26 Aralık 2024 Perşembe Türkçe Subscribe Login

Catalog

Cumhuriyet Ankara 310/11 Haziran 2010 Nâzımve KısrakBaşları: Şiirin Heykelini Yapabilirmisin Filinta? Yans malar Şefik KAHRAMANKAPTAN sefik@kahramankaptan.com / www.kahramankaptan.com N âzım Hikmet’le ilgili anma toplantıları beni çocukluğuma götürdü. Kadıköy’de Hasırcıbaşı’ndan Şifâ’ya doğru giderken sağdaki bir sokağın içindeki tek katlı küçük ev, Nâzım denince hep sisli anılarım arasından gözümün önüne geliverir. Evin önünde siyah bir otomobil dururdu hep, uzun kalın paltolu ve şapkalı, ayakları Beykoz kunduralı adamlar, kaldırımda “kaminote” denilen ispirto ocağıyla bir şeyler pişirirlerdi. Babama bu adamların kim olduğunu sorduğum zaman “Sivil taharrîler” yanıtını aldığımı gayet iyi anımsıyorum. Evde kimin oturduğunu sorduğumda ise rahmetli babacığım, çocuk aklıma kötülük düşmesin diye olsa gerek, “İyi bir insan oturuyor orada, ona bir kötülük gelmesin diye kapısında nöbet bekliyorlar!” demişti. Sık kullandığımız bu yoldan her geçişte siyah polis arabasını ve “taharrî”leri meraklı gözlerle süzerdim. Sonra bir gün arabanın ve polislerin kaybolduğunu fark ettik. Babam, “Yurtdışına gitmiş oğlum, artık gerek kalmadı taharrîlere” demişti. Nereden bilebilirdim ki, gençlik okumalarımız bu “iyi adam”ın güzel Türkçemizi adeta damıtıp süzerek yazdığı Filinta Önal, kısrak başı taslağıyla o güzelim şiirlerle, destanlarla geçecek. İki kez ziyaret ettiğim Moskova’daki mezarının başında, babamı da andım hep... Üzerindeki oyma ile Nâzım’ın dinamizmini anlatan doğal kayanın duruşundan hem iğretilik, hem de ağırlık hissettiren bu mezarın başında bu yıl “Türkiye Cumhuriyeti Devleti”nin de resmen büyükelçi ile temsil edilmesi, Kültür Bakanlığı’nın özel bir kitap hazırlatıp bastırması, kişiye “hak önünde sonunda yerini buluyor” dedirtiyor. Ama hakkın sahibi, hasretleri gönlüne gömülü yurdundan uzak öldükten yıllar sonra! Şimdi Nâzım’ı evimin girişine onun anısına diktiğim, her ilkbahar pıtrak gibi açan “mor salkım”la anarım. Nâzım’ı konu alan her yaratı, kendi niteliklerinin yanı sıra Balaban’ın deyimiyle “Şâir Baba”yı konu aldığı için dikkatimi daha çok çeker. Bursa hapishanesinde onun resim sanatındaki naif gelişimine önemli katkılarda bulunan Nâzım’ı ne de güzel resmeder Balaban... En güzel büstlerinden birini de, bu yıl ÇAĞSAV Onur Ödülü ve Küba’ya götürdüğü Heykelin ön görünümü heykelle gündemde olan heykeltraş Mehmet Aksoy yapmıştır. Polonezköy’deki evatölyesindeki kitaplığında durur. Son yaptığı ve Antalya’da açılan “Nâzım Hikmet hapiste” heykeli de çok anlamlı. Demir parmaklıklar var ama Nâzım’ın başını örtmüyor, arkada kalıyorlar. Herhalde “gövdesi hapiste olsa bile ruhunun özgürlüğünü” anlatıyor olmalı. Böylesine bir yorum, başta Mustafa Balbay ve Mehmet Haberal olmak üzere nicedir “İsrail inadıyla” içerde tutulanlar için de geçerli bence... Nâzım’ın bugünlerde dilden dile yeniden dolaşmaya başlayan “Akrep gibisin kardeşim... Koyun gibisin kardeşim...” dizelerindeki çözümlemesi hâlâ ne denli güncel, ne kadar geçerli... M. Aksoy, Nâzım büstüyle birlikte, bu taslağı da sergiliyor. Gerçekleştirilebilirse, 5 metre yüksekliğinde olacak, Akdeniz’e uzanan kısrak başları... Nâzım’ın dizeleri de kaidede yer alacak. Böyle bir heykel nereye yakışır dersiniz? Gene Antalya Belediye Başkanı Mustafa Akaydın mı, yoksa Aziz Kocaoğlu (İzmir) veya Macit Özcan (Mersin) mı? Heykel konusunda duyarlılığını bildiğimiz Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık ile Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay da bence bu potansiyel siparişci listesinde... Bakalım kim önce ilgilenecek? Bu 38 yaşındaki iyi heykeltraşın kim olduğunu merak ettiyseniz, Hacettepe GSF mezunu, yüksek lisanslı, çeşitli ödüllere sahip bir heykeltraş ve Nâzım’ın ardılı Ahmed Arif’in oğlu... Özgürlük hasretiyle eskitilen prangaların ozanı bakın daha Filinta’nın doğduğu yıllarda adeta bugünleri, hapislerde suçsuz tutulanları ve dâhi Kemal Kılıçdaroğlu’nun gelişini nasıl anlatmış: Ne alnımızda bir ayıp, Ne koltuk altında saklı haçımız. Biz bu halkı sevdik ve bu ülkeyi. İşte bağışlanmaz korkunç suçumuz... Bir kış akşamı Nâzım’ın mezarında YURTSEVERLİK SÖYLEMİ Aksoy’un “Nâzım Hikmet Hapiste” heykelinin altındaki plakaya ozanımızdan dizeler de işlenmiş. Ama haberlerin hiçbirinde hangileri olduğuna rastlayamadım. Nâzım’ın yurtseverliğini gösteren, ülkemize sahip çıkmamızı hatırlatan en sevdiğim dizelerini tahmin edersiniz: dört nala gelip uzak asya’dan akdeniz’e bir kısrak başı gibi uzanan bu memleket bizim bilekler kan içinde dişler kenetli ayaklar çıplak ve ipek bir halıya benzeyen toprak bu cehennem,bu cennet bizim kapansın el kapıları bir daha açılmasın yok edin insanın insana kulluğunu bu dâvet bizim yaşamak bir ağaç gibi tek ve hür ve bir orman gibi kardeşçesine bu hasret bizim. TASLAĞI HAZIR, SİPARİŞ BEKLİYOR Fazıl Say, Nâzım Oratoryosu’nda bu dizeleri koroya söyletmiştir, böylece ozanın oradaki “biz” vurgusuyla özbiçim ilişkisi sağlamıştır. “Bu dizelerin heykeli de yapılır mı?” diye sorarsanız, taslağı hazır bile! Heykeltraş Filinta Önal, Ankara Ümitköy’deki Batıbirlik Sanat Galerisi’nde açtığı son sergisinde küçük döküm ve yontularıyla 18
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear