Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
12 ^» yor ve kadınlar, zincirlerini kendi elleriyle etraflanna doluyorlar. Bence kadınlar hep erkeklerin şimdiye kadarzorladıkları değerlerle yetinmemeli. Kendi yaşantılanmızdan dünyaya yepyeni boyutlar sunabiliriz diye düşünüyorum. • Sanatınızda kullandığınız malzemeler, yapıtlarınızın dilini oluşturuyor bir anlamda. Farklı malzemeler denemeyi, onlar a söz Reçirmey i seviyorsunuz. Bir malzemeye dokunmak, onu hissetmek ve sonuçta harcanan el emeği, önemli bir süreç oluşturuyor sanatınızda. Malzemeyle kurduğunuz bu ilişkiden söz edebüir misiniz biraz? Bir de bu bağlamda, dokunmayı sevdiğiniz ve sevmediğiniz şeyleri merakediyorum. Malzcmcnin yapıtlanmın dilini oluşturması ifadesini çok sevdim. Gerçekten de öyle galiba. Çunkü kafamda bir fikir oluştuğu zaman bu fikrimi ifade etmek için ne tür malzeme gerekir diye düşünmcye başlıyorum ve arayışlarım beni kullanacağım malzemeye götürüyor. Çoğu kez bu, iki zıt malzeme olarak kendini gösteriyor. Son sergimdeki kurşun ve tüy, daha önceleri pamuk ve diken ya da kürk yumuşaklığı görüntüsündekiçivilergibi... Benmalzemeyi hiçbir zaman malzeme olarak kendi değeriyle kullanmıyorum diyebilirim. Deneysel birçalışma içinde, malzemeyi dönüştürüyorum. Dokunmaktan en çok hoşlandığım şeyden önce en az hoşlandığımı söyleyeyim, kaygan, jelatin gibi elinin altından kayıp giden, tutulamayan şeyler... En çok dokunmaktan hoşlandığım şey ise tüylü, canlı bir hayvanı okşamak... kedi! Sanatınıza baktığımızda, gerek temalar, gerek bu temalann ifade ediliş biçimi gerekse malzemelerde gerçekten belli karşıt kutupların karşılaşmasından, karşılaştırılmasından doğan bir sentez dikkat çekiyor. Aslında bu belki bir anlamda yaşam ve ölümün, haz ve korkunun karşüaşması. Bu açıdan sizi besleyen kaynaklar gibi gördüğfim yaşamsal hazdan ve korkudan söz edebilir misiniz? En büyük haz, benim için galiba masmavi bir gök, tertemiz bir deniz, manikürsüz bir doğada çekişmelerden uzak, sevdiğim ve güvendiğim kişilerle birlikte bulunmak... En büyük korkuyu açıklamaksa biraz daha zor... Sözgclimi, bu son sergide, Arkadia'da dcğindiğim korku... lnsanın hem kendine hem de doğaya verdiği zarar vebizibekleyengelecek... Evlerimizi, bahçelerimizi çitlerle, dikenli tellerle, duvarlarla ınsanlann vereceği zararlara karsı korumaya çalışıyoruz. Site kapılanmızı bekçiler bekliyor, evlerimiz, arabalanmız alarmlarla donatılmış. Yolda giderken korunmak için arabalanmızın kapılannı kilitliyoruz. Çantalanmızı paltolanmızın altında saklıyoruz. Bütün bunlar beni çok korkutuyor. lnsanlara güvenememek, hep korumada olmak, hep şüphe içinde olmak insanı müthiş bir yalnızhğa itiyor. Doğaya ve insan doğasına değişik neden ve çıkarlar uğruna farkında olarak ve olmayarak zarar veriyor insan. Halbuki cennet, bizım dünyamız. Bu cenneti yaratmak da yok etmek de elimizde. Stanlcy Kubrick'in Otomatik Portakal'ını her gün yaşıyoruz artık. George Onvell' in 1984'ü, Aldous Huxley'nin Cesur Yeni Dünya'sı ne kadar doğruymuş! Ve ben Arkadia'mda Akira Kurosava'nın Düşler'ini yaratmaya çalışıyorum birbakıma. Kendi Arkadia'mda, kül olmamasını dilediğim ağaçlann ve kuşlann gölgesinde dolaşan biz insanlann o dev gölgelerinin neden olduğu bu insanlık dışı duruma yine bizlehn çare bulacağını, ümit etmek istiyorum. ^ CUMHURİYET DERGİ "Günümüzde, tüm dünyada koruma sistemi dokusal düzeydedir. îstanbul'da ise dokusal düzeyde korunacak hiçbir şey kalmamıştır. Bugün geriye, yalnızca anıtlar kalmıştır. Tarihi Istanbul'dan bahsederken, ancak tek tek binalara atıf yapabiliriz." Mimar, şehirci ve tarihçi Stefanos Yerasimos'tan bir îstanbul kitabı... \ : Koruma planı olmayan kent! NERMİN SUNGUR "Îstanbul, lmparatorluklar Başkenti" adlıkitapkısa bir süre önce Tarih Vakfı Yurt Yayınlan tarafından yayımlandı. (Türkçesi Ela Güntekin, Ayşegül Sönmezay) Aynı zamanda Fransızca ve Almanca olarak da basılan kitap, bu ülkelerin kıtapçı vitrinlerinde de yerini aldı. Kitabın yazan Stefanos Yerasimos. Kendisi mimar, şehirci ve tarihçi. Aynı zamanda kent tarihi uzmanı. Uzun zamandır Fransa'da Paris'te yaşıyor. Ama kendini "Istanbullu" olarak tanımhyor. Kent tarihi konusunda uzmanlık alanı olarak da îstanbul'u seçmiş. Stefanos, "Her lstanbullu olanın Îstanbul uzmanı olması şart değil" diyor, "Ama ben hem Istanbulluyum hem de kent tarihi uzmanıyım. Istanbul'u seçmem bu ikisinin bileşkesi oldu." Halen 8. Paris Üniversitesi Şehircilik Bölümü' nde öğretim üyeliği yapan Stefanos Yerasimos'la son kitabının yanı sıra, eski araştırmalan ve yeni çalışmalan üzerine, yani Îstanbul üzerine söyleştik. "tstanbul, İmparatorluklar Başkenti" adlı bu kitabı yazma fikri nasıl ortaya çıktı, sizin öneriniz miydi? Hay ır benim önenm değıldi. Bu kitap bir Fransız yayıncının benden istediği bir kitaptır. Benim lstanbul'a ait yaptığım ilk önemli çalışma "Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri" idi. Orada, şimdiki tstanbul kitabının bir bakıma kuramsal kökenleri var. "Konstantiniye ve Ayasofya Efsaneleri", konusunu benim seçtiğim, istediğim gibi yazıp bitirdiğim ve bir yayıncı bulup bastırdığım bir kitaptır. Bu kitap ise daha genış bir kitle için bana ısmarlandı. Fransızca, Almanca ve Türkçe olarak aynı zamanda basıldı. Büyük bir ihtimalle önümüzdeki yıl tngilizce, daha sonra duruma göre, başka dillerde de basılacak sanınm. Sözünfl ettiğiniz Fransız yayıncının sizden talebi neydi? Nasıl bir kitap yazmanızı istedi? Benden, bir ucundan diğerine Îstanbul 'da üretilmiş sanatlan anlatmamı istedi ler. Ben bana verilen bu siparişi kendi istediğim, bildiğim yöne doğru mümkün olduğu kadar kaydırdım. Kitabın içinde, diğer sanatlar için mesela, Bizans 'ta mozaik, Osmanlı 'da çini, hat sanatı ile ilgili bölümleri, uzmanı olmadığım konular olduğu için mümkün olduğu kadar kısa tuttum. Aslında, genel bir sanat tarihi görüntüsü taşımasına rağmen, kitapta asıl üstünde durduğum ve belli bir devamlılık süreklilik içinde izlemeye çalıştığım konu mimarlıktır. tstanbul 'dan yola çıkarak, Bizans ve Osmanlı mimarlığına bir bakıştır. lstanbul'un mimarlıktarihidir. Ayasofya, güneygalerisi, tsa tahtta oturuyor. tkiyamnda Imparator IX. honstantinos Monomahos ve Imparatoriçe Zoe...( 1042?)