Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CUMHURİYET DERGİ Ayak tzi'nin oyunculan, onlara eşlik edenprofesyonel oyuncularla... Hayaü sevmeye dair, • •• TURGAY TUNA ... Biliyordum ki, benim gibi aynı konumda olan çok kişi vardı o salonda. Yani, ilk defa tekerleklı sandalye üzerinde oturmaya zorunlu omıırilik felçlileri tarafından sahnelenenbiroyunuseyredecek;ışık,sesefektleri arasında sıkışıp kalan mimik, refleks ve ses tonlannm haykınp yürekten patlamalanna tanık olacak ve hemen her gün, sokaklarda, caddelerde yanı başımızdan geçip giden, ancak tam anlamıyla farkedemediğimiz bu insanlarla "tiyatrosal" bir diyalog kuracaktık. Perde açıldığında, loş bir spot ışığının altında önce Bahriye'yi getirdiler sahneye. Üzerinde oturduğu tekerlekli sandalyeden uzun uzunbaktıseyircilere..Sonradadilinde,dudaklarında hecelerle vurgulanan sözcükler tek tek dökülmeye, zincirolup mesaj iletmeye başladı. Sessiz, sakin ama dolu doluanlatıyordu Bahriye:"... Bazenrüyalargörüyorum, sağlıklıymışım da koşuyormuşum, hatta dans ediyormuşum umursamazca.. Yanlış anlamayın Bay Turnike'nin kızlan gibi değil, daha çok Kuğu Gölü Balesi zarafetinde.." ... 3 5 yaşında, ufak tefek bir hanım Bahriye Kosova. Dudaklanndan dökülen vurgulu sözcükler kadar zarif. Bundan beş yıl önce, park etmiş olduğu arabasının ıçindeyken; Türkiye' nin baş belası olmaya devam eden, eşekten inip direksiyona geçen türden birinin kullanmakta olduğu trafik canavan kamyonlardan bir tanesinın arkadan gelip çarpmasıylabirlikte dünyası kararmış. Hastanede gözlenni açtığı zaman da, vücudunun sag tarafinı tamamen, sol tarafını da kısmen kullanamaz hale geldiğinin farkına vardığında dünyası başına yıkılmış: "... Bu büyük yıkımla yaşamam mümkün değildi. Ama, her nc yapıp bunu yenmeyi başarabilmeliydim. Ve, sonunda başardım da. Hayatı, hatta kendimi daha çok sevmeye başladım..." ... Salonda, perdeninaçılmasıylaberaber devam edenalışılagelmişkıpırdaşmalarson bulmuş; sey irciler, aşina olmadıklan türden bir oyunun ve bu oyunda kendi gerçeklerini oynayan oyunculann karşısında koltuklanna gömülüp, akıp giden ve gittikçe hareketlenen tiyatro seyrine bırakıvermişlerdi kendilcrini. Ashndakarşılannda sergilenenler oyundan ziyade; oyunculann başlanndan geçmiş, beklenmedik bir anda gelen gerçeklerin sahnelenmiş şeklinden başka bir şey de ğıldı. Bağımlı olduklan tekerlekli sandalyeler üzerinde rol alan ve içlerinden gelircesine oynayıp, fiziksel engelliklerine kafa tutan; azim ve cesaretle zor olanı başaran bu gençler; aslında fiziksel engeli olmayıp, günümüzde asalak gibi yaşayarak, başkalannı n sırtından geçinip giden kimi insan müsveddelerine de büyük ders veriyorlardı. Tamı tamına bir saat on beş dakika süren iki perdelik "Ayak tzi" adlı oyun, başına gelen korkunç kazadan beri doğru dürüst kullanamadığı parmaklannda marifetler yaratmaya çahşan ve de yaşama azmini yitirmeden bunu en mükemmel şekildc başaran otuz beş yaşındaki Ramazan Baş tarafından kaleme alınmış. Omurilik Felçlileri Derneği'nin (O.D.F.) kuruculanndan, aynı zamanda derneğin ikinci başkanlığını da yürüten Ramazan Baş, bundan tam on altı yıl önce, gençliğinin bahannda adımlannı atmaya başladığı dönemde, denizde serinlemek isterken farkında olmadan sığ suya yaptığı balıklama bir atlay ış sonrası felç olmuş. O günden beri de yatak ve tekerlekli sandalyeye bağımlı olarak yaşamını sürdürüyor. Geçen yıllar içinde, çektiği tarifsiz acılar ve büyük zorluklar onu yıldırmamış,kaderineboyuneğmenin tam tersine, Sosyal Sıgortalargibi birmüessesenin çatırdayıp, her geçen gün biraz daha erozyona uğradığı bir ülkede, "Devlet Baba"dan gelen herhangi bir yardım olmadığını, hatta kimi zaman yardım yerine birtakım engellemelerin gelip yakalannayapıştığını görünce, birlikten kuvvet doğar felsefesiyle yola çıkarak kendisi gibi, diğer omurilik felçlilerinibirçatıaltındatoplamanınyollannı araştırmış. Ona en büyük desteği veren, Cerrahpaşa Fizik Tedavi Rehabilitasyon Merkezi Anabilim Oalı Başkanı Doçent Doktor Şafak Karaahmctoğl u' nun yardımlanyla da 16 Temmuz 1998 tarihinde resmen derneklennin açılışını yapmışlar... Ayak îzi tıpkı ismi gibi ayak izlerinden, tekerlekli sandalye izlerine uzanan bir yaşam oyunu... Sahneye koyanlar bir trafik kazası ya da sığ suya balıklama atlama sonucu felç olan kadınlar ve erkekler. Onlara kederle bakmanızı değil, yaşam alanlannı Omirilik Felçlileri Dernegi üç yd önce kuruldu, bugün üye sayıst 475 'in üzerinde... "... Başında78kışiydik. Aradan,fazlabir zaman geçmemiş olmasına rağmen, bugün derneğimizin üye sayısı 475'in üzerinde. Bunun 300'e yakını omunhk felçli. Yanı, hepsi de trafik, iş, yüksekten düşme veya sığ suya balıklama atlama gibi kazalar sonunda tekerlekli sandalyeye bağımlı kalan ınsanlar. Yani, bir yerde, normal yaşamlannı sürdürürken, beklenmedik bir anda kötü bir tal ih eseri, kendilerini zorlu bir yaşamın içınde bulan insanlar. önce, uzun uzun düşündük. Derneğimizi kurup açabihnenin büyük bir mutluluğu vardı üzerimizde. Ama, gerçekleştirmiş olduğumuz böyle bir derneğın de en iyi şekilde hakkını vermemiz, adını, sesini, kısacası seslerimizi duyurabılmemizgerekiyordu. Yılda bir kez 3 Aralık Dünya özürlüler Günü'nde ortaya çıkıp kendimizi birkaç saat gösterdikten sonra, bütün bir yıl sessiz ve içine kapanık kalmanın bir âlemi yoktu. Birşeyleryapmalı, yapabilmeliydik. Işte, bu tiyatro topluluğunu kurup, sesimizi sahneden duyurma fikri geldi aklımıza. Ama başarabilir miydik, yapabil ır mıydik? Tüm bu sorularla çıktık yola..." Oyun.. evet ama nasıl? Evet, Ramazan Baş' ın da ıfade ettıği gibi, tiyatro bu.. öyle, önüne çıkıp da her babayiğidin yapabileceği bir iş değil. Üstelık, bedenlerinın yalnız üçte birinı kullanabilen insanlarla böyle bir şeyi gerçekleştirmek ne kadar akılcı vebaşanlı olabilir? Bir araya gelip aldıklan kararlar ve gerçekleştirdikleri masa üstü çahşmalarla tiyatroyu kurup, seslerini duyurmayı, cümle âleme mesajlannı iletebilecekleri bir oyun sahnelemeyi kararlaştırırlar. Ancak, sahneye koyulacak oyunun daonlarla bütünleşmiş olması, onlan anlatabilen ve değışıklığe uğramış fiziksel durumlannın gücüne göre oynayabilecekleri rollerle yapılandınlmış olma genişletmenizi istiyorlar...