23 Aralık 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 K C S ıbrıs’ta ABD’li yeni süreç TRATEJİ İncirlik’in alternatifi neresi? Gözde KILIÇ YAŞIN TUSAM Balkan Araştırmaları Masası gyasin@tusam.net BD’li yetkililer, ABD’nin “Demokratik, üniter bir Irak için çalıştığını” ifade ederken ABD Başkanı George Bush, Oval Ofis’te Irak Kürdistan Demokratik Partisi (IKDP) lideri Barzani’yi “Kürdistan (!) bölgesel hükümetinin başkanı” sıfatı ile ağırlamış ve konuşmasında da “Irak ve Kürdistan (!) halkı” ifadesine yer vermişti. Bu görüşmenin yankıları sürerken KKTC Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat da, ABD Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice’ın davetlisi olarak izolasyonun sona erdirilmesinde Washington’un etkisini arttırabilmek umuduyla ABD’ye gitti. Bir aşiret lideri ile demokratik seçimlerle iş başına gelmiş KKTC devlet başkanına arka arkaya iletilen davetler, birbiriyle ilişkili görünmekte ve ABD’nin yeni planlarına kanıt olarak kabul edilmektedir. Gerçekleştirilen ziyaretlerle ilgili olarak ABD’nin Türkiye’yi rahatsız etmekten çekindiği anlamına gelen yorumlar da yapılmaktadır. Esasen, ABD’nin Talat’ı davet ederek Barzani ziyaretinin Türkiye’de yaratacağı olası tepkileri azaltmak istediği yönündeki iddialar çok gerçekçi görünmüyor. Bu iddia, ABD’nin hem Irak’ın hem Kıbrıs’ın kuzeyi için genel kabul görenden farklı ve kendi çıkarlarına hizmet edecek planlarının bulunduğunu gözardı etmektedir. Konuyu illa ki Türkiye ile özdeşleştirmek gerekiyorsa ABD’nin bir denge gözetmekten çok bir teklif ya da bir tercih önerisi içinde bulunduğunu ifade etmek daha doğru olacaktır. “Hem Kürdistan(!) hem KKTC” olarak formüle edebileceğimiz teklifin ise aslında her boyutuyla ABD’nin çıkarlarına uygun bir tablo çizeceği, Türkiye’nin ise Kürdistan’a(!) razı olmak karşılığında KKTC konusunda göreceli ve kısa sürede öyle olmadığı anlaşılacak bir kazanç elde edeceği anlaşılmaktadır. KKTC’nin tanınması ya da güçlü bir devletin koruması altına girmesi karşılığında Türkiye’nin eskiden “kırmızı çizgiler” olarak ifade edilen ulusal çıkarlarının gerektirdiği güvenlik yaklaşımında geri adım atabileceğini iddia etmek de çok gerçekçi olmayacaktır. Nitekim, ABD’nin Kıbrıs’tan beklediği faydayı sağlamak için KKTC’yi tanıma yoluna gitmesine gerek bulunmamakta. Doğrusu, KKTC’yi bir askeri yığınak, askeri üs yapması ya da ada üzerinde yeni bir Echelon üssü A Talat 28 Ekim günü Rice’la, 31 Ekim günü Annan’la. kurması için KKTC’yi tanıması gerekmeyecek, çok da önemli olmayan bir takım açılımları yavaş yavaş gerçekleştirmesi yeterli olacaktır. KKTC yetkilileri için de turizmin ve ekonominin canlandırılması yönünde verilecek destek yeterli olacak gibi görünmektedir. Bunu düşündüren de Washington ziyareti sırasında Talat’ın taleplerinin ABD uçak ve gemilerinin Kuzey Kıbrıs’a gelmesi, ABD yönetiminin KKTC’de irtibat bürosu açması, Amerikan firmalarının turizm alanında yatırım yapması, KKTC ile sportif ve kültürel faaliyetlerin başlatılması ile sınırlı olmasıdır. Kıbrıs’ta ABD’li yeni süreç BD’nin yakın zamanda tanıma yoluna gitmek istememesinin nedeni genel uluslararası sistemin çok da dışına çıkmak istememesi olabileceği gibi ileriye dönük başka planları ile de ilgili olabilir. BM’nin Kıbrıs konusundaki yaklaşımı, genel uluslararası sistemi oluşturmakla birlikte ABD’nin de BM yaklaşımını ya da BM Güvenlik Konseyi kararlarını aşamadığı durumlarda NATO aracılığıyla sorunu kendi perspektifine çektiğine hatta kimi zaman buna dahi ihtiyaç duymadığına yakın tarih tanıklık edecektir. Öte yandan doğrudan, yoğun biçimde ve aktif olarak bir sorunda taraf olmak istemediği ya da buna çok da gerek kalmayan durumlar da olabiliyor. Kıbrıs konusu da bunlardan birisi ve Kıbrıs konusundaki yaklaşımı da bu nedenle Kıbrıs’ta ABD’nin yeni bir süreç başlatacağının düşünülmesine neden oluyor. Ne de olsa ABD, Kuzey Kıbrıs’taki yönetimi resmen tanımasa da A “meşru” diye nitelendirerek fiilen tanıyormuş gibi davranmaktadır. Aslında bu tavır, Tayvan’da, Kosova’da açıkça, Doğu Türkistan ve Çeçenistan konularında üzeri kapalı olarak görülen ABD’nin genel yaklaşımı ile örtüşüyor. Ancak bunun da ötesinde Irak ve Kıbrıs, ABD’nin Ortadoğu’yu yeniden şekillendirmek üzere giriştiği hareket planında özel yerlere sahip. ABD’nin Kıbrıs’a gösterdiği yoğun ilgi de başından beri aslında birleşmeyi desteklemek ya da KKTC’ye dönük izolasyonların kaldırılmasını sağlamaktan çok Ada’yı askeri üs olarak kullanma amacıyla ilgili olmuştur. Bu anlamda Türkiye’nin gelecek dönem için belirleyeceği stratejisinde Kıbrıs’ın ABD tarafından tanınacağı ihtimaline fazla güven duymaması doğru bir yaklaşım olacaktır. Gelişmeler, asıl hesaplanması gerekenlerin ayrıntılarda gizli olduğunu göstermektedir. Yakın geçmiş ABD ile yakın müttefiklik ilişkisinde olmanın mutlaka fayda sağlamadığını, kimi zaman bunun sessizce, taleplere boyun eğmeyi gerektirdiğini göstermiştir. Esasen, ABD’nin KKTC ile ilgili atacağı her adımla Türkiye ve ABD’nin güney hattındaki komşuluğu genişleme gösterecektir. Bu da bir anlamda Türkiye’nin “tezkere krizi” sürecinde dahi bir koz olarak kullanmayı beceremediği “İncirlik Üssü”ne ABD lehine olacak bir alternatifin söz konusu olacağını gösteriyor. KTC Cumhurbaşkanı Talat ile IKDP lideri K Barzani’nin ABD ziyaretleri arka arkaya geldi. Bu ‘tesadüf’ bir yana ABD’nin Kıbrıs’a bakış açısı Türkiye’yi yakından ilgilendiriyor. ABD, KKTC’yi tanımak gibi bir sürece girmeyeceğini açıkça söylüyor, Talat’ın da böyle bir istemi bulunmuyor. Talat, bir temsilciliğin yanı sıra sportif, kültürel ve ekonomik girişimlerle yetinmeye hazır. Adaya askeri ve bölgesel açıdan yaklaşan ABD’nin Kıbrıs’ta atacağı her adım bu ülkeyle güneyden komşuluğumuzu genişletme anlamına gelebilir.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear