Catalog
Publication
- Anneler Günü
- Atatürk Kitapları
- Babalar Günü
- Bilgisayar
- Bilim Teknik
- Cumhuriyet
- Cumhuriyet 19 Mayıs
- Cumhuriyet 23 Nisan
- Cumhuriyet Akademi
- Cumhuriyet Akdeniz
- Cumhuriyet Alışveriş
- Cumhuriyet Almanya
- Cumhuriyet Anadolu
- Cumhuriyet Ankara
- Cumhuriyet Büyük Taaruz
- Cumhuriyet Cumartesi
- Cumhuriyet Çevre
- Cumhuriyet Ege
- Cumhuriyet Eğitim
- Cumhuriyet Emlak
- Cumhuriyet Enerji
- Cumhuriyet Festival
- Cumhuriyet Gezi
- Cumhuriyet Gurme
- Cumhuriyet Haftasonu
- Cumhuriyet İzmir
- Cumhuriyet Le Monde Diplomatique
- Cumhuriyet Marmara
- Cumhuriyet Okulöncesi alışveriş
- Cumhuriyet Oto
- Cumhuriyet Özel Ekler
- Cumhuriyet Pazar
- Cumhuriyet Sağlıklı Beslenme
- Cumhuriyet Sokak
- Cumhuriyet Spor
- Cumhuriyet Strateji
- Cumhuriyet Tarım
- Cumhuriyet Yılbaşı
- Çerçeve Eki
- Çocuk Kitap
- Dergi Eki
- Ekonomi Eki
- Eskişehir
- Evleniyoruz
- Güney Dogu
- Kitap Eki
- Özel Ekler
- Özel Okullar
- Sevgililer Günü
- Siyaset Eki
- Sürdürülebilir yaşam
- Turizm Eki
- Yerel Yönetimler
Years
Our Subscribers Can Login And Read Original Page
I Want To Register And Read The Whole Archive
I Want To Buy The Page
10 YEMEK 13 EYLUL 2009 / SAYI 1225 MURAT SAYIN Tövbekâr eylül AYLİN ÖNEY TAN Empanadas (Cevizli Uskumru Balığı) Bu tarif Sefarad Yemekleri kitabından. Her ne kadar balık bütün olarak pişirilmiyorsa da isterseniz hamura balık şekli vererek Roş Aşana’ya uygun hale getirebilirsiniz ya da uskumrunun kafasını evin reisine yedirebilirsiniz. ½ kg uskumru, 250 gr çekilmiş ceviz, ½ demet kıyılmış maydanoz, Tuz, karabiber Hamuru için: 1 bardak ayçiçeği yağı, ¾ bardak ılık su, aldığı kadar un, 1 tutam tuz Balıkları yıkayın, temizleyin ve yumuşayana kadar haşlayın. Kılçıklarını ayıklayın ve küçük parçalara ayırın. Ceviz, maydanoz, tuz ve biberle yoğurarak harç haline getirin. Kulak memesi kıvamında olacak gibi hamuru tutun. Balık harcını içine alabilecek büyüklükte hamuru açın ve harcı bir yarısına koyun ve hamuru bohça gibi katlayın. Fırında nar gibi kızarana kadar pişirin. G E ylül ayına girince birden bir hüzün kaplar insanı. Yıl bitti hissi gelir, her düşen yaprakla bir gün daha hayattan eksiliyor gibi olur. Yazın geçip gidiverdiğini idrak etmek de, kabul etmek de zor gelir insana. Eylül biraz da yılın sonu gibidir. Rüzgârda yapraklar nazlı nazlı salınmaya değil hırçın hırçın hışırdamaya başlar. Geceler daha bir erken gelir. Biraz geç kalmış bir akşam alışverişinde manav ampulleri yanınca kış gelmiş demektir. Kış mevsimine ruhen hazırlanmak ağustostan başlar. İncir çıkınca sonbaharın habercisi denir, ağustosun yarısı yaz, yarısı kış denir, ağustosun ikinci yarısında esen rüzgârlar insana yaz ortasında yazı özletir. Yılın sonuna gelmek insanda bir hesaplaşma duygusu yaratır. Mevsimlerin döndüğü zamanlar biraz da hesaplaşma dönemidir. Eylül bazılarınca gerçekten de yılın sonudur. İbrani takvimine göre yılın son ayı eylüldür. Yazın bereketi sonlanıp hasat kalktıktan sonra tarım yılı biter. Hasattan sonra yılın getirisi götürüsü, hesabı kitabı hem manen hem de maddeten yapılır. Para pul hesabı kadar vicdan muhasebesi de önemlidir. Vicdanlarda geçmiş yılın günahı sevabı tartılır. İbranice eylül anlamına gelen “Elul” sözcüğü arayış anlamına gelir. Eylül ayı doğruyu arama ve tövbe zamanıdır. Yılın sona ermesiyle birlikte yeni başlangıçlar için de umut zamanıdır. Önümüzdeki hafta 18 Eylül’de kutlanacak Roş Aşana Museviler için yılbaşı oluyor. Roş Aşana sofrasında yeni yıl için iyi dilekleri simgeleyen yiyeceklerin bulunması çok önemli. İyi dilekleri temsil eden yiyeceklerden biri balık. Balık bereketi ve çoğalmayı simgeler. Birbirinden çok farklı, bir o kadar da köklü üç kültürde balığın temsil ettiği değerler çok önemlidir. Çin, İran ve Yahudi kültürlerinde balık yeni yılın vazgeçilmez yiyeceğidir. Balığın olmadığı durumlarda ve coğrafyalarda bile balık simgesel olarak sofrada temsil edilir. İran yeni yılı olan Nevruz’da sofrada billur bir kap içinde kırmızı bir gelin balığı salınır. Çin’de de aynı şekilde sofraya cam bir fanusta süs balığı konur ya da balık şeklinde oyulmuş ahşap bir heykelcik veya porselen bir biblo yerleştirilir. Böylece yeni yılın bolluk ve bereket içinde geçmesi umulur. Balığı bütün olarak sunmak da önemlidir. Bütün olarak sofraya gelen balık aynı zamanda insanın kendi iç bütünlüğünü temsil eder. Gerek kişisel, gerek toplumsal bütünlük, birlik ve beraberlik balık ile sofrada yerini bulur. Roş Aşana’da balık kafasının ailenin başı olan evin reisine sunulması da âdettendir. Roş, baş demek olduğu için balık kafası sofrada mutlaka bulunması gereken bir öğedir. muratsayin2005@gmail.com BİRİLERİ / RİFAT MUTLU Roş Aşana’da iyi dilekler tatlı yiyelim tatlı konuşalım misali tatlı ikramıyla son bulur. Yeni yılın ilk meyvesi kabul edilen elma bala batırılarak yenir ya da elma reçeli olarak sunulur. Böylece tövbekâr eylül ayı geride bırakılıp tatlı geçecek temiz bir yılın sayfası açılır. G aylinoneytan@yahoo.com Dulse de Mansana Bu tarif sevgili arkadaşım Selin Rozanes’ten. Selin, Türkiye’ye gelen yabancı yemek meraklılarına evinde yemek dersleri veren, yemek turları düzenleyen bir turizmci. Türk lezzetlerini tanıtmak için canla başla çalışan Selin aynı zamanda İspanya’dan 500 yıl önce gelen Sefarad Yahudilerinin yemekleri konusunda da yetkin bir araştırmacı. “Dulse de Mansana” Sefaradların kullandığı Ladino dilinde elma tatlısı anlamına geliyor ama aslında reçel. Bu bademli elma reçelini yaparak tatlı geçecek bir kış hayal edebilirsiniz. 1 kg yeşil elma (Granny Smith), 1 kg şeker, 2 bardak su, 1 limon, 100 gr zarları ayıklanmış badem, 1 kahve kaşığı havanda dövülmüş damla sakızı Şekeri su ile kaynatarak şurup yapın. Elmaları soyun ve rendeleyin. Kararmaması için hemen şuruba atın. 3540 dakika kadar arada karıştırarak kaynatın. Suyunu iyice çekip elmalar şeffaflaşınca limon suyunu ekleyin. Tekrar birkaç taşım 5 dakika kaynatın. Reçelin hazır olup olmadığını anlamak için kuru bir tabağa bir damla damlatın. Damla dağılmazsa reçel kıvamını bulmuştur. Ateşten almadan önce damla sakızını ve en son bademleri ekleyin. Sıcakken kavanozlara doldurun ve ağzı açık olarak soğutun. G (rifatmutlu@gmail.com) DEKORASYON Evinizin bir odasını ofis olarak kullanabilirsiniz ŞİRİN GÜVEN vden de yürütülebilecek işler arttıkça, “home office” kavramıyla tanıştık. Özellikle küçük çocuğu olan ebeveynler ya da dışarıda bir ofis gerektirmeyen mesleklerle uğraşanlar evlerinin bir odasını çalışma alanına dönüştürdü. Daha çok evlerinde çalışan yazar ve çevirmenlere zamanla halkla E ilişkiler uzmanları, avukatlar, hatta doktorlar bile eklendi. Krizin de buna etkisi yadsınamaz tabii. Ayrı bir yerde bir ofis kirası vermek yerine, kendi işini yapanlar evlerinin bir bölümünü büro olarak kullanmayı tercih etti. İşte bu yazı evlerini “homeoffice” yapmayı düşünenler için. İşyerine sıklıkla gitmesi gerekmeyen ya da gerekse bile büyük bir daire yerine bir odada da işlerini yürütebilecekler için... Yapmanız gereken ilk şey çalışma odanızı kapıya yakın seçmeniz. Böylece iş nedeniyle gelecek ziyaretçilerinizi evin başka bölümleriyle karşılaştırmadan ofisinize alabileceksiniz. “Homeoffice”teki asıl sorun işyerinizin “iş’ten çok ev” gibi algılanması. Bunun için ikinci aşama olarak çalışma odanız ile dış kapı arasına büyük bir kitaplık koymanız. Sıra odanın içini düzenlemeye geldi. Öncelikle çalışma disiplininiz açısından odanın bir işyeri, büro hissi vermesi çok önemli. Bunun için de eşyalarınızı ofis mobilyaları satan yerlerden almaya dikkat edin. Modoko ya da Masko’daki pek çok mağazaya bakabilirsiniz. Uygun fiyata birçok seçenek çıkacaktır karşınıza. Daha özellikli ve “tasarım” mobilyalar arıyorsanız, Nurus’a mutlaka bir bakın derim. Nurus’ta klasik ofis mobilyalarının yanı sıra, oldukça farklı seçenekler de bulabilirsiniz. Rengârenk, çeşit çeşit tasarımlar... Evinizden ofis için ayırdığınız odayı, ofis mobilyalarıyla döşemeye özen gösterin. Geniş ve büyük bir kitaplık çalışma alanınızın ofis gibi görünmesine yardımcı olacaktır. siringuven@gmail.com C M Y B C MY B Başka alternatifleriniz de var tabii. Çağın, Elsa, Yamanlar, Beşgen ve Barcode gibi birçok ofis mobilyası üreten markadan birini de tercih edebilirsiniz. Dikkat etmeniz gereken önemli noktalar aslında ofisinizi döşerken gerekenlerle aynı. Rahat edebileceğiniz bir çalışma ortamı yaratın. Sevdiğiniz ve rahat ettiğiniz bir ortamda daha kolay çalışabileceğiniz gerçeğini unutmayın. Bu anlamda sandalye seçimi çok önemli. Her ne kadar burnunuzun dibi eviniz olsa, dilediğiniz zaman dinlenmeye çekilebilecek olsanız bile, uzun saatler çalışmanız gerekeceğini göz ardı etmeden seçiminizi yapın. Sırtınız ve beliniz için mümkün olduğunca ergonomik bir model alın. Mesela Faruk Malhan’ın başkanlığında Eckhard Hansen ve Gerhard Reichert’dan oluşan bir ekip tarafından deniz kabuğundan esinlenerek tasarlanan Tristan koltuklar, bedeninizin maruz kaldığı yükleri en aza indirmeyi hedefliyor. Tristan’ın hareketli sırt yapısı, oturma yüksekliği ve derinliği, kullanıcıların boy ve ağırlığına göre ayarlanabiliyor. Sandalyenin yanı sıra masa seçimi de önemli. Evinizde kullandığınız bir masa “home office” görüntüsünü bir anda altüst edebilir. Mutlaka bir ofis masası alın ve kitaplıklarla yakalamaya çalıştığınız büro havasını destekleyin. G