Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S TRATEJİ Rusya’ya karşı ABD’nin Avrasya’da büyük Anar SOMUNCUOĞLU TUSAM RusyaUkrayna Araştırmaları Masası asomuncuoglu@tusam.net 20 05 yılında eski Sovyet ülkelerini kayırma politikasının bittiğini iddia eden Rusya, aslında Türk Cumhuriyetleri’ne yönelik olarak bu politikayı daha 1990’ların başında rafa kaldırmıştı. Bilindiği gibi, özellikle Orta Asya cumhuriyetlerinin Moskova’nın boynunda ağır bir yük olduğu ve bundan bir an önce kurtulması gerektiği düşüncesi 1990’ların başında Rus yönetiminde oldukça kabul gören bir görüştü. Moskova, 2005 yılına kadar ucuz enerji fiyatlarıyla beslediği Gürcistan, Moldova, Ukrayna ve Ermenistan’dan farklı olarak 1990’lardan itibaren Türk Cumhuriyetleri’ne yönelik politikasında sadece siyasi değil, ekonomik çıkarlarını da gözetmeye çalışmıştı. Eğer silah satışı, insan dolaşımı ve benzeri konularda Türk Cumhuriyetleri’ne bir takım ayrıcalıklar sağlandıysa da, bunların bedeli başka alanlarda fazlasıyla ödettirildi. Enerji zengini bu ülkelerin ancak Rusya üzerinden dünya pazarlarına kaynaklarını ulaştırabilmeleri ve dolayısıyla bu anlamda Rusya’ya bağımlı olmaları, Rusya tarafından sonuna kadar kullanıldı. Söz konusu bağımlılık dışında, Moskova’nın her yeni siyasi desteğin arkasında yeni ekonomik talepler yer alıyordu ki, Türk Cumhuriyetleri’nin dünyadan ırak kaldıkları bir ortamda bu şema çok kolay işleyebiliyordu. ABD’nin aşırı Türkistan ilgisinin başlamasından sonra durum değişecek gibi olduysa da, ABD’nin terk etmek durumunda kaldığı Özbekistan’ın sıkışmışlığının Rusya tarafından azami şekilde kullanılması, Türk Cumhuriyetleri’ne yönelik olarak Rusya’nın davranış biçiminin pek değişmediğini gösterdi. 2005 yılında Türkistan’da gerçekleşen ittifak ve işbirliği değişimlerinin sonucunda birden Rusya ve Çin’e mecbur kalan Özbekistan, gerektiğinde Rus askerlerinin Özbekistan’da konuşlanması yolunu aralayan müttefiklik anlaşmasını Rusya ile imzalamak durumunda kalmıştı. Ancak bununla yetinmeyen Moskova, Özbekistan’ın Kolektif Güvenlik Anlaşması Teşkilatı’na katılmasını ısrarla istiyordu. 2005 yılında Avrasya Ekonomik Topluluğu’na (AET) Özbekistan’ın katılımını garantileyen Rusya, Haziran 2006’da Özbekistan’ı ABD’nin Orta Asya’daki söylemi ve yaklaşımı şimdilik değişikliğe uğramış görünüyor. Bölgede ‘demokratikleşme’ arayışlarına ara veren ABD, Rusya’yı ve Çin’i dengelemek amacıyla Özbekistan ile de ilişkileri yeniden kurma arayışı içinde. KGAT’a katarak Özbekistan’a askeri etkinliğini de yaymış bulunmaktadır. Ne var ki, Rusya’nın açtığı kucağın şartları bununla bitmiyordu. Özbekistan’a yatırım sözü de veren Rusya, fırsattan yararlanarak özelleştirilmelerde ve enerji kaynaklarının araştırılması ve üretiminde birinci rol oynamak istediğini açıkça belirtti. Karşılıklı çıkar bağları gibi görünen bu model aslında Çarlık Rusya’sının kimi Türkistan hanlıklarında uyguladığı "koruma altındaki devlet" (protektorat) modeline olan benzerliğiyle de göze çarpıyor: h s u koruma altında bulunan B devletler içişlerinde serbest, ancak dışişlerinde Rusya’ya bağımlıydı ve Rusya’ya ticari ayrıcalıklar sağlıyordu. Ne var ki, bugün Türkistan devletleri, 19. yüzyılda, hatta 1990’lı yıllarda sahip oldukları seçeneklerden çok daha fazla seçeneğe sahiptir. Bu, Batı ile neredeyse bütün köprüleri atan Özbekistan yönetimi için de geçerlidir. Bakan Yardımcısı Richard Boucher, Özbekistan’ı ziyaret ederek, "güvenin tekrar tesis edilmesi için nelerin yapılması gerektiği" konusunda Özbekistan Devlet Başkanı İslam Kerimov ile görüştü. Görüşmede ortak çıkarların konuşulduğunu ifade eden Boucher, Washington’un Taşkent ile olan ilişkilerinde demokrasi söyleminden vazgeçmediğini göstermeye çalıştı. Ancak özellikle 2006 yılından başlayarak ABD, Türk Cumhuriyetleri ile alakalı olarak bu aşamada "şok terapili" demokratikleştirme politikasının yarardan çok zarar getirdiğini fark ederek frene basmaya başladı. Nisan 2006’da Litvanya’daki Vilnüs Konferansı’nda demokrasi karşıtı uygulamaları için Rusya’yı sert bir dille eleştiren Dick Cheney’nin, Kazakistan’a geçtikten sonra bu konuda ağzını bile açmaması, Washington’un Orta Asya politikasındaki yeni tutumunu gözler önüne sermişti. Şüphesiz demokratikleştirme söylemi hala kullanılıyor ve "demokrasiyi özendirme" çalışmaları devam ediyor. Ancak daha acil çıkarlar, mesela Afganistan’daki duruma hâkim olunması ve Rusya ile Çin’in dengelenmesi gibi konular "demokratikleştirme" planlarının şimdilik arka planda kalmasını gerektiren bir ortam yarattı. ABD’nin Özbek yönetimiyle ilişkilerini düzeltme girişimleri, Özbekistan için optimum olarak görünen denge politikasının uygulanma olasılığını arttırdı. Bölgede hem Rusya’nın en yakın müttefiki olan hem de ABD’nin "stratejik Putin partner" ünvanını bahşettiği Kazakistan’ın denge politikası, Özbekistan için de en iyi seçenek olarak görünüyor. Özbekistan, herhangi bir büyük güce çok fazla yakın olmanın fazla masraflı olduğunu kısa sürede öğrendi. ABD’den ağzı yanan Özbekistan’a, bağımsızlıktan bu yana unutmaya başladığı Rus kucağı da fazla sıkı gelmeye başladı. Ancak ABD ve Özbekistan arasına giren husumetin derinliği ve uluslararası kamuoyuna mal olma derecesi, ilişkilerin kısa sürede onarılmasını engelliyor. Özbekistan ile işbirliği yollarını arayan ABD, zaten yıpranmış durumdaki demokratikleştirme söyleminin arkasındaki inandırıcılığı kaybetmemeye çalışırken; Özbekistan yönetimi de, ülkesinde ayaklanma çıkarmakla suçladığı ABD ile tekrar işbirliğine yönelme konusunda aynı şekilde dikkatli davranmaya çalışıyor. İki taraf da "yüzünü kaybetmeden" ilişkileri düzeltme yollarını arıyor. ABD açısından bu yol, başka ülkelerin aracılığıyla bir hamle yapması anlamına geldi. Kerimov ise, insan hakları gibi bir YENİ ATILIMLAR 2005’de ABD’nin Türkistan’da kısmen etkinliğini yitirmesiyle, Rusya’nın işbirliği yaptığı Çin, Rusya’nın bölgedeki başlıca dengeleyicisi haline geldi. Bölge hammadde kaynaklarına ulaşmak amacıyla Çin’in Türkmenistan dahil olmak üzere bölge devletleriyle enerji anlaşmalarını sağlaması, Türkistan’ın artık tek başına Rusya’ya o verilmiş bir nimet a t n i C olmadığını gösteriyordu. Özellikle Batı yolu kapalı olan Özbekistan yönetiminin Çin ve Güney Kore işbirliğine önem vermeye, diğer yandan komşusu Kazakistan’a dostluk mesajlarını iletmeye başlaması, Özbekistan’ın dar alanda manevra yapmaya çalıştığını açıkça gösteriyordu. Kaldı ki, 2006 yılının başında ABD’de tekrar Özbekistan’ın jeopolitik öneminden bahsedilmeye başlandı bile. Çok geçmeden Washington’da Özbekistan ile ilişkilerin düzeltilmesi gerektiği konusunda prensip karar alınmış gibi görünüyor. Ağustos ayının başında Orta Asya ve Güney Asya’dan sorumlu ABD Dışişleri