Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
14 Ermeni Sorunu’nun uluslararası ilişkiler boyutu… C S TRATEJİ İddialar Türkiye’ye engel Doç. Dr. Kamer KASIM Abant İzzet Baysal Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü kamerkasim@yahoo.com S oykırım iddialarıyla birlikte ortaya çıkan Ermeni sorunu artık tarihi bir sorun olmanın ötesinde uluslararası ilişkiler boyutuyla ön plana çıkıyor, Türkiye’nin dış politikasının önünde bir engel ve belli bazı ülkeler ile ilişkilerinde de zedeleyici bir faktör oluyor. Ermeni diyaspora kuruluşlarının etkinliklerini arttırmaları ve bunlara bir de 1991 yılında Ermenistan’ın bağımsızlığını ilan etmesiyle birlikte bu ülkeyle Türkiye’nin problemli ilişkilerinin de eklenmesiyle, Ermeni sorunu bazı ülkelerin Türkiye’ye ye karşı kullandıkları bir araç haline geldi. Bu yazıda Ermeni iddiaları paralelinde yürütülen faaliyetlerin Türkiye’ye uluslararası alandaki etkileri ve bu süreç karşısında Türkiye’nin yaptıkları veya yapamadıklarına değinilecek, ayrıca Ermenistan politikasıyla ilgili bir değerlendirme yapılacak. Konunun tarihi boyutu yazının kapsamı dışındadır. Ermeni iddiaları, Türkiye’nin uluslararası ilişkilerinde baskı unsuruna dönüşmüş durumda. Avrupa Parlamentosu, 1915 olaylarına atıfla karar aldı, tam üyelik koşulu olarak iddiaların kabulü gündeme getiriliyor. Ermenistan’la ilişkilerin normalleştirilmesi isteniyor. Ermenistan’ın iddiaları dikkate alındığında Batı’nın tek yanlı tutumu ortaya çıkıyor. Türkiye’nin Ermeni soykırımını tanımamasının AB’ye tam üyelik yolunda engel olduğu vurgulanıyor. Avrupa Parlamentosu 17 Aralık 2004 zirvesinden iki gün önce 15 Aralık 2004 tarihinde de bir tavsiye kararı kabul etti ve bu kararda Türkiye’nin "soykırımı" tanıması isteniyor. paragrafında Avrupa Konseyi, Avrupa Parlamentosu tarafından alınan 15 Aralık 2004 tarihli karara işaret eder deniyor. Aslında konu 6 Ekim 2004 tarihli Avrupa Komisyonu ilerleme raporunda da yer alıyor. Raporda soykırım sözcüğü kullanılmamakta onun yerine "trajik olaylar" deniyor. Ayrıca raporda TürkiyeErmenistan arasındaki diplomatik ilişkilerin kurulması ve kara sınırının açılması istendikten sonra diğer önemli bir konu adıyla 1915 olaylarından bahsediliyor. Bu açıdan bakıldığında 17 Aralık 2004 zirvesi sonuç bildirgesinin Avrupa Parlamentosunun kararına işaret etmesi (kararın tamamına işaret ettiğinde Ermeni iddialarıyla ilgili kısmına da işaret etmiş oluyor), Türkiye açısından 6 Ekim 2004 tarihli Komisyon raporundan Ermeni sorunu ile ilgili yaklaşım açısından geriye gidiştir. Türkiye’nin üyeliğine engel olmak isteyen bazı ülkeler Ermeni iddialarını bir araç olarak her zaman kullanabilirler üstelik bir Avrupa Parlamentosu kararı da bunu kolaylaştıracaktır. Son yıllarda dikkati çeken bir konu da Doğu Avrupa ülkelerinin parlamentolarında Ermeni iddiaları paralelinde kararların alınmakta olduğudur. AP’NİN KARARI Avrupa Parlamentosu tarafından 15 Aralık 2004 tarihinde 262 ret oyuna karşılık 407 kabul oyuyla kabul edilen ve Türkiye ile AB arasında müzakerelerin başlatılmasını tavsiye eden metinde, Türk otoritelerin Avrupa Parlamentosu’nun 1987 yılındaki kararının gereğini yerine getirmediği ifade ediliyor. Yukarıda belirtildiği gibi 1987 tarihinde Avrupa Parlamentosu tarafından kabul edilen metin Türkiye’nin Ermeni "soykırımını" tanımasını istiyor ve konuyu Türkiye’nin üyeliğine engel olarak değerlendiriyor. Ayrıca 17 Aralık 2004 zirvesinden sonra kabul edilen Avrupa Konseyi Brüksel Zirvesi sonuç bildirgesinin 21. DIŞ ERMENİLERİN TUTUMU Türkiye açısından konu 24 Temmuz 1923 Lozan Antlaşmasıyla kapanmıştır. Ancak Ermeni diyaspora kuruluşlarının zamanla güçlenmesi, diyasporanın kimliğini soykırım iddiaları üzerine inşa etmesi sonucunda neredeyse tüm zaman ve mali gücünü iddiaların uluslararası alanda duyulmasına harcayan bir kuşak ve Ermeni organizasyonları ortaya çıktı. Ermenilerin soykırım iddialarının başlangıcı kabul ettikleri, Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermeni örgütlerinin ileri gelenlerinin tutuklandığı 24 Nisan 1915’in 50. yıldönümü olan 24 Nisan 1965’te Ermenilerin yaşadığı pek çok ülkede yapılan gösterilerle birlikte hızlanan diyasporanın çabaları 19731985 yılları arasında Türkiye’nin dış temsilciliklerine yönelik terör saldırılarına dönüştü. Terör döneminden sonra diyaspora kuruluşları ülke parlamentolarından iddialarını tanıyan kararların alınması için faaliyetlere yöneldi. Bu faaliyetlere bağımsızlığının ilanından sonra Ermenistan’da katıldı. 2001 yılında Fransa Parlamentosu’nun aldığı kararda olduğu gibi artık konu ikili ilişkilere zarar veren bir noktaya geldi. Daha da önemlisi TürkiyeAB ilişkilerine olan olası etkileridir. 1987 yılında Türkiye’nin AB’ye tam üyelik başvurusunda bulunmasından üç ay sonra Avrupa Parlamentosu "Ermeni Sorununun Siyasi Çözümü" başlıklı bir tavsiye kararı aldı. Kararda 19151917 dönemindeki olaylar 1948 BM Fransa’da, Türkiye’yi protesto eden bir Sözleşmesine göre soykırım olarak adlandırılmakta ve Ermeni kadın... ULUSLARARASI HUKUK Uluslararası hukuk açısından Soykırım 1948 BM Soykırım Suçunun Önlenmesi ve Cezalandırılmasına Dair Sözleşmede tanımlanıyor. Buna göre bir fiilin soykırım olabilmesi için bir milli, etnik ya da dini grubu, grup niteliğiyle kısmen veya tümüyle yok etmek kastıyla bazı fiillerin işlenmesi gerekiyor. Bu sözleşmede sayılan "grup mensuplarının öldürülmesi" eyleminden "bir grubun çocuklarının başka bir gruba zorla nakledilmesi"ne kadar uzanan ve "grubun fizik varlığını sona erdirecek yaşama koşullarına tabi tutulması" eylemini de içeren bazı muamelelere tabi tutulmalıdır. Adam öldürme fiili ulusal, etnik ırki veya dini bir grubun üyelerini sırf bu grubun üyeleri oldukları için açık veya örtülü bir şekilde yok etmeyi hedef aldığı zaman soykırımına dönüşür. Fiiller suçun maddi (objektif) unsurunu oluştururken, kasıt zihni (sübjektif) unsurdur. Bu bileşenlerden ikisinin de bulunması suçun oluşması için gereklidir. Aynı sözleşmeye göre soykırım suçluları yetkili mahkemelerde yargılanır. Bundan çıkan sonuç soykırıma ancak yargının karar verebileceğidir. Ortada böyle bir yargı kararı olmamasına rağmen Ermeni iddialarının pek çok ülkede kabul görmesinin en önemli nedeni diyasporanın uzun yıllardır sürdürdüğü propaganda çabalarına karşı çalışmaların yapılmamış olmasıdır. Uluslararası alanda sadece Ermeni iddiaları paralelinde görüşler ortaya atıldı ve bu durum soykırım iddialarının kamuoylarında kabul görmesine neden oldu. Soykırım iddialarının doğru olmadığını ifade eden ve konunun farklı yönlerini analiz eden eserleri uluslararası alanda kitapçılarda ve kütüphanelerde bulmak çok güçtür. Bu durumda Avrupa Parlamentosu gibi kurumlarda Türkiye