Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Cumhuriyet Ankara 257/5 Haziran 2009 ANKARA ANKARA Talât HALMAN “Bizim dediğimiz olur, demokrasi budur.” Tarihe geçecek önemde bir söz bu! “L’état, c’est moi” gibi (Devlet, o benim.) Bu zihniyet, her zaman bir şom niyet... Berbat rejimlerin, bozuk iktidarların, yoz yönetimlerin kapıldığı illet... Totaliter düşüncenin, istibdadın temeli... Hitit Güneşi Kursu, başkent halkının benimsediği, sevdiği, övünç duyduğu bir Ankara simgesi olmuştu. Büyükşehir Belediye Başkanı, 1994’te o güzel simgeye savaş açtı. Ve amblem yarışması açarak, birinci gelen bir camili logoyu uygulamaya koydu. Sanırım, elinden gelse, Sıhhiye’deki Hitit Güneşi Kursu’nu da yerinden söküp mahzene kapatacak ya da yok olması için eritecekti. Ama Başkan hukuka yenik düştü. Çünkü bir idealist Ankaralı, Gökçek ile Belediye Meclisi’nin yanlış kararına karşı yaman bir savaşıma girişti. Ve 14 yıl soneşiktaş’a kutlamalar, alkışlar... Mustafa Denizli’nin sağlam yönetimiyle, alınlarının teri ve ayaklarının hüneriyle doruğa ulaştılar. Ben, öteden beri, Ulusal Takımımızdan başka takım tutmam. Fenerbahçeli olmalıydım ama, olmadım. Oysa bütün ailem, koyu Fenerbahçeliydi. Rahmetli dayım Rıza Nemlioğlu, seksen sene önce Fener’in kalecisiydi. Fenerbahçe Stadı’nın yüz metre ötesinde otururduk. Evimizin üçüncü katının balkonundan maçları seyretmek mümkündü. Yine de ben, çocukken takımsız, tarafsız olmayı seçmiştim. Çünkü arkadaşlarım ya Galatasaraylıydı, ya Fenerliydi ve aralarında kavgalar çıkardı – yakışıksız, çirkin, küfürlü, bazen yumruk yumruğa. Tarafsızlık daha huzurlu, daha onurlu görünürdü bana. Ama, o zamanlar, “Acaba ben çevremdeki tek Beşiktaşlı olsam mı?” diye düşünmüştüm birkaç kez. Düşündüm de, AKKARA Demagojrasive Direniş ra (devam eden) davasıyla engellemeyi başardı. Rahmi Kumaş cerbezeli bir avukattır. Toplumsal ve siyasal alandaki bozuk işlere karşı 1963’ten beri, öğrencilik yıllarından bu yana defalarca dava açmış, birçoğunu da kazanmış. Adalete ve hukuka güçlü bir saygısı ve güveni var. Yolsuzluklara, haksızlıklara karşı, tek başına azimli bir mücadele sürdürüyor. Eski CHP Trabzon milletvekili olan Kumaş, yıllardır Birleşmiş Milletler Türkiye Derneği’nin başkanlığını yapıyor. Asıl güçlü ülküsü, vatandaşın adalete başvurma hakkını kullanarak, siyasetteki ve her türlü yönetimdeki yanlış uygulamaları düzelttirmek üzere savaşıma girmek. Sayın Kumaş, yayımladığı “Simgesel Direniş” başlıklı kitabında, Hitit Güneşi Kursu’na vurulan darbenin ve tek başına yürüttüğü hukuk mücadelesiyle onu hiç değilse şimdilik kurtarışının sürükleyici, il ham verici öyküsünü anlatıyor. Bir ibret belgesidir bu: Hem önyargılı bir yönetimin amansız inadının anatomisi, hem de sağlam vatandaşlık duygusunun kültürel kimliği korumakta ne denli başarılı olabileceğinin kanıtları... Ankara’yı seviyorsanız okuyun bu güçlü kitabı. Hitit Güneşi Kursu’nun “şimdilik” kurtarıldığına dikkat edilmeli. Büyükşehir Belediyesi, “dediğim dedik” anlayışıyla başka bir simge taşıyan bir flamayı seçip yürürlüğe koyacağını bağımsız hukuk ve adalete meydan okurcasına ilân ediyor. Başkan’a göre, bu belki 2009 Haziran’ında karara bağlanacak. Yazıklar olsun. Ankara’da geniş ve etkili bir kesim, Rahmi Kumaş’ın cesur savaşımına destek sağlasa keşke. Ve “bizim dediğimiz olur” sözünün, demokrasi düşüncesine karşı saygısız bir davranış, demokrasiye âdeta bir ihanet olduğunu ele güne belirlese. Direnişe canla başla katılsa... Hayırlıtaşınmalar M GeleceğinŞampiyonu? B nerbahçe, Beşiktaş. Yalnız bir kez Trabzon ulaşmış doruğa. Bu sefer Sıvasspor, şampiyonluğa çok yaklaştı, yakışırdı. Anadolu’nun, oldum olası, doruktan uzak kalmış bir gücü olarak, onların hakkıydı bu. Niçin futbol, İstanbul’un tekelindedir? Ankara ile İzmir’in, ikinci ve üçüncü en büyük kentimiz olarak, hiç değilse birer ikişer kez Süper Lig Şampiyonluğu’na yükselmesi gerekmez miydi? Başkentin ligde üç takımı vardı – Ankaragücü, Gençlerbirliği, Hacettepe. Ne yazık ki Hacettepe kümeden düşerek silindi gitti. Şimdi iki Ankara takımı birleşecek. Hayırlı, uğurlu olsun Sorun, Anadolu’nun futbolda sönük kalmasıdır. Artık İstanbul hegemonyasının sona ermesini bekliyoruz. Sıvasspor’un, Denizli’nin, Gaziantep’in, Kayseri’nin, Eskişehir’in, Trabzon’un, Bursa’nın, Antalya’nın da (veya bir başka ilin) şampiyonluğunu bekliyoruz Süper Lig’in ikinci yarı yüzyılında. hiç Beşiktaşlı olmadımdı. Şimdi Beşiktaş şampiyon olunca, gerçeğe dönüşmemiş bir nostalji ile seviniyorum. Gelgelelim, son yıllarda, asıl istediğim, İstanbul takımlarından (üç büyüklerden) birinden başka bir takımın şampiyon olması. Süper Lig’in tam elli yıllık bir tarihi var. Yarım yüzyılda her yıl İstanbul takımları şampiyonluğu elde etmiş – Galatasaray, Fe erkez Bankası’nın Ankara’dan ayrılıp İstanbul’a göçmesi, başkente bir darbe niteliğindedir. Umarız, benzer gerekçelerle, başka resmî ve yarı resmî kurumlar MB’nin peşine takılmazlar. İstanbul’un elbette sağlayacağı avantajlar var ama başkentin canevinden uzaklaşmamanın yararları da büyük. Neyse, boşuna nefes tüketmemizin anlamı yok: MB taşınıyor, lamı cimi yok. Elveda, MB. İstanbul serüveniniz hayırlı olsun. Ankaramızın Çayyolu’ndaki Ahmet Taner Kışlalı Heykeli, rahmetli Ahmet Taner Kışlalı’nın adını taşıyan parkın girişine, herkesin kolayca görebileceği bir yere taşındı. Bu kararı vererek, anıtı gözlere daha yakın bir noktaya yerleştiren Yenimahalle Belediye Başkanı Fethi Yaşar’a tebrik ve teşekkürler... Üstün başarılı Kültür Bakanlarından, siyasal bilgiler profesörü ve mükemmel bir Cumhuriyet yazarı olan rahmetli Kışlalı, hunhar bir terör cinayete kurban gitmişti. Hatırasını yaşatmak, hepimiz için bir kutsal görevdir. Demokrasi, medenî cesaret, siyasal namus, entelektüel dürüstlük ve toplumsal hizmet adına, Prof. Dr. Ahmet Taner Kışlalı’yı gelecek nesillere örnek bir T.C. aydını olarak, bir ilham kaynağı olarak, taşımak uğrunda hiçbir çabayı esirgememeliyiz. Bir de taşınma olasılığı haberi var – çok sevindirici. Çankaya Belediye Başkanı Bülent Tanık, Kızılay’da bir dinozor iskeleti gibi 12 yıldır dik ve trajik duran Kızılay binasına geçmek istediklerini, bu amaçla Kızılay yönetimiyle görüşmeler yapılmakta olduğunu bildirmiş. Mimari yönünden çok ilginç görünüşü olan bu binanın ataletten kurtarılması, Ankara için bir kazanç olur. Umarız, taşınma süreci, uzun ve çetin olmaz ve Çankaya Belediyesi’nin çalışmalarını aksatmaz. Cumhuriyetin canevi olan Çankaya, yeni hizmetler ve dinamik bir dönem beklemektedir. “CHP’nin kalesi” olmak yeterli değildir, kalıcı da değildir. Canlılığa gereksinim büyüktür. Sayın Tanık, belki de son şanstır. Ve başarılı olmak için her yeteneği ve yetkisi vardır. Yeter ki kapsamlı, rasyonel, hayal gücü zengin bir “Beş Yıllık Çankaya Planı” hazırlanıp uygulansın... Çankaya’ya lâyık hizmetler, hiç kuşkusuz, şimdiki belediye merkez binasından da gerçekleştirilebilir – yaratıcı yönetim anlayışı varsa. 19