27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

36 Cumhuriyetimizin 91. Yılı 29 EKİM 2014 Çarşamba Cumhuriyetin, çocuk ve gençleri de sarmalayan toplumsal değerleri bir bir çözülüyor... Atatürk İstanbul Üniversitesi’nde verilen bir dersi takip ediyor (5 Aralık 1930). Gençlerin yollarını kesen, özgüvenlerini sarsan bir özendirmecilik yaygınlaştı o Prof. Dr. BAHAR GÖKER* T u Uygarlaşma, gelişme, ileriye, aydınlık, oplumumuzun tarihsel ve sosyolojik süreçlerine baktığımızda, Cumhuriyetin kurulması ile birlikte ülkemizde, çocuğa ve gence verilen değerin çok yükseldiği görülmektedir. Çocuğa ve gence ülkenin geleceğini belirleyen en önemli ulusal kaynak olma özelliği verilirken, bir yandan da bu özelliği bilinçle, işleve dönük bir biçimde üstlenmesi, benimseyerek kimliğine katması ve onurla taşıması yönünden desteklenmekte, yüreklendirilmektedir. Cumhuriyetin, ülkemiz insanlarında yerleştirmeyi amaçladığı önde gelen toplumsal niteliklerden birisi de çocuğa ve gence özen göstermektir. Çocuklar ve gençlerin öğretimsiz ve eğitimsiz kalması, yetilerinin olanaklar çerçevesinde geliştirilmemiş olması; devletin, ele alınması gereken sorunlar arasında öncelikli olarak yer verdiği bir durum olmuştur. Toplumsal sınıf farkı gözetilmeksizin, çocuk ve gençlerin var olan koşullarda en iyi biçimde eğitebilmeleri ve kendilerini gerçekleştirebilmeleri amacıyla Köy Enstitüleri, Halkevleri açılmıştır. Günümüz Türkiyesi’nde, bilim sanat alanında ülkemizi yönlendiren birçok kişi, Cumhuriyetin bu aydınlanma kurumlarında yetişmişlerdir. Cumhuriyetin ilk yıllarında, gençlere güven tam; ülkenin gençlerin itici güç ve çabalarıyla uygarlık düzeyine erişme beklentisi yüksektir. özgür günlere açılma ülküsü ile başlayan Türkiye Cumhuriyeti’nde, ortaçağ kalıntısı bir bağnazlığın gençleri tutsak etme tehlikesinin yeniden baş gösterdiğine tanık olmaktayız. Onların ortak evrensel insancıl ulusal amaçlar çerçevesinde birleşen, her türlü gelişime ve yeniliğe açık, çalışkan, kendilerine ve ülkelerine yararlı, barışçıl, yurtsever, eşitlikçi ve paylaşımcı bireyler olarak yetişmelerini bekleme ve onları bu yönde destekleme, Cumhuriyetin çocuklara ve gençlere bakışının ana çizgilerini oluşturmaktadır. Böylesine bir bakış açısı, gençlerde özdeğer duygusunu besleyen, kimlik gelişimlerini belli amaç ve hedefler doğrultusunda biçimlendirmelerini sağlayan bir yaklaşımdır. Cumhuriyetin o erken yıllarında yaşayan şimdiki erişkinler kuşağı, benliklerinde hala o aydınlanma ateşini, kendilerine aşılanan o yurttaşlık bilincini kimliklerinin en ayrılmaz parçası olarak taşımaktadırlar. Cumhuriyetin kurulmasıyla birlikte, ülkemizde çocuk ve gençlere yönlendirilen bu beklenti, bu yurttaş olma sorumluluk ve coşkusu, bir yandan gençleri belirsiz bir arayıştan kurtarırken; toplumda herkes tarafından desteklenen bir ortak hedefle kimliğini buluşturmak, gençlikte yaşanması olası bir kimlik karmaşasından onları uzaklaştırmaktadır. Cumhuriyetin Türk gençlerine kazandırdığı bu kimlik yurttaşlık kimliğidir. Bir ülkenin ana kaynağını, özsuyunu oluşturduğunu bilmenin kıvanç ve onurunun kazandırdığı yüksek benlik saygısı ve özgüven, ülkenin geleceğini belirleyecek çağdaş atılımların öncülüğünü üstlenmenin getirdiği sorumluluk duygusu, Türkiye’yi uygar, gelişmiş, özgür ve bağımsız bir ülke olarak yaşatma ve geliştirme ülküsü, bu kimliği biçimlendiren, çocuklukta başlayan gençliğe doğru güçlenerek özümsenecek olan bu kimliğin ana ögeleridir. Günümüz Türkiyesi’ne bakıldığında ise, değişen toplumsal süreçler, yaşanan sosyopolitik değişmelerle birlikte, Cumhuriyetin getirdiği, çocuk ve gençleri de sarmalayan toplumsal değerlerin çözülmekte; ülkemizin yıllarca önce Cumhuriyetin kurulması ile birlikte elde ettiği kazanımların giderek yitirilmekte olduğu yadsınamaz bir biçimde fark edilmektedir. Toplumumuzdaki önceliklerin değişmesi, değer yargılarının, amaçların farklılaşması, ne yazık ki gelişme, uygarlaşma ile ters orantılı bir akış izlemektedir. Çocuklarını seven, onlara özen gösteren, gençlere ülkeyi onlara emanet edecek denli güvenen Cumhuriyetimizde bugün erişkinlerin, özellikle devletin yönetiminden sorumlu kurumların gençlerden korktuklarını, gençleri gizil bir tehlike gibi algıladıklarını ve onları eğitme yerine cezalandırmaya yatkın olduklarını görmekteyiz. Yazının devamı 38. sayfada
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear