Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4 Mustafa ÖZBEK Türkiyem Topluluğu Sözcüsü T atil yapmak herkes için bir ihtiyaç... 2007 yılında 104 gün hafta sonu tatili yapmış olacağız... Ayrıca resmi ve dini bayramlar ile edinilen bir 10 günlük tatil de var... Buna 30 gün yıllık izini eklersek, cumartesi ve pazarları buradan çıkarırsak (8 gün) toplam 136 günlük bir dinlenme zamanı olacak bu yıl içinde... Yani 2007 yılının üçte birinden fazlası, insanların diğer iki güne sağlıklı hazırlanması için dinlenecekleri zamanlar olacak... Kısaca söylemek gerekirse.. 2 gün çalışacak, 1 gün dinleneceğiz.. İşte bu özelliğimiz ile Finlandiya ve Avusturya’dan sonra dünya üçüncüsü olduğumuzu da unutmayalım... Hafta sonları insanların haftanın yorgunluğunu atmaya çalıştığı, ruhen ve fiziken kendini dinlenmeye alıp, yeni bir haftaya başlamak için gerekli motivasyonlar ile donatmaya çalıştığı günlerdir... Bazen dinlenmek için piknik ve mesire yerlerine gitmek ister insanlar... Ancak dinlenme alanlarını katleden çevre nankörlüğü yavaş yavaş piknik yapacak yerleri kentlerden ve bizlerden alıp götürüyor, yok ediyor.. Ama telaşa gerek yok... Şimdi Güneydoğu Anadolu'da yeni piknik alanları ortaya çıktı. Çoluğunuzu, çocuğunuzu alıp gideceğiniz, salıncak kurup sallanacağınız, hatta pikniğe gelen diğer insanlarla birlikte çeşitli spor oyunlarını yapabileceğiniz yerler bunlar... Kandil Dağı'ndan, Cudi Dağ'ından, Gabar’dan bahsediyoruz... Şimdi bu dağlarda huzur(!) hakim... Biraz uzun ve zahmetli yolculuktan sonra buralara gidip piknik yapmak mümkün... Bir taraftan siyasi iktidar, bir taraftan holding medyası biraz daha gayret etseler, adeta bir cehenneme dönmüş bu dağları 'turistik bir cennet' ilan edecekler... Vaziyete bakılırsa PKK maskesini takan katiller artık bu dağları terk etmiş durumda... Kaçan kaçana. Artık buralar bomboş... Söylenenlere göre, Türkiye'nin operasyonları(!) ve sıcak takiplerinin(!) ardından PKK'lılar kampları terk ederek gruplar halinde bölgeye dağılmış... Peki nereye gitmiş bu katiller? Bulunmuş mu?... Bu sorulara şimdilik bir cevap yok... Ama yakın zaman içinde bu soruların kafalarda yarattığı istifhamları gidermek için bir taraftan siyasi iktidar bir taraftan holding medyası elbette buna da bir formül bulacak... Zaten Amerikan uçakları da havadan uçuşlarla Kötü yol dağlardaki terörist yuvalarının yerlerini tespite başlamış.. Üstelik, peşmergeler de sınırda denetimleri arttırmış... İçinizi de ferah(!) tutun peşmergeler talimatı Irak'ın kuzeyindeki kukladan değil, Bağdat'ta oturan kukladan (Talabani) alıyormuş... Peki kim bu peşmergeler? Kimlerden oluşuyor?... Kimlerden akıl alıyor? Sakın PKK'lı katillerin üniformalı halleri olmasın bunlar?... Tabii bu sorulara cevap ararken, Barzani denilen kuklanın maaş verdiği askerleri(!) arasında 3 binden fazla PKK'lı katilin olduğunu unutmayalım... Bunun yanı sıra bu iki kuklaya, postal yalayıcısına güvenmemiz için bir sebep var mı?.. Daha düne kadar Türkiye'ye 'küstahça' tehditleri savuranlar bunlar değil miydi?... Yabancı basının hiçbir zahmete katlanmadan elini kolunu sallaya sallaya bulup, röportaj yaptığı bu katilleri Amerika'nın sanki dalga geçer gibi 'aramaya kalkışması' size de tuhaf gelmiyor mu?... Amerikalı subayların eğittiği, lojistik destek sağladığı eline silah verdiği bu katilleri, yine Amerikan askerinin arıyor olması inandırıcı olabilir mi?.. Bu bizimle dalga geçmek değil mi?... Dünyanın neresinde olursa olsun, teröristleri, aradıklarını eliyle koymuş gibi bulan Amerika'nın 'bakıyorum, arıyorum' dediği PKK'lı katiller ile koyun koyuna olduğunu bilmeyen kaldı mı? Peki Amerika Türkiye'nin 'stratejik ortağı' değil miydi? Neden bugüne kadar bu bilgileri vermedi?... Nedenini söyleyelim; Amerika Türkiye'nin 'dostu' değil, 'müttefiki' değil... Türkler güvenmiyor Amerika’ya... Çünkü güvenilecek bir ülke değil, olmadı da. Buna rağmen haddini bildiremiyoruz… Özbekler de güvenmedi Amerika'ya... Büyük doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip Özbekistan, dünyanın 10 büyük altın üreticisi arasında yer alıyor. Özbekistan, dünyadaki beşinci büyük C S TRATEJİ pamuk üreticisi durumunda. 2005 yılında İslam Kerimov ülkedeki Amerikan üslerini kapatma kararı alınca, Dünya Bankası da yardım projesini askıya alarak Özbeklerden Amerika’nın intikamını alma görevini üslendi. Ama Özbekistan halen ayakta, gelişmesini sürdürüyor... Özbekistan'ın yaptığını yapamadık. Biz Amerikan üslerini kapatmadık, kaldırmadık ama Amerika, Balkanlar’da, Kafkasya’da, Kıbrıs’ta şimdi de Ortadoğu’da Türkiye’yi ‘sıfır noktasına düşürmek’ için elinden geleni yaptı, yapmaya devam ediyor. Amerika'nın bir tek stratejik ortağı var bu coğrafyada... O da İsrail... Türkiye, Amerika'nın stratejik değil, trajik ortağı... Türkiye'yi kendi çıkarları doğrultusunda kullanmak, yönlendirmek ve yönetmek isteyen bir ortak... Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra önemi daha da artan Türkiye'nin süreci iyi okumasını engelleyen, bunun için PKK'yı, peşmergeleri, kuklaları kullanan hiç bir zaman güvenilemeyecek bir ortak... Türkiye'nin en önemli karar alma mekanizmalarından biri olan TBMM'den çıkan bir kararın 5 Kasım 2007'de Beyaz Saray'da yapılan görüşme sonrası rafa kaldırılması Türkiye aleyhine politikalarda Amerika'yı cesaretlendirmekle kalmıyor, Türkiye'nin uluslararası ilişkilerdeki diğer muhataplarını da 'Türkiye nasıl olsa aldığı karara kendisi uymuyor.. Bize de her an mecbur ve mahkum olabilir' diye cesaretlendiriyor. Artık biz iradesine de kişiliğine de itibar edilmeyen bir ülke olduk... İngiltere'nin, Almanya'nın, İtalya'nın hizaya getirdiği Suudi Kralı karşısında, Osmanlı'nın torunlarının düştüğü hal, itibarımızın ne durumda olduğunu bizlere göstermedi mi?.. Bush'un yanında ayak ayak üstüne atan Başbakan'ın, Abdullah'ın yanındaki azar işitmekten korkan çocuklar gibi derlitoplu oturuşu mu itibar?.. Bugünün Dışişleri Bakanı’nın daha bir yıl önce Danimarka'da Kopenhag havaalanında kargo kapısından giriş ve çıkış yapmaya mecbur bırakılması mı itibar?.. Dış politikadaki duruşunu Amerika'ya ve Avrupa'ya endekslemenin adı ise itibar, o zaman itibarımızın zirvesindeyiz... Değmeyin keyfimize.. Irak'ın kuzeyi konusundaki taleplerimiz, tıpkı Kerkük ve Musul konusunda olduğu gibi, tıpkı Kıbrıs'ta olduğu gibi çözüme kavuşmadan çürüyecek... Ve biz bu çürümelere çözüm diye sarılmaya zorlanıyoruz. Bölgenin en güçlü ülkesi iken çaresizlikler ve zavallılıklarla baş başa bırakılıyoruz... Kaybolan iki askeri için Edoğan ve Bush... Lübnan'ı yerle bir eden İsrail'e bir bakın... Sekiz askeri kaçırılan Türkiye'ye bir bakın... Sonuca bakın... Bir 7 bin yıllık tarihi olan Türkiye'nin, bir de 60 yıllık katliamları kendisine tarih yapan İsrail'in haline bakın... Bakın da siz karar verin bölgenin güçlü ülkesinin hangisi olduğuna?... Ordaki de hükümet burdaki de... Bütün bunlar yetmedi... Ülkeyi idare edenler Türkiye'ye ve Türklüğe hakareti frenleyen 301. maddenin kaldırılması yolunda kapıları açık bırakarak, itibarımıza itibar katma arayışını sürdürüyor... Kısa bir zaman sonra siyasi iktidarın 'feminen tavrı' sebebiyle, Türk