25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

22 Prof. Dr. Baybars TEK Türkiye’ye yeni yaklaşım önerisi: C S TRATEJİ kaçarcasına, satıp kurtulmayı tercih edebileceklerini öngörememek olmuştur. Gerçekten de üç beş yıldan beri markalaşmaktan söz eden Türkiye’de yabancı markalar, geriye ve ileriye doğru dikey bütünleşmelerle çoktan alışveriş merkezlerinde yerli markalara hayat hakkı tanımaz hale gelmişlerdir. Belki bir sonraki aşamada bugün KOBİ’lerden ürün alan çok uluslu hipermarket ve süpermarketler, bir süre sonra başka ülkelerden daha fazla ithalat yaparak, fiyat kırarak yerli gıda üretiminin miktarını, kalitesini ve çeşitlerini öldürebilecektir… Küreselleşme konusundaki ikinci yanılgı, dünyaya uygarlık ve iş yapma bilinci ve kültürü aşılayacağını düşündükleri, "kazandırkazan" felsefesinden söz eden küresel oyuncuların büyük bir bölümünün web sitelerinde yazdıkları misyon ve vizyonların çoğunun içinin dolu olmadığını görememek olmuştur. Öteki yazı da, Can Dündar’ın Milliyet gazetesinde çıkan 27 Ekim 2007 tarihli "Önce işini iyi yap, sonra bayrak as!" başlıklı yazısıydı. Özetle "Üniversite öncelikle iyi araştıracak, basın enine boyuna soruşturacak, asker ülkesini mükemmel savunacak, hükümet doğru dürüst politika oluşturup uygulayacak, futbolcu sahada güzel oynayacak, maç kazanacak. Bunu başardıkları zaman zaten vatanlarını çok sevdiklerini kanıtlamış olacaklar…" diyordu. Dündar’ın bu yazısı, "bazı aydınların, oturdukları yerden, bir şeye ses çıkarmadan, kendini yormadan, harekete geçmeden yaptıkları "pasif" katkılarını (!) çok güzel açıklıyordu. Bu iki konu için onlarca kitap yazılmıştır. Yüzlerce de yazılabilir. "Tüketicinin Korunması" konusuna aktif olarak 30 yılını vermiş biri olarak, yıllardan beri insan ve toplum odaklı dürüst pazarlama anlayışını savundum. Ama hiçbir zaman insanın insanı aldatmasını, "el parasıyla", onursuz ve gereksiz tüketimi savunmadım. Ne yazık ki, bu ülkede sorumsuz yayın yapan "Televole"ci TV’lerin de katkısıyla, hak eden, etmeyen herkes başta otomobil ve kredi kartları olmak üzere her şeye hemen sahip olup, sorumsuzca harcama moduna girmiştir. Kredi kartı affı, telefon borcu affı, vb. gibi aflar ve ödenmeyen çekler, protesto edilen senetler bir ülkenin etik değerlerinin ve nasıl yaşadığının önemli göstergeleri olarak bu saptamayı kanıtlamaktadır… "Herkes önce kendi işini iyi yapsın" yazısı ülkemizde artık birçok mesleklerde hatırlanmayan "meslek şerefi"ni de ilgilendiren bir konudur. Konuyu üniversiter yaşam açısından ele aldığımızda, aklımıza gelecek her türlü soruda da, yaşam stratejileri ve taktikleri konusunda bulunmaz filozofluğu ile gereken her şeyi öngörmüş olan büyük Atatürk’ü anımsamamak mümkün mü? " Hayatta en hakiki mürşit ilimdir!". "Eğer bir ulus özgürlükten başka her şeye daha çok değer verirse özgürlüğünü kaybeder. İşin ironik tarafı, eğer o ulusun daha çok değer verdiği şeyler konfor ve para ise onları da kaybedecektir" W.Somerset Maugham ürkiye neden bu noktaya geldi? Aklı başında bilinçli, bilgili ve gerçek yurtseverler için bu sorunun sorulmasına bile gerek olmadığı açıktır. Ne yazık ki büyük önderimiz Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet’in 84. yılında bu soruları da cevaplarını da bilmeyen, bilmek istemeyen ve de cevapları umurlarında bile olmayan çok kişi görüyoruz. Bunların başında dinciler dindarlar değil gelmektedir. Kısaca söylemek gerekirse, bu gün ülkemiz bireysel, kurumsal ve kamu yönetimi temellerinde çok sayıda örnekleri görülen şu bataklıklara tümden ya da kısmen sürüklenmiştir; 1 Borç bataklığı, borcu borçla ve gelip gelmeyeceği bilinmeyen alacak ile ödeme, yüksek faiz düşük kur bataklığı 2 İşletmelerinin yabancılara satış bataklığı 3 Kaybolan değerler ve kaybolan idealizm bataklığı 4 Terör bataklığı 5 İrtica bataklığı 6 Bilgisizlik, bilime saygısızlık bataklığı 7 Hedonizm (keyif sürme) ve tembellik bataklığı 8 Aşırı bireycilik ve çıkarcılık bataklığı 9 Bilimsellik dâhil, her konuda apaçık nitelikli ve niteliksiz hırsızlık bataklığı 10 Her şeyi satıp savurma, mirasyedi kolaycılığı bataklığı, 11 İşbirlikçilik bataklığı, 12 Türk Ordusu düşmanlığı bataklığı, 13 Küresel bağımlılık bataklığı, 13 Aydın kesimin dağınıklık ve atalet bataklığı, 14 Hukuksuzluk, yasalara ve kurallara karşı gelme bataklığı, 15 Bölücülük bataklığı, 16 Doğa düşmanlığı bataklığı, 17 Yolsuzluk bataklığı. Bunların hepsi birbirinden beterdir ama Türk ordusuna ve Cumhuriyete düşmanlık içlerinde en berbatıdır. Ülkemizin bu duruma düşürülmesinde dış güçlere ve dincilere ek olarak, geride kalan siyasal partilerin ve STK’ların yeterince bilinçli, özverili, bilgili, vizyonlu (niyetli) ve sistematik çaba göstermemiş olmalarının rolünü kim yadsıyabilir? Ne yazık ki, aydınların önemli bir bölümü ülkemizin bu bataklara sürüklenmesinde aktif ya da Ulusal Ekonomik Güvenlik Kurulu Türkiye, günümüzde birçok bataklığa sürüklenmiş durumda. Toplumsal yapıdan, ekonomik yapıya, yönetim yapısına, güvenlik yapısına kadar birçok alanda sorun yaşanıyor. Akademik yaşam da olumsuz gelişmelerden payını alıyor. Kritik noktaya gelen ekonomi artık ulusal bir güvenlik konusu olarak değerlendirilmeli… pasif roller oynamışlardır. Geçtiğimiz haftalarda medyada gözlerden kaçmış iki önemli yazı vardı. Bunlardan biri, eski Türkiye İşveren Sendikaları Konfederasyonu Refik Baydur’un Dünya gazetesindeki 15.10.2007 tarihli "Liberalleşmegloballeşme–kölelik" başlıklı yazısıydı. Bir zamanlar 28 Şubat'ı "bir yanlışın başka bir yanlışla düzeltilmesi' olarak tanımlayan, "28 Şubat'ın millete zarar verdiğini, ne o günlerde ne de şimdi, rejim tehlikesi olmadığını" söylemiş olan Sayın Baydur, bu yazısında özetle "ayağını yorganına göre uzatmayan" bir ülkenin borç batağına sürüklenerek ekonomik ve siyasal bağımsızlığını kaybedeceğinin altını çiziyordu. Haline bakmadan tüketmeye koşullanan halka koşut olarak, haline bakmadan bilinçsizce, üstelik sık sık yolsuzluklarla, hortumculuklara "borç yiğidin kamçısı" anlayışıyla borçlanan, dağı taşı, ormanı satan belediyeler, özel sektör ve kamu yetkilileri ülkemizin bu duruma düşmesinin önemli aktörlerindendir. T KÜRESELLEŞMENİN YANSIMALARI Bu satırların yazarı dahil, küreselleşmeyi aktif olarak savunmasa da, karşısında olmayanların Dışa Açılma Bayramı (!) sırasında yanıldıkları iki noktadan biri, en gelişmiş şirketlerimizin bile, bu şirketleri daha yukarılara taşımak ve kendi ülkelerinde şampiyon yapmak varken, küresel oyuncu olamayıp, onlar karşısında havlu atacaklarını ve adeta sırtlarından yük atıp Yabancılara satılan bankalar...
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear