki eserlerin en çok onda birini sergileyebilen müzelerimiz geldi! Müzeden çıktıktan sonra pek çok yerde olduğu gibi burada da bir okul grubuyla karşılaştık. Öğrenciler, yerinde öğreniyordu. Canberra’dan Sydney’e dönüş, yoğun ve bilgilendirici bir gün sonu tadındaydı. Bu keyifle bize arkadaşlık ve rehberlik yapan Ercüment Aslan’a takıldım: Canberra adının nereden geldiğini biliyor musun? Duraklayınca, “Anlatayım” dedim: “Geçen yüzyılda buralarda Kamber Ağa diye biri yaşıyormuş. Ülkenin başkentinin neresi olacağına karar verememişler; Kamber Ağa da bu çevreyi gösterip işte kurun daha ne düşünüyorsunuz yeğenler, demiş. Aklınla bin yaşa deyip kenti kurmuşlar. Adına da HAFTAYA Kamber Ağa’dan dönüştürüp Canberra demişAborijinlerle ateş, ler...” bira ve sohbet Bu kadar acı gerçeğin yanında bir yol efsanesi uydurmak çok görülmez umarım! A YAŞANMIŞ BİR OLAY onu Çanakkale olunca, Türkiye’de çok fazK la bilinmeyen ama Avustralya’da zaman zaman gündeme gelen yaşanmış bir olayı aktarmadan geçmemeliyiz. Olay Broken Hill kentinde geçiyor. Kent, Güney Avustralya’nın en ucunda. Sydney’e 1200 kilometre. Bugünkü nüfusu 30 bin kadar. Bir maden kenti. 1914 yılında Broken Hill’de madende çalışan Gül Mehmet ve Molla Abdullah adlı iki Osmanlı, İngilizlerin Osmanlı’ya savaş açtığını öğreniyor. Çok kızıyorlar. Avustralya’dan da büyük bir askeri birliğin İngilizlerin yanında savaşa katılacağı yazılıyor, söyleniyor. Gül Mehmet’le Molla Abdullah şu karara varıyor: “Mademki, Avustralyalılar Türklere karşı savaşacak; biz de onlara savaş ilan edelim. Buradan maden trenleri geçiyor. En azından onları durdurmuş oluruz.” Bizimkiler, 1 Ocak 1915 günü silahlanıyor, ellerine de ayyıldızlı bayrağı alıp yola çıkıyor. İlk gelen trene hücum; 6 kişi ölüyor. Hemen güvenlik güçleri peşlerine düşüyor. Bulup kuşatıyorlar. “Teslim olun” uyarısını dinlemiyorlar. Bir kayanın dibinde öldürülüyorlar. Bugün o kayalık alan “Türklerin kayası” olarak adlandırılıyor. Olay, “İki Türkün Avustralya’ya savaş ilanı” başlığıyla gazetelere konu olmuş. Bir ara buraya anıt dikilmesi gündeme gelmiş. Konu diplomatik sorun olmak üzereyken kapatılmış. Atatürk Anıtı ATATÜRK’ÜN BİRLEŞTİRİCİ SÖZLERİ İnsan boyunu aşan büst çevresindeki duvara Türk bayrağı işlenmiş. Büstünün hemen altında İngilizce olarak Atatürk’ün şu sözleri yazılı: “Bu memleketin toprakları üstünde kanlarını döken kahramanlar; burada bir dost bağrındasınız. Huzur ve sükün içinde uyuyunuz... Onlar bu topraklarda canlarını verdikten sonra artık bizim evlatlarımız olmuşlardır.” Atatürk’ün bu sözünü Avustralya’da Anzaklarla biraz ilgili herkes biliyordur desek abartmış olmayız. Bu sözleri okuyan her Avustralyalı duygularını gizleyemiyormuş. 1990’ların ortasında Canberra’da büyükelçi olarak Türkiye’yi temsil eden Bilal Şimşir’den dinlemiştim; Anzak gününde düzenlenen resmi bir toplantıda Atatürk’ün bu sözlerini okuyunca pek çok Avustralyalı gözyaşlarını tutamamış. Çoğu “büyük söz” diyerek kendisini tebrik etmiş. Türkler de gazi derneklerinde nzaklara bu kadar önem veren bir ulus doA ğal olarak savaştan sağ dönenlere ve onların ardıllarına da ayrı bir değer verir. Avustralya’nın pek çok kentinde RSL adı verilen; Türkçede karşılığını Gaziler Derneği olarak alabilecek bir kurum var. Başlangıçta bu kuruma sadece Anzakların ardılları ve onlara sempati besleyenler üyeymiş. Sonra tüm Avustralyalılara açılmış. Başka ülkeden olanları almıyorlarmış. Sayıları 150 bini bulan Türkler zamanla bu derneğe girip çıkmaya başlamışlar. Önce yadırganmış. Sonra, Çanakkale Savaşları sırasında yaşanmış, karşılıklı insanlığa ilişkin kimi anılar öne çıkmış. Derken, Atatürk’ün sözü birleştirici olmuş ve Türkleri de üye almaya başlamışlar. Sydney’deki RSL’nin alt şubelerinden birinin başkanlığını Aytüner Akbaş yapıyor. Sohbetimiz koyulaşınca Aytüner Abi diye seslenmeye başladım. Aytüner Abi, “Atatürk’ün o bizim de evlatlarımız olmuşlardır, deyişini okuyup duygulanmayan yok. O sözü binanın girişine kocaman bir plaket olarak koyduk” diyor. Sydney’de her yıl 25 Nisan’da düzenlenen Anzak yürüyüşüne bu yaklaşım içinde Türkler de katılıyormuş. Bayrağımızla ve çiçeğimizle... Atatürk Anıtı’nın plaketi.