25 Kasım 2024 Pazartesi Türkçe Subscribe Login

Catalog

23 EYLÜL 2012 / SAYI 1383 5 Bu topraklarda giderek artan öfke, nefret ve kötülüğe karşı barış ve sevgi mesajını bu toprakların müziğiyle veriyor Şevval Sam. Burada doğan, buradan geçen, bir şekilde buraya değen şarkılarla. Alaturkadan arabeske, halk müziğinden tangoya... Doğu’dan Batı’ya, Karadeniz’den Ege’ye dek müziğin ortak dilini seslendiriyor. 29 Eylül’de Harbiye Açıkhava’da vereceği ilk solo konserinde de “Toprak Kokusu”nu duyumsatacak dinleyicilerine. Güzel olmak derdim yok Size bakıyorum da merak ediyorum ne zaman yaş alacaksınız? 40 yaşıma geliyorum artık, 2013’te 40 olacağım. Benim aklımda sigara ve içki içmeyen, spor yapan bir Şevval Sam portresi var nedense? Spor yapmıyorum doğru dürüst aslında. Ama beni keçi gibi dağ bayır yürüt, kilometrelerce yürürüm. Kulaç hesabıyla yüzemem ama gözümde gözlüğümle saatlerce yüzebilirim. Tabiatın içinde olmayı seviyorum. Spor yapmam lazım, fit olmam lazım gibi bir şey benim için motivasyon değil. Doğanın içinde olmak benim için çok büyük bir motivasyon. Güzel olmak gibi bir derdim yok. Yani güzel olmaya çalışmak, genç kalmak gibi bir hedefim yok açıkçası. Sağlıklı olmak, tabiatın enerjisinden beslenmek, onunla bütünleşmek arzusu benim için en büyük motivasyon. Anlaşılmadığınızı düşünüyor musunuz dönem dönem? Geçen yıl da başınıza tatsız bir şey gelmişti? Ona konu olarak girmeyi tercih etmiyorum ama bu ülkede ben de dahil olmak üzere çok kişi haksızlığa uğruyor. Zaten en acı veren şey bu haksızlığa uğrama ve bu çaresizlik. Hiçbir şey yapamadığınızı düşünüyorsunuz. Gerçi bir anda bir mucize beklemiyorum. Dünya bir denge üzerine kurulu. Bir şeyler çok çok çok kötü gitmeye başladığı zaman hep öyle de gitmiyor, aslında bir mucize çıkabiliyor. Ya da her şey harika, süt liman gidiyor, bir rehavet oluyor ama sonra bir musibet patlıyor. Yani iyilik ve kötülük de bir dengede dünyada aslında. Şu anda o kötünün daha fazla yoğunlaştığı, ağırlaştığı bir dönem, bir süreç geçiriyoruz aslında. Ama bunun altından bir biçimde kalkacağımızı düşünüyorum. Her dönemin kurbanları, kahramanları, kurunun da yanında yaşları oluyor. Bir şekilde bir şeylerin tekrardan iyi olması için mücadele eden insanlardan biri olacağımdan eminim. Ben görmem belki ama benim koyduğum bir taş, gelecekte bir sonraki neslin huzuru için güçlü bir yapı oluşturacak belki, bilemiyorum. Uzun süredir reklamlar dışında ekranda yoksunuz, niye? 2008’de en son çalıştığım projede insani koşulların çok dışında bir sistemle çalıştık. Zaman zaman 86 saat hiç durmadan ve uyumadan çalıştığımız ya da aralarda yarım saat birbirimizi ancak dinlendirebildiğimiz bir set ortamı yaşadım. Üstelik önce duyurmadan yayın gününü değiştirdiler, sonra reyting deyip hoop altı bölümde kaldırdılar. O kadar emek boşa gitti. Tuhaf geldi bana. Ben galiba bir müddet oyunculuk yapamayacağım, televizyon dizilerinde olmak istemiyorum dedim. Tam o sırada iyi ki şarkı söylüyorum diye düşünüyordum ki konserler başladı. Ve müzik, hayatımın büyük bölümünü kapladı. Sonra gelen projelerde zamanımı çok alacak olanları ve İstanbul dışındakileri reddettim. Oyunculuk hayatıma ben 18 sene önce başladım Süper Baba ile, çok yüksek bir çıtadan başladığım için de hep seçici oldum. Teklifler gelmeye devam ediyordur herhalde? Hâlâ geliyor. Geçen sene yayımlanan dizilerin onda sekizinin teklifi geldi, ya da haber yolladılar müsait mi değil mi diye. Ama dediğim gibi hâlâ seçiciyim. İstanbul dışında olmamak kaydıyla beni etkileyecek, keyif alabileceğim bir proje olduğu taktirde ve insani koşullarda çalışmayı düşünüyorum. Eğer böyle bir projeye başlarsam benim de oluşumunun içinde yer aldığım oyuncular sendikası var. Ne yapmam gerektiğine oradaki arkadaşlara danışmayı düşünüyorum. Şu anda senaryolar okuyorum bakalım ne olacak? Toprak bize değil biz toprağa aitiz... Şimdiye dek söylemediğiniz, denemek uralım sofrayı, ufak ufak demlenelim, istediğiniz başka bir tarz var mı? hem dinleyelim, hem söyleyelim, bir yandan sohbet edelim. Müzikten ve Önce bir tangoyu bir deneyimleyeyim. aşktan konuşalım, sonunda da Türkiye’yi ve Aslında söylemekten keyif aldığım farklı dünyayı kurtaralım diye düşünüyorum. Şevval tarzlarda şarkılar var. Mesela doğaçlamaların Sam’ın Sek’ten sonra çıkardığı ikinci alaturka olduğu daha deneyimsel çalışmalar da yapmak albümü II Tek, düşündürtüyor bana bunu. O ise istiyorum. Sesimin tam oturmuş olduğu bir niyeti bu olmasa da albümü iki tek atmayı dönemdeyim, enerjimin hâlâ olduğu bir çağrıştırdığı için rahatsız değil. dönemdeyim ve belli bir biriktirmişlik, bir AYŞE Sürprizli bir isim Sam. Müziğin içinde geziyor. demlenmişlik var yaşıma göre. Bunun biraz YILDIRIM Karadeniz şarkıları da arabesk de söylüyor. tadını çıkarmak ve bundan biraz faydalanmak Tango albümü hazırlarken alaturkayla çıkıyor istiyorum. Çünkü şarkı söylemek benim için bir karşımıza. Her zamanki gibi sade, müziğe âşık, ifade biçimi, konuşma biçimi, bir varoluş biçimi. dünyanın ve Türkiye’nin sorunlarına duyarlı ve olabildiğince Tangoyu da bekletmiyoruz, ara vermedik, devam ediyor. Ne zaman planlanıyor? güzel bir kadın olarak karşımda. Kendisiyle iki tek atmasak da Kalan Müzik etiketiyle çıkan 26 parçalık iki albümü, 29 Bittiği zaman. Öyle bir tarih koymadık. Çünkü o üzerinde Eylül’de Harbiye Açıkhava’da vereceği ilk solo konserini ve daha fazla çalışılması gereken bir proje, dolayısıyla uzun zamandır uzak durduğu ekranlar üzerine keyifli bir mükemmele yakın olmasını istiyorum. Tango yapmayı biliyor musunuz? sohbet gerçekleştirdik. Albümün adı neden “İki Tek”? Sek’in devamı olarak mı Hayır ama albümün bitmesine yakın bununla ilgili bir düşündünüz? çalışma yapmak istiyorum. Çünkü klip çekersek ben dans Çağrıştırmasını istedim aslında. Hem iki albüm olduğu etmek istiyorum. Eğer planlayabilirsem Arjantin’e gitmeyi, bir için, hem de iki tek attığımız zaman hemen sevdiğimiz iki haftalık tango dersi, work shop almayı planlıyorum. şarkıları çağırırız, o şarkılar da bu albümde olduğu için. Biraz Çünkü dans etmek hep içimde kaldı, çocukluğumdan beri. çilingir sofralarını çağrıştırıyorsa benim için mahzuru yok, Dansı çok seviyorum, dansçı olma şansım olmadı küçükken, ama tek amacı o değildi. Sek İki yapar mıyız diye düşündük, bari zararın neresinden dönersem kardır hesabıyla böyle bir sonra İki Tek olabilir diye çıktı. İki Tek atmayı da çağrıştırırsa hoşluk yapabilirim. O müziğin tadını dansıyla birlikte bizim için mahzuru yok dedik. çıkarabilirim belki. Sonra albümü dinleyip iki tek attınız mı? ayse@cumhuriyet.com.tr Daha söylerken attık. Atmaz mıyız? Devamı ne olacak? Sarhoş, çakır keyif?.. Var mı aklınızda böyle bir şey? Onları geliştirdik; üçüncüsü “duble”, dördüncüsü “zom”, beşincisi “ö’püjem”, altıncısı “o son birayı içmicektim”. Kendi aramızda karikatürize ettik. Espri konusu oldu. Direk sarhoş söylemi… Ama sarhoş etmesin de keyif versin. Çünkü ben hayatta doz kelimesini bir konu başlığı olarak ele alıyorum. Her şey bir denge üzerine kurulu, insanlar o dengeyi şaşmadığı müddetçe her şeyden keyif alabilir zaten. Alkolde de o dozu kaçırdığınız zaman bu şarkıların güzelliğinin 29 Eylül’deki ilk solo konserinizin adı neden tadına varamazsınız. Toprak Kokusu? Albümde özel şarkılar var; Nâzım Hikmet’in “Kanatları Dünyanın neresine gidersem gideyim gerek iş, Gümüş Yavru” şiirinin Mes’ut Cemil tarafından yapılan gerek gezi amaçlı bu toprakları çok özlüyorum. bestesi, Sen Kimseyi Sevemezsin’i bestekârı Kamuran Bu toprakları çok seviyorum, bu topraklardan Yarkın ile söylemeniz gibi. Ama sizin yüreğinize dokunan, fışkıran kültürleri, renkleri, dilleri, her taşa kalbinizi titreten şarkı hangisi? verilmiş sözleri, çiçekleri, ağaçları, hayvanları, Hemen hemen hepsi. Ama “Kanatları Gümüş, Gazel, buranın iklimini çok seviyorum. Bu şarkıları bunlar beni çok etkileyen eserlerdi. Koklasam Saçlarını, söylerken burnuma toprak kokusu geliyor, Bakmıyor Çeşmi Siyah mesela hep okumak istemiştim. o da burası. Buradan geçmiş sesler, Fırsatım olduğu için çok mutluyum. Ey Benim Bahtiyarım var ezgiler. Mesela tango Arjantin kökenli bir mesela birinci CD’de, Karacaoğlan’ın şiiri. Ondan sonra Sen müzik tarzı ama bu topraklardan geçmiş, Sanki Baharın Gülüsün var. Ben büyük ölçüde kendi bir yerden bize dokunmuş. 29 Eylül’deki sevdiğim şarkılardan seçtim. Sonra Fahrettin Yarkın ve konserde tango da var, alaturka da var, Hasan Saltık hep birlikte oturduk, eklediklerimiz de oldu, arabesk de var, halk müziği de var, makamsal olarak uymayanları çıkardığımız da oldu. Ama etnik şarkılar da, Karadeniz de var, çok fazla da değişiklik yapmadık. Ben zaten bir anda içimde deyişler de var, belki ilahi de var. Yani o şarkı atmaya başlayınca hemen kenara not aldım, bu hücrelerimde hissettiğim sesler bu zamana kadar. Birkaç tane de hareketli şarkı var. İnsanlar bu konserde olacak. O konsepte uyan da çok ağır olmuş demesinler diye o şarkıları da koydum. bir tasarım çalışması içersindeyiz. Daha önceden bir hazırlık süreciniz vardı yani? Neredeyse 100 kişiye yakın bir ekip Tabii ben düşünüyordum bir alaturka albüm daha çalışıyor bu konser için. Abartılı bir yapmayı. Çünkü çok yoğun bir talep vardı. Biz televizyon gösteriş şeklinde değil ama daha programı yaptığımız zamanlarda mailler geliyordu, ne zaman farklı, daha şık, daha sürprizli bir tane daha alaturka albümü yapacaksınız diye. Halbuki olacak. Kostümünden dansına, biz o sırada tango albümüne hazırlanıyorduk, hâlâ daha şarkılarından ışığına kadar hazırlanmaktayız. Şarkı söylemek, farklı tarzlarda şarkı izleyiciler unutulmaz bir söylemek benim için çok eğlenceli, müzikte gezmek gibi konser yaşasınlar aslında. istiyorum. K İlk solo konser SELÇUK EREZ C M Y B C MY B SovyetFin Savaşı Çoğumuz bilmez, azımız hatırlar. Oysa, “SovyetFin Savaşı”nı, nedenlerini, sonuçlarını bilmemizde ve anımsamamızda yarar vardır. Sovyet ordusu, İkinci Dünya Savaşı’nın başlarında, 1939 sonbaharında, Finlandiya’ya saldırmıştı. “Finlandiya’nın, topraklarında Sovyetlere askeri üs vermeyi ve Rusya ile sınırında değişikler yapılmasını kabul etmemesi” bu saldırının gerekçelerindendi. Dört Rus hudut koruyucusunun ölümüne yol açan top ateşinin Finlandiya’dan geldiği de ileri sürülmüştü. (Sonra bunun Rusya’dan atıldığı anlaşıldı.) Sovyetler’in Finlandiya’nın üç misli kadar askeri, otuz misli uçağı, yüz misli de tankı vardı. Stalin, Finlandiya’nın en fazla iki hafta içinde bir baştan diğerine işgal edileceğine inanmaktaydı. Sovyet askerleri, hızlarını alamayıp Finlandiya’nın ötesinde yer alan İsveç’e girmemeleri konusunda resmen uyarılmışlardı. Bütün bu avantajlarına rağmen savaş iki haftada bitmedi, üç ay sürdü. Finlilerin savaşta yiten 26 bin askerine karşı 127 bin Sovyet askeri öldü. Finlandiya baştan başa işgal edilemedi, topraklarının yüzde on kadarı Rusya’ya bırakıldı ama bu ülke varlığını sürdürmeyi başardı. Koskoca Sovyetler Birliği’nin ufak ve cılız bir ülke karşısında beklenmedik boyutta bocalaması nedendi? Stalin’in ordunun komutanları arasında yaptırmış olduğu “temizlik”ti: Sovyet ordusu’nun 5 mareşalından 3’ü, 15 ordu komutanından 13’ü, 9 amiralden 8’i, düzene karşı darbe tasarlamak, düşmanla işbirliği ve casuslukla suçlanarak öldürülmüş ya da hapislerde çürütülmüştü. En seçkin komutanlarını yitirmiş ordu, ufacık bir düşman karşısında bile bu boyutta fire vermişti. O zamana ait arşivler açıldığından, bugün komutanlara yönelik suçlamaların düzmece olduğunu, (Brezezinski ve birçok araştırıcının yorumlarına göre) Stalin’in yurttaşlarını korkutarak kontrol altında tutmak için böyle davrandığını bilmekteyiz. Sadece komutanlar değil, Osip Mandelstam, Boris Pasternak, Isaac Babel gibi önemli yazar ve V. Mayerhold gibi tiyatrocuların da benzer suçlamalarla karşılaşmış olmaları bu görüşü pekiştirmektedir.* Bu günü doğru yorumlamanın yolu, tarihi iyi bilmek ve tarihten gereken dersleri almaktan geçer. www.selcukerez.com * Bu kıyım sırasında suçlanmış, sonra da öldürülmüş olan Gürcü şair Titsian Tabitze’nin, “Kimlerle işbirliği yapıyordun, açıkla!” dediklerinde, “18. yy’da yaşamış olan şair Besiki’nin adını vermiş olması da kayda değer.
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear