Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4ŞUBAT2001.SAY1776 hayata bakış açınıza ters düşerse? Politik film türündcn söz edersek, elbette filmin sunduğu mesaj hayat görüşüme uymuyorsa kabul etmem. Ama her fılm politiktirzaten. Tür olarak politik filmlcri önemli buluyorum ama düşünmcyi ve tartışmayı engelliyorsa sevmiyorum. Didaktik anlatımdan hoşlanmıyorum. Birçok ünlii yönetmenle çalıştınız; Atıf Yılma/, Barış Pirhasan, Zeki Ökten, Yavuz Özkan... Hangi yönetmenle çalışmanız size daha yakın geldi? Koşullara göre değişen bir şey bu. Herzaman kriz içinde olan bir Yeşilçam'da koşullar çok belirleyici. Atıf Yılmaz ile üç film çektim. Seti çok rahattır. Barış Pirhasan ile iki filmde çahştım. Onun da bir özelliği vardır; oyuncunun dilindcn anlar. Zeki Ökten de çok iyi bir oyuncu yönetmeni. Yavuz özkan'la Maden filminde çalışmıştım. Çok sevdiğim birfilmdir. Türkiyede sinemayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Son zamanlarda çok sayıda film yapılması sevindirici. Endüstrisi oluşmadığı için sinema yapmak çok zor. Çok sevmek ve biraz da ödün vermek gerek. Seyirci artık görüntü ve ses kalitesi konusunda mükemmel bir tekniğe alıştı. Bu yüzden prodüksiyona daha çok dikkat ediliyor ve emek veriliyor. Ama henüz sinemanın kabuk değiştirdiğinden bahsetmek zor. Kimi fılmler Amerikan sineması etkisi altında. Ama zamanla insanlar kendi seslerini bulmaya başlayacak. Bu da yoğun üretimle mümkün. üzlediğiniz bir şey var mı? Size sonsuz imkân verilse ne yapmak isterdiniz? İyi bır film. Türkiyede yapılan, ama Amerika'da, lngiltere'de, Fransa'da, Italya'daseyredilebilir bir film. Uluslararası boyutta. Çünku sinema evrensel bir dil. O evrensel dili yakaladığında dunyanın her yerinde seyredilebilirolur. Sinemaya nasıl başladınız? Biraz anlatırmısınız? Lisede St. Benoit'da okurken hep tiyatro yapıyordum. llgi alanım oydu. Farslar oynardım. Moliere, Sadık Şendil... Oyuncu olmak istiyordum. Sonra sinema oyunculuğu fırsatı çıkınca hemen daldım işin içine. Olmayan sektörün içine daldınız! Evet... O gün bu gündür de olmayan sektörün içinde çalışıyorum. Oyunculuk, sinema ve tiyatro oyunculuğu diye ikiye aynlmıyor. Ama arada birtakım farklar var. Filmde kamera belirler her şeyi. Parçalayarak oynamak, bir duygunun sonundan başlayıp başınagitmek... Bütünbunlaryaparaköğrenilen şey ler. Tiyatroda duygu bütünlüğü var. Geriye dönüş yok, olmadı baştan demek yok. Ama bunlar hemen adapte ol unabilecek şeyler. Siz işi mutfakta öğrendiniz diyebilir micı başka. Onun sanatla uzaktan yakınbir şey var. Bir yığın okumuş, konserdan bir ilişkisi yok. Bir sanat eserinde vatuvara gitmiş, bu işi seven ve yapçıplakhğın yeri bu değil. Bir insanı mak isteyen genç insan var. Eğer socanlandınyorsun. Bir karakter ve bir yunmuyorsa, eğer televizyonda meşolay var. Bu çıplaklığı gerektiriyorsa hur olmamışsa kimsc farkında değil. bunu yapmak zorundasın. Yoksa tşte endüstri yok demem bundan. thtioyuncu olamazsın. Ama inanmıyoryaç mı yok bunlara? Var. Olmaz olur sanız da olmaz. Benim de hayatımda mu? Ama tek ölçü medyatik olmak. bir kere oldu; Kadının Adı Yok'ta. O Halbuki pınl pınl insanlar, genç oyundasondereceestetikti. Hiçrahatsızetcular var. Tiyatro, sinema yapmak istimiyordu. yorlar ama olanak yok.. Acı olan bu. Yoksa kalkıp da mankenlerı suçlaBasında çıkanlar? manın, onlara kızmanın anlamı yok. Basın klişe lafları da kullandı ama Bir teklifgelse yapmayacak mı?.. Taçifte standart bir yaklaşımın sonucu lep üzerine yapıyor... Oyuncuya ihtiolarak.. .çıplak kadın resimleri yay ımyaç duyulmaması çok düşündürücü. layan bir basın... her zaman çıplaklığı sayfalarında sergilıyorlar ama bu iyi Tek önemli olan paranın akışı... bir şey deği lmiş gibi de bir yargıda buKimsenin söy lemek istediği bir şey lunuyorlar. Ama varlıklarını o rcsimyok, sanat yapma ihtiyacı yok gibi lerle sürdürebiliyorlar. Bu her zaman düşünceler takılıyor insamn akhna. böyle. Onun için de ben aldırmıyorum Bu yüzden mi lustırılmış hissedihiçbir zaman da aldırmadım. Herhalyorsunuz kendinlzi? de bir oyuncunun edinmesi gereken Reyting meselesi oldu mu hiçbir şeen büyük meziyetlerden biri de kulaky in önemi yok. Bir tek ölçü var: Reylannı bazı şeylere tıkaması. ting. Belli bir format...belli bir konu... her şey bırbırinin tekran. Yıpranmadınız mı o zaman? Hayır hiçbir zaman. Bir oyuncu ne Sanat diyebilir miyiz buna? yaptığını bilir ve bilmek zorundadır. Hayır! tlk deneylerde tabii ki acemilikler varGeçen hafta Hürriyet'te Murat dır. Onlar hariç, oyuncu kendinin ne Soygazi, 1972te Avrupa Sinema Güzeli ödiilü almıştt. Belge sizi sevdiğini söylemiş... Biz olduğunu ve ne yapmak istediğini bide belki bir cevap vermek istersiniz lir. O zaman da kulaklarını tıkaması gerekidiyedüşundük... bu benim alanım dışında bir şey. yor, çünkü aksini yaparsa kendisini başkalaManken oyunculara ne diyorsunuz? Birbirimizi seviyoruz. Medyaaracılığıyla n belirliyor demektir. Dedikodu, söylenti, Yönetmenlere ve yapımcılara sormak labirbirimize ilanı aşk ediyoruz galiba... şu, bu, belirliyor demektir. zım bunu. lstediklerini elde ettiklerine inanıBöyle bir kadınla monogam olunur deyorlarsa, istedikleri sonucu, oyunculuğu el miş?.. Soyunarak ortaya çıkan bazı oyuncu de edebiliyorlarsa, bunu becerebiliyorlarsa adaylanmız var. Onlara ne diyorsunuz? Monogam olunmaz, monogam yapımesele yok. Ama Türkiye 'de olmayan başka Bu başka türlü olamıyor herhalde?.. Ama lır!!!^ KUÇUK PRENS Küçük Prens'in çalışmalan nasıl basladr? Nihat'la (lleri) metni okuduktan sonra konuşmaya ve kendimizce çözmeye başladık. Bir noktadan sonra Kemal Kocatürk'e gittik. O da fikrimizi çok sevdi. Oyunlaştıran ve yöneten Kemal Kocatürk. Provalar sürecinde oyun gelişti. Nihat lleri ile daha önce de çalışmışsınız... Evet, Banş Pirhasan'ın Küçük Balıklar Üstüne Bir Masal filminde tanıştık. Pirhasan'ın da yönetmen olarak ilk filmi.. Nihat'la o zamandan berı birlikte bir oyun oluşturma fikrimiz vardı. Ama kesin bir tarih koyarak proje haline getirmemiştik. Geçen yıl bu fikri geliştirme fırsatı bulduk. Oyunu nasıl bir temele geçerken bize öğretilenler, somut gerçeklerimiz haline geliyor... Merak duygusunu kaybetmemek çok önemli. Merak duygusunu kaybedince hayat zevksizleşiyor ve heyecanı kalmıyor. "Ben artık her şeyi öğrendim" dendi mi her şey brtiyor. Içimizdeki çocuksuluk, saflık derken belki bunu kastediyoruz: Dünyaya merakla bakmak ve birtakım kalıpların, kurallann, öğretilmiş şeylerin dışında anlamaya çalışmak. Başka bir gözle bakmak... "Kuçuk Pmm, aynlmanın, veda etmenin kaçınılmazlığını bile bile sevmenin oyunu. YHirilmiş olanı günün birinde yeniden bulma umudu. Yabancılaşmaya bir direniş... Oyunun broşüründe bu sözler yazılı. Buna inanıyor musunuz? Eğer düşünülürse ılişkiler böyle... Yüzyılın hastalığı mı bu? Garantisi yok ki. Bu hep vardır... Bitecek diye bir ilişkiye başlanmaz. Ama biliriz ki bitebilir. Sizin için de sevgi ve aynlık böyle mi? Orada yazanlar bizim yorumumuz zaten. Prova aşamasında doğaçlama çok yapılmış gibi geldi bana. Oyun değiştirmeye çok müsait. llle de ilk baştaki kurgulu halıyle motomot oynamak yerine oyundaki enerji farklı yere götürüyorsa onu da yapabiliyoruz. Oyun buna açık. Biz de çok kalıp gibi oynamaktan hoşlanmıyoruz. Bazı yerieri değiştirebiliyoruz. Içimizden geliyor. Siz finans sonmunu nasıl çözdunuz? Tiyatro yapabilmek için cebinizden vermek zorunda kalıyor musunuz? Hayır kendimden bir şey vermek zorunda kalmıyorum, çünkü sponsor bulduk. Aynca nicelik ve nitelik olarak seyircimizden memnunuz. Tıyatronun giderlerini karşılayabiliyoruz. Ama çok büyük paralar kazanmak mümkün değil. Çalışanlar emeklerinin karşılıklannı alıyorlar, o kadar.^ oturttunuz? yte? Konservatuvar okumadım. Tamamıyla mutfakta öğrendim. Okul hayatım oyun oynamakla geçti ve oyunculuk çok yabancı olmadığım bir şeydi. Zaten oyunculuğun öğretilebilir bir şey olduğunu düşünmüyorum. Istek, merak ve sevinç varsa geriye çalışmak ve pratik yapmak kalıyor. Ilk sinema deneyiminiz nasıldı? llk sinema deney imim avantürdü. Çüneyt Arkın'la Kara Murat. Ata bınmeyi, adam bıçaklamayı o filmde öğrcnmiştim. Kadının Adı Yok filmindeki çıplak sabneleriniz yüzünden epey bir saldınya maruz kalmıştınu. Şİmdi bu konuda ne dflşünüyorsunuz? Çıplaklık sanattabir anlatım araci. Yemek yemek, uyumak kadar doğal hallcrimizden biri. Bunun niye ve nasıl yapıldığı önemli. Çıplaklık şöyle de kullanılabilir: Çıplak resimlerini bir dergiye çektirirsin. Onun ama Oyunu okuyup dramaturji çalışmasına başladığımızda oyundaki Gül ile Koyun ilişkisinin kolaylıkla bir kadınerkek iiişkisine dönüşebileceğini gördük. llişkilerdeki trajik olan her şeyi anlatmak mümkündü. Buradan yola çıktık... Sanatçı söyleyecek bir sözü varsa ortaya çıkar savmı kabul •cttyoram. Ne gibi bir amaçla KOçuk Prans'i sahnelediniz? Söyiemek istodiğiniz cümletor neydtt Anahtar sozcükler söyleyebilirim: yalnızlık, umut, biriciklik, yabancılaşma, saflık, büyüme, kiıienme... Büyüdükçe insanlann kirlenmesi, takılan maskeler... Çocukluktan yettskinli§e