Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
CIJMHURİYETDKRCİ lis "Karakola gitmeliyız' dedi Vezir sordu "Söyleyin, yalvarınm söyleyin hangi oğlum vurulmuş?" Karakolda bir subay beklıyordu onları, sordu, "Oğlunun adı ne?" Metin dedi sonra cla Muhit... Komutan kesti konuşmasını, başı sağolsundu... Kendım kaybetti, karısı da. Eve döndüklerınde, hastancde verilen sakınleştiricinin etkısi ü/erlermdeydi lıâlâ. Baba Ocak her cumartesi Galatasaray Lisesi'nin önündeydı. Oğlunu sağ alıp ölü \erenlere öfkeli, susmadı. Başka çoeuklur kaybedılmesindı, buydu isteğı... Dedesinin Kurtuluş Savaşı'nda ölmcsinden olacak, her 30 Ağustos'ta Karatepe'ye giderdi önceleri ama şiındi, duvarın dibındeydi. llasan ölmüs, ama polis pesjerıni bırakmamıştı. Iş ycrini kapattı. Bir komsusunun telefonundan haber aldı, Kartal Rahmanlar'da oturan oğlu Ali'nin evindc polis karakol kurmuştu. Eve gidip polisle tartıştı, "Vur" dedi polise "Çek, vur beni..." Kimliğini aldı sonra polisin. Kartal Emnıyct Müdürlüğü'ne gitti, komiser "Olıır mu öyle şey" diye bağırdı "Polis nasıl vatandaşın evinde karakol kurar, o örgüttür..." Kimliğini gösterdi Baba Ocak, komiser sustu... Vezir Alınçak, duymuştu ısmini hem Baba Ocak'ın hem de oğlu Hasan'ın. Televizyonda haberlerde görmüştü yüzünü, gazetelerde okumuştu. Üzülmüştü o zaman. Muhittin yanıbaşındaydı henüz. Bir yıl sonra kendi oğlu öldürüldüğünde acının renginin olmadığını gördü. "Ben hiç olmazsa haftada bir oğlumun mezarını görüyorum" diyordu "Onların bir mezarı bile yoktur, onlara evladımdan daha çok acıyorum..." Baba Ocak elinde çiçeği, bir bidon suyla gitmişti Edirnekapı Şchitliği'ne. "Siz şanslısınız" demişti oradaki anne ve babalara "Çocuğunuzun burada ycri vardır, gelip çiçek koyarsınız. Polis göstersin mezarlarını biz de koyalım çiçeğimizi... Yoksa her cumartesi günü niye Galatasaray'a gidclim... Ne işimiz var bizim orada?" Vezir Alınçak özlüyordu oğlunu. Her cuma gidiyordu mezarına. Özleme dayanamadığı /amanlar da başka günlerde dc oradaydı. Düsünüyordu, "Ben gördüm, baskaları görmesin bu acıyı..." Doğduğu, yaşadığı Digor'dan en az on kişi dağday Bir bidon su ve çiçek Sekiz aylık askerdi Muhiltin, Lice'ye çatışmaya göndvrildi ve öldü... lık müdürünün odasının camına tutunmuş, bağırmıs.tı "Mczar numarasını ver, yoksa intihar edeceğim..." Müdür numarayı vermiş, me7arı bulmuşlar, açıp yenıden kendi törclerince gömmüs.lerdi... Vczir Alınçak, uyuyamamıştı Muhıttin'in tcietbnundan sonra. Ertesı gün, 7 Nisan IS>96'da, gcce huberlerinde spıker vermişti haberi "Lice'de çatışma, 27 asker öldii..." Isimlcri söylemiyordu spiker. telefon edip sordu, "neden?" Daha kesin bilgi yoktu ellerinde, belki gece haberlerındc vcrirlerdi... Yorgundu, hastaydi dayanamadı uytıdu. Telefon çaldığında gece üçtü saat. Arayanm polis olduğunu duyunca ahize elinden düştü, "Lanet olsun şeytana" dedi "lanet olsun." Polisler evi araınış ama bulamamışlardı, yakından bir ycrden telefon ediyorlardı. Karısını alıp yanına, polislerin beklediği yere gitti. Po Savaşa Gitmemiz Buyuruldu Bir Asker TürküsiiSavaşa gitmemiz buyuruldu "Toprak için aslanlar gibi dövüşün" diyerek Toprak için! Ama kimin toprağı? Söylenmcdi bu Derebeyinin toprağı olsa gerek!Savaşa gitmemiz buyuruldu "Özgürlük adına" diyerek Özgüılük adına! Aına kimin özgürliiğü? Söylenmcdi bu Halkın özgürlüğü olmasa gerek! Savaşa gitmemİ7 buyuruldu "Bizden" dendi "yardım bekliyor müttefik uluslar" Ama en önemli şey unutuldu: Kimin cebine girecek banknotlar? Savaş kiınisi için hayatla ödencn bir fatura Milyonluk kazançtir kimisine (,'ocuklar, daha ne kadarKatlanacağız bu ağır işkenceye? Demyaıı Bcdniy (Rusya, 18831945) Çeviren: Ataol Behramoğlu dı. "Ne malum benım oğlumu onların vurınadığı" diye soruyordu "Dağda olanlar da benım cvladımdır, kardesımdır Onların annebabaları da anne babadır. Onlar da bızıın gibi acı içindedir. Televizyonu izliyorum falan yerde dört asker vuruldu, sanki oğlum vurulmuş gibi aynı acıyı duyuyorum. Falan yerde dört dağdaki vuruldu dıyor, ben gene aynı acıyı duyuyorum. Niye '.' Onlar da bızim vatanımızın, toprağımızın insanıdır." Baba Ocak dııydu mu bir askerın öldürüldüğünü, "Bu halkın çocugudur, benım çocuğumdur" diye ağlıyordu. Öldürülen bir polisse yine "Bu halkın çocuğudur" diyordu "Benim çocuğumdur..." Kandırılmış ya da kendi ısteğiyle gıtmiş dağda vurulan PKK'lının ölümü de aynı acıları yüklüyordu ona. Her ölüm haberi llasan'ının yokluğunu, nedenlerinı anımsatıyordu. Acı aynıydı... Vezir Alınçak, "Yeter" diye bağırıyordu "Yeter, bu kanı durdursunlar. lyilikle. temız bir yolla bu kanı durdursunlar. Kan dökülmesin artık. Gençlcrimiz gitmesin, ölmesin..." De ki dağdaki kandırılmış, kcndıliğmden gıtmıs ya da başka devlctlerın oyunu... De kı, Vezır'in çocuğu evden kaçmiij. llla sılah mı çekecek arkasından? Hayır çağıracak, "Yavrum hele gel" diyecek "Derdın nedir senin, sen neden evden kaçıyorsun?..." Söylcyecek çok şeyı var Vczir'in ama karısı Yeter Alınçak, bağırmasa, ağlamasa... Elinde oğlunun fotoğrafı "Siz ne biçim konuijuyorsunuz" diye bölecek konuşmayı "Evleri yıkılıyor, hiç umurumda değil. Benim evladım vatanı korumaya gıtmiijti..." Yine de sözünii sürdürccck Vezir "Ben evvela oğlumu ıkna etmeye çalısacağım. Sılah zoruyla onu ıkna edemem kı... Değıl mi? Aç mısın, susuz mıısun, derdın nedır soracagım..." Bütün Türkiye, bütün devlet adamları duysun istiyordu scsini, çare bulunsundu artık. "Hep karde^iz. Kardesj gibi ya^ayalım, bırbırimizı kırmayalım" diyordu "Bizim suçumuz, günahımız nedir? Biz nc zorluklarla büyüttük onları, kaybcttilcr..." Baba Ocak'ın da en büyük ısteği savaşın, gÖ7altında kayıpların sona crmcsıydı. Yetkililer kanı durdurmalı, barı^ı getırmeliydı. "Bu düzcn böyle gıder.se" diyordu "Bu memleket başkasınm olur. Devlet ekonomısıni kaybediyor. toprağını kaybcdiyor. Oy.sa bu ülke hepimizın..." Iki adamdılar, iki baba. Baba Ocak kalp hastasıydı ağrıları yeniden ba^ladı oğlunun öldiirülmesiyle. Vezir Alınçak oğlunun öldürülmesinden hemen sonra geçirdi ılk kalp krizını. Bir daha çalı^amadı. Ne ka/ma alabildı elıne ne de kiirek... O sinsı ijiddet; yoksulluğun, çoeuklarını kucaklarına alıp sevemcmenin, onlara "bahalık görevi" yapamamanın utancı şınıdi üç buçuk mctrekarelık mezarlaıla dikilmi!}tı ya kaısılarına susmayacaklardı Utanç da olmamalıydı aıiık Onlara iyı baba olınakla sevmenın ayıı ayrı ^eylcı olduğunu buyuranlarla ölüm tacırlerinın aynı güç olduğunu bılmek sılecektı ııtaııcı... Vczir Alınçak'a "oğlun şehit" deyip ölümü kutsayanlar, Şehit Aileleri ile Dayanışma Derneği'nin ^ubelerini "Adı konmayan ve ilan edilmcyen savas.ta ölcnlerin şehit olamayacağı ve bu yüzden de ölcnlerin yakınlarının başında ve sonunda 'şehit' ıbaresi kullanarak bir dernek kuramayacaklarım" söyleyeceklerdi. Baba Ocak "babalık" görevini yapıp oglunu aradığı için dövülecek, gözaltına alınacak, tutuklanacaktı... Suçu demokrut olmaktı. Gözaltına alındı vc işkenveyle öldürüldü.. Bu yüzden bozulmalıydı ölüm tacirlerinin oyunları... Bu yüzden ıstenmelıydı barış... Her yıl on milyon doların savaş için harcandığını, bu yüzden yoksulluğun arttığı, binlerce insanın öldüğü, yaralandığı, bugün görmezlikten gelincn kanın bir gün bizi boğacağı bilinmeliydi. Bu yüzden banş ıstenmelıydı, üstelik hemen, şimdı... ^