Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
Beşinci çocuğu istiyorum Güçlü görünen bir kadınsınız. Belli ki açık ve doğalsınız da. Güçlü görünüyorum. Fiziksel yapımdan da kaynaklanıyor bu. Geniş omuzlu, erkeksi yürüyüşle androjen bir havam var. Ama çok kırılgan, naif biriyimdir. Yine de ne olursa olsun her zaman diriliyorum. Mecburen. Çünkü hayatta sorumluluklarım var. Sizi ne ayakta tutar? Aşk ve çocuklar. Nasıl tanımlarsınız bu ikisini? Aşk ve sevdiğim adam, müthiş. Çocuklar da benim birer parçam. O sevgiyi tanımlamanın imkânı yok. Çocuklar için bazı anneler der ya, “Sen bana aitsin, benim eserimsin”. Yok öyle bir şey. Onlar kendi başına birer varlık, ben de buna tanık olan kişiyim. Hem onların hayat arkadaşı hem de koruyucu melekleriyim. Dört çocuğunuz var. Beşinciyi de düşünüyormuşsunuz. Doğru mudur? Ben de bir ara hamileymişim diye duydum, hatta 8 çocuk istiyormuşum! Şaka bir yana, beşinciyi isterim gerçekten. Cem’den bir çocuğum olsun. Ama şu an tam dönüm noktasındayım her anlamda. Bu sefer, doğru zamanlama istiyorum hayatımda. Süreçlerini doyasıya yaşamak niyetindeyim. Bugüne kadar hayatımda hiçbir şeyi planlamadığım için, bu kez öyle olsun istemiyorum. Peki beş çocukla kalacak mısınız, devamı da gelir mi? Oldu! Deliririm artık, Lape’de beni ziyarete gelirsiniz. Yok, istemem. G Kitap yazmayı düşünüyorum Görsel bir iş yapıyorsunuz. Bunu farklı bir mecraya taşımayı düşünüyor musunuz? Bir ara sinemaya heveslendim. Ama gördüm ki o bambaşka bir dünya, başka bir hayatın içine giriyorsun. Yapamam ben. Zaten dört çocuğum var, onları kimseye teslim edemem. Aklınızda dönen hikâyeler var mı, yazıyor musunuz? Gördüklerimi, yaşadıklarımı, hissettiklerimi yazıyorum. Bir kitap da düşünüyorum. Otobiyografi gibi değil, çünkü öyle çok da ilginç bir hayatım yok. Ben yazıyorum, bakalım ortaya ne çıkacak. Yaptığınız işler çok farklı geliyor. Siyah gelinlikle meydanda evlilik gibi. Nasıl karşılanıyor yaptıklarınız? Eleştiriliyor musunuz? Yemin ederim, kasıtlı yapmadım. Ben siyah seviyorum. Beni bembeyaz, metrelerce kuyruğu olan bir gelinlikle düşünebiliyor musunuz? Kendimi rahatsız hissederim, niye zorlayayım? Deli diyorlar, farklı olmaya çalışıyor diyorlar. Meydan, Hüsrev Gerede caddesiydi. Düğün günü babamın doğum günüydü. Hepsinin bir anlamı var. Farklı olmak isteseydim Taksim Meydanı’nda evlenirdim. Benim hiç öyle bir derdim yok. Kimseye hesap verecek durumda da değilim. Ne yapmadan bu hayattan gitmek istemem dersiniz? Çocuklarımın ayakları yere bassın, dejenere olmasınlar, doğruyu bilsinler isterim. Diğer yandan yaptığım işler, çektiğim fotoğraflar takdir edilsin isterim tabii. Ha, bir de Cem’den çocuk isterim. G Fotoğraf: VEDAT ARIK Bennu Gerede: Gerçek hayat buralarda değil Cem sınırlarımı zorluyor nsanı şaşırtan bir yanınız var. Hem iyi tanıyor gibi hissediyor insan hem de hiç tanımıyor gibi. Fotoğraf sanatçısı olduğunuzu biliyoruz örnekse. Peki fotoğraf nasıl girdi hayatınıza? 13 yaşındayken büyükbabam bir fotoğraf makinesi verdi. Onu tükettim, teknik olarak çözdüm. Coşkun Aral, o dönem annemin yakın arkadaşıydı. Başka bir makine önerdi anneme. O makineyle yürüyüp gittim yoluma. Çok şey öğrendim. Fotoğrafta nasıl bir tarzı benimsediniz? Yanımda bir makine taşıyayım, hemen yakalayayım gibi bir çalışma stilim yok. O anlar zaten hafızanıza yerleşiyor. Ben daha çok kurgu üzerine çalışmayı seviyorum. Fotoğraf da benim için düşüncemi paylaşabildiğim bir araç. Kafamda kurguluyorum, mizansenini yaratıyor ve çekiyorum. Böylece bir şekilde benim ruhum oraya geçiyor. Bu son serginiz, “Raw / Çiğ”, diğer işlerinizden farklı. Nasıl ortaya çıktı? Aslında çıkan sonuçlara ben de şaşırdım. Ama çok farklı şekilde gelişti her şey. Makinem arada bozuk çekiyordu. Sonra kocam Cem gördü ve “bu fotoğraflar muazzam” dedi. Kullanmam ve sergi açmam konusunda beni teşvik etti. Ben hep pırıl pırıl olsun, kendim tasarlayayım diye düşünüyordum. Yıllarca da bunun için direnmiştim. Bu sergi, onun sayesinde ortaya çıktı. Hatta sanat fotoğrafı açısından da hayatımın dönüm noktası oldu. Yine her zaman sosyal içerikli konularla da uğraşırım ama bu, sanatsal yönüme ve ruhuma hitap eden bir sergi oldu. Eşinizle birbirinizi nasıl beslersiniz? Mesleki anlamda kattıkları da çok fazla. Açık ve dürüst bir adamdır. Fikrini de açıkça söyler. Cem benim sınırlarımı zorluyor. Bu anlamda şanslıyım, müthiş bir vizyonu var. O vizyonu benimle paylaşıp, beni araç olarak kullanıyor. Ortaya çıkan işler de ikimizin vizyonuyla birleşmiş farklı şeyler oluyor. Biz enteresan bir ikiliyiz. G Bennu Gerede, ailesinin verdikleri ve soyadının açtığı kapılarla inatla savaşmayı seçmiş. Kendini kanıtlamak adına okuduğu okullarda çok çalışmış, hatta eğitimini sürdürürken kimi zaman köpek gezdirmiş, kimi zaman dondurma satmış, kimi zaman gece yarısına kadar laboratuvar temizlemiş. Amacı da kendi ayakları üzerinde durabilmek, kendi şansını kendi yaratabilmek olmuş. O yüzden zaten “Hiçbir şey önüme düşmedi benim. Öyle çok da tozpembe bir hayat yaşamadım” diyor. ennu Gerede, bir fotoğraf sanatçısı. Ancak beslenmek iyi gelecek projesi için teklif geldiğinde onu daha çok özel yaşamındaki çok sevindim, heyecanlandım. Hem Sinop’u marjinalliğiyle tanıyoruz. Çocukları, siyah göreceğim hem de böyle bir projeye katkıda gelinlikle evliliği çok konuşuldu. O ise uzak, mesafeli bulunacağım için. O zaman, hangi çocuğumu ve 'cool' duruşundan vazgeçmedi. Bütün bunlar götüreyim diye düşünmeye başladım. Miro’yla gittim. röportaja giderken çekinmeme neden oldu. Ama Daha önce de Tog Ataklara katılıyordum. Oraya da karşıma, kafamdaki kadından farklı biri çıktı. Rahat, Dilan’ı götürmüştüm. Her proje çekimine çocuklarınızı götürür doğal, içten. Evet, özgüveni yüksek. Ama onunla ZUHAL müsünüz? karşısındakini ezmeye çalışmıyor. O da kendisi hakkındaki algılardan rahatsız: “Aslında ben neysem Okul zamanlarıyla çakışmadıkça götürmeye AYTOLUN oyum, ikiyüzlü değilim. Enerjimi farklı biriymişim gibi çalışıyorum. Çünkü onların gördüğü dünya ne ki? davranarak oraya kanalize edemem. Hayat çok kısa. Burada ufacık bir balonun içinde yaşıyorlar. Ama Benim derdim kendim olabilmek ve çevreme huzur verebilmek. gerçek hayat orada aslında. Gerçek hayat buralarda değil; Bence herkes böyle düşünmeli.” dışarda. Bu bizim yaşadığımız hayat ne kadar gerçek ki! zole bir hayat yaşamasınlar istiyorsunuz? Şimdilerde sosyal sorumluluk projelerine destek vermek amacıyla şehir şehir geziyor, farklı ülkelerde fotoğraf çekimi Öyle temiz bir hayat yok. Ben de sonuçta New York’ta yapıyor. Biz de TOÇEV’in “ yi beslenmek, iyi gelecek” projesini büyüdüm. Ama hiçbir zaman lüks yaşamadık. Her zaman bir konuşmak üzere buluşuyoruz. Söze sosyal işlerden başlıyoruz, dikotomi vardı. Ben gerçekten yedi yaşımdan itibaren çalışmaya kendi hayatına dek uzanıyoruz. şte Gerede’nin geçmişinden, başladım. Gerçi orada daha kolay çalışmak. Köpek de çocuklarına ve hayata bakışına kadar anlattıkları. Kafanızdaki gezdirebiliyorsun, dondurmacıda da çalışabiliyorsun. O zaman Bennu mu yoksa röportajda okuduğunuz Bennu mu gerçek, para kazanmayı ve dik durmayı öğreniyorsunuz. Yani aslında ihtiyacınız yoktu ve siz çalışmayı istediniz, öyle karar sizin. TOÇEV’in “ yi beslenmek, iyi gelecek” projesi bir yılı geride mi? bıraktı. Siz nasıl dahil oldunuz projeye? Ben istedim, babam da destekledi. Her zaman “Ayakların Proje geçen yıl Ocak ayında başladı. Ben o zaman “Yüzüm yere bassın. Tek başına da bu hayatta varolabilmeyi öğren. Umuttur” projesindeydim. O da bir okul onarım projesiydi. yi Kimseye de güvenme” derdi. O gün bugündür çalışıyorum işte. B Sinop nasıl bir deneyimdi sizin için? nanılmazdı. lçelerde ya da kırsal kesimde yaşayan insanlar bana kalırsa bizden çok daha mutlu. Azı biliyor, azla yetinip yaşıyorlar. Onların yerinde olmak da istemem gerçi. Çünkü şartlar çok zor. Ama şu da var, bizim gibi günümüzün oyuncaklarına kanıp hayatlarını tüketmiyor, saçma şeylerle vakit harcamıyorlar. Aslında tüm bunlar bizi öldürüyor. Bu, orada yok! Sosyal işlere destek veriyorsunuz. Sizin için nasıl bir çıkış? Ruhuma işliyor. Birisine iyilik yapma kapasiten varsa, bu müthiş bir şey. Ama insanların çok bencil olduğunu görüyorum. Hele de burada yaşayan insanlar! Hep ben, hep ben. Hepimiz insanız sonuçta. Elbirliğiyle çok güzel şeyler başarabiliriz. Örnekse Nişantaşı’ndan çıkıp Sinop’a gitmek nasıl bir geçiş sizin için? Ne hissediyorsunuz ilk anda? Zaten buraya ayak bastığım anda hop, çekiliyor enerjim. Bu şehir hayatı beni yiyor. Orada ise bu his yok. Hele de yaptığım işte aldığım heyecan ve adrenalin beni yükseltiyor. Çocuk yüzlerde, parlayan gözlerde gördüğüm o umut, muazzam. Kaçıp gidesiniz geliyor mu şehirden? Burada o bahsettiğim parlaklık yok. Ama yine de gidemiyor insan. Orada bir ikilem var. Şehir hayatı bir şekilde lazım. Hem sanatı beslemek adına hem de kendi kültürel ve entelektüel gelişimin için. Kaçıp gideyim sadece doğayla yetineyim desem, onu da yapamam. Geldiğim yer belli, gideceğim yer de. Zaten o kadar siyah beyaz olamayız. kisinin arasında bir şey olmalı. Ben o grilikte yaşıyorum. G Ben Bennu’yum yalnızca, o kadar! Röportaja gelirken önyargılarım vardı. Hatta herkes gibi ben de kafamda bir Bennu Gerede yaratmıştım. Gördüğüm o ki, çok daha başka biri var karşımda. Bu imaj niye? Bennu, Bennu değilmiş yaz. Klonuyla buluşmuşsun mesela. Bu benim anlamadığım bir imaj. Kendini beğenmiş, burnu havada, mesafeli... Cool olmak güzel bir şey de, diğer söylenenler beni yansıtmıyor. Bu saçma klişeler, prototipler, damgalarla uğraşmak zor. nsanların da karşısındakini hiç tanımadan yargılaması kadar yanlış bir şey olamaz hayatta. Bunlarla mücadele etmek durumunda kaldınız mı hiç? Sürekli! Hep sanıyorlar ki, Hüsrev Gerede’nin torunuyum, o ev benim, cadde benim diye kapılar bana hep açık! Ama alakası yok. Ben okuldayken de başarı için çok uğraştım. Ama aynı zamanda da okulda çalışıyordum. Geceleri 12’ye kadar laboratuvarları silip süpürüyordum. Öyle çok da toz pembe değil hayat. Ben de öyle yaşamadım. Aile ve soyadı kapıları açmıştır mutlaka. Ama siz de uğraştınız o zaman, öyle mi? Ben Bennu’yum. Sadece Hüsrev Gerede’nin torunu değilim. Evet, gurur duyuyorum büyükbabamla. Gerçekten inanılmaz şeyler yaptı bu ülke için. Ama ben bir insanım, şahısım, Bennu’yum. şte bunu anlatmak için çok uğraştım. Bazen çok pozitif görünen şeyler insanı işte böyle yaralayabiliyor. Kendinizi şanslı görmüyor musunuz? Kendimi normal bir insan olarak görüyorum. Emek sarfettim ve hak ettim. Şans, insanın önüne düşen bir şeydir, sen de onu kullanabilirsin. Hiçbir şey önüme düşmedi benim. G C M Y B C MY B