27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

14 lığına kadar çıkıp çağırıyorum. Ses yok!.. Aşağı inip, büyümekte olduğunu duyumsadığım birkaygıyla, dahası korkuyla bahçeye bakınıyorum. Yok!... Geriyeçekilip beni öpmüş olduğu balkonabakıyor, korkulanmı yansıtan bir sesle ürkek ürkek onu çağırıyorum. Yanıt yok!.. Umarsız dönüyorum. Dünyayı sarıyordu hani sevgimiz?Neoldu? İki yanı ağaçlıklı yoldan yürüyorum. Tanıdığım bütün seslerin tınılarını arıyorum belleğimde, içimi dolduran ürküntüyü kovmak, en azından bastırmak umuduyla. Öglen güneşi alnnda parlayan geniş çimenlikler, yer yer ağaçlar, çiçeklerin parlak renkleri, kuşların cıvıltısı içimdeki boşluğu, kimsesizliği bilemeye yanyor ancak. Durakta beklemekte olan otobüsü kaçırmamak için koşuyor, nefes nefese biniyorum. Otobüs hemen hareket ediyor. Oturupyolcularabakıyorum. Kimse yanındakininayırımındadegilmişgibi. Herkesin gözleri donuk, yüzlerinde hiçbir anlam yok. kuklalar taşıyan bir otobüs!?.. .Önümdeoturanadamın omuzlarına dokunuyorum yavaşça. Tedirgin olduğunu saklamayan bakışlarla beni süzüp başını çeviriyor. Saati soracaktım oysa. Şoför, "Son durak," diye bağırıyor. Bakı* nıyorum, kimse yok. Yolculann ne zaman indiğini görmemişim. Inmek için kalkmak üzereyken gözüm kucağımdaki bıçağa ilişiyor. Nereden çıktı bu? Büyükçe bir ekmek bıçağı kadar. Maden bölümü camdan giren CUMHURİYET DERGİ Sevim Gündüz Raşa'dan biröykü... öldürmek sansöre elele binip yukarı çıkıyoruz. Avuçlanmızdanbirbirinegeçen ve bedcnlerimizi tek bedenmiş gibi titreten, hiç bitmeyecekmiş, hiç azalmayacakmış, bizden tüm dünyaya yayılacakmış aldanışıyla kendimizi kaptırdığımız bir coşku. Çok scvimli küçük bir daire. Iki yandaki balkonlardan birindcn ötekine koşarak gözlerimizde, küçük dalgacıklar üstünde devinipduran,sıçrayan,zıplayan,biryitipbiryüzeye çıkan ışık demetçiklerini ktskandıracak pınltılarladenizebakıyoruz. . Sevgim tek kişi üstünde yoğunlaşsa da ben, bütün insanlara ve nesnelere dağılan bir sıcaklıkla uzanıp balkona gölge yapan kocaman ağacın ince dallanndan birini tutuyorum okşarcasına. Arkamda duruyor. Ağacın dalını, neredeyse kendi kanımı onun can damarlarına akıtacakmışım gibi sevgiyle tuttuğumu, sevgimden dirseklerimle bileklerimin sanctdığını görüp görmediğini, görse de nedenini anlayıp anlamadığını bilmek gibi birkaygım yok. Oncmli olan benim içimde olup bitenler,benim kendi içimdebüyütüp geiştirdiklerim. Gülümseyerek eğiliyor, dudaklarıma küçük bir öpücük konduruyor. Aradan ne kadar zaman geçtiğini bilmiyorum. Düşlerbenzeri, zaman boyutununbulunmadığı bir yerde yaşıyoruz. Yoksa öyle yaşayan ben miyim? Zamanla ilgilenen herkesi çevremden uzaklaştırarak!? Daireden çıkıyoruz. Asansörde yalnız olduğumuayrımsıyorum. Asansördençıkınca çevreye bakınıyorum. Merdivenden inmiş olabilir diye oraya bakıyor, birinci kat sahan Elimde bıçak otobüsten inip yürümeye başlıyorum. Ne bir ev, ne bir bahçe, ne de yol yolak. Çınlçıplak bir tepe. Toprak kupkuru, kırmızı, bakır rengi. Derin çatlaklar dolu. Eğri büğrü yuvarlak çatlaklar. Eğilip birine yakından bakıyorum. Karanhk, yeryüzünün merkezine kadar gidiyor olmalı. güneş ışığında soğuk soğuk parlıyor. Sapı ağaçtan oyulmuş,çokgüzel işlemeli. Elime alıp daha yakından bakıyorum. Ellerim titriyor, bıçak da doğal olarak. Çiçekler, yapraklaroyulmuş sap üstüne. Çok güzel, ince bir işçilik. Şofor bir daha, "Son durak" diye bağınyor, donuk bir sesle. Şofbrün yüzü yok, mavi gömleği var yalnızca. Yüzü olmayan ses bağırıyor bir daha. "Son durak." Metalik bir ses robot mu? Şofbrün kolu yumuşak bir devinimle el frenini çekiyor. Elimde bıçak, otobüsten inip yürümeye başlıyorum. Ne bir ev, ne bir bahçe, ne de yol yolak. Çınlçıplak bir tepe. Toprak kupkuru, kırmızı, bakır rengi. Derin çatlaklar dolu. Eğri büğrü yuvarlak çatlaklar. Eğilip birine yakından bakıyorum. Karanlık, yeryüzünün merkezine kadar gidiyorolmalı. Sessizlik!... BirkarıncagörsemL.Tırmanıyorum. Tepede birağaç var, hiç değilse gölgesinde otururum. Yinesessizlik!... Doruğa ulaşıyorum. Ağaç kupkuru, dalları eğri büğrü, tek yapragı yok. Gölgesi de yok. Güneş gökyüzünde sarı san parlıyor, öğleni epey geçmiş ama ağacın gölgesi yok. Oturuyor, yürümekten ağrıyan sırtımı, ağacın siyaha yakın kahverengi, hiçbir yaşam belirtisitaşımayanyamruyumrugövdesine dayıyorum. Bu çıplak tepede kupkuru bir ağaç, bir ben, bir de bıçağım var. Dikkatle dinliyorum. En küçük bir ses yok. lçimden bir şakkı söylemeye başlıyor, uzaklara bakıyorum, yeşil bir ağaç görmek umuduyla. SEVİM GUNDUZRASA 1940 yılında Kıbrıs'ta doğdu. llk ve orta öğrenımini orada, yüksek öğrenimlni Istanbul Üniversitesi Matematik, Astronomi bölümlerinde yaptı. Üniversiteyi bitirdikten sonra iki yıl Kıbrıs'ta çalıştı. 1965 yılında istanbul'a dönen yazar, Darüşşafaka, Üsküdar Amerikan Kız, Eyüboğlu, Istek Vakfı Belde Liselerinde çalıştı. Şu sıralar V.K.V. Koç özel Lisesi'nde Matematik öğretmenliği yapıyor. Edebiyata olan ilgisl orta öğrenim yıllarına dek uzanmakla birlikte bu alandaki ciddi çalışmaları 1977'deYankı Yayınları için yaptığı çevirilerle başladı. Bugüne dek Yankı, May, Cem, Oda, Yapı Kredi Yayınları'nda yirmiyi aşkın çeviri kitabı; T.D.K. Türk Dili, Türk Dili Dergisi, Argos, Varlık, Insancıl dergilerinde öykü, ınceleme, gezl yazıları ve çevırileri yayımlandı. öğretmen Dünyası dergısındeyse, Fulbright bursuyla gitmiş olduğu Amerika Birleşik Devletleri'nde eğitim alanındaki izlenımlerıni anlattığı bir yazı dizisi yer aldı. ABD'de bulunduğu yıl Maryland Ünıversitesi'nde Uygulamalı Roman ve öykü Yazma dprslerine devam etti. 1995 yılında Kabalcı Yayınları'nın Gençlik Dizisi'nden Prenses Ozor adıyla bir öykü kitabı çıktı. ^
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear