28 Eylül 2024 Cumartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

ADANA KENT YAPI Hafif raylı sistem tartışılıyor Henüz yarısı bile tamamlanamayan proje kentin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyor. Geçen 8 yılda projenin başından neler gelip geçmedi? Savaş KÜRKLÜ nakent Belediyesi tarafından sekiz yıl önce ihalenin bir konsorsiyuma verilmesiyle somutlaşan, ancak ihale bedeline yakın para harcanmasına karşın henüz yarısı bile tamamlanamayan Adana Hafif Raylı Sistem Projesi kentin en önemli gündem maddelerinden birini oluşturuyor. Bir ara Büyükşehir Belediyesi’nin daha önce belirlenen güzergâhı değiştirmek istemesi nedeniyle Seyhan Belediyesi’yle anlaşmazlığa düştüğü, hatta ilçe belediyesi aleyhine dava bile açtığı projenin, ek kredi çıkmasıyla yeniden gündeme gelmesi çeşitli spekülasyonlara yol açarken, bu kez de özellikle Başkan Aytaç Durak ve AKP Milletvekilleri arasında başarıyı sahiplenme konusunda bir yarışa yol açtı. Bu sekiz yılda projenin başından neler gelip geçmedi ki? Satır başlarıyla şöyle bir anımsayalım isterseniz: Adana Büyükşehir Belediye Encümeni 12 Eylül 1996’da Hafif Raylı Sistem’in yapım ihalesini AdrantzAlarkoABB konsorsiyumuna verilmesini kararlaştırdı. 100.Yıl semtinden Yüreğir’in iç mahallelerine dek uzanan raylı sistem, kapalı zarf eksiltme yöntemiyle 339 milyon dolara ihale edildi. Bunun üzerine çeşitli kesimler, ihale bedelinin benzer projelere oranla çok yüksek olduğu, 2886 sayılı İhale Yasası’na uygun davranılmadığı, UKOME ve AYKOME kurumlarının işletilmediği gibi gerekçelerle uygulamaya tepki gösterdi. İhalenin üzerinden iki yıla yakın süre geçmesine karşın bu konuda olumlu ya da olumsuz bir gelişme elde edilememesi de tepkilere yol açtı. Bu arada Adana Mü C 9 A Güzergah üzerindeki işyerleri tek tek kapanıyor Kentte ulaşım sorununu kökünden çözeceği savıyla ihalesi yapılan ve birkaç noktada birden inşasına başlandıktan sonra kentte yaşamı ve ulaşımı felç eden “Hafif Raylı Ulaşım Sistemi’nin tamamlanması için ‘Ek kredi çıktı” haberlerine karşın tartışmalar durmuyor. Raylı sistem güzergahında işyerleri bulunan esnaf, İnşaatın ‘yılan hikayesi’ne döndüğünü belirterek “iş yapamamaktan” yakınıyor. Evleri güzergah üzerinde bulunan yurttaşların işyerlerine gitmek için çileli bir macera yapmak zorunda kalmaları ise proje üzerindeki tartışmalara yeni boyutlar kazandırıyor. teahhitler Birliği, konunun kamuoyunda tüm boyutlarıyla tartışılması için kampanya açtı. Kampanyanın etkili olmaması üzerine Seyhan Belediyesi yasal girişimde bulunarak İdare Mahkemesi Başkanlığı’na başvuruda bulundu ve avukatları Kenan Günaştı ve Türkan Eşle aracılığıyla 2 Mart 1998 ‘de yürütmenin durdurulmasını ve işlemin iptalini istedi. İhale Yasası’na ve belediye mevzuatına uyulmadığı, AYKOME (Altyapı Koordinasyon Merkezi) ve UKOME (Ulaşım Koordinasyon Merkezi) kurumlarının işletilmediği öne sürülen dava dilekçesinde, ihale işleminin kamu yararını zedelediği ve hukuka aykırı olduğu savlanarak şöyle denildi: “Bütün yasa ve yönetmeliklere aykırı bir şekilde işlem tesis edilmesiyle konu ile ilgili teknik katkıda bulunacak kurumların katkısından yoksun kılınarak, ilgili kamu kuruluşları ile birlikte çalışma yapılmadığı ve ortak yatırım programlarına alınmadığı için belediyeye külfeti artırılmıştır. İhale işlemi tamamlanıncaya kadar kamuoyundan gizlenerek, bu haliyle raylı sistemin maliyeti de göz önüne alındığında toplu yerleşim alanlarından geçip geçmediği sadece Kuzey Adana’da imarlı hale gelen arsaların rantını artıran bir yatırım mı olduğu yönündeki kamuoyundaki tartışmaların haklılık ve doğruluk payı belirlenmeyerek kamu yararına aykırı hareket edilmiştir.” Dava dilekçesinde daha sonra, ihale ile ilgili işlemlerin iptali ve işin önemi dolayısıyla öncelikle yürütmenin durdurulması isteminde bulunuldu. Adana İdare Mahkemesi, yeterli koşulların oluşmadığı gerekçesiyle yürütmeyi durdurma istemini reddetti. Davanın görülmesine devam edildiğini belirten Seyhan Belediyesi Avukatları, yürütmenin durdurulması isteminin reddedilmesi kararına karşın, bir hafta içerisinde Bölge İdare Mahkemesi’ne itirazda bulunacaklarını bildirdi. Bu arada, Büyükşehir Belediye Başkanı Aytaç Durak, danışman ve müteahhit firmalarla güzergah değişikliği için 4 aydır görüşme yürüttüklerini ancak uygulama projesi üzerinde anlaşma sağlayamadıklarını söyledi. Projenin yaşama geçirilmesi için acele ettiklerini, ancak güzergah değişikliği tartışmasının işleri geciktirdiğini savlayarak, “Projede değişikliğin Ulaştırma Bakanlığı ve DPT tarafından da onaylanması gerekli. Bunlar zaman alacak. Bu yüzden Hafif Raylı Sistem’in temelinin ne zaman atılacağı konusunda bir şey söyleyemiyoruz” dedi. Zaman ilerledi, inşaat başladı. Hem de öyle bir başladı ki, kentin merkezi sayılması gereken yerler delik deşik edildi. Yollar kapandı, birçok işyeri ve mahalle sakini etkilendi. Etkilenen önemli yerlerden biri de hiç şüphesiz ki, sık sık olaylarıyla gündeme gelen yeni Vilayet önüydü. Neden ihale bedelinden çok para harcanmasına karşın işin yarıdan fazlasının yapılamadığını kimse sorgulamadı! Yeri geldiğinde projeyle övünen Durak, (Adana’da dört dönemdir belediye başkanlığı yapan Durak) sık sık günah topunu başkalarına atmaya çalıştı ve, “Beni engelliyorlar. Kredi almamı önlüyorlar” diyerek suçlu başkasıymış gibi feryat edip durdu. Hafif Raylı Sistem kentin göbeğinde “ölü bir yılan gibi” yatıp dururken, AKP’den seçilen Durak, bu kez iktidarın nimetlerinden fazlasıyla yararlanmak için kollarını sıvadı. Bazı Adana milletvekillerinden de gördüğü destekle projeyi tamamlayacak kredinin çıkmasını sağladı. Ama, bu kez de “krediyi ben çıkardım, sen çıkardın” kavgası başladı. Adanalıya sorarsanız, krediyi kim çıkarmış olursa olsun önemli değil. Önemli olan “ölünün ortadan kalkması”ydı. Bunun için elbette kredinin iyi kullanılması gerekliydi. Hoş, bitmese ne olur ki; Durak yine birilerini suçlayabilir, yine “Beni engellediler, parayı zamanında vermediler” diyebilir. Yine işyerleri kapanır, trafik sıkışır, semt sakinleri yazın tozdan, kışın çamurdan şikayet eder. Vilayet önündeki çukur ve yarattığı gölet gazetelere haber olur, ama Durak metro kozuyla bir seçim daha kazanarak işbaşında kalır, “Yılan hikayesi” de sürüp gider. Kentler para ekonomisinin hakim, tarım dışı istihdamın olduğu, nüfusun yoğunlaştığı yerler olup, insanoğlu tarihinin en büyük icatlarından biridir diyebiliriz. Kentleşme ise bir süreçtir. Bu süreçte kentler hızlı bir değişim ve gelişim içindedirler ki, toplumun da bu değişim ve gelişimden yaşam standartları etkilenir. Kentlerin bu süreci olumlu şekilde sürdürebilmeleri için doğru zamanda doğru kararlar alınması gerekir. Bu doğru zamanda, doğru kararları alacaklar da kentlerde yerel yönetimlerdir. Yerel yönetimlerin karar ve uygulama noktasında en önemli ayağı ise belediyelerdir. Belediyelerin mahalli kamu hizmetlerini kentte yaşayan insanlara doğru olarak sunma gibi bir görevi var. Belediyelerde karar ve yetki, belediye başkanı ve belediye meclisinde toplanmıştır. Günümüzde belediye başkanları her tür kamusal denetimden uzak bir şekilde adeta yerel krallık yapmaktadırlar. Bu görevleri sırasında kendi ufukları ve öngörülerini kentin gelişimine hakim kılarak her tür bilimsel planlama ve katkıdan uzak bir başkanlık sergilemektedirler. Belediye başkanları tüm ülkemizde olduğu gibi Adana’mızda da aynı yöntemlerle kenti idare etmektedirler. Bu nedenle Adana’da ülkemiz ge ADANA’DA KENTLEŞME VE YEREL YÖNETİMLER Mimar Erkan KARAKAYA (Mimarlar Odası Genel Saymanı) nelindeki yerleşim birimlerine bakınca gördüğümüz fotoğrafla aynı, kimliksiz, kaçak yapıların hakim olduğu, kentin her noktasında genel bir planlama ilkesizliğinin hissedildiği yerleşim birimleri görmekteyiz. Adana’daki kentleşmenin temel karakteri göçe dayalı bir nüfus ve yapı yığılması şeklindedir. Tabii, bunun tek sorumlusu da yerel yönetimlerdir, demek yanlış olur. Bu süreçte ülkemizdeki bölgeler arası gelişme dengesini gözetecek bir planlı kalkınma politikasını 1950’lerden sonra terk eden siyasi tercihler öncelikli rol oynamışlardır. Yerel yönetimlerimiz ise imar rantının çekiciliği ve yapılaşmadaki başıbozukluğu özendiren tutumuyla bu sağlıksız yapıyı desteklemişlerdir. Adana kentine baktığımızda aldığı göç karşısında tedbirsizlik ve öngörüsüzlük nedeniyle ortaya çıkan kimliksizlik, beraberinde kentin 3000 yıllık geçmişinden gelen kültürel altyapısını da inkar eden bir yapılaşma anlayışı, Adana’mızın bugünkü çarpık fiziki ortamının ortaya çıkmasında önemli rol oynamıştır. Kentin geçmişinden bugüne gelen ve kimliğini oluşturan tarihi ve kültürel yapıları tam anlamıyla kaderine terk edilmiştir. Buralara yatırım yapmayı riskli gören siyasi anlayışlar, kentin gelişiminde söz sahibi olmuşlardır. Kent, kültürel kimliğinden kopartılmış, Yeni Adana denilen tam anlamıyla spekülatif bir anlayışın ürünü bir imar uygulamasıyla bakir bir bölge olan kuzeye kaydırılmıştır. Bu bölgelerde öngörülen ve uygulamaya sokulan imar planları, kamu yararından çok kişi yararını gözeten, arsa ve arazi yağmasından pay dağıtma planları şeklinde geliştirilmiştir. Bu uygulamalar ve tercihler yeni yapılaşma bölgelerini beton bloklar şekline dönüştürmüş ve gerçek Adana olan eski kentle entegrasyonu gerçekleşmemiş konut yığınları olarak ortaya çıkmıştır. Hiçbir bilimsel planlamanın ürünü olmayan bu planlar, süreçte mevcut spekülatif şeklini bile koruyamamış, daha çok k?r ve daha çok siyasi rant uğruna popülist bir şekilde belediye meclislerinde ve belediye başkanlarının elinde yapboz tahtasına döndürülmüştür. Adana’da imar politikaları bir yandan bu baskıyla tam bir teslimiyet ve kaçak, spekülatif yapılaşmaya sürekli ödün verirken diğer yandan kentsel ve toplumsal hizmet tercihlerinde de popülist politikalar hakim olmuştur. Adana’da kaçak yapılaşma alanları yasadışı kent bölgelerine dönüşmüştür. Buralar adeta gettolara benzer izole yerleşimler halinde kaderine terk edilmiştir. Aslında, gerek coğrafyasıyla, gerek tarihi kimliğiyle ve gerekse de sıcak insanlarıyla Adana bu kimliksiz kenti hak etmiyor. Ancak plansızlık, çarpık yapılaşma, popülist yatırımlar, ben bilirimci belediye başkanları, eş dost kayırımcılığına dayalı, yolsuzluklarla birlikte anılan yerel yönetimler, kenti bugünkü haline getirmişlerdir. Bu kadersizliği yenmek ise yine Adanalıların elindedir. Kentleşme adına yapılan tüm bu yanlışlıklara dur demek için Adanalıların kamusal görev çerçevesinde ortaya irade koyması gerekmektedir. Adana’da ne yazık ki bu iradeyi bugün güçlü bir şekilde görememekteyiz. Oysa daha iyi bir kentte yaşamak için önce iyiyi, güzeli isteyebilmek lazım.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear