Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
TEMMUZ 2000. SAYI 745 ı büyük bir sorun olarak ortaya çıkar. Çünü, tekerlekli sandalyeler üzerinde ne bir piasa komedisi, ne de herhangi bir dram oyayıp sahnelemek onların yapabilecekleri irdenbirişdeğildir. Karşılannaduvargibi ikilen ikinci bir sorun da, sahneden dekora, ostümlerden aksesuarlara, taşıma işlemleinden afişlere kadar yapılması gereken bir ığın masrafın üstesinden gelebilmektir. ıma, ne yapar eder, zaten her gün her saat orluklarla yakın mesafe yaşayan bu insanır el ele vererek her bir zorun üstesinden geırler. Ramazan Baş teksti yazar. Daha önceîri öyküler, şiirler yazmış, yerel bir gazetele köşe yazarlığı da yapmıştır, ama oyun ya;ıp kurmak öteki yaptıklarına benzer bir iş leğildir. Omurilik Derneği üyelerinden, 994yilındaAdanayakınlanndakibirvirajla trafik kazası geçirip, 6 yıldan beri tekerekli sandalye üzerinde yaşamını sürdürmer e devam eden 37 yaşındaki Semra Çetinka'a'nınkızı Tuğba'nın, annesi için dizelemiş ılduğu bir şiirin adını verir yazdığı oyuna. iundan böyle, birini Yılmaz Erdoğan' ın kaeme almış olduğu 7 ayn skeçten oluşan, ;endisiyle beraber oyunda rol alacak arkalaşlarının başlanndan geçen olaylann anlaıldığı oyunun adı "Ayak lzi"dir.. Tabii ki iş >yun yazmakla bitmez. Karşılannda, kapı >ibi duran parasal soruna da bir çare bulmaan gerekmektedir. Ne yapar eder, tekerlekli iandalyelerinin üzerinde yılmadan dolaşıp iururlar, kendilerine parasal destek aramak çin yollara koyulurlar. Araya tanıdıklar soaılur. Sonunda da, Bakırköy Belediye Baş<anlığı; kültüre, sanata gönül veren birkaç işadamı ve kimi profesyonel sanatçılar yürekten destek verip gerekli olan bütün yariımlanyaparlar.Oyunyazılıpbitirilmiştir, ıma, oyunun sahneye konulabilmesi, rollerin dağıtılmast, oyunu oynayabilmek, dekorlann yapılıp kurulması... Bütün bunlar başh başına üstesinden gelinmesi gereken sorunlar olarak karşılanna dikilir. Bakırköy Belediye Tiyatroları'nın oyunculanndan Emre Kınay onlara sahnede yapılabilecek ve yapılması gereken her şeyi bir eğitmen gibi tek tek öğretir, makyajdan ışığa onlann yol göstericisi, rejisörleri, "sahne hocalan" olur. Provalann gerçekleştirilmesi aylar sürer. Sağlık ve ulaşım sorunlanndan, sahne bulabilme sıkıntılanna kadar büyük zorluklaryaşarlar. Ama, eninde sonunda azimle, yürekten coşkulu bir heyecanla engellere kafa tutarcasına yaptıklan çalışmalannmeyvelerini vermeye başlarlar. Kendilerine danışmanlık yapan Müşfik Kcnter'in de onayını aldıktan sonra Yunus Emre Kültür Merkezi'nde perdelerini açarlar. llgi büyük; alkışlaryürcktendir... Gazetelerinyaşam,sanat, kültür köşelerinde; kimi televizyon programlannda O.F.D.'nin gercekleştirmiş olduğu bu önemli başandan söz edilir ve bütün bunların arkasından bir başka gerçek de ortaya çıkar. Tekerlekli sandalyelere bağımlı kişilerin gercekleştirmiş olduğu bu tür kapsamlı bir sanatsal olay, dünyada ilk defayapılmaktadır... Bunun haberini alan Uluslararası Kızılhaç ve Kızılay teşkilatının Türkiye 'deki temsilcileri gelip oyunu izlerler ve gördüklerinin, aldıklan mesajlann karşısında dakikalarca ayakta kalıp alkışlarlar... "Ayak Izi" oyununun yönetmeni Emre Kınay' ın Cumhuriyet yazarlanndan Ahsen Erdoğan'a anlatmış olduğu gibi: "Tiyatronun oynayanla izleyici arasında yarattığı apayn bir çekim, bir büyü var. Bu anlamda mesaj ın en etkili biçimde verileceği düzlemdir tiyatro. Oradayalnızcaoyuncukonuşur. tzleyiciye de onu dinlemek düşer. O.F.D. oyunculan, kendilerini dogrudan anlatacaklan ya da onlar gibi düşünenlerin onlar adına konuşacaklan bir alan istediler belki de..." ... Spotlannyan loş.yan aydınhkışıklan altında; nasır tutmuş parmaklarının iki yandan tekerleklerini çevirdiği sandalye üzerinde sahneye gelen 40 yaşındaki Feyyaz Tolan, "...Biz engelli değiliz, bize engeller var. özürlü diyorlar. Bizim kimseye özrümüz yok.." diye haykınyor ve artıkyollar, kaldınmlar, kapılar, yapıhrken kendilerinin de mutlak hatırlanmalarını istiyor. Birkaç yıl önce, öğretmenler Günü'nde, arabasıyla yaptığı kötübirkaza sonucu felç olan Feyyaz Tolan, Mensucat Santral Okulu'nun beden eğitimi öğretmenlerinden ve bugün hâlâ tekerlekli sandalye üzerinde mesleğini devam ettirebilme azmini gösteriyor. ... Aradan, bir saat on beş dakika gelip geçiyor.. Salonda oturan hemen tüm seyirci ler, perdenin yüzlere çarpan bir tokat gibi kapanmasından önce, oyunda rol alan Nevin Efe'nin, gür ve anlamlı sesinden tane tane yankılanan şu sözlere kulak veriyorlar: "...Şimdigözlerinizikapatınvebiryoldüşünün... Sapsan, çıtır çıtır basılası yapraklarla kaplı. Her gün ayağınızın altında ezilen yapraklann çıkarttığı o hoş sesi dinleyerek geçtiğiniz, yapraklarının arasında ayak izlerinizin saklı olduğu bu yolu, bir gün ayak izinizi bırakmaksızın bu kez tekerlekli bir sandalye ile geçtiğinizi düşünün.."^ O.F.D. Omurilik Felçlileri Derneği Istasyon Caddesi. Yeşilköylstanbul Telefon: 0 212 573 29 90 573 29 34 BAŞKENT GUNLERI Kentler ve harfler MÜŞERREF HEKİMOĞLU ılın en uzun gününü Sevgf ve Mehmet Başman'ın güzel partisinde kutladı başkentlHer. Çankın yolundaki Kavaklıdere şaraplannı üreten fabrikanın bahçesinde. Sevda Cenap And Vakfı'nın parasal gücü de bu fabrikadan kaynaklanıyor. Bir yanda üç yüz dönümlük bir bağ, bir yanda fabrika, üzümün şaraba dönüşen öyküsünü yaşıyor konuklar. Islak çimenlerde dalgalanan kalabalık Dünya MUzik Günü'nü kutluyor. Bir de Anadolu şaraplannın başarısını. O gün gelmiş haberi. Gözleri parlayarak müjdeliyor Mehmet Başman. Altınköpük, Muscat ve Selection Kırmızı 97 altın madalya alıyor uluslararası yanşmada. Şarap rengi bir akşam, kadehlerde 97 ürünü Selectionlar, bozkırda baharı yaşıyoruz. Her şey çok güzel, sofralar, yemekler, dans ve tepedeki küçük kaleye faytonla yapılan yolculuklarla unutulmaz bir başkent akşamı. CHP Genel Sekreteri Tarhan Erdem, Şule Bucak, Adnan Bucak, demirağlan çoğaltmayı amaçlayan işadamı Mustafa Özcan ile aynı masada oturuyor, şarap türü yıllanan, yıllandıkça tatlanan dostluklardan söz ediyoruz. Yoğun trafik var masamızda, uzun süre görmediğim dostlar, okurlar, kaç kuşak bir arada. Neşe ve Murat Karayalçın ile konuşurken mesleğimin 40. yılında söyledikleri çınlıyor kulağımda. Ankara'nın korumayı başardığı Ankaralı bir yazar, demişti. 50. yılımda daha çok Ankaralıyım kuşkusuz. Çevremdeki dostlarla çok içten hissediyorum bu sözün gerçeğini. Cidde Başkonsolosumuz Daver Darende'den bir kart aldım önceki gün. Bedri Rahmi'nin Hıfzı Topuz'a yazdığı bir mektuptan Paris ile ilgili bir alıntı var: "Ben Paris'in l'sinin üstünde noktayım. Senin anlayacağın boşluktayım. Sen Paris'in R'sindesin, yani ortasında. 25 gün geçmiş Paris'te, 25 gün adam olana 25 düğün", diyor. Ressam diplomatımız da bu sözlerin gerçeğini yaşayarak güzel düğünler kutluyor Paris'te. Okurken düşündüm, ben Ankara'nın hangi harfindeyim acaba? A'da mı, K'de mi, R'de mi, belki de Papa 2. John Paul, büstünü yapan hepsinde, Bedros Reis'in deyimiyle heykelcimiz Mine Sunar ile... güzel düğünler de yaşadım hiç kuşkusuz. Şarap rengi akşamda o düğünler de anımsandı masamızda. Güzel Nadi'nin seslenişine içtenlikle katılıyor, konseıier, oyunlar, danslar, parlamentoda rahat bir uyku diliyorum güzel sabaha dek süren görüşmeler, alanlarda arkadaşıma. O uykuda yanm kalan onbinler, yürekli eylemler, kürsülerde yeni şarkılann özlemi de diner belki. Inançlar söylemler.. Bir okurum geliyor masaya ve bir yana, ölümün ötesinde de bir buluşma soruyor, Mehmet Ali Aybar'dan niçin söz var bence. Sevgililer kavuşuyor, dostlar etmiyorum yazılarımda, bir başkası kucaklaşıyor, sofralar kuruluyor, yanm Ekrem Alican'ı anımsatıyor. Toplumun kalan şarkılar söyleniyor, diye düşünürüm. bellegine dürüstlüğüyle yerleşen Yeni Arada bir selam da yollarlar ama uyanlan Türkiye Partisi Başkanı'nı. Ben de bir yeterli değil! ölüme karşın aşılamıyor şubat gecesini anımsıyorum, 22 Şubat sağırlığımız! olayını. Derken Hasan Işık geliyor Yazımı Paris'te sona erdiriyorum. Nükhet gündeme. Anılar ve çağnşımlaıia belli Borovalı'nın kalbi de güzel çarptı o olaylara ışık tutuyor. O aralık Polonya başkentte. Lale ve Haluk Kura da güzel Maslahatgüzarı Grzegorz Michalski ve çarpıntılarla döndü bu hafta. Nevin eşi geçiyor önümüzden. Ben de Hasan Menemencioğlu'ndan selam getirdiler. Işık'ın Polonya kökenli Papa ile ilgili bir Bedros Reis'in deyimiyle, Paris'in tüm yorumunu anımsıyorum. Papa'nın harflerinde var Haluk Kura. 1945 yılında ilk Varşova yolculuğu, Walessa, derken gidişi. Genç bir diplomat o zaman. Savaş Ağca olayı geliyor düşünceme. sonrası Paris'e ilk gidenlerden. Kelebekler kanat çırpıyor, olaydan olaya Mesleğinde tırmanıyor, başka uçumyoruz. Şarap rengi gecede müzik ve merkezlerde görev alıyor, ama Paris'i dans da var, nostaljik şarkılarla valslar ve görmekten geri kalmıyor. Bu kez de bir tangolar. Bilimsel araştırmalannı, Paris tatili yapıyor Kura çifti. Yeğenleri uzmanhğını dansta da kanıtlayan Metin Ülker ve Turgut Serdaroğlu ile And ile kucaklaşıyoruz birden. buluşuyor, Mehmet Kura ile babalar Kavaklıdere şaraplarında da emeği ve gününü kutluyor, Paris sokaklarında yüreği var. Belli şarapların da isim babası dolaşıyorlar. Yeni güzelliklerle tazeleniyor ama mllattan önceki olay bu. Şarabı bellekleri. Uygariık ve zariflik, diye bilerek, tanıyarak içiyor, üzümü şaraba dönüştürmüyor artık, bilimsel, sanatsal özetliyorlar Paris'i. Başkentimizin özlemini de özetllyor bu sözler.^ Y araştırmalannı güzel yapıtlara dönüştürerek dünyaya sunuyor. Kaç dilde kaç kitap yayımladı bu son yıida. Sanat ve kültür yaşamına ne güzel yollar açtı. Birkaç ay sonra onun kitabı da yayımlanıyor. Firuzan ile uzun söyleşileri içeriyor. Bir Metin And belgeseli denebilir. lllüzyonist tutkusu da giderek tırmanıyor. "Tarihçi ve sihirbaz Metin And" diye tantmlanarak gösteriler yapıyor. bir de fotoğrafçılığı var. Arada bir yolluyor, sanatçılar, diplomatlarla güzel bir arşiv oluşuyor çekmecemde. Alt yazılaria bir kitap da oluşabilir ama vakit kalırsal Fotoğraftakilerin çoğu dünyamızda değil bugün. Gidenler çoğahyor, çevremiz boşalıyor. Ama yaşamak sevincini soldurmamak gerekiyor. Kolay değil insan olmak. Dört mevsimi bir arada yaşıyorsun kimi günler. Şarap rengi bir akşamın ertesinde ağaçlar yanıyor Bodrum tepelerinde, Torba'ya sesleniyorum merakla, can kaybı yok, diyor haberler, peki hayvanlar, onlar can değil mi? Derken bir telefon Istanbul'dan. Nükhet Borovalı'nın ölümünü bildiriyor. Donup kalıyorum. Uzun süredir görmedim, haberlerini Berin Nadi'den aldım, üzüldüm, hüzünlendim ama ölümüne inanamıyorum. Güzel bir kadın, güzel bir insan aynlıyor dünyamızdan. Berin "Ayak tzi"geçen hafta Çanakkale'ye turneyegitti...