Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 C S SORUNUN GEÇMİŞİ TRATEJİ ABTürkiye ilişkilerinin Ermeni sorununda Dr. İnanç ATILGAN TOBBETÜ Tarih Bölümü iyasi bir anlaşmazlığa dönüşen Ermeni Sorunu’na bilimsel çalışmalar çözüm getirebilirler mi? Yurt içi ve dışında birçok sempozyuma, özellikle Bilgi Üniversitesi’ndeki "Osmanlı Ermenileri" başlıklı, tabuların yıkılmasına başlangıç olarak algılatılmak istenen sempozyuma yanıt niteliğindeki Gazi Üniversitesi ve daha sonra bu dalgalanmanın bir parçası olarak geçenlerde İstanbul Üniversitesi’ndeki Ermeni sempozyumlarına katılan bir tarihçi olarak, kendime uzun süredir bu soruyu yöneltmekteyim. Birçok yabancı parlamento, Türkiye Cumhuriyeti Hükümeti’nden 1915 olaylarını bir soykırım olarak kabul etmesini talep ediyorlar. Özellikle Türkiye’nin AB üyeliğine dair müzakereler öncesi ve sırasında Ermeni Sorunu neredeyse bir üyelik önkoşulu olarak benimsetilmek isteniyor. Bütün baskı unsurları, tarih 24 Nisan civarında ise topyekun kullanılırlar. Özellikle Türk iç dinamiğindeki liberal ve çoğulcu akımın güçlenmesi, böylece sivil toplumun organize olması ile, I. Dünya Savaşı’ndaki Hıristiyan Ermenilerle Müslüman Türkler arasındaki karşılıklı katliamlar ve tehcirin Ermenilere karşı işlenmiş bir soykırım olup olmadığı, toplumsal bir gereksinim olarak toplumun her kesiminde tartışılır hal almış durumda. Bilim, kültür ve siyaset, birlikte konuya değinirken, birbirlerini karşılıklı olarak da etkiliyorlar. Peki, alınacak karar siyasi ise, bilimsel çalışmalar, bütün bunlara ne denli kaynaklık edebilir? S Osmanlı’dan Türkiye’ye kalma Ermeni sorunu, AB ile ilişkilerimizde de sürekli gündeme gelecek konulardan. Avrupa’daki tarihsel "Türk yaklaşımı" ile 2. Dünya Savaşı’ndan sonra gelişen anlayış algı farkına neden oluyor. Avrupa Türkiye’yi kendi geçtiği süreçlerden geçirmeye çalışıyor. Bir tarihçi olarak bu değerlendirmelerimden önce kısaca ErmeniTürk birlikteliğinin yol ayrımı olan I. Dünya Savaşı öncesi olayları kısaca özetleyelim: Ermeni Sorunu, 1878 Berlin Konferansı ile uluslararası karakter alıp "Şark Meselesi"nin bir parçası olarak gelişmeye başladı. Hiçbir yerinde Ermeni çoğunluğu olmayan Doğu Anadolu’nun bir kısmında Ermeniler için reformların yapılması kararlaştırıldı. İç ve özellikle dış siyasi dengelerden dolayı bu reformlar uygulamaya konamadı. Osmanlı Hükümeti, reformları uygulamaya koymaktaki yarı istekli çabalarını 1914 yılına kadar göstermişse de özellikle Avrupa’nın o zamanki altı Büyük Gücü Almanya, İngiltere, Fransa, İtalya, AvusturyaMacaristan ve Rusya, kendi aralarındaki çıkar çatışmaları nedeniyle ve I. Dünya Savaşı’nın başlamasına en önemli sebeplerden biri olarak Osmanlı topraklarındaki Ortadoğu’yu paylaşma siyasetindeki dengelerin bozulmaması için reform lehine girişimlerde birbirlerini hep frenlemişlerdi. Savaştan önceki son otuz yılda Ermenilerin Balkan Hıristiyanları örneğinde bir ulusal devlet kurma hedefleri, yukarıdaki devletlerden destek alıp Osmanlı’nın toprak bütünlüğü aleyhine Silahlarıyla birlikte ele geçirilen Ermeni çeteciler. ölüm kalım savaşı sırasında tehlike arz etmiş olmaları, yol ayrımına götüren güzergahtı. I. Dünya Savaşı’nın başlamasıyla Ermeni Sorunu, artık dünya tarihinde o zamana dek eşi görülmemiş en büyük teknolojik savaşta propaganda malzemesi olarak İttifak Devletleri’ne karşı kullanılmaya başlamıştı. Ermeni siyasi liderleri, artık açıkça İtilaf Devletleri ile işbirliği yapmaktaydılar. Ülke, Osmanlı halkları arasında milliyetçilik trenine son binen Türklerin hükümeti İttihat ve Terakki başa geçtiğinde, bu ölüm döşeğinden kurtulmak için çabalamaktaydı. Osmanlı Devleti, savaşta aynı anda batı, doğu ve güneyden yoğun saldırı altındaydı. Bu ana tablo içerisine yerleştirildiğinde düşmanla işbirliği ve Nisan 1915’den itibaren topyekun ayaklanma sebepleri etrafında toplayabileceğimiz faktörlerden dolayı Osmanlı Hükümeti’nin aldığı karar uyarınca azı Batı’dan olmak üzere Doğu Anadolu Ermenileri tehcire tabi tutuldular. Bu zor kararın uygulaması alt yapı eksikliğinden dolayı düzenli bir şekilde yürütülemedi. İşte üzerinde neredeyse bir asırdır tartışılan bu karar, beraberinde bütün bu sorunun bugünkü algılanışının merkezindeki insanlık dramını getirdi. Sonuç olarak Osmanlı Devleti’nin varisi kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti, dış siyasetinde en ağır suçlamalardan biri olan "soykırımla" karşı karşıya kaldı. SEVR, LOZAN VE ASALA Aslında tarih metodolojisine göre geçmişe dair olayları bir senaryo gibi görmek hiç iyi karşılanmasa da, ben bu yöntemi burada kullanmak istiyorum: Kurtuluş Savaşı olmasa idi, yani I. Dünya Savaşı’ndan mağlup çıkarak kurulan ve yabancı bir devletin mandası olan yeni bir Türk Devleti, o şartlarda "soykırımı" çağrıştıran suçlamaları kabul eder miydi? Sevr, bunu hedeflemekteydi. Bu olmadı. Savaştan galip çıkan Türkiye, Cumhuriyet devrimini gerçekleştirdi. Büyük Savaş’ın devamındaki Kurtuluş Savaşı’ndan zaferle çıkan bu yeni ülkeye dışarıdan, daha doğrusu Anadolu işgaline son vermek zorunda kalan İtilaf Devletleri’nden ne Lozan görüşmeleri sırasında ne de ardından baskı gelmedi, gelemedi. Araya II. Dünya Savaşı girdi. Konu Türkiye’de "unutuldu". Ta ki, 70’li yıllara, terör örgütü ASALA’nın kanlı bir savaş sürdürerek I. Dünya Savaşı’nda ölen Ermenilerin intikamını almak için sahneye çıkmasına kadar. Olay yurtdışında yayıldıkça yayıldı. 70’li yıllardan itibaren birçok Türk tarihçisi tarafından bu siyasi sorunun Türk kamuoyu ve yurtdışına yönelik sunumunda, verilen tehcir kararı ve beraberinde getirdikleri, diğer uluslararası çağdaş benzer olaylarla bağ kurularak ve kıyaslanarak homojen bir dille savunuldu. II. Dünya Savaşı’nın sona ermesi, Avrupa için yeni milat olmuştu ve bu değişimin beraberinde getirdiği çoğulcu ve küreselleşen batı toplumu üzerinde böylece "başkasının hatasıyla kendi hatasını ört bas etme" kararlılığında olan bir "resmi tez" izlenimi bırakıldı. Ölenlerin sayısında ve kararın (Kaynak: Dışişleri Arşivi)