Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
AB’nin Latin Amerika’ya ilgisinin niteliği nedir, bunu nasıl değerlendiriyorsunuz? Sürekli manipule edilen insan hakları, demokrasi ve terörizm konuları, Küba’ya uygulanan ambargo ve baskıları haklı göstermek için kullanılmaktadır. Bu cümleyi kanıtlayan bir iki örnek vermek gerekirse; AB, Irak, Guantánamo ve kendi topraklarında dahi faaliyet göstermiş gizli hapishanelerdeki suç ve işkenceleri kınarken, Küba'nın BM'deki İnsan Hakları Konseyi’ne seçimi için, gizlice "karşı" oy kullanmıştır. Buna karşın Küba, 135 ülkenin, neredeyse 3. Dünya ülkelerinin tamamının oylarıyla seçilmiştir. AB, terörist Luis Posada Carriles'in Venezuela'ya iade edilip yargılanmasına da hiç destek vermemiştir. Viyana Zirvesi’nden sonra yapılan basın açıklamasında çok gösterişli ifadeler kullanıldı; AB ve Latin Amerika arasındaki stratejik ortaklıktan ve hatta bu ortaklığın sağlamlaştırılmasından bahsedildi. Bunlar çok hoş tümceler, alkışlanacak sözler. Ama işin aslı çok farklı ve nettir. Aslında AB'nin stratejik ortaklığı Latin Amerika’yla değil ABD iledir. Şu anda AB'nin önceliği de Doğu Avrupa ülkeleriyle ortaklığını sıkılaştırmaktır. Engellerden bahsetmiştiniz; yukarıda saydığım gerçekler, aslında Latin Amerika ve AB arasındaki engelleri teşkil etmektedir. Türkiye ziyaretinin sonuçlarından dolayı çok mutlu olduğumu söylemek istiyorum. Yarın ülkenizden, Küba–Türkiye ilişkilerinin bir adım öne çıkartılmasına katkıda bulunduğumuzdan dolayı, mutlu olarak ayrılacağız. C S TRATEJİ 11 ‘Viyana Zirvesi’nden sonra çok gösterişli ifadeler kullanıldı. Bunlar çok hoş tümceler, alkışlanacak sözler. Ama işin aslı çok farklı ve nettir: Aslında AB'nin stratejik ortaklığı Latin Amerika’yla değil ABD iledir.’ Latin dönüşümü ve Chavez’in yeri Doç. Dr. Yaşar HACISALİHOĞLU şgallere ve sömürüye dayalı emperyalist egemenlik projeleriyle kurulmak istenen yeni dünya düzeninin, mazlum milletler üzerine karabasan gibi çöktüğü günümüzde, son yıllarda Latin Amerika’da yaşananlar gibi yeni nefes boruları yaratmak insanlık adına bir umut ışığı etkisi yaratıyor. Neler oluyor Latin Amerika’da? Olan biteni nasıl yorumlamalıyız? Hangi dersleri çıkarmalıyız? Latin Amerika’da dönüşümün yaşandığı ülkeler, kendine özgü nitelikleri olmakla birlikte ortak bir hedefi güdüyorlar. Güneyin dünyasını, IMF ve ABD’nin telkin ettiği neoliberal politikalardan kurtarmak, halkçı, ulusalcı bir ekonomipolitiği yerleşik kılmak. Bu ortak hedef için her ülke deneyimi ve uygulama süreci farklılıklar izlese de özünde bu ortak dil, tüm Latin Amerika’ya dalga dalga yayılıyor. Bu ortak dilin yaratılmasında ve değişimin yaygınlaşmasında Chavez’in Venezuela deneyiminin özel bir yeri var. Latin Amerika’da yaşananların taşıdığı anlam, en doğru biçimde Chavez ve Venezuela üzerinden okunabilir. Paraşütçü komando Albay Chavez, iktidara geniş halk kitlelerinin büyük desteğiyle geldi. Seçimle gelen bir iktidarı, Latin Amerika klasiği olan "ABD destekli askeri darbeyle ortadan kaldırma" girişimi bu kez Venezuela’da başarısız oldu ve Chavez iktidarını kuvvetlendirdi. Attığı adımlar ve dünyaya verdiği mesaj, emperyalizme karşı bir dayanışma zemininin oluşabileceği yönündeydi. Önce Latin Amerika’nın birliğine sonra da ezilen, mazlum güney ülkelerinin dayanışmasının gerekliliğine inanıyordu. Gerek iktidara yürüyüşü aşamasında gerekse iktidarı sürecinde karşılaştığı güçlülükler, bizim için çok tanıdık motifler içeriyor. Bu yüzden Türkiye açısından Chavez deneyiminin derinlemesine ve doğru biçimde kavranması gerekiyor. Türkiye’nin milli/ulusalcı birikiminin kucakladığı, savunduğu ve mücadele ettiği her İ unsurun benzerliklerini Chavez çizgisinde bulmak mümkün. Her şeyden önce Chavez kendi çizgisini "Bolivarcı" olarak tanımlıyor. Yani sömürgeciliğe karşı mücadele önderliği yapmış Simon Bolivar’ı örnek alıyor. Kendi topraklarının yarattığı bir değeri yüceltiyor ve onun birikimini geleceğe taşıma kararlığını gösteriyor. Başka yerlerden hele de Batı dünyasından şablonlar aramıyor. Terminoloji ve kurtarıcı ithaline bel bağlamıyor. Yerli olana ve özgün kılınabilene ve kendi sentezine sarılıyor. Tam bir milli/ulusal içerik geliştiriyor ve bu söylemini evrensel buluşmanın referansı kılmaya çalışıyor. Batı referanslı solun, neoliberalizmin çarklarında birer dişliye dönüşmüş çizgisinden uzak duruyor. 1990’ların küreselleşme rüzgarına kapılmış "sınıf mücadelesi" söylemini nostaljik ritüellere hapsetmiş işçi sendikalarıyla da yakınlaşmıyor. Demokrasiyi Batı’nın sopasında arayanlara, emperyalizme yenik düşmüş ve edilgenleşmiş kesimlere de soğuk bakıyor. Güçlüye tapanlara, kolayca teslim olanlara, küresel kıskaçtan kurtulabilme umudunu yitirenlere, "gerçeklebağımlılık" kavramlarını karıştıranlara özel bir ders veriyor. Ülkesini ahtapotun iç ve dış sömürücü kollarına bırakanlara savaş açıyor. Mutlu azınlığın işbirlikçi iktidarını, geniş halk kitlelerinin gücüne yaslanarak dağıtıyor. Halk yararına, kamu yararına çalışan gerçek bir demokrasi yapılandırıyor. Emperyalizmin desteklediği mutlu azınlığın ve dolayısıyla emperyalizmin çıkarlarına hizmet eden sanal demokrasi oyununun yerine toplumsal tabana yayılan ve önce ekonomide yerleşik kılınabilecek gerçek bir demokrasiyi hedefliyor. Toprak reformu gerçekleştiriyor. Başta devletin topraklarına tapu belgesi olmadan illegal yollarla el koymuş zengin toprak sahiplerinin elindeki topraklar olmak üzere topraksız yoksul köylülere 1.5 milyon hektarlık alanı devrediyor. Chavez, ne söylemde ne de eylemde aslında yine Batı penceresinden yapılan "solsağ" etiketlenmesine, özü yansıtmayan sadece şablonlara dayalı ayrışma öğelerine fazlaca itibar etmiyor. İthal kavramları da kullanmıyor. Onun temel aldığı öz; kendi topraklarının sentezine dayanan, bağımsızlık yanlısı, halkçı ulusalcı antiemperyalist çizgidir. Sömürgeciliğin yeni kimliğine karşı halkının bağımsızlığını savunan, yoksulların savunuculuğunu üstlenen bir halk önderliğidir. Devrimci bir ruhun içinde yapılanan ve mazlumların dayanışmasına dayanan bir düşüncenin yükselişidir. Bu biçimiyle son derece geniş bir Chavez cepheyi temsil ediyor, tıpkı Türkiye’de milli/ulusalcı cephenin kapsadıkları gibi...