22 Kasım 2024 Cuma Türkçe Subscribe Login

Catalog

4 13 EYLÜL 2009 / SAYI 1225 Modanın dişi şeytanı Anna Wintour, Amerikan modasının etkili ismi. Hiçbir defile o gelmeden başlamıyor. O isimlerinden bahsetmedikçe tasarımcılar başarılı olamıyor. Kimi zaman bazı akımlar bile onun tarafından yaratılıyor. Ancak soğuk görünümüne, kötü ününe karşın 1988’den beri Vogue onun sayesinde dünyanın en iyi moda dergilerinden biri. September Issue eptember Issue, RJ Cutler’ın yeni belgeseli. Vogue’un yayın yönetmeni Anna Wintour ve ekibinin yılın en önemli sayısı olan eylül baskısı için hummalı hazırlıklarını konu alıyor. Belgeselin kalbinde ise Vogue’un kreatif direktörü Grace Coddington ve Wintour arasındaki rekabet yatıyor. Her iki güçlü kadın da 20 yıldır Vogue’da çalışıyor. Cutler, Eylül 2007 Vogue’un ocaktan ağustosa dek süren hummalı çalışmalarını, Vogue’un perde arkasını görüntüledi. Şu an Vogue’un Amerikan versiyonu dünyanın en etkileyici moda dergisiyse, bunu Anna Wintour’un moda endüstrisindeki en etkileyici kişilik olmasına bağlayabiliriz. Cutler da bu belgeselde bir derginin nasıl yaratıldığını değil, iki kadını anlatıyor. September Issue’de ayrıca Vera Wang, Jean Paul Gaultier, YSL ve Oscar de la Renta gibi pek çok tasarımcı da görünüyor. Film için şimdiye dek yapılan eleştirilere bakılırsa Wintour o kadar da korkutucu bir kadın değilmiş. G SİNEM DÖNMEZ S M odanın en güçlü kadını. Nitekim Forbes da onu 2009’un en güçlü moda editörü seçti. Kendisinin de bu inanışı değiştirmek gibi bir iddiası yok. Anna Wintour.. İsmin kendisi bile kimi zaman bazı insanların içine korku salmaya yetiyor. Sinemaya da aktarılan Şeytan Prada Giyer kitabının ilham kaynağı Anna Wintour, yeni yetenekler keşfetmek konusunda da kendini kanıtlamış bir isim. Mayıs ayında verdiği bir röportajda “Emekli olacağınız söyleniyor” sorusuna “Asla” diye yanıt veren Wintour’un tahtı şu sıralar tehlikede. Modanın yeni kraliçesinin Fransa Vogue’un başındaki Carine Roitfeld olacağı söylentileri ayyuka çıkmış durumda. Ve şimdi Vogue dergisininin en önemli ayı olarak bilinen eylül sayısının çalışma süreciyle birlikte Wintour’un çalışma alışkanlıklarını irdeleyen bir belgesel var: September Issue. Prömiyerini Sundace Film Festivali’nde yapan ve geçen hafta Amerika’da vizyona giren belgesel, Wintour’un tasarımcılardan üreticilere, mağazalardan tüketicilere kadar uzanan gücünü anlatıyor. 1949’da Londra’da doğan Anna Wintour, 1988 yılından beri Vogue’da. Evening Standard gazetesinin editörü olan babasının izinden giden Anna Wintour, henüz çocukken babasıyla gazeteye gidip, sayfaları görmek istermiş. 15 yaşında ilk işi Biba adlı bir butikte çalışmak olmuş. North London Collegiate School’u mezun olmadan bırakan Wintour, hayallerinin peşinden gitmeyi başaran bir isim. 1970 yılında İngiltere’de moda dergilerinde çalışmaya başlayan Wintour, 1986 yılında Harper’s Bazaar ve İngiltere Vogue’un editörü olmuştu bile. İki yıl içinde iki derginin de tirajını ve kalitesini yükseltmişti... Bu başarı onu Amerika yayınına transfer ederken moda endüstrisinin ikonu olmasının da yolunu açmıştı. Wintour, işe başlar başlamaz Vogue’un çizgisini değiştirdi ve derginin kapağına ünlü yüzleri taşıma alışkanlığını başlattı. Babasına, “Dışarıda yeni bir kadın var. İş ve parayla ilgileniyor. Artık daha fazla alışverişe vakti yok. Ne nerede bulunur bilmek istiyor” diyordu. Bu inandığı kadını da dergiye taşıyordu.. Wintour, hayırseverliği ile de tanınıyor. New York’taki Metropolitan Museum of Art’tın yönetiminde yer alan Wintour, müzenin kostüm enstitüsü için 50 milyon dolar kazandıran kampanyaya imza attı. Amerikan Moda Tasarımcıları Konseyi’nde, her yıl yükselen iki tasarımcıyı desteklemek ve burs kazandırmak için çalışıyor. 1990’dan beri AIDS’le mücadele için 10 milyon dolar kazandıran kampanyaların destekçisi. Geçen yıl Kâbil’de güzellik salonları açılması için çalışan Wintour, 11 Eylül’den sonra da alışverişe teşvik için indirim kampanyasına önayak olmuştu. Özel hayatındaki disipliniyle de dikkat çekiyor Wintour. Güne her sabah 06.00’da başlıyor. Tenis oynadıktan sonra saçını ve makyajını yaptırıyor. Vogue’daki ofisine 8.00’den geç gitmiyor. Partilerde en fazla 20 dakika kalıyor. Her akşam 22.15’te uyuyor. 20 yıldır değişmeyen saç kesimi ve gözünden hiç çıkarmadığı güneş gözlükleri ise onun kalkanı. Maaşı yılda 2 milyon dolar olarak biliniyor. Buna ek olarak şoförlü bir Mercedes S serisi, 200 bin dolarlık bir alışveriş izni, Avrupa defileleri için kendisini hazırda bekleyen Coco Chanel süiti ve Paris Hotel Ritz de var. G PAZAR SÖYLEŞİLERİ Sıvas Kongresi’nden günümüze... ATAOL BEHRAMOĞLU 411 Eylül 1919’da gerçekleşmiş olduğuna göre Sıvas Kongresi’nden günümüze 90 yıl geçmiş. Ee, ne olmuş diyecek olanların günümüz Türkiye’sinde sürüsüne bereket olduğunu biliyoruz. Oysa zihnimize çakılması gereken bir tarih bu. Çünkü bu tarihi, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılması, Kurtuluş Savaşımız, Cumhuriyetin ilanı ve modern Türkiye’nin kuruluşu izliyor. Birkaç yıl içinde gerçekleşen bütün bu olguları tanımlamaya en çok mucize sözü yakışır. Fakat günümüz Türkiye’sinde bunun farkında ve bilincinde olmayanların yanı sıra, ona düşman olanların küçümsenemeyecek sayılara ulaştığı bilinen bir gerçek. *** Sıvas öncesinde Temmuz 1919’da Erzurum’da toplanan kongre, onun az öncesinde de 2122 Haziran 1919 tarihli Amasya genelgesi var. Kuşkusuz tüm bunların başlangıcını 19 Mayıs 1919’da Mustafa Kemal Paşa’nın “güvendiği 18 subayla” Samsun’a ayak basması oluşturuyor. Bu gibi konularda her cümleyi açmak gerek. Neden Samsun? Nedenlerden biri bu kentimizin stratejik öneme sahip konumu. Bir öteki neden, o sırada bu kentimizde ve çevresinde yaşanan karışıklıklar. Nitekim Mustafa Kemal Paşa, aynı yılın nisan sonunda atandığı 9. 0rdu müfettişi sıfatı ile ayak basıyor Samsun’a. Bu 18 subay kimlerdi? Her birinin yaşam izlerini tek tek sürmek çok ilginç olurdu. İsimsiz kahramanların, gölgede kalmış kişiliklerin öyküsü de beni önderlerinki kadar ilgilendiriyor... *** Mustafa Kemal’i ve çevresindekileri Samsun’a çıkaran geminin benzerini bu kentimize hemen her gidişimde kısa bir süre için de olsa gezerim. O sergi mekânı bence kutsaldır. Sıvas Kongresi’nin toplandığı lise binasını da Sıvas’a gittiğimde gezmiştim. Bu binanın da bulunduğu kent alanı zaten kendi başına etkileyicidir. Orada bozulmamış Ankara’nın, Cumhuriyetin kuruluş yıllarının ruhunu duyumsarsınız. Sıvas’ın adının şimdi lanetli 2 Temmuz 1993’le anılması bu kentimiz için ne kadar acı bir yazgı. Ona bu yazgıyı yaşatanlar, cinayetlerinin hesabını yargı önünde ödemekle de kurtulamazlar. Onlar Cumhuriyetimizin bu sevgili kentinin sonsuz lanetini hak etmişlerdir. *** Tarihsel olaylarda kimi kez ana eksenin dışında gibi görünen ayrıntılar, ara parantezler önemlidir. Çok yıllar önce “Söylev”i okurken Sıvas Kongresi’ne ilişkin oldukça ilginç bir ayrıntı dikkatimi çekmişti. Anımsadığımca, kongreyi geçici başkan olarak yönetmekte olan Mustafa Kemal, asıl başkanlık seçiminde, içlerinde yakın arkadaşlarının da bulunduğu bazılarının onun başkan seçilmesine karşı olduklarını görünce, (zaman kazanmak için olmalı) oturuma bir süre ara vermek gereğini duyuyor... Nasıl çileli bir yol! Daha en başta ne engeller! Nitekim, Sıvas Kongresi’ne ilişkin bilgilerden, kongreyi oluşturan 30 küsur delegeden üçünün yine de Mustafa Kemal’in başkanlığına karşı oy kullandıklarını öğrendim. Acaba kimdiler? Gerekçeleri nelerdi? Merak edilmeye değmez mi? *** Sıvas Kongresi’nde Amerikan mandacılarının yüksek perdeden konuştuklarını biliyoruz. Kongre sonrasındaki süreçlerde bu ses giderek gücünü yitirmiş, sonunda tarihin derinliklerine gömülmüş gibiydi. 1950’lerde bir başka görünümle yeniden ortaya çıktı. Günümüzde ise, beterin beteri varmış dedirtircesine, bir ayağı Türkiye’de öteki ABD’de işbirlikçilerce yönetiliyoruz. Sıvas Kongresi bu nedenle doksan yıl önce değil de daha dün toplanmış gibi güncellik kazanıyor. Cumhuriyet tarihimizin yeniden ve tersinden yazılmak istendiği şu günlerde, onu bir kez daha fakat daha dikkatle ve doğru okumamız gerekiyor. G ataolb@cumhuriyet.com.tr PETA ondan nefret ediyor P ETA, onca kampanyaya karşın hâlâ Vogue sayfalarında kürk kullanmasından dolayı Wintour’a bir hayli kızgın. 2005 Ekim’de Paris’te Chloé’nin defilesine girmeden önce tofulu bir turtanın hedefi de olmuştu. Wintour’un bir fotoğrafının üstüne ‘Kürkü güzel hayvanlar ve çirkin insanlar giyer’ yazan bir afiş hazırlanmıştı. Bir başkasında ise Anna Wintour elinde Morgue adlı bir dergi tutuyordu, derginin kapağında ise ‘Eski kunduzumu ne yaptımAnna Wintour yazıyor’ başlıklı bir haber anonsu vardı. Wintour’un elitistliği de eleştirilen özellikleri arasında. ‘Kendi standartları’nda olmayan ünlüleri kapağa çıkarmamakta direnen Wintour, Oprah Winfrey’e kilo vermezse, Hillary Clinton’a da deniz mavisi takımını giymekten vazgeçmezse Vogue kapağına çıkamayacaklarını belirtmişti. Bunlarla birlikte obezlerin düşmanlığını da kazanmış durumda. Vogue’un editörlerinden André Leon Talley, Oprah Winfrey’e “Vogue kızlarının çoğu ince, oldukça ince, çünkü Anna şişman insanları sevmiyor” diyordu. G TARİHTE BU HAFTA 13 Eylül 1953: Nikita Kruşçev SSCB Komünist Partisi Genel Sekreteri oldu. 1991: Galatasaray’ın efsanevi futbolcusu Metin Oktay hayata gözlerini yumdu. 14 Eylül 1960: Irak, İran, Kuveyt, Suudi Arabistan ve Venezüella OPEC’i (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) kurdu. 1980: Askeri darbe sonrası aranan Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Alparslan Türkeş Ankara Merkez Komutanlığı’na teslim oldu ve Uzunada’ya gönderildi. 1982: Amerikalı oyuncu ve Monaco Prensesi Grace Kelly geçirdiği araba kazası sonucu hayata gözlerini yumdu. 1999: YÖK Rektörler Komitesi, üniversite yerleşkelerinde, açık ya da kapalı alanlarda türbanı yasaklayan ortak karar aldı. 15 Eylül 1916: Savaşta tankı ilk kez İngiliz birlikleri I. Dünya Savaşı sırasında, Fransa’nın Somme yöresinde kullandı. “Mark” adı verilen tanklar saatte 8 km hızla gidiyordu. 1923: Türkiye’deki ilk yüzme yarışını Galatasaray Kulübü İstanbulBüyükada’da düzenlendi. 1949: Konrad Adenauer seçimleri kazanarak Federal Almanya’nın ilk şansölyesi oldu. 1955: “Türk Parasının Kıymetini Koruma” kararnamesi yürürlüğe girdi. 17 Eylül 1961: Devrik başbakan Adnan Menderes idam edildi. Milli Birlik Komitesi, idamına karar verilen Celâl Bayar’ın cezasını yaş haddinden dolayı müebbet hapse çevirdi. 1970: Amerikalı ünlü şarkıcı ve gitarcı Jimi Hendrix (üstte) aşırı dozda uyuşturucudan 27 yaşında öldü. 1978: Mısır ile İsrail arasında Camp David Sözleşmesi imzalandı. Sözleşmede İsrail’in askeri birliklerini Sina Yarımadası’ndan çekmesine ve Mısır ile olan diplomatik ilişkilerini normalleştirmesine karar verildi. 18 Eylül 1920: Milli mücadeleyi engellemeye çalışan vatan hainleri için İstiklâl Mahkemeleri kuruldu. C M Y B C MY B 16 Eylül 1939: İlk Türk demiri Karabük’teki DemirÇelik fabrikasında imal edildi. 1953: İlk sinemaskop film gösterimi New York’ta yapıldı. 1961: Yassıada’da yargılanan ve idama mahkum edilen Dışişleri Bakanı Fatin Rüştü Zorlu ve Maliye Bakanı Hasan Polatkan’ın cezaları infaz edildi. 1977: Yunan asıllı Amerikalı ünlü soprano Maria Callas (üstte) hayata gözlerini yumdu. 1978: İran’da 1 dakika süren 7.7 şiddetindeki deprem sonucu 25 bin civarı insan hayatını kaybetti. Amerikalı Boksör Muhammed Ali 3. kez dünya ağır sıklet boks şampiyonu oldu. 1933: Amerikalı ünlü şarkıcı Bob Dylan (sağda) doğdu. 1956: Dünyaca ünlü Artemis heykeli (altta) 30 yıl boyunca Efes’te sürdürülen arkeolojik kazılar sonucu gün ışığına çıkarıldı. 1997: Norveç’in başkenti Oslo’da kara mayınlarının yasaklanmasını amaçlayan Ottowa Sözleşme’si hazırlandı. 19 Eylül 1960: Amerika’nın Utah eyaletindeki Salt Lake pistinde “Challenger I” adlı özel araç saatte 654 km hıza ulaşarak “kara hız” rekorunu kırdı. 1985: Ağaca Tüneyen Baron gibi romanlarıyla ünlü İtalyan yazar Italo Calvino hayata gözlerini yumdu. Hazırlayan: ALİ SELİM EMEÇ
Subscribe Login
Home Subscription Packages Publications Help Contact Türkçe
x
Find from the following publications
Select all
|
Clear all
Find articles published in the following date range
Find articles containing words via the following methods
and and
and and
Clear