Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
“İstanbul’da ecnebi askerler vardır. Bir yere silahlı kuvvet çıkarmak askeri işgaldir, bu tevil olunamaz (başka türlü yorumlanamaz). İskenderun, Musul işgal olundu. Buna işgalden ziyade istila da denilir. Yeni hükümetin bunlara karşı bir hareketini, protestosunu göremedik. Mütarekename bizimle istihza (eğlenmek) için mi yapıldı?” Ancak tüm itirazlara rağmen hükümet güvenoyu almayı başardı. Mustafa Kemal, yeniden İzzet Paşa hükümetinin göreve getirilmesi konusundaki görüşlerini destekleyen mebus sayısı hiç de az değilken karşılaştığı bu durumdan hayrete düşmüştü; ancak siyaset denen şeyin bin bir renk alabileceğini düşünemeyen bir askerin bu şaşkınlığını elbette yadırgamamak gerekiyordu. Gidişata dair bir fikir alışverişi yapmak isteyen Mustafa Kemal, saraya telefon ederek Vahdeddin’den görüşme talep etti. Cuma selamlığından sonra uzun, ama fikir teatisi bakımından kısa bir görüşme yaptılar. Padişah, belli ki can derdinden başka bir şeyle ilgilenmiyordu. Mustafa Kemal için ise ordunun dağılmış, komutanların örgütsüz kalmış olduğu o günlerde padişaha askerin bağlılığından söz etmekten başka yol kalmıyordu; ayrıca muhalif düşünceler siyaset dışı bırakılma tehdidini beraberinde getireceğinden sağduyulu ve sakin davranmak en sağlıklısıydı. Bu arada Meclisi Mebusan üyeleri, daha çok kısa bir süre önce güvenoyu vermiş oldukları Tevfik Paşa hükümetine karşı bir tavır değişikliği içine girmişlerdi. Teceddüt Partisi ile Terakkiperver Avam Partisi’nden bir grup, hükümet aleyhine bir gensoru hazırlamıştı. Ancak bu durum Vahdeddin’in pek hoşuna gitmemişti; zira bu hükümet İngilizlerle dostluk politikasını sürdürmekte kusursuzdu. Vahdeddin’in düşüncesine göre en iyisi Meclisi Mebusan’ın ortadan kaldırılmasıydı. Bu sayede emirlerin tartışmasız bir şekilde yürütülmesi için engel kalmayacak, işbirlikçi hükümetler meclis denetimine tabi olmayacaktı. Diğer pek çok vatansever gibi Mustafa Kemal’in de bu niyete karşı çıkmasına ve 18 Kasım 1918 tarihli Vakit gazetesinde millet iradesine olan inancını dile getirerek Vahdeddin ile takipçilerinden ayrıldığını beyan etmesine karşın olaylar, padişahın karar verdiği biçimde ilerleyecekti. Sadrazam Tevfik Paşa Vahdeddin’i ziyaret edecek, kanuni formaliteler gözden geçirilecek, meclisin feshine dair iradei seniyye hazırlanacak ve Vahdeddin, başkâtibi Ali Fuat Bey’e meclisi dağıtma sebebini şöyle açıklayacaktı: “Ecnebiler bu Meclisi Mebusan’ı müntehab (seçilmiş) addetmiyorlar.” Fesih işlemi yıldırım hızıyla gerçekleştirildi. Meclisi Mebusan, 21 Aralık 1918 günü öğleden sonra Halil Bey başkanlığında toplandı. Kısa bir giriş merasiminin ardından gensoru müzakeresine geçildi. Hazırlanan cevap ve padişahın iradesi okundu. Bu iradeye göre mecburi siyasi sebeplerden dolayı meclisin feshi gerekmişti. Kanunı Esasi’nin 7. maddesine göre fesih padişah hukukundan Üstte Mustafa Kemal’in İstanbul’da birlikte Minber gazetesini çıkarttığı Fethi (Okyar) Bey. Altta Sultan VI. Mehmed Vahdeddin, son halife Abdülmecid Efendi ve Damat İsmail Hakkı Bey ile birlikte cuma selamlığı için gittiği bir camiden çıkarken.