Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
6 Mustafa Kemal’i bağrına basmak için bekleyen Ankaralılar 27 Aralık 1919’da onu karşıladılar C haberler SÖZDEN YAZIYA GÜRAY ÖZ 5 OCAK 2007 CUMA ‘Sarı Paşa’larına kavuştular Orhan KARAVELİ urdu ve ulusu yok olmaktan Metaksas ve beraberindeki heyet, 17 Ekim 1937 kurtarmak için 19 Mayıs Salı günü saat 17.00’de Atatürk tarafından Çankaya’da 1919’da Samsun’a ayak basan Mustafa Kemal Paşa Havza, ‘huzura’ kabul edilir. Atatürk: “ Ekselans, ‘Ankara’ adının Amasya, Erzurum ve Sıvas’tan nereden geldiğini bilir misiniz..’ diye sorar ve aldığı olumsuz sonra, kimbilir belki de kuracağı yanıt üzerine getirilen ‘Dünya Atlası’nın bir sayfasını açıp devletin başkenti olarak daha o Asya’da Baykal Gölü yakınındaki ‘Angarsk’ kentini günlerde düşündüğü Ankara’ya ulaşmıştı. Buz gibi bir 27 Aralık gösterir ve “İşte buradan geliyor, 1919 günü saat 15.30 sularında, Ekselans!..” der bundan seksen yedi yıl önce. 18 Aralık’ta savaş eskisi iki otomobille Sıvas’tan zavallı Angarsk kenti (büyük fotoğraf) ve Anadolu’nun ilkel, Cumhuriyetin ilk yıllarında bakımsız ve güvenlikten Ankara’dan bir görüntü. yoksun yollarına vurulmuş ve Hacıbektaş, Kayseri, Mucur, Kırşehir, Kaman üzerinden dokuz günde birkaç yüz kilometre uzaklıktaki Ankara’ya ulaşılabilmişti. Otomobillerden birinde Mazhar Müfit ve Hakkı Behiç Bey’ler Paşa’ya refakat ediyordu. Ötekinde ise ‘Heyeti Temsiliye’ kâtibi Hüsrev (Gerede), ‘Alfred’ Rüstem, Süreyya (Yiğit) ve geleceğin başbakanlarından Dr. Refik (Saydam) Bey’ler yerlerini almıştı. Can çekişen Anadolu’nun ıssız ve uçsuz bucaksız yollarında korumasız, ısınmasız, benzinleri bitti ‘sivil toplum örgütü’ oluşturan yerleşmişti. Ne var ki buna aldırmaz bitecek, ömrünü çoktan doldurmuş Seymenler, hemen harekete geçerek görünen Ankaralılar aylardır yolunu iki zavallı araç ve içlerinde Mustafa yeni bir devletin kuruluşunu gözledikleri ‘Sarı Paşa’larını Kemal ve dava arkadaşları!.. hedefleyen kendi Seymen alaylarını bağırlarına basmak için yoğun bir Lastiklerden birinin her ‘düzenlerdi’. Tarihi kaynaklara göre hazırlık içindedirler. Bu arada, patlayışında Paşa’nın şoförü biraz da bu nedenle Türkler hiç Ankara içinden ve çevresinden üç Mehmet Efendi arabadan inerek ve devletsiz kalmamışlardı. Herhalde bin atlı ve iki bin yaya Seymen bunların içini paçavralarla şimdi de aynı tutum sergileniyor ve kilometreler boyunca geliş yolunun doldurarak yola devam edecekti. Osmanlı’nın bitişiyle yeni bir Türk iki yanına dizilmişti. Çok eski bir Aynı günlerde subaylarının devletinin oluşma yoluna girdiği ve Oğuz töresi uyarınca mevcut bir komutasında İngiliz ve Fransız bunun da ancak Mustafa Kemal’in Türk devleti ne zaman tükenme birlikleri, öncü işgal güçleri olarak önderliğinde gerçekleşebileceği noktasına gelse ilginç ve silahlı bir trenle kente gelmiş ve barakalarına Cinayeti Gördük Ülkelerin kendi diktatörleriyle kendilerinin mücadele etmesi gerektiğini akılları almadığı için, işbirlikçilik ruhlarına işlediği ve küreselleşme diye bir kılıf buldukları için mutlu, mesut, bahtiyar “diktatörün sonu” diye manşet çekmek onlara garip gelmeyecektir. ??? 20. yüzyılın son çeyreğinde olup bitenleri işlerine geldiği gibi anlamakta ustalaştıkça, her türlü gerçeğe takla attırmakta da öylesine maharet sahibi olacaklar ki, karaya ak, şeriata demokrasi, bağımlılığa stratejik ortaklık, köleliğe özgürlük, işgale terörle mücadele demekte hiç sakınca görmeyeceklerdir. Başka bir ülke söz konusu olduğunda kendilerine çok uzak görünen gerçeklerin, bir gün kendi ülkeleri için de söz konusu olabileceğini söyleyenlere de dudak bükeceklerdir. Bunun için çok güvendikleri birkaç “sağlam” gerekçeleri vardır. Birincisi, bağımsızlığın erdemine, ülkeler arasında onurlu ve eşit işbirliği için mücadeleye inanmazlar. İkincisi işbirlikçiliğin küreselleşme kılıfında, bir erdem gibi yutturulabileceğine ölesiye güvenirler. Üçüncüsü, ne tarih, ne günümüz ne de gelecek onlara bir şey söyler. Dördüncüsü, parayla satın alınmayacak hiçbir şey, hiçbir değer olmadığına inanırlar. Bir ülkenin işgaline yol vermek için girişilmiş at pazarlığını sayfalarında ağızlarının suyu akarak yazmışlardır çünkü. Ve nihayet, bu kadar rahat olabilmelerinin en temel nedeni, sömürüye dayalı bir sisteme hiç kuşku duymadan gönül vermiş ve o sistemden pay almanın sırıtkan palyaçosu olmayı içlerine sindirmiş olmalarıdır. Bunlardan bol miktarda bulunuyor dünyamızda. Her ülkede, her dilde, her coğrafyada birbirlerini anlar ve kollarlar. İliştirildiklerinin kaderine bağlıdır kaderleri. Yine de geceleri rahat uyuyup uyumadıklarını merak ederim ben... guray.oz@cumhuriyet.com.tr Y Yunanistan Başbakanı General J. belki de herkesten önce Ankara Seymenleri tarafından dünyaya ilan edilmiş oluyordu. Kınından sıyrılmış ünlü ‘tekepala’larıyla destansı bir görüntü sergileyen Seymenlerin önünde Mustafa Kemal, otomobilinden inip yanlarına gidiyor ve aralarında şu konuşma geçiyordu: Merhaba efeler. Sağ ol Paşa Hazretleri! Arkadaşlar, buraya niçin geldiniz? Millet yolunda kanımızı akıtmak için! Fikrinizde sabit misiniz? Ant olsun! Var olun yiğitlerim. İşte bu kısa konuşmanın, daha önce hiç gelip görmediği Ankara’yı Paşa’ya sevdirdiğine ve Anadolu’nun ortasındaki bu kaderine terk edilmiş zavallı kasabayı kuracağı devletin merkezi yapmayı düşündürdüğüne inanılır. Nitekim, Ankara’nın 13 Ekim 1923’te Türkiye’nin başkenti ilan edilmesinden yıllar önce, 1921’de şunları söylemişti: ‘... Siyasi başkentimiz Anadolu’nun ortasında kalacaktır. Batı’nın ve Doğu’nun temsilcileri bizimle bu başkentte temas edeceklerdir... Milletin sinesinde doğan hükümet bu başkentte çalışacaktır...’ ‘... İstiklal Mücadelesi tarihinde Ankara adı ve aziz yeri koruyacaktır... Ankara’nın ve Ankara halkının benim gönlümde bambaşka bir yeri vardır...’ diyen ve bu kenti yoktan var eden Atatürk, Ankara’nın her şeyiyle hatta adıyla bile yakından ilgilenmiş ve bu konuda ne yazık ki az bilinen fakat çok ilginç bir tez oluşturmuştur. Atatürk, yeni Türkiye’nin başkentinin adını nereden aldığını Yunan başbakanına atlas üzerinde açıkladı ‘Ankara’ adının kökeni ilinen 3200 yıllık B tarihinde Hatti ve Hitit uygarlıklarından izler taşıyan... Frikya, Likya ve Pers egemenliklerini; İskender’i, Trakya ve Selefki krallıklarını; Roma ve Selçuklu dönemlerini, Osmanlı’yı ve Timur’u gören Ankara, bin yıllar boyunca öylesine değişik isimlerle anılmıştır ki! Bunlardan birkaçı, hep aynı fonetik çerçeve içinde dolaşan Ankuwa, Ankira, Ankagra, Angori, Engüri, Angora ve benzerleridir. Sonuçta birilerinin Frikya kralı Gordios’un oğlu ünlü Kral Midas’ın, denizden 960 metre yükseklikteki Ankara platosunda nasıl oluyorsa? kocaman bir gemi çapası (Ankor) bulup çevreye bu ismi verdiği efsanesi ile iş tatlıya bağlanmıştır! Ankara adı gerçekten bir gemi çapasında mı gelmiştir? Atatürk hiç de böyle düşünmüyordu... Yunanistan Başbakanı Venizelos’un Atatürk’ü resmen ‘Nobel Barış Ödülü’ne aday gösterdiği yıllar... Türkiye’yi ziyaret etmekte olan Yunanistan Başbakanı General J. Metaksas ve beraberindeki heyet, 17 Ekim 1937 Salı günü saat 17.00’de Atatürk tarafından Çankaya’da ‘huzura’ kabul edilir. Görevlilerin tuttuğu görüşme notlarını Dışişleri Bakanı Dr. Tevfik Rüştü Aras ‘bizzat imzalayacaktır’. Yunanistan Başbakanı’nın ‘Yunan milleti Atatürk’e derin bir bağlılık içindedir...’ biçimindeki sözlerini Atatürk: “ ... Ben Makedonyalıyım! Selanik’teki çocukluk yaşlarımdan itibaren milletinize muhabbetim vardır...” diye karşıladıktan sonra: “ Ekselans, ‘Ankara’ adının nereden geldiğini bilir misiniz..’ diye sorar ve aldığı olumsuz yanıt üzerine getirilen ‘Dünya Atlası’nın bir sayfasını açıp Asya’da Baykal Gölü yakınındaki ‘Angarsk’ kentini gösterir ve “İşte buradan geliyor, Ekselans!..” der ve ekler: “... Orta Asya’daki Seyhun ve Ceyhun nehirlerinin isimleri nasıl Adana çevresindeki nehirlere Seyhan ve Ceyhan olarak verilmişse, Ankara adı da çok eski tarihlerde (Türklerce) Orta Asya’dan getirilmiş olamaz mı?” (1) Güvenilir kaynaklara göre “...Türkçe sayılan Baykal sözcüğü ‘zengin göl’ anlamındadır ve gölün ayağında ‘Angara’ nehri vardır... Gölün kıyıları çok eskiden beri Türkler tarafından iskân edilmiştir... Gölün en büyük adası olan ‘Orhon’ Adası’nda Türkçe yazıtlar, göl kıyısındaki sahalarda ise Türklere ait birçok kalıntı bulunmuştur...” (2) “...Baykal Gölü’ne ...’Ankara’ ve ‘Turka’ ırmakları dökülür” (3) Asker, devrimci, diplomat, devlet kurucu, barışçı Atatürk!.. Bütün çağların gelmiş geçmiş en büyüğü sevgili Atatürk!.. 87 yıl önce bugün ayak basıp yarattığın Ankara’da biliyor musun şimdi kimler hüküm sürüyor? Hüküm sürmekle de kalmayıp her köşesinde senden anıların uçuştuğu güzelim ‘Çankaya’nı ele geçirmeye hazırlanıyor. KAYNAKÇA: (1) Atatürk’ün Milli Dış Politikası, Kültür Bakanlığı Atatürk Dizisi, Cilt: 2, Sayfa: 371373. (2) Meydan Larousse, Cilt: 2, Sayfa: 220. (3) Ana Britannica, Cilt: 3, Sayfa: 474. Atatürk’ün Ankara’da Seymenler tarafından karşılanışı. Ressam Saip’in tablosu (Büyük resim). Atatürk’ü 27 Aralık 1919’da karşılayan Seymenlerden üçü. (Küçük fotoğraf) ir ülke düşünün. Bağımsız olsun. Çevresinde ne kadar tehlike olursa olsun, büyük güçler tarafından ne kadar kuşatılırsa kuşatılsın, bağımsızlığından ödün vermeye yanaşmayan bir ülke olsun. Bu ülkenin medyası; gazeteleri, televizyonu, radyoları, internet siteleri nasıl olur? Hiç kuşkusuz, böyle bir ülkenin medyası için olmazsa olmaz karakter ölçütü, bağımsızlığı ve demokratik hakları savunmak olmalıdır. Böyle bir ülkenin basını, zorluklarla karşılaştığında da bu çizgisinden ödün vermemelidir. Böyle bir ülkenin basını, işgal edilmiş bir ülkenin, esir alınmış başkanı, işbirlikçi bir hükümetin, hiçbir hukuka dayanmayan mahkemesi tarafından ölüme mahkum edilir ve asılırsa ne yapar? Ayağa kalkar ve bu cinayeti kınar. İşbirlikçilerin arkasındaki gücü görür. Olana bitene uzaklara gitmeden, kendine dönerek bakar. Tersini yapıyorsa, sık sık yinelenen bir tanımla “iliştirilmiş, embedded” olarak nitelenmeyi hak etmez mi? Eder. ??? Şimdi kimileri de diyecekler ki; küreselleşme çağında böyle bir ülke yok. Bağımsızlık artık soyut bir kavram. Gerçekleri yansıtmıyor. Ülkeler birbirine bağımlı. Sonra diyecekler ki, o asılan diktatör çok can yakmıştı. Diyecekler ki, işgalci oraya demokrasi getirmek için gitti. Sonra yaygara, “eh ne yapalım, bunlar da pek geri! Bak, birbirleriyle boğuşuyorlar”a dönüşecek; çakallar, çıkabilecek olası fırsatları yalanarak beklemeye koyulacaklardır. Hep öyle olur; ülkelerin birbirine bağımlı olduğunu büyük bir ukalalıkla söyleyenler, kimi ülkelerin ötekilerden daha bağımlı olduğunu unutuverirler. “Demokrasi getirmek” için o ülkeyi işgal edenin, 650 binden fazla kişiyi sivil, asker, kadın, erkek, yaşlı, çocuk demeden doğrudan ya da dolaylı öldürmesini es geçecek, sessizlikle karşılayacaklardır. Dahası hak vereceklerdir. B Yener Süsoy’un cenazesine sanat, siyaset ve medya dünyasından çok sayıda tanınmış isim katıldı. Yener Süsoy toprağa verildi 87. yıl ilk gün coşkusuyla kutlanacak ANKARA (Cumhuriyet Bürosu) Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin 87. yıldönümü, bugün birçok etkinlikle kutlanacak. Vali Kemal Önal başkanlığında, 4. Kolordu ve Ankara Garnizon Komutanı, Anakent Belediye Başkanı, öteki yetkililer ve Seymenlerin bulunduğu heyet ilk olarak Anıtkabir’i ziyaret edecek. Kutlamalar çerçevesinde Harbiyeliler, Kara Harp Okulu Komutanlığı Karargâh Binası önünden Kızılay, GMK Bulvarı, Tandoğan Meydanı ve Anıtkabir güzergâhını izleyecekleri “Atatürk Garnizon Koşusu”nu gerçekleştirecek. Atatürk’ün 27 Aralık 1919’da Ankara’ya gelişinde ilk karşılandığı nokta olan Dikmen Keklikpınarı’nda da tören düzenlenecek. Ankara Milli Eğitim Müdürlüğü, Ankara Kulübü, Ankara Kültürünü Yaşatma Derneği ve Ankaralılar Vakfı tarafından “Ata’ya Saygı Yürüyüşü’’ düzenlenecek. Bir diğer yürüyüş ise Atatürkçü Düşünce Derneği (ADD) Ankara şubelerinin önderliğinde, Dikmen’den Anatolia Gösteri Merkezi’ne yapılacak. Anakent Belediye Başkanı Melih Gökçek de Altınpark Fuar Alanı’nda bu akşam bir resepsiyon verecek. Şu Çılgın Türkler kitabının yazarı Turgut Özakman, Kurtuluş Savaşı Müzesi’nde bir söyleşi gerçekleştirecek. Adnan Ötüken, Oran Sevgi Yılı ve Cebeci Halk kütüphanelerinde de “Atatürk, Milli Mücadele ve Ankara’’ konulu kitap sergileri açılacak ve film gösterimleri yapılacak. Ankaralılar Vakfı’nca başkentin simgelerinden Ankara Palas’ta “Ankara Gecesi’’ düzenlenecek. Devlet Tiyatroları Çayyolu Sahnesi’nde de senaryosu Refik Erduran’a ait olan ve Kurtuluş Savaşı’nı konu alan “El Ele’’ adlı oyun sahnelenecek. ÜYÜK ATATÜRK KOŞUSU 14.20’DE Bu yıl 71.’si düzenlenecek olan “Büyük Atatürk Koşusu” ise her yıl olduğu gibi yine 27 Aralık’ta Ata’nın Ankara’ya geldiği saat olan 14.20’de, Ankara’yı ilk gördüğü Keklikpınarı Yokuşu’ndan başlayıp, Valilik Konağı önünde sona erecek. İstanbul Haber Servisi Gazeteci Yener Süsoy (60) son yolculuğuna meslektaşları, siyasetçiler ve çok sayıda sanatçı dostu tarafından uğurlandı. Geçirdiği kalp krizi sonucu yılbaşı gecesi hayatını kaybeden Süsoy’un cenazesi Ataköy 5’inci Kısım Camii’nde öğlen kılınan namazın ardından Kazlıçeşme Mezarlığı’na defnedildi. Sanat, siyaset ve medya dünyasından birçok ismin katıldığı cenazede Süsoy’un tabutunun başında bekleyen eşi Serap Süsoy ve çocukları Burak ile Berrak Süsoy taziyeleri kabul etti. Cenaze törenine İçişleri Bakanı Abdülkadir Aksu, İstanbul Valisi Muammer Güler, Emniyet Müdürü Celalettin Cerrah, Şişli Belediye Başkanı Mustafa Sarıgül, eski Tarım Bakanı Sami Güçlü, Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi George Marovich, Hürriyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök, gazetemiz yazarlarından Hikmet Çetinkaya, Milliyet Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Sedat Ergin, gazeteci Uğur Dündar, Hıncal Uluç ve çok sayıda sanatçı dostu katıldı. ‘MELEKLERLE RÖPORTAJ YAPMAYA GİTTİ’ Vatikan Büyükelçiliği İstanbul Temsilcisi George Marovich, Yener Süsoy’un yaptığı röportajlarla insanların güzel yönlerini ortaya çıkardığını belirterek “Bugüne kadar dünyamızda insanlarla röportajlar yapıyordu. Şimdi de meleklerle röportaj yapmaya gitti. Nur içinde yatsın’’ diye konuştu. Cenazeye çelenk gönderenler arasında Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül, DYP Genel Başkanı Mehmet Ağar, DSP Genel Başkanı Zeki Sezer ve sanatçı Gönül Yazar yer aldı. B