22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

7 ENERJİ geçtiği gibi faiz haddinde de küçük fırlamalar ortaya çıkmaya başladı. Enerji politikası açısından bunun bir etkisi, bu fiyatlardaki değişim yukarı doğru ivme aldıkça ekonominin daha da durgunlaşması olacak. Zaten 20082009 için yapılan öngörülere göre yıllık büyüme hızı yüzde 3 civarında kalacak. Büyümenin yavaşlaması tabi enerji talebindeki artışın da yavaşlaması demek oluyor. Bir etki enerji talebi açısından bu kaynaktan olacak. İkinci etki Türkiye’nin başlıca ihracat pazarı olan Avrupa’da ortaya çıkan duraklama; bu da ihracatı olumsuz etkileyecek, tıpkı iç üretim artışını etkilediği gibi; dolayısıyla bu da üretim artışında bir yavaşlama beklentisi olabilecek. Ancak olası bir etki Türkiye’nin çok fırlamış olan ara girdi ithalatının bu arada tekrar iç üretimi canlandırabilecek olması, kapanmış olan girdi üreten firmaları tekrar faaliyete geçmeye teşvik edebilmesi. Ancak ne olursa olsun ekonominin genelinde bir yavaşlama olduğu ölçüde bir kere enerji talebi daha önceki hızlı büyüme dönemlerine oranla yavaşlamış olacak. Gelelim petrol fiyatlarına; petrol fiyatları dünyada ortaya çıkan yavaşlamanın ve krizin etkilerinin ortaya çıkmasıyla aşağı doğru geri dönüş yaptı, düşüşe geçti. Şu sırada varili 100 doların altında seyrediyor. Durgunluk derinleştikçe de bu fiyatta düşme iki kaynaktan gelecek gibi. Biri dünyada, dolarda gözlenen küçük boylu da olsa değerlenmeler; diğeri de dünyadaki durgunluk. Enerji talebi düşse de tabi bu düşük düzeyde de artışını sürdürecek. Bu itibarla, enerji alanındaki yatırımların da yavaşlasalar da sürmesi olağan kabul edilebilir. Özellikle başlamış bulunan yatırımlar devam edecektir. Yenileri çok sayıda yüksek oranda devreye girmese de. yansıması da kaçınılmaz görünüyor. Enerji yatırımlarının bütün dünyada yavaşlayacağı, enerji talebi düşmese bile, çünkü yükselen ülkelerde artan enerji talebi vardı, çok ciddi yavaşlayacağı, duracağı döneme giriyoruz. Enerji bir ülkenin büyümesi için stratejik bir sektör olduğu için; en şiddetle bütün alanlarda liberalleşmeyi savunan hükümetler bile somut adımlar söz konusu olunca ulusal kaygılarını göz ardı etmezler. Örneğin Avrupa Birliği’nde Almanya, Fransa’nın kendi enerji şirketlerine yönelik, dışarıdan değil Avrupa ülkelerinden gelen satın alma taleplerini reddettiğini, şirketlerin ulusal ellerde kalması için çok büyük bir gayret gösterdiğini görüyoruz. Türkiye’de hem kamudan özele geçiş, hem de yabancıların bu alandan ciddi pay alabilmesi için kapılar açılmıştı. Hepimizin gözlemlediği gibi bu kadar teşviğe rağmen beklenen büyük yatırımlar, ciddi projeler ortaya çıkmadı. Mevcutlar için de ciddi bir tehlike söz konusu. Finansal şirketlerin ciddi kriz yaşadığını görüyoruz, ama reel ekonomiye yansıdığı zaman şirketler de bundan nasibini alacaklar. Mesela Amerikan Merkez Bankası şirketlerin kısa borçlanma bonolarını almaya başladı. Bu, şirketlerin borçlanamadığını, kendi finansmanını sağlayamadığını gösteriyor. Merkez Bankası’nın devreye girmesi küreselleşmenin bütün varsayımlarını yerle bir ediyor. Merkez Bankası şirketlere finans sağlar hale geliyor. Enerji yatırımı yapan şirketlerin ciddi mali sorunlarla karşılaşması, devletin yeni teşvikler vermesi, zamanla bir kısmının yine kamulaştırılması bence kaçınılmaz olacak. Enerjinin, bütün diğer sektörlerin büyüyebilmesi için kilit önemde olması nedeniyle her zaman kamu mülkiyetinde olması, ekonomik planlamanın önemli bir aracı olması beklenirdi. Bu normal dönemlerde algılanamadı. Olağanüstü dönemde bu gereklilik kendisini yansıtacak. Geçmişte bu uyarılarda bulunan bu konularda enerjinin ne kadar kritik bir sektör olduğunu hatırlatanların haklı çıkacaklarını düşünüyorum. Sönmez: Enerji yatırımı gibi finansman ve ekipman yönünden dış kaynak ve dış ekipman kullanımı yüksek olan yatırımlar, haliyle dünya krizinin dibe vurup yukarı çıkmasını beklemek durumunda kalacaktır. Akgüç: Kriz, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını azaltacağı gibi, Türkiye’nin ithalatını da reel olarak daraltacaktır. Türkiye, ancak ciddi bir planlama, kaynaklarının iyi kullanımı bir orta vadede sorunları hafifletebilir. değil, enerji üretiminin yarattığı çevre sorunlarını, çevre kirliliği, dışsal maliyetleri dikkate alma. Çevre sorunları yaratan çevre kirleten dışa bağımlılığı arttıran bu faktörler nedeniyle maliyeti de yüksek nükleer enerjiden kaçınma. Enerji üretimi ve dağıtımında kamunun ağırlığını arttırma, enerji üretimi ve dağıtımının kamu tarafından düzenlenmesini sağlama. Enerji yatırımlarının toplam yatırımlar içindeki payının, en azından bir orta sürede, yüzde 15’ten aşağı düşürülmemesi. Kriz, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını azaltacağı gibi, Türkiye’nin ithalatını da reel olarak daraltacaktır. Türkiye, ancak ciddi bir planlama, kaynaklarının iyi kullanımı, bir orta vadede sorunları hafifletebilir. Enerji konusunda da, elektrik kesintileri, enerji yetersizliği ile bir anlamda, fırtına gösterip rüzgara razı etmek ya da ölümü gösterip sıtmaya razı etmek politikası izlenmektedir. Halka korku salıp, doğalgaz ağırlıklı enerji üretimini sürdürme, özelleştirme, uluslararası şirketlerin ve onların yerli işbirlikçilerinin çıkarlarını koruma, nükleer enerji üretimine elverişli ortam yaratma stratejisi izleniyor. Enerji maliyeti hesaplanırken yalnız muhasebe maliyetini dikkate almak yanıltıcı olmaktadır. Çevre kirliliği, tarım üretimi üzerine etkileri, dışsal maliyetleri dikkate alınmalı, bu konuda kamuoyu aydınlatılmalı, ucuz enerji diye toplumsal maliyeti yüksek enerji üretiminden kaçınılmalıdır. Prof. Dr. Kozanoğlu: Enerjide kamu gerekliliği algılanacak Öncelikle şunu vurgulamak gerekiyor; şu anda yaşanan dünya krizi bir anlamda küreselleşmenin ilk gerçek finansal boyutlu krizi. Bankalar batıyor. Merkez bankaları sürekli piyasalara para pompalıyor. Bankalar birbirine bile güvenmediği için birbirine fon aktarmıyor. Her gün trilyonlarca dolarlık mali varlık siliniyor. Bunun henüz reel ekonomiye etkilerini gözlemlemeye başlamadık. Ama görünen şu ki, bu krizin hemen ertesinde değil, uzun bir döneme, belki 10 yıllara yansıyacak ekonomik etkileri olacak. Büyüme yavaşlayacak. Depresyon dediğimiz ekonomilerin ciddi şekilde küçülmesi sorunu var. Yatırımları yavaşlatacak, işsizliği artıracak. İnsanlar gelecek kaygısına düştükleri için harcamaktan çekinecekler, tasarrufa yönelecekler. Piyasada mal ve hizmet talebinde çok ciddi gerilemeler olacak. Bunun bütün sektörlere olduğu gibi enerji sektörüne ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ Dr. Akgüç: Muhasebe maliyeti değil, toplumsal maliyet Enerji politikası konusunda ilkeler saptayıp, bu ilkeler doğrultusunda yatırımları yönlendirmek gerekir. Bu ilkeler şöyle özetlenebilir: Dışa bağımlılığı azaltma, yerel kaynaklara öncelik verme. Yenilenebilir enerji kapsamında hidrolik, güneş, rüzgar enerjilerinden yararlanma. Enerji üretiminin ekonomik maliyetini düşürme, bu bağlamda yalnız üretim maliyetini ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ EkonomistYazar Sönmez: Enerjide daha ağır maliyet ödeyeceğiz Her kriz konjonktüründe olduğu gibi, bu krizde de yatırım niyetleri, dolayısıyla enerji yatırım planları askıya alınacaktır. Krizin yarattığı belirsizlik koşulları, haliyle yatırımcıyı beklegör noktasına çekecektir. Nitekim, son nükleer santral ihalesine beklenen katılımın olmaması da bunu açıklıyor. Enerji yatırımı gibi finansman ve ekipman yönünden dış kaynak ve dış ekipman kullanımı yüksek olan yatırımlar, haliyle dünya krizinin dibe vurup yukarı çıkmasını beklemek durumunda kalacaktır. Yatırımcı, döviz ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ ENERJİ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear