Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Days
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
24 Cumhuriyetimizin 91. Yılı 29 EKİM 2014 Çarşamba 70’i aşkın il, çağdaş kültür u Türkiye, bugün 56 il merkeziyle sınırlı bir kültür sanat yaşamına mahkum edildi. İlçelerimizi, köylerimizi bir yana bırakalım, geriye kalan yaşamdan kopartılmış 70’i aşkın ilimiz çağdaş kültür sanat yapılanmasından yoksun. K o HÜSEYİN AKBULUT* uruluşunun 91. yılında, “Cumhuriyetin Kültür Sanat Siyaseti”ni gündeme taşımak ve irdelemek önemli. Çünkü bizi çağa taşıyan bu kültürün ortadan kaldırılmaya çalışıldığı yakıcı zor bir süreçten geçiyoruz. Mustafa Kemal Atatürk 9 Mart 1935’te CHP’nin 4. Kurultayı’nın açılışında yaptığı konuşmada kültür sanat siyasetini ve bu siyasetin yaşamsal değerini şöyle tarif ediyor: “Geçen kurultaydan bugüne başardığımız işler; Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal çehresini kesin çizgileriyle ortaya çıkarmıştır. Yeni harfleri, ulusal tarihi, öz dili, güzel sanatlar, bilim ve teknik kurumlarıyla, kadını erkeği her hakta eşit modern Türk sosyetesi bu son yılların eseridir. Türk ulusu, ancak varlığını derin ve sağlam kültür sınırları ile çevreledikten sonradır ki, onun yüksek kapasitesi ve erdemi uluslararasında tanınır.” Cumhuriyetin kurucusu bu kültürü oluşturan “yeni harflere”, “ulusal tarihe”, “öz dile”, “sanat”, “bilim”, “teknik kurumlarına”, “kadını erkeği her hakta eşit”, “çağdaşlaşmayı” esas alan “modern yeni topluma” ve bu toplumu oluşturan kültür sanat siyasetine vurgu yapıyor. Bu siyaseti, Türk ulusunun “varlık nedeni” olarak tanımlıyor. Düşünsel temeller: Bu kültür siyasetinde vurgulamak istediğim dört ana başlık bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, Cumhuriyetin üzerinde yükseldiği bu kültür, iddia edildiği gibi öykünme bir kültür anlayışı değil, “özü arayış”, “öze dönüş” anlayışıdır. Cumhuriyet; Arap Alfabesi yerine yeni Türk Alfabesini alırken, Türk Dilini Arap ve Fars dillerinin etkisinden kurtararak arı Türk diline yönelirken, Türk tarihi üzerindeki çalışmalarıyla yitirilen “öz”ü, kaynağı aramıştır. İkincisi; bu kültür anlayışı “çağdaşlaşma”, “çağın üzerine çıkma” anlayışıdır. Bu anlayış uygarlığın gelişimine kayıtsız kalmayı değil, ona katılmayı, ondan feyiz almayı ve onu geliştirerek ilerlemeyi tarif etmektedir. Üçüncüsü; “kurumlaşma” yaklaşımdır. Türk Dil Kurumu, Türk Tarih Kurumu, Konservatuar, Devlet Operası, Devlet Balesi, Devlet Tiyatrosu, Senfonik Orkestra, Üniversite, Halkevleri, Köy Enstitüleri vb kuruluşlar bu anlayışın en belirgin örnekleridir. Dördüncüsü ise Cumhuriyet rejiminin bu uygarlık projesini bir “bütün” olarak ele alan, gelişme ve Köylüler Dil Kurultayı’nda (1932). kalkınmayı sanatın kurumsallaşması, üniversitenin kurulması, demiryollarının inşası, demir çelik sanayinin kurulması, kadınlara seçme ve seçilme hakkının verilmesi vb. ile birlikte gerçekleştirdiği “bütüncül yaklaşımı”dır. Yaşamın merkezine konan sanat: Cumhuriyetin kültür siyasetinde olağanüstü önem ve değer verilen alan ise, özgürleştirici, değiştirici, geliştirici işlevi nedeniyle “sanat”tır. Bu siyasette “önde götürülen” ise müzik sanatı ve özellikle opera olmuştur. Küçük bir özet sunalım: Atılan ilk adım, saray müzik topluluğu Mızıkai Hümayun’un 1924’te Ankara’ya taşınarak Cumhurbaşkanlığı unvanıyla (CSO) halka konserler veren bir orkestraya dönüştürülmesi, 2. adım, Musiki Muallim Mektebi’nin kuruluşudur. Okul, Cumhuriyetin kuruluşundan bir yıl sonra 1924 yılında kurduğu ilk yüksekokuldur. 1925’te yetiştirilmek üzere Avrupa’ya 10 öğrencinin gönderilmesi (Türk Beşleri) ve 26 Kasım 1934’te ilk Türk Operası Öz Soy’un bestelenişi ve sahnelenişi atılan öteki adımlardır. Müzik ve sahne sanatları kurumlarına ulaşmada gerçekleştirilen diğer önemli çalışma, 25 Haziran 1934 tarihinde çıkartılan Milli Musikisi ve Temsil Akademisi Kanunu’dur. İcra sanatları alanındaki yetersizliğin bu yapılanmayla giderileceği düşünülmüştür. En önemli aşama Ankara Devlet Konservatuarı’nın kuruluşudur. Konservatuvar, 1935 yılında besteci Paul Hindemith’in raporu doğrultusunda ve Atatürk 3. Dil Kurultayı’nda (Ağustos1936). öncülüğünde 24 Nisan 1936 tarihinde kurulmuştur. Konservatuvar, kısa sayılacak bir zamanda Devlet Tiyatrosu’nun, Devlet Operası’nın, Devlet Balesi’nin kuruluşunu getirmiştir (1941). Genç Cumhuriyet, Avrupa’nın Rönesans’tan günümüze olan gelişim çizgisini birkaç on yıla sığdırmaya çalışmış, büyük başarı kazanmıştır. Bu kültür siyaseti ve kurumlaşma ile de çoğulcu, çağdaş, laik toplum olabilmenin yolu açılmıştır. Ulaşılan nokta: Yoğunlaşarak devam eden bu kültür sanat hareketi, ilerleyen zaman içerisinde ne yazık ki aynı hızla sürdürülemedi ve sonunda giderek bir karşı hareketle boğuldu. Türkiye, bugün 5–6 il merkeziyle sınırlı bir kültür sanat yaşamına mahkum edilmiştir. İlçelerimizi, köylerimizi bir yana bırakalım, geride kalan yaşamdan kopartılmış 70’i aşkın ilimiz bile çağdaş kültür sanat yapılanmasından yoksundur. Oysa Cumhuriyet kültür sanat faaliyetlerini de içinde barındıran ve ilçelere bucaklara kadar uzanan