23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

19 MAYIS 2006 CUMA bilim/çizgilik/bulmaca BAZILARI EVRİMİN DURDUĞUNU BAZILARI İLERLEDİĞİNİ SÖYLÜYOR C 17 Evrimin öyküsü h Bazıları insan evriminin artık durduğunu söylerken, diğerleri her zamankinden daha hızlı ilerlediğine inanıyor. arvard Üniversitesi’nden evrim biyoloğu Steven Pinker, insanların kültürel değişiklikler açısından geliştiğini ancak biyolojik açıdan evrimini tamamladığını düşünüyor. "Aralarında benim de bulunduğum pek çok insan, ırksal farklılaşma başlamadan önce temel biyolojik evrimin 50.000 ve 100.000 yılları arasında durduğuna inanıyor" diye konuşan Pinker, "İnsan evrimini izlemek olanaksız değilse bile çok zordur" diyerek önemli bir noktaya parmak basıyor. Kimse bu genlerin ne işe yaradığını bilmiyor. Fakat Lahn’ın keşfi bir buzdağının yalnızca görünen kısmı. Şempanze genomunun yayımlanmasıyla (Nature, vol 437, p 69) genetikçiler son 7 milyon yılda insan genomunda meydana gelen değişiklikleri listeleme şansına kavuştular. Bilim adamları, ayrıca, bu genom sayesinde mutasyonların ortaya ilk çıkış tarihini ve türümüzün evriminde bu mutasyonların oynadığı rolü de tespit edebiliyor. Zaman içinde bir türün gen havuzunda meydana gelen değişikliklerdir. Bir türün gen havuzu, spesifik bir zaman dilimi içinde hayattaki tüm bireylerin tüm genleridir. Bu anlamda bütün türler evrim geçirir; hatta klonlama yoluyla üretilenler bile. Çünkü DNA, kaçınılmaz olarak, gelişigüzel mutasyonlarla zaman içinde değişim geçirir. EVRİM SENARYOLARI Ancak bu noktadan sonra işler giderek karmaşık hale gelir. Evrimin nasıl oluştuğunu araştırırken, "gen havuzu" yerine "gen teknesi" kavramını kullanmak daha doğru olabilir. Bu kavram, insan popülasyonunun bir zaman dilimi içinde sahip olduğu tüm genleri daha iyi açıklayabilir. Bu teknenin olası tüm genlerin oluşturduğu bir denizde yüzdüğünü varsayın. Ve teknenin altındaki su, spesifik bir zamanda türlerin sahip olduğu bileşimi temsil etsin. Kendi haline bırakıldığında bu tekne suyun üzerinde sürüklenir gider. Bu "genetik sürüklenme"dir. Bu ortamda tür, çevresindeki en ufak bir itici kuvvetin yardımı olmadan gelişigüzel bir şekilde değişime uğrar. Şimdi teknenin bir yelkeni olduğunu düşünün. Dolayısıyla rüzgâr estiği zaman, gözle görünen bir amaç doğrultusunda yol alır. Bu da dış kuvvetlerin teknenin yönünü tayin ettiği doğal seçilim veya cinsel seçilime benzer. Doğal seçilimde , itici güç çevresel koşullardaki değişikliklere uyumdur. Cinsel seçilimde ise, itici güç arzulanabilir özelliklere sahip bireylerle çiftleşmek isteyen türün üyelerinin neden olduğu süreçtir. Söz konusu özellik daha sonra topluluk içinde yayılır. Şimdi bu teknenin bir dümen yekesi olduğunu, birisinin bu dümenin başında oturduğunu varsayın. Bu da bitki veya köpek yetiştirmeye benzeyen yapay seçilime eşdeğerdir. Gen teknesi genetik müdahale yoluyla yapay seçilimi de içerir. Bütün bunlar birer olasılıktır. Fakat türümüzün evrimi bu değişik kuvvetler tarafından nasıl şekillenir? Fen ve hayat ...Dünyanın şimdiki müterakki Yunus Nadi (ilerlemiş) hayatında emeği ve çalışmayı yalnız beden kuvveti halinde düşünmek imkânı yoktur. Zamanın emeği ve çalışması, fennin icatları ve terakkileri (ilerlemeleri) ile beraber yürüyor. Bir top mermisini boşaltmak, parçalamak ve çeşitli kısımlarını tornadan geçirdikten sonra istenilene uygun bir ölçekte yine takıp takıştırmak, elbette az çok fen ile alakadar bir iştir. Bir memlekette sanayiinin inkişafı (gelişmesi) demek, orada ilim ve fünunun (bilimin ve fenlerin) bin bir tatbik ile yayılması demektir. Bu hali şimdi Avrupa’dan getirtilmekte olan fenni oyuncaklarda bile görebiliriz. Ve ilmin ve fennin oyuncaklara kadar yansıdığı bir asırda milli hayatımızı bir an evvel ilmin ve fennin icaplarına uydurmaktan başka çaremiz de yoktur. Beynelmilel (uluslararası) rekabet dünyasında muvaffak olmak, memleketimizde ilme karşı, fenne karşı nihayet aşk ve ibtilaya kadar gidebilecek bir merak ve ilginin artık kuvvetle uyanmaya başladığını görmekliğimiz lazımdır. Yeni şimendiferlerimizi (demiryollarımızı) Türk fen ve sanatı ile yapıyoruz diye ikide bir iftihar seslerimizi yükseltiyoruz. Bu, hakikaten iftihar olunacak bir şeydir. Çünkü milli hayatın şimdiki hâlinde ancak bu türlü yüksek kabiliyetlere dayanılarak ayakta durulabilinir ve muvaffakiyetle yürünülebilinir. Fakat mevcut ile iftihar olunurken bu iftiharın hakiki bir kıymete tercüman olduğunu bilmek için birkaç noktanın daima göz önünde tutulması, daima pek iyi anlaşılması lâzımdır; 1 İlimde ve fende durmak yoktur. İlimde ve fende bir varlık gösteren bugünkü neslin imkânlarıyla yetinilemez. İlim ve fen, milli hayatta ısrarlı ve sürekli bir takip ile benimsenmelidir. 2 İlim ve fen, memleketin her tarafında ve hayatın hemen her adımında eserini ve manasını gösterecek şekilde herkesçe bilinen ve yayılmış bir meta olmalıdır. 3 Hususiyle, gençliğin en zevkli eğlencesini, ilmi ve fenni merakların, idraklerin ve tecrübelerin teşkil ettiği görülebilmelidir.... Anadolumuzun içinde çeşitli istikametlere akan sular var. Bunlarda saklı bulunan hayat kaynakları boşu boşuna akıp gidiyor. Acaba şu Kızılırmak’tan istihsal olunacak (üretilecek) elektrik ile bir kısım şimendiferlerin elektrifikiye edilmesi mümkün değil midir? Ankara da dahil olduğu halde birçok kasabalarında bu elektrik kuvvetinin aydınlatma ve tahrik vasıtası olarak kullanılması mümkün olmaz mı? Ankara’nın muhtaç olduğu suyu bile bu çerçevede acaba Kızılırmak’tan buraya nakledemez miyiz? Böyle ve daha buna benzer nice işlerin şimdilik kâğıt üzerinde olsun halledilmeleri bile insana fiilen tatbiklerinin yarı keyfini ve neşesini verebilir. İşte memleketin istikbâli bu yoldadır ve bu nedenle de Türk gençliğinin döküleceği yol budur. Çünkü Türk gençliği Türk memleketinin istikbâlidir. Yunus Nadi 3 Mayıs 1926 "1000 yıl içinde insanlar, zararlı mutasyonlara karşı gerçekleştirilen genetik taramalar sayesinde daha güzel, daha akıllı, daha simetrik, daha sağlıklı ve duygusal açıdan daha dengeli olacak." Ne var ki evrimin durduğunu bilimsel olarak savunmak da kolay değildir. Son bulgular, insan evriminin 50.000 yıl veya daha önceden durduğu fikrinin doğru olmadığını gösteriyor. Aslında evrimin halihazırda süregeldiğine inanmak için her türlü neden mevcut. Evrimin sürdüğünü gösteren çalışmaların başında, Chicago Üniversitesi’nden Bruce Lahn’ın insan beyninin gelişiminde önemli bir rol oynayan iki geni keşfi geliyor. Bu genlerden biri "mikrosefalin" denilen genin bir versiyonudur. Bu genin 14.000 ve 60.000 yıl önce ortaya çıktığı; bugün de insanların yüzde 70’inde bulunduğu belirtiliyor. Genlerden bir diğeri de ASPM geninin bir versiyonudur. Bu genin 500 ile 14.000 yaşında olduğu söyleniyor ve dünya nüfusunun dörtte birinde bulunduğu kaydediliyor. İNSANIN EVRİMİ İLE İLGİLİ SORULAR İnsan evriminin sürmekte olduğunun ortaya çıkışı pek çok soruyu da beraberinde getiriyor. Bu sorular şöyle: ? Doğal seçilim insanlarda hâlâ itici bir güç mü? ? Bizim hayatta kalmamız genlerden çok teknolojiye mi bağlı? ? Değişen bir genom, zekâ gibi bizim için değer taşıyan özelliklerde nasıl bir değişim yaratabilir? ? Bundan 1000 yıl sonda bizim türümüz neye benzeyecek? Çağdaş insan evrimini bir mayın tarlasına benzetebiliriz. Ancak bu mayın tarlasını artık gözardı edemeyiz. Bilim adamlarının çoğu, hâlâ evrimleşip evrimleşmediğimiz sorusunu Pinker gibi evrim ile ne anladığımıza bağlı olarak yanıtlıyor. En basit anlamıyla evrim, Doğal seçilimin azalan önemi g enetik sürüklenme kuşkusuz evrim sürecinde bir rol oynar. Ne var ki bu rolün ne denli etkili olduğunu ölçmek zordur. Yine de bu sürüklenmenin türün görünüşünde veya davranışlarında bir değişiklik yaratmadığı varsayılır. Bazı uzmanlar doğal seçilimin zaman içinde önemini yitirdiğini ve doğal seçilim önemsizleştikçe genetik sürüklenmenin öne çıktığını ileri sürüyor. Bu tartışmalı bir iddia, ancak doğru olması durumunda amaçsız sürüklenmenin çok fazla ilgi çekmeyeceği düşünülüyor. Bu da doğal seçilime dönmemize yol açıyor. Kesin olan, seçilimin üzerinde etkili olacağı ham genetik malzemenin sürekli olarak üretilmesi. Kısaca insan genomunu mutasyonlardan arındırmak mümkün değildir ve bu mutasyonların bazıları seçici bir avantaj sağlar. Bu aşamada şu soruyu sormakta fayda vardır: Herhangi bir seçilim baskısı iş başında olabilir mi? University College London’dan genetikçi Steve Jones, insanlar için doğal seçilimin artık önemini yitirdiği iddiası ile ünlüdür. Jones, doğal seçilimin çalışma şeklini şöyle özetliyor: Doğal seçilim, çevresine en uyumlu genlere sahip bireylerin hayatta kalma ve üreme şansını garantiler. Buna karşın Jones’a göre gelişmiş bir dünyada hayatta kalmak artık genlere bağlı değildir. "500 yıl önce –evrimsel açıdan göz açıp kapayıncaya kadar geçen süre bir İngiliz bebeğinin üreme çağına gelme şansı yüzde 50 idi. Şimdi bu oran yüzde 99’lara tırmanmış durumda" diye konuşan Jones, "Artık Ortaçağ’daki gibi zenginlerin çok sayıda çocuğa sahip olduğu, yoksulların savaş meydanlarında öldüğü veya manastırlarda süründüğü dönemler sona erdi. Üreme başarısını ölçmek, özellikle erkekler için, zordur. Ancak hayatta kalma ve üreme oranlarındaki değişiklikler, doğal seçilimin bugün etkili olma şansını yüzde 70 oranında azaltmıştır. Oysa atalarımızın köylü çiftçiler olarak yaşadığı zamanlarda doğal seçilimin şansı daha yüksekti" diyor. Ancak Jones, bazılarının iddia ettiği gibi, doğal seçilimin "sıfır" noktasına geldiğini söylemiyor. Öyle ki genlerin hayatta kalma ve üreme konusunda etkisini az da olsa sürdürdüğüne inanıyor. Bunun en belirgin örneği yeni çıkan hastalıklara karşı direnç oluşturan genlerdir. Örneğin Afrika’nın bazı kesimlerinde HIV1 enfeksiyonuna karşı az da olsa koruma sağlayan CCR5A32 denilen bir gen oldukça yaygındır. Aslında daha şaşırtıcı başka örnekler de vardır. DRD4 denilen dopamin reseptör geninin bir şekli son birkaç bin yıldır giderek yaygınlaşıyor. Artış hızı, bu genin pozitif olarak seçildiğini gösteriyor. Ancak bunun nedeni net değil. Bilinen tek şey bu varyantın dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu ile ilgili olmasıdır. Reyhan Oksay Kaynak: New Scientist, 11 Mart 2006 ÇİZGİLİK KÂMİL MASARACI kamilmasaraci?mynet.com HARBİ SEMİH POROY
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear