25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

Gürol KIRAÇ TUSAM Türkistan Araştırmaları Masası gkirac@tusam.net Öncelik enerji ve hammadde temini olunca… C S TRATEJİ 7 Önceki haliyle devlet başkanının yalnız iki dönem seçilebileceğini ifade eden yasa, Kazak parlamentosunun teklifi ve Nursultan Nazarbayev’in 22 Mayıs 2007 tarihinde onaylaması neticesinde, Nazarbayev’in ömür boyu devlet başkanı olarak kalabilmesini yasal hale getirdi. Ayrıca yasanın bu imkânı sadece Nazarbayev’in şahsına tanıması da oldukça eleştirilen bir diğer husus. Bu gelişmenin ardından Kazakistan'ın 2009 yılında Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (AGİT) başkanlığını üstlenmesiyle ilgili olarak da sert eleştiriler var. ağımsızlıklarını ilan etmelerinin ardından Batıyla ve kurucuları oldukları uluslararası örgütlerle ilişkilerini geliştirme çabası içerisine giren Orta Asya devletleri, demokrasi alanında yıllardır üzerlerindeki komünizm baskısını bir kenara iterek halkın iradesini önemseyen bir siyasi çizgi benimsemişlerdi. SSCB yönetimi altında kaldıkları uzun yıllar boyunca uzak kaldıkları dış dünyaya özellikle de ekonomik sisteme uyum sağlayabilmenin, kalkınmanın ve bölgeye yabancı yatırım çekilmesinin de ön koşulu olarak görülen demokrasideki bu ilerleme uluslararası sisteme dahil olan bu yeni devletlerde yaratılmaya çalışılan güven ortamının ve dış politikanın temelini oluşturuyordu. Aslında aynı örneği Lozan Barış Antlaşması’nın imza sürecinde Türkiye’de de görmekteyiz. Lozan müzakereleri yürüten Türk heyeti, yeni Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunda Batı tarzı devlet modelinin benimseneceği gerekçesi ve bir anlamda garantisi ile Avrupalı devletlerin bu yeni devleti desteklemeleri çağrısında bulunmuştu. Orta Asya’da da elbette bölge devletleri açısından yepyeni bir başlangıç niteliğindeki bu siyasi değişimin tamamlanabilmesi uzun yıllar alacak. Sovyetler döneminde politikadan uzak tutulan ve siyasette hiç söz hakkı bulunmayan bölge halklarının siyasete katılmalarını hatta alışmalarını sağlamak uzun olduğu kadar aynı zamanda oldukça zor bir süreç. Nitekim, bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından geçen 16 yılda söz konusu ülkelerin bu konudaki ilerlemelerinin oldukça yavaş seyrettiği açıkça görülüyor. Hatta son gelişmeler ışığında bölgedeki bu ilerlemenin durduğu ve ters ivme kazandığı bu nedenle de bölge ülkelerinin siyasi hayatlarının çözülmesi güç yeni sorunlara gebe olduğu düşünülüyor. B Bağımsızlıklarını kazanmalarının ardından ciddi çalkantılara giren Orta Asya ülkeleri, iç değişimlerin yanı sıra dış heveslerin de hedefi oldu. Bölgeye yönelik ‘devrim’ politikası iflas edince, demokrasi rafa kalktı. oynayabilecekleri daha güçlü kozları var. Özellikle Kırgızistan’da bir türlü durulmayan siyasi çalkantılar ve istikrarsızlık süreci, bölgedeki siyasi yaşamın üzerinde demokrasi aleyhine büyük bir etki bıraktı. Devrimin başarısız olduğu sonucu artık uluslararası alanda da kabul gören bir gerçek. Orta Asya’nın diğer devletleri için kötü bir örnek teşkil eden Kırgızistan’ın "Sarı Devrimi" bölge iktidarları tarafından muhalefete karşı koz olarak kullanılıyor. Örneğin Kazakistan’da Aralık 2006’daki devlet başkanlığı seçimlerinden önce televizyonlarda sürekli Kırgızistan’da yaşanan kargaşanın görüntüleri yayınlandı. Özbekistan’da Andican olayları sonrasında Kerimov yönetiminin ülke içindeki güvenlik endişelerini gerekçe göstererek iç politikada muhalefete yönelik daha sert bir tavır takındığı yorumları yapılıyor. Kerimov bir dizi siyasi reform paketini uygulamaya koydu. Muhalefet, Andican olayları sonrasında Taşkent yönetimine en sert tepkiyi veren AB’nin son dönemde bölgeye yönelik geliştirmeye çalıştığı enerji politikaları nedeniyle Özbekistan’la yeniden ilişkilerin normalleşmesi adına yaptığı diplomatik girişimlerin de konu üzerinde olumsuz etkisi olduğunu düşünüyor. Özbekistan’da Aralık 2007 tarihinde yapılacak devlet başkanlığı seçiminin ülkedeki siyasi gelişmelere nasıl etki edeceği ve uluslararası kamuoyunun bu seçimleri nasıl değerlendireceği de ayrı bir merak konusu. Türkmenbaşı’nın ölümüyle birlikte bölgede demokrasi yönünden en zayıf olduğu düşünülen Türkmenistan’ın yeni devlet başkanı Gurbanguli Berdimuhammedov’un yeni reformlara imza atacağı beklentisi gündeme gelmişti. Sosyal alanda bazı açılımlar sağlansa da Berdimuhammedov’un siyasi alanda iktidar lehine olan statükoyu kendi yönetim stratejisine uyumlaştırarak sürdürdüğü görülüyor. ABD her ne kadar yeni devlet başkanının icraatlarına yönelik memnuniyetini dile getirse de, bu iyimserliğin Türkmenbaşı döneminde ulaşılamayan enerji kaynaklarına "çengel atma" hevesi olduğu yorumlarında gerçeklik payı olduğu son derece açık. Kazakistan’da son günlerde yapılan anayasa değişikliği de bölge genelinde süregelen tartışmalara yeni bir gündem oluşturdu. Nursultan Nazarbayev’in devlet başkanlığına ilişkin çıkarılan yeni yasa Kazakistan muhalefetine kötü bir haber niteliğinde. Yasayla 1991’den bu yana 16 yıldır devlet başkanlığını yürüten Nazarbayev’in sınırsız sayıda tekrar devlet başkanı seçilebilmesinin önü açıldı. Orta Asya’da demokrasi rafa kalktı KASAP ET DERDİNDE DURAKLAMA DÖNEMİ Eski Sovyet ülkelerinde Gürcistan, Ukrayna ve Kırgızistan’da gerçekleşen devimlerin ardından son yıllarda en çok tartışılan konu olan "demokratikleşme çalışmaları" bölgedeki güç mücadelesiyle de ilintili olarak kesintiye uğramış durumda. Devlet başkanlarının hâkimiyeti altında sürdürülmeye çalışılan "demokrasi" anlayışı şimdilerde totaliter bir görüntü çizmeye başladı. Muhalefetler açısından zaten zor olan siyasi süreçte şimdilerde daha çetrefilli bir döneme giriliyor. Artık iktidardaki güç sahiplerinin ellerinde Bölge ülkelerindeki demokratikleşme çalışmalarında yaşanan olumsuzlukların faturasını yalnız iktidardaki liderlere yüklemek de eksik ve sığ bir yorum olur. Çünkü bölgede çok farklı dinamikler mevcut. Bu bağlamda, süper güçlerin bölgedeki nüfuz ve enerji kaynaklarına sahip olma mücadelesi de ülkelerdeki siyasi yaşamı olumsuz etkiliyor. ABD, Rusya, Çin ve AB’nin kendi aralarındaki küresel mücadelelerinde, çıkarları doğrultusunda bölge liderlerine destek vermeleri alenen iç politikaya müdahaledir. Söz konusu güçlerin iktidarların karşısında yer almakla bölgedeki kazançlarını nasıl kaybettikleri daha önceki süreçte tecrübe edildi. Andican olayları sonrasında Özbekistan’daki askeri üssünü kaybeden ABD ve yine Özbekistan’la ilişkileri kesilme noktasına gelen AB’nin bölgede hızla kaybettikleri prestij ve güçleri onlar için acı bir tecrübe oldu. Aynı hatayı Orta Asya’nın doğalgaz ve petrol deposu Kazakistan’da ve Türkmenistan’da yapmak istemedikleri açıktır. Nitekim devlet başkanlığı seçimlerinin hemen öncesinde 13 Ekim 2005 tarihinde Kazakistan’ı ziyaret eden Condoleezza Rice Nazarbayev’e seçimlerde açık destek vermiş, "Sayın Nazarbayev’in, Kazakistan’ı daha ileri düzeylere ulaştırabilecek ve bölgede önderlik yapabilecek saygın bir lider olduğuna inanıyorum" sözleriyle bölgede iktidarlardan yana duruşlarını açıkça deşifre etmişti. Bölgede küresel mücadele yaşanmasa ve ülkeler dış müdahaleye kapalı bir durumda olsa demokrasinin gelişimi daha hızlı seyredebilir. Örneğin Kazakistan’da yürürlüğe giren son yasaya ABD’nin açık desteği veya Türkmenistan’da gerçekleşmeyen değişime rağmen sanki elle tutulur reformlar yapılmışçasına alkışlayan Batı, gerçek düşüncelerini ortaya koysa, liderler şapkalarını önüne koyup düşünme fırsatı bulabilirler. Tabi Batı bunu yaparken terazinin diğer kefesindeki RusyaÇin ikilisinin de aynı objektifliği göstermesi gerekiyor. Ama devlerin şu anki mücadelelerinde ilk başlık enerji ve hammadde temini oldukça, insan hakları ve demokrasi listenin son sıralarında kalmaya devam edecek gibi gözüküyor. Kerimov Nazarbayev
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear