27 Kasım 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

YUNUS NADI ARMAĞANI Röportaj KONU: m S A N HAKLAtfl İkincilik ödülü Ruşen Sümbüloğlu: 'Tanıkolunanherşey sorumluluk yükler' ıj ıvas'ın Zara ilçesinde doğan Ruşen Sümbüloğlu, ilk, orta ve lise ögrenınıim Zara'da lamamladıktan sonra Ankara'da Hacellepe Ünıversilesi Tıp h'akültesi'ne girdı. Ogreniminin üçuncu yılında, 1981 başlannda tulnklanarak TCK'mn 146/l'inci maddesine muhalejeden yargılandı ve öınur boyu hapse mahkum oldu. Halen Gaziantep özel Tip Cezaevinde luıuklu bulunuyor. Ruşen Sumbüloğlu'nun röportaj çalışmasmda "ZOZAN" diye isimlendirilmiş olan kişı, Hasan Asgar Gürgöz'dıir. Ooluk soluğa girdi cezaevi müdürünün odesına. Beklenmedık bir anda, havalandırmada top peşındeyken gelen çağrının uyandırdığı korkuyla suzdü odadakılerı Hâlâ saçlarından suzülen terını, elinın tersıyle sıldi. Yunus Nadı Armağan Röportaj yarışmasında ıkıncilıği aldığını duyduğunda derin bir soluk aldı, gözlerindekı korku, yerini sevince, onurlu bir sevınce bı rakt ı Alemdağ Cezaevi'nde 22 Kasım 1981'de iki tutuklunun yeniden sorgu ıçin şubeye çağrılmalarını, koğuş arkadaşlarının buna karşı koymalarını, bunun üzerıne güvenlik güçlerinın koğuşa gaz bombası atarak üç arkadaşlarının ölumune yol açmasını anlatan röportajıyla ödül aldı Ruşen Sümbüloğlu. Bir yaşamışın ağzından yaptığı röportajın dereceye girmesinin sevıncınden öte kendisini yazmaya sürükleyen nedenın önemı vardı Sümbüloğlu için Bu nedenı de şöyle özetleyiverdı: "Tanık olunan her şey Insana bir de sorumluluk yüklüyor. O sorumluluğun bir anlatımı olarak yazıyorum." Dokuz yıldır cezaevinde yalıyor olmanın, bir o kadar da yatacak olmanın birikimi, sorumluluğa eklenince günlük tutarak başladığı yazmayı öykülere, romana aktardığını söylüyor Ruşen Sümbüloğlu. Yazmak cezaevinde olmanın yarattığı kaçınılmaz bir olay mı? Dokuz yıldır cezaevındeyım. Tahlıyeme de bir o kadar yıl var. Kuşkusuz bunca sürenın yarattığı bir bırıkım var ve bu bırikim blzi yazmaya zorluyor. Ama tam anlamıyla özlemlerln, beklentilerin, ayrılıklann olduğu cezaevi izi biraz daha pişirdi, olgunlaştırdı. Sanatsal kaygı ağırlıklı olmak üzere bir şeyler üretme gereklılığını doğurdu. Zaman bol içerde. Ne yapacağız? Ya kendi kişiliğımizi, de^arlerimizi bir yana atarak uymak zorunda kalacağız ya da içimizdeki başkaldırıyı bir biçimde Ifade edeceğız. Yazmak, bu başkaldırının ifadesı bir anlamda. Röportajınızda, öykülerlnlzde, romanlarınızda, konularınız hep tanık olunan bir süreci ml anlatıyor? Dokuz yıldır Türkıye'nin bırçok sorunuyla yuzyüze geldik. Dönem, bızım ıçın oldukca zor geçti. Sıyasi tutumumuzdan dolayı içerdeyiz. Bu tutumun da bırtakım bedelleri var. Bu bedellerın neler olduğunu anlamaya başladık Bekledığımızden daha üst bo yutlu sancılarla, acılarla karşılaştık. Gördüğümüz yanlışlıklar, çarpıklıklar. zapturapçı tutumlar ve bunlar daha sonraki dönemlerimizde bu türden olaylann olmaması ıçın yazma gereklılığı doğurdu Tanık olduğum her şeyı yazmaya çalışıyorum Çünkü tanık olunan her şey bir de sorumluluk gerektirıyor. O sorumluluğun bir ifadesi olarak yazıyorum. G Alemdağ Kırımı UŞEN: Doslıım, yaşayan canlı bir lanığı olarak, seninle, daha ünce duydugum, fakal lıım yönlerini bilmedigim, Alemdağ Askeri Ce/aevi'ndt olan bir olay hakkında röportaj yapmak istiyoruın. Kalılmak isler misini/? ZOZAN: Kuşkusuz ki katılnıak istcrim... RIJŞF.N: Öyleyse hemen konııyu girmek isliyorum. Neydi doslıım olay? ZOZAN: Alemdağ kırımı... RUŞEN: Kırım sözcügünü seçmenin ozel bir anlamı var mı? ZOZAN: Anlataeağım olay hcr yönüyle bir katliam denemesiydi. Olay sonrası her ne zaman ondaıı bahsedecek olsak, öylesi nitclemeler yapaı olduk. RUŞF.N: Ne /aman olınuştu? ZOZAN: Yalm/ca devrımu dcmokratlara degil, temclindc eıı genel insanal değerlere saldıı mak, orıları bozup çarpıtmak, yarattığı yanılsamalarla ve kullandığı siddctle, toplumun bi lincini karartmak amacıyla gelen 12 F.ylul'uıı yalnı/ca içerde değil, dışarda da tıinı azgınlığıyla sürdüğii o koşullardaoldu bu olay... I9JU yılı nın sonu, aralık ayı idi, sanıyorum 22 aralıkiı... İnsan haklan, anayasa vc mcvcut yasalaıın /aten askıya alındığı, ama hiç olmazsa en genel ruhuna bile zerre kadar uyulmadığı bir dönemdi ve olan hemen her şey özünde bir yok etme savaşıydı. Azgınca işkenceler o yı! da sürdıı. F.ğer dönemi tüm özellikleriyle karaktcrize edebilecek bir olay aransaydı, sanıyorum o gün Alemdag Askeri Cezaevi'nde yaşanan korkunı; olay, tüm yaıılan ve tarihsel örneklere beıızerliğiylc incelencrek bunun için seçilebilirdi. Ve dönem birçok bcnzeri gibi, bu olay kar>ısında da ilerici dünya ve Türkiyc'nin sessiz ve tepkisiz kaldığı bir dönemdi. Hiç olmazsa kamuoyuna yansıtılması yönündc en küçük bir çabanın gösterilmemesi karşısında bugün bile aynı aeı ve hayal kırıklığını yaşarım... Tam yedi yıl bekledi, ölülerinıizin kemikleıi mezarlarında çoktan çurııdtı, aileleri onların yoklıığunu voktan kanıksadı, toplum sustu, her şey kapalı kapılar ardında 'Vabıta vakası" olmayı bile hak cdcmedcn silindi gitti... KU.'jLN: "Tam yedi yıl bekledi," derken neyi kaslediyorsun? ZOZAN: Geçcn yıl, "Ikibin'e Dogru" Dergi si'ndc, Sagmalcılar Cezaevi'nde yatan vc beninı gibi o olayı yaşayan bir arkadaşın mektubu yayımlandı. Kamuoyu ilk kez yetersiz de olsa Alemdağ Askeri Cezaevi'nde yaşananları öğrcndi. RUŞEN: Peki Zozan dost, ne olmuşlu orada? ZOZAN: Tamam oraya gclcccğim; ama önce eklemek istediğim ba/ı şeyler var: Hcr yaş ve jinsten öbek öbek insanın gö/altına alınarak uı; aylık yasal süresiyle ki bazen bu bir yıla ve hatta sonsuza kadar uzatılabiliyordu işkencedcn geçirildîği ve yctmiyormuş gibi eehennemc donüştürülen cczacvlerinde yeni işkencelere uğralıldığı o koşulları yaşamayanlara anlatılanlar inanılmaz ve gerecküstü gözükebilir. RUŞEN: Keşke öyle olsaydı degil mi? Keşke yajunanlar yuşıınmumıs olsaydı... Ama gervekti, yaşandı, hep birlikte yaşadık... ZOZAN: Ben de yapanları aşağılığın aşağılığı durumuna düşüren bu insanlık dışı olaylar hiç yaşanmamış olsaydı diyorum... Fakat bilinen ve henuz bilinmeyen tüm yanlarıyla ve ne yaı\k ki ardında bir yığın kurban bırakarak ya; andı tüm bunlar... O günlerin sakat kalan, ölen, ruhsal sağlığını yitiren tüm insanların mancvi ağırlıgı hâlâ omuzlarımda vc bcllcğimdc; iştc bu nedenle bir bakıına sessiz kalan ilerici kamuoyunıın yaralanan vicdanının da bir sesi olarak hiçbir zaman yeterince islenmeyeıı bu trajik olayı anlatmayı üstleniyorum. RUŞEN: Seni anlıyorum... Lmarım bu çaba anlaınını hıılıır, kaıııuoyundan ses gelir, sorumlular orlaya vıkarlılır. Ben yeniden Alemdag'da olan n>ydi diye sornıak istiyoruın. ZOZAN: ü dönem Istanbul Sıkıyönetim Komutanı, Haydar Saltık'tı. Olayın olduğu günün sabahı, onun yazılı emriyle, "tşçinin Sesi" davasından yargılanan bir arkadaşı emniyetc gotürmek için polısler cczaevinc gelmişlerdi. Vc böylece cezaevimız nc ilk ne dc son olan olağanüstü günlerinden birini daha yaşayacaktı. Bu anda slogan sesleri ycri göğü inletnıcye başladı. TUm tutukluların "Kuhrolsun i^kcnce!", "İnsanlık onuru işkenceyi yenecek!" sesleri, cezaevi duvarlarında çınladı, durdu. Anlamıştık... Yine polis... Yine Sıkıyönetim Komutam'mn imzalı emri... Veyine Şube'ye adam alına ola yı... RUŞEN: Birdenbire cyleme baflamanızın gerekçeleri nelerdi? Arkada^ını/ı polislerc vermek islemiyor muydunu/? ZOZAN: Evct, Şube'ye adam alınmasına karşıydık... Sıradan ve basit bir şey gib< görülebilir; ama öylc değil. Cünkü tüm bunlar, belki de yanı başında yatan, birlikte yaşadığın ve yemek ycdiğin yoldaşının, arkadaşııım, bclki de seninle birlikte yalan kardeşiniıı, amcaoğlunun ve bilmem hangi yakının yeniden, işkenceyi, bıtmez tükenmez sorgu gunlcrini ve geeelerini yaşayacağı Şube'ye gitmesini ifadeediyor. Oenerallcr her şeyi ta cn başından düşünmüşler ve amaçlarına varmak için tüm koşulları kendi istemlerine uydurma ustalığını göstermişlerdi. Böylece, her şey ve her ihtimale karşı cezacvlerinden emniyet şubelerine adam ulmabileceğini yasal hale getirmişlerdi. O yüzden, cezaevi 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear