26 Haziran 2024 Çarşamba Türkçe Subscribe Login

Catalog

25 Şubat 2014 Salı 3 Kent, Kültür, Demokrasi o DOĞAN HASOL “http://www.doganhasol.net/” \n blank www.doganhasol.net Talana Kim Dur Diyecek? Halkevleri bütün kentlerde kültürün ve aydınlanmanın odağı konumundaydı. Kırsal alanda da benzer işlevi 1940’tan itibaren Köy Enstitüleri sürdürüyordu. Sonraki dönemlerde önce Köy Enstitüleri tasfiye edildi, 1951’de de Halkevleri. Böylesine iyi örgütlenmiş eğitim ve kültür kurumları daha sonraki dönem yönetimlerinin amacı da, kaygısı da olmadı. Kentlerimiz kültürel altyapı bakımından fakir. İstanbul’un, Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 yılını, Atatürk Kültür Merkezi’nden yoksun olarak geçirdiğini bir kez daha acıyla anımsayalım. 21.yüzyıl Türkiyesinde İstanbul ve Ankara’daki AKM’lerin geleceği bile hâlâ tartışma konusu olabiliyor. Ülkenin kültür başkenti konumundaki 15 milyonluk İstanbul’ da AKM kapalı… Majik ve Emek sinemaları gibi kültür varlıkları yok edildi. Üstelik Koruma Kurulu kararlarıyla! Geçenlerde Londra Belediyesi yaptığı bir araştırmayı yayımladı: “World Cities Culture Report 2013”. Rapor, kültürel birikim ve etkinlik bakımından dünya kenti olarak önemli saydığı, içinde İstanbul’un da bulunduğu 21 şehri incelemeye almış. Burada raporun ayrıntıları internet ortamında okunabilir. Yalnızca şunu söylemekle yetinebiliriz: Durumumuz hiç de iç açıcı değil. Biraz da işin demokrasi boyutuna değinelim. Demokrasi, en kısa tanımıyla, “Halkın egemenliği temeline dayanan yönetim biçimi”dir. Demokrasinin de beşiği kentlerdir. Bu nedenle de katılımcı demokrasi için yerel yönetimler çok önemli. Ne var ki bugün ülkemizde merkezi yönetim, bütün alanlara olduğu gibi, yerel yönetimlere de hükmeder konumda: “Merkez güçlü, yerel zayıf!” İşte, yazımın girişinde de belirttiğim gibi, iktidar aslında bugün, Yasama, Yürütme, Yargı üçlüsünden sonra, “4. erk”i oluşturan uzman kuruluşlar, STK’lar, meslek odaları gibi anayasal kuruluşlardan da hoşlanmıyor. Onları da güdümüne almak istiyor. Son dönemde çıkarılan yasa ve yönetmelikler hep bu doğrultuda. Demokrasi anlayışımızdaki kısırlıktan kaynaklanan bu durum kabul edilemez. G eçenlerde Mimarlar Odası’nın düzenlediği bir toplantıda “Yerel Yönetimler, Kentleşme ve Demokrasi” ilişkileri tartışıldı. Meslek odaları iktidarın her türlü engellemesine karşın, meslek adına doğruları dile getirme yolundaki çabalarını sürdürmekteler. Doğruların söylenmesi nedense iktidarlarca hoş karşılanmıyor. Bizde iktidara gelenler, dar yakın çevrelerinden edindikleri kısır alışkanlıkla hep onay ve takdir bekliyorlar. Oysa demokrasi eleştiriden sıyrılmış tek doğrultulu böyle bir olgu değil. Başlıktaki konular birbirleriyle yakından ilişkilidir. Yerel seçimlerin yaklaştığı bugünlerde o konuların önemi daha da artıyor. Mimarlık bu konuların ortak ürünü konumunda. Bizde ne yazık ki “mimarlık”ın önemiyle orantılı, ne bir yasası ne de ülkece benimsenmiş bir politikası var. Önemli olduğunu zaman zaman ileri süren politikacılar bile mimarlığın ne olduğunun Doğan Hasol pek farkında değiller. “Sanatların anası” olarak kabul edilen mimarlığa reçete yazmak, hatta elbise giydirmek isteyen kamu yetkilileri var. Sık sık, yeni yapıların Selçuklu ve Osmanlı tarzında yapılmasından söz ediliyor, yani taklitten, kopyacılıktan medet umuluyor. Bu tür yoz girişimler ülke mimarlığını batağa sürükler. Kısacası, ülkemizde, mimarlığın yalnızca yasası, politikası değil; algılanma bilinci de eksik. Fransa’nın mimarlık yasası, “Mimarlık kültürün bir ifadesidir” (Madde: 1) diye başlar. Kentler orada yaşayanların ürettiği kültürel birikimle oluşur. Kentler toplumların aynasıdır. Ayrıca, yalnızca bugünkü kuşakları değil, gelecek kuşakları da etkileyip biçimlendirme sihrine sahiptir. Başta sözünü ettiğim toplantı Kadıköy Halk Eğitim Merkezi’nde yapıldı. Eski kuşak orayı Kadıköy Halkevi olarak bilir. Ünlü mimar Rükneddin Güney’in tasarımı olan bina 1938 yılında açılmıştır; erken Cumhuriyet döneminin önemli yapılarından biridir. Atatürk Türkiyesi kültürel alanda büyük atılımlar yapmıştı. Beton mikserleri, harfiyat kamyonları, kepçeler... Girmedikleri sokak kalmayacak yakında... Binaların üzerinde “kentsel dönüşüm alanı” yazılı bez afişler... Kıyasıya bir yıkım, kıyasıya bir betonlaşma. Ne pahasına olursa olsun... Tamam güzel değil birçok semt, estetik yoksunu, derme çatma binalar, çoğu depreme dayanıklı değil... Tamam bir dönüşüm şart. Ama böyle mi olmalı? Bu denli acımazca talan, rant uğruna bu kadar yıkım? Gökdelenlerle doluyor her yer, insanlar evlerinden, ÖZLEM semtlerinden sürülüyor üç kuruş YÜZAK para uğruna... Fikirtepe’nin halkı şimdiden Maltepe’nin sırtındaki tepelere yerleşmişler bile.. Yeni varoşlara. Kazanacaklarını hayal ettikleri lüks konutların bedelini bile ödeyemeyecek çoğu... “Talana kim dur diyecek?” diye attım başlığı. Bir ay sonra yerel seçimler. Ve istenirse “dur” denir elbet. Ama sorun büyük. İnsanların kafaları karışık. Bir yandan güzelim vaatler, hayaller. Öte yandan bilgi eksikliği, yalan dolan...” Getir tapunu, kimliğini, imzala sözleşmeyi” diyen yetkililer. Kime inanmalı? Hızla yükseliyor gökdelenler... Kentlerin ısısını da içine hapsederek. Yeşil nerede peki? Altında soluklanacak, nefes alacak bir ağaç dibi? Çocuklara ne olacak peki? Kentler pekala planlı bir şekilde dönüşebilirdi? Bir iki güzel örnek ile başlanıp çoğaltılabilirdi? Bir koyup 10 kazanma hırsı frenlenebilmiş olsaydı? Özgün dokular yok oluyor. Süleymaniye, Sulukule, Tarlabaşı... Afet riskini azaltalım derken sosyal riskleri arttıran bir yapı.. Peki kim dur diyecek gerçekten bu talana? [email protected] Ataköy İ sahili betona dönüşüyor stanbul Ataköy’de Tarihi Baruthane binalarının bulunduğu ve TOKİ’ye ait arazide, Kültür Varlıkları Koruma Kurulu’ndan izin alınmadan inşaat başlatıldı. Bakırköy Zeytinlik Mahallesi tescilli Baruthane Yapılar Topluluğu’nun bulunduğu 412 bin metrekarelik arazi, Emlakbank ve TOKİ arasında imzalanan protokolle TOKİ’ye devredilmişti. “Turizm alanı” ilan edilen arazi parsellere bölündü. Otel, AVM, akaryakıt istasyonu, rezidans ve benzeri fonksiyonlar tanımlandı. Bina yüksekliği 72 metre olarak belirlenmişti. TOKİ, sahildeki bu araziyi satmak için defalarca ihale açmış olsa da bir kısmını mahkeme iptal etti, bir kısmında arazi satılamadı. Sonra sahil şeridi parsel parsel satılmaya başlandı. Elbette bu yeni yapılaşma izinleri için oldukça yoğun itirazlar yapıldı. Hatta alanın bir bölümünde yapılan çalışmalar İstanbul 1 Nolu Kültür Varlıklarını Koruma Bölge Kurulu’nca durduruldu. Yine de Ataköy sahilindeki usulsüz yapılaşma devam ediyor, yüz yıllık ağaçlar kesiliyor, sahil şeridinin yeni bir beton yığınına dönüşmesi için çalışmalar sürüyor. İmtiyaz Sahibi: Cumhuriyet Vakfı adına Orhan Erinç Genel Yayın Yönetmeni: İbrahim Yıldız Sorumlu Müdür: Aykut Küçükkaya Yayın Yönetmeni: Özlem Yüzak Görsel Yönetmen: Tutku Talınlı Yayınlayan: Yeni Gün Haber Ajansı Basın ve Yayıncılık AŞ Yönetim Yeri: Prof. Nurettin Mazhar Öktel Sk. No.2 Şişliİstanbul Tel: 0 212 343 72 74 Fax: 0 212 343 72 64 Reklam: Cumhuriyet Reklam Genel Müdür: Özlem Ayden Genel Müdür Yardımcısı: Nazende Körükçü Reklam Koordinatörü: Hakan Çankaya Reklam Müdürü: Ayla Atamer Tel: 0 212 251 98 7475 Tel: 0 232 441 12 20 Rezervasyon Yönetmeni: Onur Tunalı Cumhuriyet gazetesinin ekidir. Baskı: DPC Doğan Medya Tesisleri
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear