25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 Ali KÜLEBİ TUSAM Ulusal Güvenlik Stratejileri Araştırma Merkezi Başkanvekili akulebi@tusam.net ‘Varlığını sınırlı sürdürme’ yaklaşımı… C S TRATEJİ başlamasıyla gelişen olaylar bugünkü karmaşık denklem içinde hemen her grubun diğerlerine karşı hesap peşinde koşmasıyla büyük katliamlara yol açmaktadır. Hele Saddam Hüseyin’in intikam alırcasına Şii’ler tarafından bir bayram sabahı alelacele idam edilmesi kan davasına çoktan dönüştü bile. ElKaide’nin Irak’taki lideri olduğu öne sürülen Ebu Musab azZarkavi’nin ölümüne kadar genelde başta ABD, yabancı işgal kuvvetleri mensuplarına ve Irak hükümetine mensup güvenlik güçlerine karşı yürütülen saldırılar bugün artık ağırlıklı olarak sivil halka yönelmiştir. Ancak bu noktada Irak’taki öteki direnişçi gruplardan ElKaide’nin farkı, bu grubun yaptığı eylemlerde uluslararası hedef ve amaçlar gözetmesidir. Bu uluslararası boyutların yalnız ABD ve politikasını hedeflemediği, Avrupa ülkeleri için de tehdit oluşturduğu görülmektedir. Batı ülkelerinde gün geçtikçe artan İslam karşıtlığı, İslam’ın kutsal değerlerine yönelik yapılan bilinçli, bilinçsiz yanlışlara karşılık olarak İslam ülkelerinde de Batılılara karşı olan tepki giderek artmaktadır. Hiç şüphesiz başlarına gelen bugünkü felaketten birinci derecede Batı’yı suçlu bulmaya başlayan Irak halkında bu tepki çok daha hızlı artacaktır. Geçmişte Filistin’e karşı yapılan yanlışlar ve Filistin halkının bir devlet kurmasından mahrum edilmesiyle, on binlerce Filistinlinin işsizlik ve yoksulluğa mahkum edilmesi nasıl Filistin’i uluslararası düzeyde terörü besleyen bir olgu haline getirdiyse ve terörist olarak ilan edilmiş bir Hamas’ın Filistin’de demokratik yollarla başa gelmesini sağlamışsa, bundan böyle çok daha fazla nüfusa sahip olan Irak da aynı şekilde dünyaya başka sorunlar çıkaracak bir ülke olacaktır. Özellikle direnişin bugün artık daha çok dini motif ve örgütlenmeye dayandırılmaya başlanması önemlidir. Irak toplumu da giderek geçmişteki göreceli laik hüviyetinden dini bir hüviyete geçmeye başlamıştır. Her ne kadar, en militan İslamcı grup olan ve Usame Bin Ladin’e ideolojik olarak yakınlığı ile bilinen Cihat’çı grup milliyetçiİslamcı gruplara karşı güç kaybeder gibi gözüküyorsa da hala önemi ve etkinliği ortadadır. Hatta bu grubun uluslararası stratejisinin bir parçası olarak Şii’ler ve Sünni’ler arasındaki çatışmayı körükleyici provokasyonlarının arttığı da söylenebilir. Hiç şüphesiz bu provokasyonların temelindeki ve arkasındaki örgüt ve hesapları yalnız tek bir gruba bağlamak çok yanlıştır. Irak’taki çatışmaların tırmanmasında çok çeşitli örgüt ve mezhep gruplarının çıkarları vardır ve bunların çoğu görünürde bu tırmanışa karşı tutumdaymış gibiyseler de, hepsi belli art niyetleri olan ve ABD’den İsrail’e, İran’a, Suriye’ye, Suudi Arabistan ve Kürtlere kadar uzanan bir yelpazenin parçalarıdır. Yine hiç şüphesiz olayların tırmanması ve hatta bir iç savaşın başlaması ile gelinen nokta giderek Irak sınırlarının ötesine taşan bir şekle bürünecektir. Bunun uzantısı G üney’deki eski komşumuz Irak Devleti’nin yerini ABD’nin almasından bu yana son derece istikrarsız ve her geçen gün alevler içine biraz daha sürüklenen bir bölgede olmanın şanssızlığı, mutsuzluğu ve hatta insanlık adına umutsuzluğunu yaşıyoruz. ABD’nin, küresel güç olma noktasından, artık inişe geçtiği tartışmalarını başlatan bir noktaya gelmiş olmasıyla beraber reel politik olarak bu inişin henüz somut belirtileri görülmeye başlamamış olsa da yakında ortaya çıkacağını artık rahatlıkla söyleyebiliriz. Esasen ABD’nin bugün yaşamaya başladığı olgu, büyümeye başlayıp şımaran ve süreç içinde yönetimin ehil olmayan ellere, babadan oğula veya aile içinde fertlere geçmesiyle kokuşan devlet yönetimlerinin kaderidir. Böyle ülkelerde keyfilik ve yozlaşma, yöntemin özelliği haline gelir. Bugün güney komşumuz ABD’nin Yakınlarını arayan Iraklılar... de geldiği nokta budur. Gerçeklere gözlerini kapayıp kısa vadeli çıkarlarına odaklanan ABD, "demokrasi getireceğim" diyerek girdiği Irak’ı kelimenin tam anlamıyla mahvederek, yıllardır aynı bölgede belli dengeler içinde yaşayan etnik ve dini grupları birbirine düşürürken, teröre karşı ve demokrasi vaatleriyle işgal ettiği Irak’ta teröristleri alabildiğine himaye eden bir görünüm kazanmış ve ilkesizliğin en somut örneğini vermiştir. PKK terörünü Türkiye’ye karşı "uyutma politikasıyla" halen himaye eden ABD’nin bu çelişkileri yalnız Irak’ı kaosa sürüklemekle kalmayacak, yaptığı bu ve benzeri yanlışlarla Orta Doğu bir kan gölüne dönüşecektir. Ama hiç şüphesiz bu kan gölünün ortasında şimdilikçaresiz bir Irak halkı bulunmaktadır. Terör olaylarının çok yönlü ve karmaşık bir hal aldığı Irak’taki bozulmuş denklemde, Türkiye, retorik olduğu belli ve iktidarın kamuoyun "oyalamak için" söylediği aşikar olan "kırmızı çizgilerimiz"i beyaza dönüştürmesi ile giderek bu çok bilinmeyenli denklemin maalesef en az dikkate alınan unsuru haline gelmiştir. Irak’ta iç savaşa doğru ABD, asker sayısını artırarak kısa sürede, şok başarı sağlamayı hedefliyor. Direnişin geldiği boyut bunu engelleyebilir. Enerji politikası nedeniyle ABD’nin Irak’tan tamamen çekilmesi ise şu an olasılık dışı. DİRENİŞİN AMACI VE BOYUTLARI Irak’ta Saddam Hüseyin’in devrilişinden sonraki dört yıllık süreçte şiddet her geçen gün giderek artmaktadır. Daha önceleri Sünniler tarafından yoğunlukla ABD güçlerine karşı "direniş" şeklinde ortaya çıkan olaylar ve verilen hasarlar, bugün daha çok sivil halkı etkiler hale gelmiştir. Direnişçiler ve özellikle bunların arasındaki çeşitli gruplardan biri olan ElKaide’nin Irak’taki en büyük dini grup olan Şii’lere karşı şiddet uygulamaya
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear