Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
olduğundan, konuya dair bir iradei seniyye hazırlanmıştı. İşin gülünç yanı, meclisin bu son toplantısının da, her zaman olduğu gibi alkışlarla bitirilmesiydi. Meclisin kapatılmasından sonra Tevfik Paşa hükümeti hummalı bir icraata girişti. İlk iş olarak siyasi af ilan edildi. Vahdeddin’in tahta geçişine değin işlenen suçlardan Ermeni tehcirinden sorumlu olmak, gayrimüslimlere karşı siyasi amaçlı eylem yapmak ve düşman ordusuna katılmak ya da yardım etmek dışındaki siyasi suçlar affedildi. Ardından, savaş sırasındaki yolsuzlukları ve haksızlıkları ortaya çıkararak suçluları cezalandırmak yolunda adımlar atıldı. Haksızlığa uğradığı öne sürülen azınlık temsilcilerine nazırlık ve âyanlık gibi devlet memuriyetleri verildi. Bu sırada, 12 Ocak 1919’da hükümetin istifa edip ertesi gün Tevfik Paşa tarafından yeniden kurulmasıyla, hükümetteki muhalif isimler temizlendi ve yerlerine tümüyle padişaha yakın isimler getirildi. Şimdi İtilaf devletlerini memnun etmeyi geciktirmemek için İttihatçıların bir an önce tutuklanması gerekiyordu. Nitekim şubat ayında İstanbul’a gelen d’Esperey elçilik tercümanını göndererek, bu konuda konuşmak üzere sadrazamı elçilikte görmek istediğini iletti. Bu “davet” vekillerce tepkiyle karşılandı; zira d’Esperey’in sadrazamı ziyaret etmeyip ayağına çağırması onur kırıcıydı. Fakat Tevfik Paşa davete icabet etti. Bu görüşmede general, İttihat ve Terakki mensuplarıyla ilgili derhal bir icraata geçilmesini istediğini, aksi takdirde Osmanlı Devleti üzerine verilecek yargının ağır olacağını söyledi; bu “ağır yargı” sözünün arkasında yatan, İstanbul’un işgal edilmesiydi. Hatta elde 36 kişilik hazır bir liste de vardı. Vahdeddin ise harekete geçmeden önce İngilizlerle iletişime geçiyor, söz konusu suçları işleyenlerin memleketin en güçlü örgütüne mensup kişiler olduklarını, onlara karşı harekete geçmenin aleyhte tepkiler yaratmasından çekindiğini, böyle bir durumda İngilizlerin alacağı tavrı bilmenin kendisi için önemli olduğunu bildiriyor, açıkça bir güvence arıyordu. Ancak tehcir olayından tutuklu eski Diyarbakır Valisi Dr. Reşit’in 25 Ocak’ta hapisten kaçması fitili ateşledi ve İngilizlerin güvencesi beklenmeden beş gün içinde 30 kişi tutuklanarak Bekirağa Bölüğü’ne gönderildi. Bu tutuklamanın ardından İttihat ve Terakki’nin mallarına el konulması, Müdafaai Milliye ve Donanma Cemiyetlerinin Harbiye ve Bahriye Nezaretlerine bağlanması, azınlıkların devlet memuriyetlerine tayininin hızlandırılması uygulamaları gelecekti. Ancak İttihat ve Terakki mensuplarıyla ilgili uygulamalar bu kadarla kalmayacaktı. Bu gelişmeleri memnuniyetle karşılayan İngiliz hükümetinin İstanbul’daki yüksek komiser yardımcısı Amiral Webb, Sir Ronald Graham’a gönderdiği mektupta şunları söylüyordu: “Görünürde memleketi işgal etmediğimiz halde şimdi valilerini tayin ediyor veya görevlerinden uzaklaştırıyoruz... Halife elimizin altında bulundukça İslam dünyası üzerinde ek bir denetleme aracına sahibiz. Bildiğiniz gibi, padişah bizi buraya yerleştirmek istiyor.” Tüm bunlar olup biterken, Mustafa Kemal ve arkadaşları, o günkü hükümetten farklı bir program izleyecek yeni bir hükümetin Mustafa Kemal Paşa, “Ümidini Kaybetmeyen Adam” adıyla anılan bu fotoğrafını 24 Mayıs 1918 tarihinde Ruşen Eşref (Ünaydın) Bey'e armağan etmiş. Resmin üzerinde şu satırlar okunuyor: “Her şeye rağmen muhakkak bir nura doğru yürümekteyiz. Bende bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki sonsuz sevgim değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sorf vatan ve hakikat aşkıyla ışık serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir.” TEVFİK PAŞA HÜKÜMETİNE SUNULAN GENSORU Tevfik Paşa hükümeti göreve başladıktan bir süre sonra, Meclisi Mebusan’a Balıkesir Mebusu Hüseyin Kadri, Manisa Mebusu Mustafa İbrahim, Sivas Mebusu Rahmi, Divaniye Mebusu Doktor Sami ve Aydın Mebusu Yunus Nadi imzalı bir gensoru sunuldu. Gensoruda şu eleştiriler sıralanıyordu: “Kabine bir ay içinde meclise vâdettiği esaslı noktalarda umumi durumu tatmin edecek isabetli icraat şöyle dursun, yaptığı bütün işlerin, beyanatın tamamen tersine bir meslek tuttuğunu göstermiş ve şu geçen bir ay içinde memleket hayatını ilgilendiren konularda acizden başka bir şey görülmemiştir. Sulh hazırlıkları namına ciddi bir teşebbüs olmamış, kabine dünya ile rabıtasını keserek hakkında verilecek kararı beklemekle vakit geçirmiştir. Emniyet ve âsâyişi iade ve teminine mecbur olan hükumetin zabıta kuvvetleri arasında yarattığı anarşi yüzünden şehirlerin büyük caddelerinde bile geceleri gidip gelinemeyecek derecede suç ve cinayet işlenmektedir. Ne geçim işleri düzenlenmiş ve ne de gelecek için inandırıcı tedbire başvurulmuştur. Memleket bugün geçim bakımından harb senelerinin en sıkışık devirlerinde görülmemiş bir sıkıntı içindedir; umumi hayat atalete uğramıştır. Bütün bu meselelerden bahsedecek olan basın, bir taraflı sansüre tâbi bulunuyor. Memleketin mukadderatı kesin olarak tâyin edilmek üzere bulunduğu bir sırada bu halin devamına göz yumulamaz.” 27