23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

18 GÜNCEL C haberlerin devamı 5 OCAK 2007 CUMA CÜNEYT ARCAYÜREK Saddam sırlarıyla gitti Baştarafı 1. Sayfada bastığı, bu dönemde Irak ile ABD arasında yapılan pazarlıklar, CIA’nın düzenlediği operasyonlara ilişkin bilgiler de tarihin gizli dosyaları arasında kaldı. Körfez Savaşı öncesinde ABD’nin Bağdat Büyükelçisi April Glaspie’nin Kuveyt’le sınır sorunlarından söz eden Saddam Hüseyin’e “Bu, Arapların kendi aralarındaki bir sorun. ABD’yi ilgilendirmez” dediği, Saddam Hüseyin’in de bu konuşmaya güvenerek, Kuveyt’e girdiği ileri sürülmüştü. Glaspie’nin 25 Temmuz 1990’da Saddam Hüseyin’le yaptığı bu kritik görüşmenin içeriği hiçbir zaman tam olarak ortaya çıkmayacak. Dönemin ABD Başkanı George Bush’un büyükelçisi Glaspie aracılığı ile Saddam Hüseyin’in Kuveyt’e girmesine yeşil ışık yakıp yakmadığına ilişkin kesin bilgiler de Saddam Hüseyin ile birlikte toprağa karıştı. Saddam Hüseyin’in ölümü ile birlikte tarihin karanlık sayfalarına gömülen bir başka konu da Irak’ın 1988 yılında Kürtlere yönelik yaptığı Enfal operasyonu oldu. Dava görülürken, Türkiye’nin Kürtlere yönelik saldırıda Irak ile işbirliği yaptığı iddiaları ortaya atıldı. Mahkemeye konuyla ilgili bir belge sunuldu. Türk yetkililer böyle bir işbirliğinin olmadığını hemen açıklasalar da, o dönemde Irak’ın tek hâkimi olan Saddam Hüseyin’in belgenin gerçek olup olmadığı konusunda hiç fikri alınmadı. İdamın ardından Kürtler grupların “Irak ordusu, Türk ordusu ile işbirliği içinde hareket etti” iddialarının doğru olup olmadığı hiç anlaşılamayacak. Türkiye ise zan altında kalacak. İdam edilmesiyle birlikte, Saddam Hüseyin’in Iraklı Kürtlere ya da Şiilere yönelik giriştiği operasyonlarda yabancı ülkelerin parmağı ya da desteği olup olmadığı da bundan sonra hiç ortaya çıkamayacak. Saddam Hüseyin’in, Körfez Savaşı’ndan önce Irakİran Savaşı sırasında CIA ile yaptığı işbirliği de sadece ABD gizli servisinin dosyalarında kalacak. Saddam Hüseyin’in idamı ile karanlık kalan bir diğer konu da Halepçe katliamı oldu. Saddam Hüseyin yönetimi 1998 yılında, İran’a destek verdikleri gerekçesiyle Halepçe’de 3 bin Kürt’ü zehirli gaz kullanarak öldürmüştü. Dönemin Başkan Yardımcısı Tarık Aziz, ABD askerlerinin kendisini tutuklamasının ardından bu katliamda Kürt liderlerin de parmağı olduğunu ileri sürmüştü. Gerekçe olarak da Kürt liderlerin bu katliamı kullanarak uluslararası kamuoyundan destek alma çabasını göstermişti. Katliamdan bir süre önce Kürt liderlerin Halepçe’deki gençlere köyü boşaltın talimatı gönderdiği de biliniyordu. Bir başka karanlıkta kalacak konu ise Kürt lider Mesud Barzani ile Saddam Hüseyin arasındaki ilişki oldu. Barzani’nin, Bağdat yönetimine karşı ayaklanmış olsa da, Saddam Hüseyin ile ilişkisini koruduğu biliniyor. Hatta, 31 Ağustos 1996’da Barzani, o dönemde rakibi olan şimdiki Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani’ye bağlı yönetimin Erbil’den çıkarılması için Saddam Hüseyin’den destek istemişti. Saddam Hüseyin’e bağlı birlikler, Talabani’nin peşmergelerini Erbil’den çıkarıp, bu kenti Barzani’ye vermişti. Saddam Hüseyin’in oğlu Kusay’ın da, o dönemde BM ambargosu altında bulunan Irak’ta Barzani ile birlikte petrol kaçakçılığı yaptığı, bundan elde ettikleri geliri paylaştıkları biliniyordu. Saddam Hüseyin’in idamı ile Ortadoğu’da “Batı normları ile ters düşen” hiçbir liderin güvende olmadığı da ortaya çıktı. Ortadoğu’daki liderlerin, koşulların değiştiği yeni bir dönemde yargılanıp idam edilmelerinin önü açıldı. GÜNDEM MUSTAFA BALBAY Yalandan Kim Ölmüş ki... erçekleri görmezden “...G gelerek milleti aldatmanın anlamı yok!” Bu söz kime ait dersiniz? Yüksek perdeden atanın başbakan sıfatıyla konuşan RTE’ye ait olduğunu elbette tahmin etmiş olacaksınız. Geçen hafta başında bütçe görüşmelerinin son günü konuşan RTE, rakamlarla uzun uzadıya kalkınma edebiyatı yaptı. Ne ki, rakamı bol, inandırıcılığı kısıtlı konuşmada insana fazla yer vermedi. İhracattan girdi, ithal edilen araç gereçleri sıraladı. Barajlar, yollar yapmakla övündü. Lâkin sözü, toplumun ne denli acıklı bir manzara sergilediğine bir türlü getiremedi. Oysa emrindeki Türkiye İstatistik Kurumu’nun aynı gün açıkladığı veriler, bu Başbakan’ın bütçenin son günü söylediklerinin inandırıcı olmaktan uzak olduğunu kanıtlıyor. İnsana bakış açısının ne denli kısır ölçeklerde olduğunu gösteriyor. ??? Türkiye İstatistik Kurumu gerçekleri bütün çıplaklığıyla gözler önüne seriyor. Halkın, insanlarımızı refaha kavuşturduğunu durmadan yineleyen bir Başbakan’ın halkını aldattığını ana muhalefet partisi değil emrindeki kurum söylüyor. Kurumun verilerine göre nüfusun yüzde 20’si açlık sınırı altında yaşıyor. Örneğin 880 bin hanenin aylık geliri 190 YTL. Sadece en üstteki yüzde 20’lik dilimde yer alanlar Türkİş tarafından hesaplanan 1.650 YTL olan yoksulluk sınırının üzerinde yaşıyor. En çok gelir elde eden tepedeki yüzde 20’lik kesimin toplumdan aldığı pay, en alttakilerin 7.3 katı. Çalışanlar en az gelir kazanan kesim. En üstteki yüzde 5, en alttaki yüzde 5’in 23 katı kazanıyor. Gelir cetvelinin tam ortasında yer alan yüzde 5’lik kesimdeki 3.5 milyon kişinin toplam gelirden aldığı pay yüzde 3.78. Bu grupta her bir eve ayda 918 YTL giriyor. Buna karşılık en zengin yüzde 5’teki 3.6 milyon kişinin toplam gelirden aldığı pay yüzde 20’ye yakın. Hane başı gelir de 4 bin 460 YTL. Türkiye İstatistik Kurumu’nun “Yoksulluk Çalışması”na göre 623 bin Türk vatandaşı günde ancak bir ekmeğin üçte birini yiyebiliyor. Giysi ve barınak dahil 4 kişilik bir ailenin zar zor geçinebilmesi için ayda 487 YTL kazanabilmesi gerekiyor. 2004 yılında 9 milyon 967 bin olan yoksulluk sınırında yaşayanların sayısı 2005’te 11 milyon 574 kişiye çıktı. Yoksulluk sınırındakilerin Türkiye genelinde yüzde 16.16 olan nüfusa oranı, kentlerde yüzde 9.89, kırsal kesimde ise yüzde 26.35 olarak belirlendi. İşte RTE’nin beş yılda ülkeye kazandırdığı refahın ana hatları. RTE’nin fakirliği fukaralığı kanıtlayan rakamların tam tersini savunmasına bakarak “Yalandan kim ölmüş ki” özdeyişini anımsayabilir insanlar.... ??? Bayram öncesi asgari ücrete yapılan zam adeta çalışanla alay ediyor. Halen net 380 YTL olarak uygulanan asgari ücrete yılın ilk dönemi için 23, ikinci dönemi için 16 YTL zam! Birkaç dalda örnek vererek zammın değerine değinelim: 23 YTL’lik zamla günde 17 gram bebek maması, 150 gram beyaz peynir, 56 gram dana eti alınabiliyor. Bu rakamlar açıklandığı sırada RTE, başbakan beyefendi; “Dört yılda asgari ücretin alım gücünü arttırdığını” söylüyordu. Dahası var; bütçe konuşmasında “4 yılda aşımız, ekmeğimiz büyüdü, güven ve itibar arttı” diye övünüyor ve belki inanmayacaksınız ama, “Şimdi hangi yapay tartışma bu başarıyı gölgeleyebilir” diye soruyordu. Yalanları doğru, doğruları yalan gibi göstermekte usta. Nazilerin propaganda nazırı Göbels’i aratmayacak yetenekte bir siyasetçi yetiştirdikleri için imam hatip okulları ve hocası Necmettin Erbakan’ın övünmek hakları! ABD’nin Irak’taki Başarıları! addam Hüseyin’in idamıyla birlikte ABD’nin Irak işgali, bu işgalin bölgeye ve dünyaya getirdikleri, önümüzdeki dönemin olası gelişmeleri yeniden tartışma konusu oldu. Aklın yolu, dördüncü yılına giren Irak işgalinin bir dizi olumsuz sonuç doğurduğu yönünde. Ancak Bush’un yolu öyle demiyor! ABD’nin 20. yüzyıl boyunca dünya imparatorluğu için attığı adımlar zaten bugünkü Irak politikasından çok da farklı değil. Önce kısa bir karşılaştırma yapalım. Aralık 2006 itibarıyla ABD’nin Irak’taki askeri varlığı şöyle: Amerikan askeri sayısı 141 bin, bunun dışında 27 ülkeden 16 bin asker ABD’nin yanında. Aktif çatışmadaki tugay sayısı 15. Ölen Amerikan askeri sayısı 3 bin, yaralı sayısı 22 bin. ABD’nin önceki 3 büyük savaştaki bilançosu şöyleydi: 196275 Vietnam Savaşı; gönderilen asker 500 bin, ölü 59 bin. 195053 Kore Savaşı; gönderilen asker 302 bin, ölü 37 bin. 194145 İkinci Dünya Savaşı; ABD tüm gücüyle savaşın içinde, toplam kayıp 405 bin! Bu özet, ABD’nin dünya imparatorluğu için her şeyi göze aldığının göstergelerinden biri. ??? 2007’ye gelirsek... Irak’ta Saddam’ın idamının hiçbir sorunu çözmeyeceği, Bush yönetimi dahil herkesin üzerinde birleştiği yalın bir görüş. Bu durumda soralım: ABD, Irak’ın sorunlarının çözümü, bölgeye demokrasi gelmesi için mi bu ülkeye girdi? Kesinlikle hayır! Bu durumda, ABD işgalinin sorunları çözüp çözmeyeceği tartışması abes. Bir bakıma ABD, Saddam’ın idamıyla birlikte hedefine biraz daha yaklaştı. Bush yönetiminin kazanımlarını maddeleyelim: 1. Irak’taki bölünmeyi tam anlamıyla kalıcı hale getirmeyi başardı. Saddam’ın ipini Şiilerin çekmesi, bu kesimin intikam duygularına bayram ettirdi. Ya sonrası? Bundan böyle Şiilerle Sünnilerin yönü birbirine dönük olacak. ABD de “çok üzüldüğü” mezhep tartışmalarının sona ermesi için çaba harcayacak ve gitmek bilmeyecek! 2. ABD’nin Irak’taki aylık harcaması 4 milyar doları buluyor. Ancak Irak petrolünden ilk aşamada 5 yılda elde etmeyi planladığı gelir 250 milyar dolar. Önümüzdeki dönem bunu artırmanın ortamı da doğdu. Birinci Körfez Savaşı’nda 60 milyar dolar harcayıp KuveytSuudi Arabistan’dan 65 milyar dolar tahsil eden ABD, ikinci savaşında da artıda. 3. ABD’nin Irak’ı bitirmesine en çok sevinen ülkelerin başında İsrail geliyor. Saddam’ın idamıyla Irak’taki bölünmenin derinleşmesi ABDİsrail hattını da güçlendirmiş oldu. 4. Saddam olayı, İslam dünyasının kendi içinde birlik olmasının olanaksızlığını da bir laboratuvar deneyi gibi göstermiş oldu. Sanırız ABD önümüzdeki dönem planlarını bu gerçek ışığında yapacak. 5. İslam dünyası bir yana, ABD’ye “hayır” diyebilecek başka bir dünyanın olmadığı da görüldü. Bu da laboratuvar çalışmasının parçası olsa gerek. 6. Bush, Saddam kararıyla İran’ı da mutlu etti. Irak içindeki Şiilerle İran’ın yakınlaşması elbet ABD açısından tehlike ama, ABD belki de bunu ileride İran’ı suçlamak için kullanacak. ??? Başarının Türkiye ayağına geçelim... İktidarda AKP değil de CHP olsaydı... Saddam, “Filistin” deyip, “duasını bitiremeden” idam edilseydi... Ne olurdu? Partisinden tarikatına, gazetesinden radikal unsurlarına kadar tüm dinci unsurlar ayağa kalkardı. Şimdi ne oluyor? AKP’nin tam resmi yayın organı Yeni Şafak idamı ilk kendisinin duyurduğunu ilan edip bununla övünüyor! İktidardan da çıt yok. Başbakan bayramlık ağzını açtı, ana muhalefetten Çankaya’ya Türkiye içinde laf etmedik kurum, kişi bırakmadı. Konu Irak’a gelince ne yaptı? “Irak, AB sürecinden daha önemli bir olay haline geldi” demekle yetindi... Ne demek istediği belirsiz! Bunu ayrı bir yazı konusu yapacağımızı duyurup ABD’nin Saddam üzerinden Türkiye başarısının bir halkasını daha aktaralım: Öcalan tartışması yeniden gündeme geliyor! S AB yolunda zor 6 ay... ANKARA Türkiye için tam üyelik yerine özel statü öngören Hıristiyan Demokratların, koalisyon hükümetinin büyük ortağı olduğu Almanya, AB dönem başkanlığını devralırken TürkiyeAB ilişkileri de zorlu bir 6 aylık sürece girdi. Cumhuriyet’in ulaştığı değerlendirmelere göre Almanya’nın dönem başkanlığının öncelikli gündeminde, Türkiye ve Kıbrıs sorununun yanı sıra birliğin Rusya ile ilişkileri, enerji sorunu ve Avrupa Anayasası yer alacak. 6 aylık dönem içinde TürkiyeAB ilişkilerinde kilit konumda olan Kıbrıs sorununa Ankara lehine yeni bir açılım getirmesi beklenmeyen Almanya, bu konuda ilk sınavını yılın ilk ayında verecek. 2223 Ocak’ta yapılacak Genel İşler Konseyi’nde AB’li bakanlar, daha önce RumYunan ikilisinin engeline takılmış olan serbest ticaret ve mali yardım tüzüğünü ele alacaklar. Ancak, tüzüklerin Türkiye’yi, “Kuzey Kıbrıs’a izolasyonların kaldırılması” açısından tatmin edip etmeyeceği henüz bilinmiyor. ler Konseyi’nde, Almanya’nın RumYunan ikilisinin muhalefetine yönelik tutumu ise merakla bekleniyor. Türkiye ise Almanya’nın dönem başkanlığında bir taraftan açılmasına vize verilen İşletmeler ve Sanayi Politikası başlığında fiili müzakerelerin başlatılmasını hedeflerken diğer üç başlığın da açılması için çaba gösterecek. SON SÖZ MERKEL’İN Mayıs ayında yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimini de yakından takip edecek olan Almanya’nın tutumu, Türkiye’deki iç politika dengeleri açısından da önemli bir belirleyici olacak. Türkiye’nin açılmasını beklediği diğer başlıklar konusunda Alman hükümetinin koalisyon ortakları arasındaki farklı yaklaşımlar da tartışma konusu olacak. Sosyal Demokratların Türkiye’ye karşı ılımlı yaklaşımı Ankara’daki havayı olumlu etkilemesine karşın, bu konuda son sözü Merkel’in söyleyecek olması Türkiye açısından büyük önem taşıyor. Almanya’nın dönem başkanlığı sırasında, RumYunan ikilisinin ortaya koyduğu engellerin aşılamaması durumunda Ankara ile Berlin arasındaki ikili ilişkilerin de sıkıntılı bir döneme girebileceği yorumları öne çıkarken, Merkel’in tavrını hangi yönde belirleyeceği merak ediliyor. Merkel’in uzlaşı için RumYunan ikilisine baskı yapması durumunda, Türkiye iki müzakere başlığını daha yine Almanya’nın dönem başkanlığı sırasında açabilecek. Eğer Merkel, limanların açılması konusundaki ısrarını sürdürürse süreç yine sıkıntılı yürüyecek. RUMLARA TAVIR BELİRLEYİCİ Bir başka açıdan tüzüklerin Türkiye açısından olumlu çıkması, Almanya’nın dönem başkanlığı süresince Türkiye’ye yönelik tutumunun da ilk işareti olacak. Ancak Almanya Başbakanı Angela Merkel’in, geçen sene yaptığı Ankara ziyareti sırasında limanların Rumlara açılması anlamına gelen Ankara Anlaşması Ek Protokolü’nün uygulanması konusundaki ısrarı, Ankara’da Almanya dönem başkanlığı için olumsuz bir sinyal olarak algılanmıştı. Genel İş İrtica soruşturması... Aykut KÜÇÜKKAYA İstanbul Üniversitesi (İÜ) İktisat Fakültesi’nde başlatılan inceleme, Türkiye’nin eğitimde geldiği noktayı gözler önüne serdi. Atatürkçü kimlikleriyle tanınan iki öğretim üyesinin atamasının 6 aydır yapılamamasına el koyan YÖK, İÜ İktisat Fakültesi Çalışma Ekonomisi ve Endüstri İlişkileri Bölümü’ndeki İslamcı kadrolaşmanın incelenmesini istedi. YÖK, Doç. Dr. Alpay Hekimler ve Dr. Nilgün Ongan’ın atama konusunun incelenmesiyle görevlendirilen öğretim üyesinden, “ders saatlerinde bölüm dershanelerinde dini konferanslar verildiği, öğretim üyelerinin bölümdeki odalarında namaz kılındığı, toplantılara dua ile başlandığı, öğretim üyelerinin dini toplantılara katıldığı ve tebliğler sunduğu” iddialarını araştırmasını istedi. Üniversitelerarası Kurul’un onayıyla “doçent’’ unvanı alan Dr. Alpay Hekimler’in İÜ’deki kendi bölümü için yardımcı doçentliğe jüri onayı alamaması, jürinin Hekimler’in yerine bu kadroya İslami içerikli makaleleriyle dikkat çeken ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi Kentsel Dönüşüm Projesi’nde “sosyolog’’ olarak görev alan Dr. Özkan Açıkgöz’ü önermesi, gözleri bu bölüme çevirdi. Hekimler’le ilgili süreç 6 ayı bulurken aynı bölümde Hekimler gibi “doçent” olan AKP Çankırı Milletvekili Hikmet Özdemir’in oğlu Süleyman Özdemir’in bir başka anabilim dalındaki yardımcı doçentlik kadrosuna bir aylık gibi bir sürede atanması dikkatleri çekti. Cumhuriyet’in üniversitedeki üst düzey bir yetkiliden edindiği bilgiye göre YÖK, üniversite içerisinde “İslamcı kadrolaşmanın bir sonucu olarak” yorumlanan bu olay kapsamında inceleme başlattı. YÖK’ün inceleme talebi İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü tarafından İktisat Fakültesi’ne bildirildi ve İktisat Fakültesi Dekanlığı incelemeyle ilgili olarak bir öğretim üyesi görevlendirdi. Üst düzey yetkili incelemeyle ilgili olarak fakülteden bir öğretim üyesinin görevlendirildiğini doğrulayarak incelemenin sadece atamaları içermediğini, bölümdeki İslamcı kadrolaşma iddialarının da araştırılacağını söyledi. Eğitim tarikatlara emanet Yapılan incelemeler özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da maddi yetersizlikleri fırsat bilen tarikatcemaat ağının öğretmen ve öğrencileri etkisi altına aldığını ortaya koydu Zeynep ŞAHİN ANKARA Eğitimİş’in 13 il ve 8 ilçede yaptığı incelemeler, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi’ndeki okulların birçok yetersizlikle boğuştuğunu, bunu fırsat bilen tarikatların da eğitimin içine sızdığını gösterdi. Hazırlanan rapora göre, öğretmenevi müdürleri dahi “temiz ve bakımlı” olduğu için cemaat yurtlarını öneriyor. Eğitimİş yönetimi, Genel Başkan Yüksel Adıbelli öncülüğünde yurdun çeşitli noktalarına gezileri düzenleyerek inceleme ve değerlendirmelerde bulunuyor. Son birkaç ayda; Kars, Susuz, Çıldır, Ardahan, Artvin, Şavşat, Ardanuç, Meydancık, Hopa, Trabzon, Maçka, Tirebolu, Ordu, Samsun, Balıkesir, Bursa, Kocaeli, Sakarya, Elazığ, Malatya ve Kahramanmaraş olmak üzere toplam 13 il ve 8 ilçeyi gezen sendika, eğitimin maddi yetersizliklerle boğuştuğunu, bunu fırsat bilen tarikatcemaat ağının da öğretmen ve öğrencileri etkisi altına aldığını ortaya koydu. Eğitimİş’in saptamaları şöyle: 4 Eğitim, özellikle Doğu ve Güneydoğu Anadolu’da, tarikat ve cemaatlere teslim edilmiş durumda. Karşılaştığımız olaylardan sadece biri bile durumu ortaya koymaya yetiyor: Maraş Elbistan Öğretmenevi Müdürü’nün yanında oturuyoruz. Elbistan İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Spor Müdürü gelerek “Mersin’den sportif faaliyetlerde bulunmak üzere öğrenciler gelecek. Nerede kalabilirler” diye sordu. Öğretmenevi Müdürü “Devlet yurtları çok bakımsız ama cemaat yurtları temizdir” tavsiyesinde bulundu. ? AKP iktidarı geldikten sonra atanan yöneticiler, öğretmenevlerinin bakımı anlamında yetersiz. Buralarda çoğunlukla eğitimle alakası olmayan kişiler kalıyor. İhtiyacı olan eğitimciler ise “yer yok” yanıtını alıyor. AHTE EVLİLİK BİLE YAPILIYOR ? Vekil ve sözleşmeli öğretmenler, Doğu ve Güneydoğu’da yoğunlaşıyor. Bölgeyi “acemi birliği” olarak tanımlayan yeni atanan öğretmenler, stajyerlik süresi dolar dolmaz başka bir bölgeye tayin olmak için sahte evlilik de dahil olmak üzere çeşitli yollara başvuruyor. ? Kadrolaşmanın boyutu, erkekkadın öğretmen ayrımına kadar gidiyor. Kız meslek liselerinin bile çoğunu erkek öğretmenler yönetiyor. ? Okullarda ihtiyaca yanıt verecek oranda memurhizmetli bulunmadığı için idari işler aksıyor, bakımsız ve kirli okullar sağlık açısından risk oluşturuyor. ? Ziyaret edilen üniversitelerin rektörleri, “AKP iktidarı bizden intikam alıyor, yeterli kadro vermiyor” sıkıntısını dile getiriyor. Bir akademisyenin 5060 saat derse girmek zorunda kaldığını, bilimsel araştırma yapamadığını vurgulayan rektörler, geri ödeme kurumlarından tahsil edemedikleri alacaklar nedeniyle tıp fakültelerinin eğitim ve araştırma hastanelerinin hizmet üretemez duruma geldiğinin altını çiziyor. S ankcum?cumhuriyet.com.tr
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear