26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

CUMHURİYET DERGİ Milena en az Kafka kadar varoluşçu bir gazeteciydi. Bir yazısında evliliği şöyle tanımlıyordu: "Evliliğinbir anlamı olması için mutluluk beklentisinden çok daha geniş ve gerçek bir temel üzerine oturması gerek." Milena'nm 1930tarihli yazısını Dr. Kriton Dinçmen Türkçeleştirdi. Yuvadaki şeytan Genelde Kafka 'nın sevgilisi olarak tanınan Milena, II. Dünya Savaşı öncesinin OrtaAvrupa kültürünün en öndegiden entelektüellerinden birisiydi. Yaşamımn tümünü gerçek bir varoluşçu olarak geçirdiği gibi. gerçek bir varoluşçu olarak da öldü. Zamamn Pragı 'nın öndegiden sosyalist gazetecilerinden biri olan Milena 'nınyazılarının. bugünün okurlannca, edebiyatdüzeyi kadarobjektiviteleri vede 1930 'larAvrupası 'mngazetelerindeyeralan makalelerinkonulan, tü'rü, içeriği, düşüncedisiplinleri açısından da ilginç bulunacakları kanısındayız. Milena Jesenska 'nın Tribunagazetesinde yayımlanmış Yuvadaki Şeytan adlı makalesini Fransızcadan TürkçeyeDr. Kriton Dinçmen çevirdi. Yazı, Scala Yayınları 'ncaDr. Kriton Dinçmen 'inçevirisiileyayına hazırla/ımakta olan Milena adlı biyografıkromandan alındı. Bizlerin bugünkü cvliliklerimizin tümünün veya, hiç olmazsa çok büyük bir kısmının mutsuz olduklannın iddia edi Imelcrinin nedeni nedir ki? Sual günceldir vc ciddi kaynaklara göre, koca bir edebiyat bu konu etrafında odaklanmış durumdadır; ciddi olmayan kaynaklara görc dc, konu fire o'clok tea'lcrin dcdikodulannın merkezini oluşturmaktadır. Konu, heryüzü ilc, monden gevezeliklerin olduğu kadar fclscfc dencmelerinin de ilgi odağıdır; biz gazeteciler ise güncel olan bu konu ile ilgilenen ne ilk ne de son kişi olacağız. Vurgulamak isterim ki, bu konu beni gerçekten hep şaşırtır. Bu durum, evliliklerin mutsuzluklannın nedenini bilmediğimizden kaynaklanmış değildir. Bcnim, esas olarak, kendime hep sormakta olduğum soru, evliliklerin neden mutlu olmalannın gerekliliğidir... Zira, işin esası, budur! lki varlık... iki küçük insan larvası... Yalnız, umutsuzluklarla karşıkarşıyabırakılmış,kaçışıolmayanbir varoluşun mâteminde... Ürkütürcesine kocaman ve korkunç dünyamızda iki ufacık insan, sabahın dokuz buçuğunda bir apartman dairesinde kapalı... aynı soyadı, aynı beklenti ve aynı yazgı içinde kapalı iki zavallı... Ve, bunlann sade ve sade ikisi olduklan için mutlu olmalarını mı beklersiniz? Bana göre, mutlu olmalan umudu ile birbirleriy le evlenen iki kişi, en azından bu karan vermiş olduklan anda dahi mutlu olma şansına sırtlannı çevirmiş durumdalar. Evlilikte mutluluğu amaçlamak, iki milyona otomobil ya da asalet unvanı elde etmeyi amaçlamaktan farklı bir şey değildir. Kesin olan tek şey, hesap ile sayılann aşk konularında daima öç almakta olmalarıdır. Başka türlii hareket etmelcrinin imkânsızlığının bilincinde olduklannda, bu iki kişinin evlenmesinde tek neden, her ikisinin de diğerinin yokluğunda yaşamanın imkânsız olduğunu görmeleridir. Bu, olabilir; cn ufak birromantizm, en ufak bir duygusallık, en ufak trajik bir öğe olmaksızın... Bu, her gün olabilir... Aşk veya diğer hcrhangi başka ne ad verilirse verilsin, bu dünyanın en güçlü ve de en farklı duygusudur. Ne var ki, pek çok kişi, yaşamlan süresince bundan kaçırur ve de bunureddeder. tki kişi, birlikte yaşamalan için evlcnirlcr. Evct... Bu husus kocaman, olağanüstü bir şeydir; ancak, neden buna mutluluğun da ilave olması beklenir? Ama, neden insanlar gerçeği süslerden arındınlmış olarak görmek istemczler? Neden yaldızlanmış yalanlar ararlar? Neden ne kendilerinin, ne dünyarun, ne doğamn, ne göğün, ne yazgının ne de yaşamın kcndilerine veremeyeceği ve kendilerinin de bcklememelerinin gcrektiği, gerekeceği bir şeye bağlanırlar? Neden gerçeğe, dünyaya ait bir anlaşmaya, mutluluk gibi romantik fantezileri dc cklemeye çalışırlar? Neden karşısındakinden, senin veremeyeceğin şeyi vermesi istcnir? Neden, ortak yaşam gibi öy lesine büyük, öylesine ciddi, öylesine derin bir olaya "mutluluk vermek" gibi zorlamalardayapılır? Şayet bizler, evlenmeden önce, düşünmeyc vakit bulamadığımız bazı konuları hesaplayabilırsek... Mcsela, ortak yaşamıntckyaşamdan kolay değil dc, daha güç olduğunu... Kolay lıklann tümü yalnız yaşayanlara vcrilmektedir... Nispî bir sorumluluk, özgürlük, aklımıza estiğinde Avustralya'ya gidebil mek gibi başınıza buyruk olma... Bağlandıktan sonra, size verilmeyen her şeyden vazgeçmeniz gerektrği için de, evlilik çok zordur. Ve, işte bu nokta, bugünkü evliliklerin özellikle üstüne çarpıp parçalandıklan temel ncdendir: İnsanlar, yetinmck zorunda kalacaklan ile vazgeçmeleri gcrckecek olanlar arasında doğrudürüst seçim yapmadan, yahut, başka bir deyimle, vazgeçecekleri hakkında tam bir karara varmadan evlenirler. Karşındakini tanımak kadar güç bir şey yoktur. Birisini ilk kcz olarak, yarım saatlik bir konuşma sonunda tanıyabilmenizc karşılık, aynı kişiyi ikinci kez olarak ancak on yıllık bir beraber yaşamdan sonra tanıyabileceğinizi söylersem, abartmış olmayacağımı zannediyorum. Aynı şckilde, evlenmelerinden önce iki kişinin birbirleri hakkında vc her birinin kiminle evlenmekte olduğuna dair bir fikir sahibi olmalanna olanak olmadığı kanaatindeyim. Keza karşılannda bulunan bir kimsenin tüm hareketleri, fikırlen, coşkuları, ınançlan ve dc şüphe vc katiyctlerini bilseler dahi, daha henüz çoraplarını, uykulu gözlerini, sabahlan dişlerini fırçalamalannı veya gargara yapmalannı, bir garsona bahşiş bırakma tarzlannı bilmemekteler. Zira, biri bizi dcrinliklcrdc aldatabilirse dc, yüzcysel alanda hiçbir zaman aldatamaz. Aynı şekilde, bir evlilik binbir beklenti yıkımı tehlikesini beraberinde getirdiği gibi, önceden kabul lenmektcn başka herhangi bir kurtuluş simidinin bulunmadığı beraber yaşamın doğurduğu bulutlan da getirir. Beraber yaşama, aşk adına, karşısındakinin içsel değişikliklerinin yumağındaki her şeyi, milliyetini, politik ve dinsel görüşlerini ve daha birçokşeyi affetmemizi ister. Bu konuda biraz daha ileri gidersck, karşımızdakinin ufak tcfck hatalannı da affedelim. Karenina'varî bu modern histeriden kendimizi kurtararak hoşgörülü bir gözle bu kanat gibi duran kulaklara, kocaman bağlanmış şu kravata bakalım. Hcrkesin, kendi içinde kendine özgü bir dünyası vardır; o dünya ne kadar kendine özgü ise, o kadar tamdır; yetileri ve yetenekleri sayıca ne kadar az ise, onlara o kadar derin vc gerçek anlamda sahiptir; vc şayet tek bir yctcncği varsa, o yetencği herkes tarafından makbul ve değerli sayıhr. Ve, sanşın olan birisinden haftada iki gün esmer olmasını isteyemeyeceğimiz gibi, aynı şekilde boş kafalı bir ukaladan shimmy dansını sevmesini, bir aptaldan Kicrkegaard'ı anlamasını, bir ressamdan matematik ile ilgilenmesini, melankolik bir kimseden şansonetlere katılmasını, yalnız yaşayan birinden gece toplantılarını tertiplemesini de isteyemeyiz. İşte size; insanlann bir türlü anlayamadıklan basitin basiti bir hesap. Genelde, kişiliklerinin derinliklerine kadar inseler de, evliliğin esasının, karşılarındakinin, kcndini olduğu gibi görme hakkına kadar varan kişiliğine katlanma olduğunu görmezler. Zira, hcsabın sonunda, daima, karşısındakinden beklenen bir kendinin olma durumunun kabulü mevcuttur. Burada, buna rağmen'ler söz konusudur. Vc, bizleri mutsuz edenler de, hep o buna rağmen'lerdir. Beni, insanlann cinsel, ekonomik, sosyal ya da erotik gereksinimlerini karşılayabilmeleri için beraber yaşadıklanna inandıramazsınız! İnsanlann beraber yaşamalannın tek nedeni, yanlannda birisinin bulunması ihtiyacından başka bir şey değildir; dünyanın bu boşluk ve yalnızlığında, kendilerinin tüm zaaf ve hatalarına rağmen kendilerinin var olmalarını kabul ve lasdık edecek birisinin bulunmasından başka bir şey değildir; cürümden, öç almaktan, kötü düşünccdcn, adalctten, vicdan azabından kaçabilmeleri için yanlannda bir diğer kişiyi bulundurmak ihtiyacından başka bir şey değildir. Zira, gerçekten, bir ev, bir yuva'nın korumaamacı'ndan, dünyaya karşı vc özel
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear