Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
4ŞUBAT2001.SAYI776 nndan bir konserve tenceresi bilc edinmişti. Doğal olarak yetiştirdiğimiz sebzeleri ve meyveleri vakumlayarak hiçbir katkı maddesi olmadan cam kavanozlarda konservelerdi. Ben annemin ve babamın sabahtan şehre gideceklen günleri iple çekerdim; çünkü o zaman biitün mahalle arkadaşlanmla mevsime göre bahçedeki kiraz, kayısı, şeftali ağaçlannın uzerine tüneyip nekadar meyve varsa hepsini bitirirdik. Kisacası,çocukluğumun en güzel günleri, açık havada, bahçelerde geçti. Her gün denize de giderdik, şimdi mavi yolculuğaçıkıpancakçokaz kişinın ulaşabildiği bir koyda bulabildiğimiz pınl pınl, berrak Marmara Denizi'nde... Benimneslim, hem şehirhayatını doyasıya yaşayabilen Tepebaşı'ndakiçocuktıyatrosuna (yandı), pazar sabahlan Şan Sineması'na (yandı) ve filarmoni konserlerine (konservatuvar piyano bölümü öğrencisi olarak annemin zoruyla her pazar) gidilirdi hem de doğa ile iç içe olabilen son Istanbullu nesil oldu. öyleyse sanat, belki de yitirilen bir değerler bütününü yeniden yaratmak, anımsatmak için size olanak tanıyan bir araç mı? Üretirken, belli bir mesaj vermek kaygısı duyuyor musunuz? Bakın, Marmara Denizi'nin son günlerini bcnim çocuklanm sadece çok küçükken yaşayabildiler. Şimdi dört bir yanı dcniz ile çevrili güzelim adalarda bile lstanbullular dezenfekte edilmiş, filtrelerle anndınlmış havuzlara kaldılar. Birkaç yıl önce Marmaris'teki orman yangını, bu yıl süregelen Bodrum yangınlan, değişik nedenlerle yok edilen ormanlar, yerleşım alanlanna kurulan balıkçiftlikleri ve saymaklabitip tükenmeyenbirsürübaşkaolay... Bensanatımlahepimizin bildiği, doğayı etkileyen çağdaş sorunlar ve tehditlere karşı kcndi özgün cevabımıvermeyeçalışıyorum. Yapıtlanmı üretmeme neden olan bu düşüncelerim, bir bakı mabenim isyanlanm. Sanat, evet, kendimi ifadeedebilmek için seçtiğim bir araç. Ama mesaj vcrmck için değil ashnda. Beni etkileyen konuları ifadc edcrken, didaktik dcğil, estetik bir sunuşla izleyicinin beni etkileyen konu üzerinde düşünmesini sağlamaya çalışıyorum. Henfiz görme fırsatım olmadı ama, anlattıklarınızdan ve kimi fotoğraflardan anladığım kadarıyla, çalıştığınız atölye bir tür yeryüzü cenneti; son serginize göndermede bulunarak diyebiliriz ki sizin kendi yeryüzü cennetiniz... Atölyenizi anlatırnusınız? Atölyem, şehrin göbeğinde kocaman aparttnanlar arasından birden kendinizi şehrin gurültü ve kargaşasından çok uzak 11 SIHIRLI BİR ATMOSFER 199O'lı yıllardan bu yana Türkiye'nin yanı sıra Amerika'da ve Avrupa'nın çeşitli kentlerinde karma sergilere katılan ve kişisel sergiler gerçekleştıren Suzy HugLevy, heykelleri, mekân düzenlemeleri ve performanslanyla çevre bilincini ve bir kadın olarak taşıdığı kultürel geçmişin çeşitli boyutJannı araştıran çalışmalanyla tanınıyor. Sanatçının, insan gövdesinin çevre, gelenek ve din gibi etkenlerle parçalanışı ve yeniden şekil buluşu düşüncesi uzerine tel, metal ve kauçuk gibi malzemeterte tasariadığı olabildiğine kınlgan ve narin giysi heykellerinden doğal malzemelerde kurguladığı çeşitli enstalasyonlara dek, bir yapıtının ismini de oluşturan "Kökler/înVimiz"e ilişkin bir bakış ve irdeleme söz konusu: Suzy HugLevy, sanat aracılığıyta ve sanki okhıkça içgüdüsel bir biçimde okjşturduğu yapıtlanyla insan doğasınm kültür ve teknoloji kıskacında yok olan doğal ve saf yönlerini anımsatmak istiyor. HugLevy'nin tüm yapıtlannda hissedilir bir kadmsı duyariılık var, ama ona bir feminist demek güç. Bu noktada, Camille PagHa'nm, "Doğaya bağımlı avcı ya da tanm toplumlannda kadınhk bereketin temel ilkesi olarak onuriandınldı. Kültür geliştikçe, üretim ve ticaret, erkekleri iklim değişikliğinden ve coğrafi engellerden kurtaran bir kaynak yoğunluğu sağladı. Doğa bir kenara itilince, kadınhk da önemını kaybetti. Erkekler bir araya gelerek kadın doğasına karşı bir savunma olan kültürü icat ettiler" sözlerini anımsıyorum! Suzy HugLevy'nin sanatında, işte Paglia'nın sözünü ettiği bu 'kültür çıkarmasına' (!) karşı sessizce ve içgudüsel bir biçimde şekillenen bir direnç okunabiliyor. Belki bu nedenle ki, Suzy HugLevy'nin Milli Reasürans Sanat Galerisi'nde kurguladığı endüstriyel atıklarla oluşturulmuş, plastik, yapay ve karanlık cennet bile galeri mekânını yine de tuhaf bir biçimde sihirli bir atmosfere dönüştürebiliyor; görünür ve hissedilir kılınmak için uğraşılan olası yeryüzü felaketlerinin ötesinde, sanatçının, "Ne kadar kararsa da yeryüzü tek cennetimiz. Yerçekiminden ne kadar kurtulsak da düşlerimiz bu dünyaya ait" sözlerinde anlamını bulan doğa sevgisi ağır basıyor.^ mımı, defhemi, mimozamızı kestiler. Bahçemin ortasına koca bir ağacın gövdesini attılar." Suzy HugLevy'nin "Arkadia"sı, ya da galeri mekânı içinde kurguladığı yapay "bahçe", kendi kapısı önündeki bu doğaya saldırıdan yola çıkarak daha geniş anlamıyla insan açgözlülüğü, hırsı ve bcncilliği nedeniyle yeryüzünün içinde bulunduğu tehdidi gündemc getıren karanlık bir geleceğe göndermede bulunacak şekilde oluşturulmuş. Suzy HugLevy bu sergısinde kurşun, alüminyum, polyester, poliüretan, plcksiglas gibi sözlüğümüze çok da cski bir tarihte girmeyen endüstriyel malzemeler kullanıyor, hepsi de çeşitli fabrikalann atıklan. Sergideki ağaçlar polyester iplıklerden yapılmış, mutasyondan geçmiş tuhafcanavarlan andınyor; kuşlarkurşundan, taşlar poliüretan, çiceklerpleksiglas. İnsan eliyle kurgulanmış bu yeryüzü 'cennet bahçesi' nde ağaçlar çıplak ve metal ik, ı şık solgun ve gri, ç içekler deney tüplerini andıran kazıklar gibi mavi bir neon ışığının yapay renginde büyüyor. Suzy HugLevy'nin yarattığıbumetaforik, yapay atmosferde yalrtızca gölgeler gerçek ve doğal görünüyor. Ama bu tür bir mekân içinde, bu gölgeler de y alnızca korkunç birer hayalet görüntü oluşturuyorlar. Suzy HugLevy sorulanmızı yanıtladı: Sanatınızda belirgin bir biçimde kendini hissettiren doğa sevgisi nereden geliyor? Çocukluğunuz nerede, nasıl koşullarda geçti? AUeniz doğaya düşkün nıiiydü? Çocukluğumda ve gençliğimde kışları Taksim'de bir apartman dairesinde otururduk. Ama okullar kapanır kapanmaz Çiftehavuzlar'daki yazlık evimize taşmırdık. Orada hem kcdi hem de köpcğimiz ve çok büyük bir bahçemiz vardı. Annem hayvanlan beslemeye, babamsabahçede her türl ü sebze ve meyve yetiştirmeye meraklıydı. Sabahlan kalkıp taze domates ve sebzeleri toplar, bir kısrrunı komşulara dağıtırdık. Mahsul o kadarçok olurdu ki babam Amerikan pazan denilen PX mağazala laşmış hisscttiğiniz bir yer. Etrafım çitlerle çevri lmcdcn önce çcvremdeki ağaçlann bakımlannı yapabiliyordum. Şimdi yine merdivenle hırsız gibi girerek etraftaki çöpleri topluyor, ağaçlan buduyorum. Ama her sonbaharçevrededolaşan clektnkli testeresahiplcri ile aram oldukça bozuk. Bcdava odun elde etmck için dolaşırlarken karşılannda beni buluyorlar. Bulmadıklan zaman da güzelim ağaçlar yok ediliyor. Ben dikıyorum, çevredckiler aman ne güzel oldu derkcn bir başkası gelip yok ediyor. Beşiktaş Belediyesi ile çöpler, lcaz^ıH^n ve kapatmadıklan çukurlar, bi tkilcrin köklcrini cşelcyenbinlercesahipsizsokakkö * pcği gibi ncdcnleryüzündendevamlı görüşmc halindeyiz. Kısacası, cennetimi, sürekli korumam gerckiyor. Sanatınızda dikkat çeken bir diğer ana tema da kadın olmak meselesL Başka bir deyişle, kültürü, tarihi, dini butun geleneksel kodlanyla sırtında taşıyan kadın... Bu gibi düşüncelerden yola çıktığını düşündüğüm giysi heykelleriniz, bu yflzden kınlganlıklan oranında güçlfi geliyor bana. Bunlar, ne tür deneyimlerin sonucunda ortaya çıktı? Mclck kanatlan pcrformansun, kadın kimliğini sorgularken bedenA kullandığım ilk işimdi. Endüstrileşme sürecindeki ülkclcrdc kadının kimlik arayışına, gclcncklcr yüzünden kısıtlamalara ve tabulara ve kadının zaman içinde özgürleşmesine değinmek istiyordum. (Meick, dcnizin üzenndcn uçarak karşı kıyıya varmak istiyor, başaramayınca kanatlan yanıyor.kanatsızkalıyor...) Giysi heykellerimin içindeki kadın, kendi bedenine en yakın duran bir tür nesne olarak giysisi ile gösterilirken, idealize ettiği vücudu boşluk ve madde, varlık ve can olarak göstermeye çalıştım. Bu işlerim tabii ki yine kadın olmanın verdiği deneyimler ve isyanlar, kabullenmeyişler yüzünden kişisel değil sc bile çok yakın çevremdekideneyimleretepkiselbir \ biçimde gerçekleştirildi. Bu deneyimlcrım de her *jtyrY V geçen gün artarak devametmekteneyazık Sl ki! Ataerkil toplum « lar, kadını doğuş^ tan itibaren gelcnelt,görenek,aile baskısı vc din», sel kurum' • larilcarka planda olmayı kabullenm eye • alıştın'