Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
İHTİMAL YÜZDE ELLİ BİR “23 Ağustos 1921... Düşman Sakarya’ya, 100 kilometrelik geniş bir cephede saldırıya başladı. Çok kritik günler geçirdik. Top sesleri Ankara’da duyuluyordu. Yazar Ziya Gevher her gün Meclis’e geliyor. Kendisine Hakimiyeti Milliye gazetesinde yayımlanmak üzere askeri durumla ilgili yazılar yazdırtıyordum. Meclis toplantı salonuna bir kara tahta koydurttum. Her gün onun üzerine tebeşirle askeri durumu çizerek milletvekillerinin anlayacağı biçimde açıklamalar yapıyor, bilgiler veriyordum. Bir sabah bir Yunan uçağı istasyonu etkisiz olarak bombaladı. Uçaksavar topu yerine bir tepeye yerleştirilmiş sıradan bir sahra topumuz bu bombardımana etkisiz bir karşılık verdi. Bu olay Meclis’te askeri açıklamaları dinlemeye gelen milletvekillerini panikletmiş, birçoğu yakındaki bir köprünün altına saklanmış, Hamdullah Suphi Bey’in koridorlarda telaşla ‘Adnan Efendi, Adnan Efendi!’ diye Doktor Adnan’ı aradığını arkadaşlar gülerek anlatmışlardı. Düşmanın Beylikköprü’ye yaptığı saldırı Ankara için pek tehlikeli olabilirdi. Fevzi Paşa’nın, Mustafa Kemal Paşa ile o yöne gittiği ve obüs topu bataryası götürdükleri, düşman saldırısının orada durdurulmasının başarılabileceği haberi moralleri çok düzeltti. Öyle günler oldu ki, milletvekillerinin askeri haberlerin ayrıntılarını dinleyecek sabır ve dayanıklılıkları kalmadı. Daha ben kapıdan girerken ‘Hüsrev Bey, umut yüzde kaç?’ diye soruyorlardı. Bu umudun yüzde ona indiği anlar oldu. Böyle olmakla birlikte ben milletvekillerine yüzde elliden aşağı rakam vermedim. Cephe batıdan güneye döndü. Adeta ters cephe ile savaşıyorduk. Mustafa Kemal’in karargâhındaki koruma görevlileri olan Topal Osman ve çetesi bile cepheye sürülmüştü. Bu sahil çocukları kahramanca savaştılar. Başkomutan ‘Hattı müdafaa yoktur, sathı müdafaa vardır!’ cümlesiyle gerekirse yurdun karış karış, her köşesinde savunulacağını ilan etmişti. Düşman ordusunun ulaşım araçları, top ve cephane bakımından üstün olmasına karşın ülkeden uzak, deniz aşırı bir savaşı yapacak güçte olmaması, ordumuzun öz yurdunu savunması, ulusal öfke ve birliğimiz karşısında yıpranmalarına neden olmuştur. Sağ kanat çevirme kuvvetleri tozlu çöllerde harap oldu, geri çekilmek zorunda kaldı. Ordumuz karşı saldırıya geçti. 13 Eylülde zafer şanlı bayrağımızın, zulme uğramış ulusumuzun, mert, soylu Mehmetçiğin oldu.” (Hüsrev Gerede’nin Anıları, haz. Sami Önal, Literatür Yay., İstanbul, 2002) Başkumandan Mustafa Kemal Duatepe’de Sakarya Meydan Muharebesi’ni yönetirken (10 Eylül 1921). Yanındaki kişi yaveri Salih (Bozok) Bey’dir. 246